İdari İşlemin İptali Davası
İdare Hukuku/ İdari işlemin iptali davası 2577 sayılı idari yargılama usulü kanununda yer alan dava türlerinden biridir ve devletin yapmış olduğu idari işlemlerin hukuk aleminden kaldırılması için açılan davalardandır.
İçindekiler
- 1.1 Iptal Davasına Konu Olan Idari Işlemler
- 1.2 Idari Işlemin Iptali Davasında Deliller Nelerdir?
- 1.3 Idari Işlemin Iptlali Hangi Hallerde Mümkündür?
- 1.4 Idari Işlem Türleri Nelerdir?
- 1.5 Bireysel Idari işlemin Iptali Davası
- 1.6 Iptal Davasına konu edilemeyecek Işlemler Nelerdir?
- 1.7 Idari Işlemin Iptali Davasını Kimler Açabilir?
- 1.8 Idari Işlemin Iptalinde Yargı Yetkisi
- 1.9 Iptal Davasına Konu Olan örnek Idari Işlemler?
- 1.10 Idari Işlemin Iptali Davası Nasıl Açılır?
- 1.11 Idari Işlemin Iptali Davasında Sürelerin Hesaplanması
- 1.12 Idari Işleme Itiraz Süresi Ne Kadardır?
- 1.13 Idari Dava Açmadan önce Idareye Başvuru Zorunlu Mu?
- 1.14 Idari Işlemin Iptali Davasında Süreler
- 1.15 Idari Işlemin Iptali Davasında Dosyaların Incelenmesi
- 1.16 Idari Işlemin Iptali Davasında Deliller Nelerdir?
- 1.17 Idari Işlemin Iptali Davasında Harçlarda Eksiklik
- 1.18 Idari Işlemin Iptali Davasında Karar Nasıl Verilir?
- 1.19 Idare Mahkemesi Işlemin Iptal Kararının Uygulanması
- 1.20 Idari Işlemin Iptali Davasında Harç ve Masraflar
- 1.21 Işlemin Iptali Davasında Savumaya Cevap Dilekçesi
- 1.22 Idari Işlemin Iptali Davasında Duruşma Yapılır Mı?
- 1.23 Idare Mahkemesinde duruşma Nasıl Yapılır?
- 1.24 Idari Işlemin Iptali Davasında bulunması Gerekenler
- 1.25 Iptal Davası Nerede Açılmalı?
- 1.26 Iptal ve Tazminat Davasının Birlikte Açılması Mümkün Mü?
- 1.27 Iptal Davası Açma Süresi
- 1.28 Işlemin Iptali Davasında Ilk Inceleme
- 1.29 Idari Merci Tecavüzü Nedir?
- 1.30 Işlemin Iptali Davasında Menfaat Ihlali
- 1.31 Idari Işlemin Iptali Davasında Zamanaşımı
- 1.32 Idari Işlemin Iptali Davasında Dilekçeler
- 1.33 Idari Işlemin Iptali Davasında Hukuka Aykırılıklar Nelerdir?
- 1.34 Idare Hukukunda Kendiliğinden Araştırma Ilkesi
- 1.35 Iptal Davasında davaya Müdahale Talebinde Bulunulur Mu?
- 1.36 Iptal Davasında Davaya Müdahale Dilekçesi örneği
- 1.37 Iptal Davasında Iddia ve Savunmanın Genişletilmesi Yasağı Var Mıdır?
- 1.38 Iptal Davasında yürütme Durdurma
- 1.39 Iptal Davasında Yürütmenin Durdurulması Koşulları Nelerdir?
- 1.40 Yürütmenin Durdurulmasına Itiraz Nasıl Yapılır?
- 1.41 Iptal Davasında Idare Mahkemesinin Görevleri Nelerdir
- 1.42 Hangi Davalar Idare Mahkemesinin Alanına Girer
- 1.43 Iptal Davasında Idare Mahkemesinin Görevsizlik Ya Da Yetkisizlik Durumu
- 1.44 Iptal Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
- 1.45 Iptal Davasında Görevli Mahkeme Neresidir?
- 1.46 Iptal Davasında Yetkili Mahkeme
- 1.47 Idari Davada Tanık Dinlenir Mi?
- 1.48 Idari Davada Duruşmalarda Tanık Dinlenmez
- 1.49 Idari Davalarda Ek Beyanda Bulunulur Mu?
- 1.50 Idari Davada hangi Inceleme Usulü Geçerlidir?
- 1.51 Idari Davada ek Beyan Dilekçesi örneği
- 1.52 Idari Işlemin Iptali Davasında ara Karar
- 1.53 idare Hukuku Avukatı Hukuki Değerlendirme
- 1.54 Iptal Davasında Idarenin takdir Yetkisi
- 1.55 Iptal Davasında Idarenin Takdir Yetkisi Hangi Hallerde Geçerlidir?
- 1.56 Idare Mahkemesi Kararı Ne Zaman Uygulanır?
İdari İşlemin İptali Davası Hakkında Ayrıntılı Bilgi
İdare Hukuku/ İdari işlemin iptali davası 2577 sayılı idari yargılama usulü kanununda yer alan dava türlerinden biridir ve devletin yapmış olduğu idari işlemlerin hukuk aleminden kaldırılması için açılan davalardandır. Nitekim Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü 2577 sayılı Kanunda gösterilen usullere tabidir. İdari işlemin iptali davasında idari işlemin iptali yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ya da birkaçı bakımından hukuka aykırı ise mümkündür. İdari işlemin iptali bu belirtmiş olduğumuz idari dava avukatı tarafından yapılan itiraza göre yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurlarına (idari işlemin unsurları) aykırılık bakımından idare mahkemeleri tarafından inceleme konusu yapılmaktadır. İdari işlemler iptal davasına konu olabilir. İdari işlemlere karşı iptal davası idari yargıda açılabilir. İtirazda süre tebliğden itibaren başlar unutmayınız. İdari işlem iptal edilirse, davalı idare yapmış olduğu işlemi hiç yapmamış gibi geriye doğru işlem işlem tesis edecek ve hukuka aykırı işlem hiç yapılmamış olsaydı nasıl bir durumda bulunulacak idiyse tüm koşullar ona göre yeniden düzenlenecektir. Anlaşılacağı üzere idari işlemin iptali geriye yürüyecektir. Aslında kamu kurumları yapmış oldukları işlemleri dava açılmadan geri de alabilirler ancak hukuka aykırılık unsurunun kamu kurumlarınca kabul edilmemesi sebebiyle dava açılarak mahkeme kararıyla bu hukuka aykırılıklar ortaya çıkartılmaktadır. İdari işlemler yukarıda da yer verdiğimiz üzere yetki, şekil, sebep, konu ve amaç unsurları bakımından idari işlemin hukuka aykırı olduğu durumlarda iptal edilebilr. İdari işlemin iptali davası, işlemi yapan kamu kurumuna karşı açılacaktır. Örneğin 7068 sayılı kanunda yer alan yetkisini veya nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla ya da kin ve dostluk gibi nedenlerle kötüye kullanmaktan meslekten çıkarma işlemi yapıldı diyelim ve jandarma pesoneli ya da bu kişinin polis olduğunu meslekten ihraç edildiğini düşünelim. Bu durumda idari işlemin iptali davası jandarma genel komutanlığına veya emniyet genel müdürlüğüne karşı açılacaktır. İdari işlemin iptali davasında iptali istenen idari işlem için o idari işlemi yapan kuruma dava açmadan önce başvuru yapmak zorunlu değildir. İşlem yapıldıktan sonra direkt olarak idari işlemin iptali davası açılabilir. İdari işlemin iptali davasında davadan sonra kararın kesinleşmesi beklenmeden işlem geriye yürütülür. Örneğin atama iptali davası açıldı diyelim. İlk derece mahkemesinde dava kazanıldıktan sonra kesinleşmesi beklenmeden davalı idare yaptığı işlemi geriye almak zorundadır. Bölge idare mahkemesine yapılacak itirazın sonucu beklenmeyecektir. İşlemi yapan idari birim ya da kurum mahkame kararının kendisine tebliğinden itibaren 30 gün içinde mahkeme kararının gereğini yerine getirmek zorundadır. Aksi durum manevi tazminat gerektirebileceği gibi kurum çalışanları hakkında adli yargılamayı da gerektirebilir.
İptal davası o kadar önemli davalardandır ki, idarenin yapmış olduğu işlem ortadan kaldırılarak o işlem nedeniyle hakları muhtel olan kişiler bu durumdan kurtulurlar. Ntiekim, yapılan hukuka aykırı işlem iptal davası açılmazsa ilanihaye o işlemin etkilendiği kişinin peşini bırakmayacaktır. Örneğin, atama işlemi yapıldı diyelim yahut meslekten çıkarma cezası verildi veya yıkım kararı verildi. Bu işlemlere karşı zamanında dava açmazsanız ve iptal davasını kazanmazsanız, atama işleminiz kesinleşir ve bir daha geri alınamaz; meslekten çıkarma kararı kesinleşir geri dönemezsiniz; yıkım kararı kesinleşir eviniz yıkılır yahut kamulaştırılır. Bundan dolayıdır ki bu tür davalar kişinin devlet karşısında ezilmesini engeller. Devletin, kamu gücünü kullanma yetkisini sınırsız kullanmasını ortadan kaldırır. Devlet karşısında, bireyleri; vatandaşları korur.
BUNU DA BİL; Tüm yargı süreci bitmiş ve olumlu karar alınamamışsa yapılacak tek şey Anayasa mahkemesi bireysel başvurudur. Unutmayın! Anaysa mahkemesinden dönen çok karar vardır. Bu da göstermektedir ki ilke derece mahkemesi, bölge idare mahkemesi ve danıştay dahi ret kararı verirken, hukuksuzluk Anayasa mahkemesi kararı ile ortadan kaldırılabilmektedir.
İdari işlemin iptali davası, ortalama 8-9 ay sürmekle birlikte bu kesin bir süre değildir. Nitekim mahkemelerin yoğunluğu, işlemin araştırılması gerekliliğinin uzun sürmesi ve sair sebeplerden ötürü uzayabilmektedir. İdari işlem bölge idare mahkemesi kararına yahut danıştay yolu açıksa danıştaydan verilecek karara göre kesinleşecektir.
Valilik işlemlerine karşı iptal davası, kaymakamlık işlemlerine karşı iptal davası, bakanlık işlemlerine karşı iptal davası, silahlı kuvvetler işlemlerine karşı, emniyet genel müdürlüğü işlemlerine karşı, milli eğitim bakanlığı işlemlerine karşı, enerji bakanlığı işlemlerine karşı, jandarma genel komutanlığı işlemlerine karşı idari işlemin iptali davası açılabilir. İdari işlemin iptali davasında saydığımız kamu kurumları davalı olabilir. İptal davasına konu olan idari işlemler yürütülmesi zorunlu olan işlemlerdir. İdarenin kanaat ve görüşleri idari davanın konusu olamazlar. İdari işlemin iptali davası açılmadan önce idareye başvuru zorunlu değildir.
BUNU DA BİL; İdari yargıda istinaf başvurusu hakkında bilgi için idari yargıda istinaf başlıklı makalemizi okumanızı tavsiye ederiz.
İptal Davasına Konu Olan İdari İşlemler
İptal davasına konu olan idari işlemler;
Meslekten çıkarma cezası polis davaları
Meslekten çıkarma cezası jandarma davaları
Devlet memurluğundan çıkarma iptali davası
Kişi güvenlik belgesi iptali davası
Vatandaşlık başvurusu reddi iptali davası
Uzman erbaş sözleşme feshi iptali davası
Akaryakıt istasyonu idari para cezası iptali davası
Valilik işlemlerinin iptali davası
Kaymakamlık işlemlerinin iptali davası
Bakanlık işlemlerinin iptali davası
Yıkım kararı iptali davası
İdari İşlemin İptali Davasında Deliller Nelerdir?
İdari işlemin iptali davasında delillere ilişlkin düzenlemeye göre Hukuk Muhakemeleri Kanununa atıfta bulunulmuş olup hangi delillerin kullanılabileceği ve ispat yükü bakımından davanın nasıl yönetileceği belirlenmiştir. Başta şu konuyu dile getirmekte fayda vardır. İdari yargıda kendiliğinden araştırma ilkesi bulunur. Bundan dolayı hukuki vakıanın tespitinde idare mahkemesi kendiliğinden delillerin toplanmasını ve vakıanın aydınlatılmasını sağlayabilecektir. Ancak buradan hukuki gerekçenin de sadece mahkeme tarafından ortaya çıkartılmasını beklemek mantıksız olur. Çünkü yapılan idari işlemin hukuka aykırı olduğu ve hangi unsurlarda sakat bir işlem olduğunun davacı tarafından ortaya konulması şarttır. Bunun haricinde kanunumuzda bulunan deliller ikiye ayrılmıştır. Bunlar kesin delil ve takdiri delillerdir. Kesin delil; Hakimi bağlayan, hakimin takdirinin bulunmadığı delil türü olup hakimin serbestçe kanaat geitremeyeceği delillerdir. Bunlar ikrar, yemin, senet, belge delilleridir. Takdiri deliller ise; hakimin üzerinde serbestçe takdir edebileceği deliller olup hakimi bağlayıcı nitelikte olmayan delillerdir. Takdiri deliller; tanık, keşif, bilirkişi delilleridir. Hatta bu delil araştırması ve ispat yüküne ilişkin hususlar idari işlemden kaynaklanan tam yargı davası ile idari eylemden kaynaklanan tam yargı davalarında da geçerlidir.
İdari İşlemin İptlali Hangi Hallerde Mümkündür?
İdari işlemin iptali yukarıda da izah ettiğimiz üzere işlemin;
- Yetki,
- şekil,
- konu,
- maksat,
- sebep unsurlarına aykırı ise mümkündür.
idari işlemin iptali davası, İdare hukukunda iptal davasının yeri oldukça büyüktür. İdare kendisine kanun ile verilmiş olan yetkiyi kullanırken ne yazık ki her zaman hukuka uygun işlem gerçekleştirmemektedir. İdarenin yapmış olduğu işlemin hukuka uygunluk denetiminin yapılması ise mahkemelerin görevine girmektedir ki bu husus Anayasal temele dayandırılmıştır. Ayrıca idari davaların usule uygun olarak yürütülmesi ve kuralların düzenlendiği 2577 sayılı idari yargılama usulü kanunumuz bulunmaktadır. Zira Bölge idare mahkemesi, danıştay, idare mahkemesi veya vergi mahkemesinin görevi ile ilgili olan hukuksal sorunların çözüme kavuşturulması 2577 sayılı idari yargılama usulü kanununda düzenlenmiştir.
Yapılan bir idari işlem ile kişilerin hakları ihlal edilmiş olabilir. İdari işlem örneğin kişinin atamasının yapılması ya da yapılmaması, sözleşmesinin feshedilmesi, vatandaşlığın verilmemesi, meslekten çıkartılması, talep ettiği bir idari işlemin gerçekleştirilmemiş olması gibi işlemler idari işlem olarak örnek gösterilebilir.
İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU İÇİN TIKLAYINIZ.
İdari İşlem Türleri Nelerdir?
İdari işlemler genel düzenleyici idari işlemler ve bireysel idari işlemler olmak üzere 2'ye ayrılmıştır. Hem bireysel idari işlemin hem de genel düzenleyeci idari işlemin iptalinde mantık aynıdır ancak burada devreye usuli işlemler girer ve davanın açılacağı yerden tutun da hukuki gerekçelerinize kadar içerik değişecektir. Çünkü bireysel idari işlemlerin iptali davası geneli değil adı üstünde bireyin kendisini ilgilendiren bir iptal davası türüdür.
Bireysel İdari İşlemin İptali Davası
İdari işlemin iptali davasında yargılama, daha doğru ifade ile Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemelerinde açılacak idari işlemin iptali davalarında yargılama usulü yazılı yargılama usulü olup inceleme evrak üzerinde yapılmaktadır. Anlaşılacağı üzere idare mahkemelerinde açılan idari işlemin iptali davalarında duruşma yapılması tarafların taleplerine bağlı olup ihtiyaridir. Bireysel idari işlemler davayı açan kişiyi ilgilendiren işlemdir. Davanın sonucunda ortaya çıkan iptal işlemi kendisi için geçerli olan işlemi ortadan kaldırır. Örneğin atamanın iptali davasında kişi atandığı yere ilişkin yapılan işlemi iptal ettirir. Atama iptali davasının kazanılması ile diğer atanmış kişilerin işlemlerinde bir değişiklik olmaz. Ya da inşaat izni verilmemesi gibi bir işlemin iptali davasında inşaat izninin verilmemesi işlemine karşı açılan davanın sonucu diğer izin verilmeyen ve başkalarına ait olan inşaatlara da aynı iznin verilmesi sonucunu çıkarmayacaktır. Örneğin işyerinizin belediye tarafından kapatıldığını yahut iş yeri çalışma ruhsatınızın iptal edildiğini düşünelim. Bu durumda açacağınız dava bireysel işlemin iptali davası olacaktır. Çünkü diğer ruhsatı iptal edilmiş işyerleri ile sizin bir bağlantınız olmayacak ve alacağınız iptal sonucu diğer ruhsat iptallerini etkilemeyecektir.
İptal Davasına Konu Edilemeyecek İşlemler Nelerdir?
İptal davası kişilere verilmiş bir haktır ve idarenin yapmış olduğu işlemler Anayasa gereği yargı denetimine tabi tutulmaktadır ve bu işlemlerden dolayı hakları halel olmuş kişiler tarafından idari işlemin iptali davası açılabilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken ise hangi işlemlere karşı idari işlemin iptlali davası açılamayacağıdır.
idari yargıda bütün işlemler iptal davasının konu olabileceği gibi ayrıksı tutulan işlemlerde bulunmaktadır. Nitekim kanuni düzenlemelerle iptal davası açılmayacak, iptal davasına konu edilemeyecek işlemler bulunmaktadır. Bunlar aşağıda ele alınmıştır.
Kesinleşmemiş ve İcrai Niteliği Olmayan İşlemler İptal Davasına Konu Olmaz
İptal davasına konu olabilecek işlemler kesinleşmiş, tamamlanmış yani icrai niteliği oluşmuş işlemlere karşı dava açılabilecektir. Bir idari işlemin icrai nitelikte olması demek tamamlanması, ilgiliye tebliğ edilmiş olması, hukuki anlamda doğmuş olması ve sonuçları bakımıyla ortaya konulmuş olması gerekmektedir. Ancak bir idari işlemin gerçekleştirilmesi amacıyla idare tarafından yapılan hazırlık işlemleri, ara işlemler iptal davasına konu olmayacaktır. Örneğin bir idari işlemin yapılması sırasında idarenin almış olduğu görüş, bilgilendirmeler idari işlemin iptaline konu olmayacaktır. Başka bir örnek verecek olursak, yapılacak atama işleminden önce atama yapılması ile ilgili olarak hazırlık işlemlerinin yapılması iptal davasına konu olmayacakken hazırlık işlemlerinden sonra atamanın gerçekleştirilmesi ve nihayet ermesi daha doğru ifade ile icra hareketlerine girişilmesi sonucunda hukuk aleminde nihayet ermiş bir işlemin bulunması iptal davasına yol açabilecektir. Bu bakımdan idarelerin bildirdiği görüşler, tavsiyeler, danışma yazıları nihai ve yürütülmesi gereken kesin işlemler olmadıklarından ve de hukuki sonuç Doğuracak özellikler taşımadıkları için idari davaya konu olmayacaklardır.
Kesinleşmemiş bir işleme karşı idari işlemin iptali davası açılamayacaktır. Çünkü bu işlem hukuk aleminde daha doğmamıştır. Doğmamış bir işleme karşı iptal davasının açılması mümkün olmamakla birlikte açıldığı durumda ne yazık ki dava reddolacaktır.
İcrai olmayan idari işlemlere karşı iptal davası açılamayacaktır. Örneğin bazen idare tavsiye yahut bilgi verici kararlar almaktadır. Bunlar hukuk aleminde hayata geçmediği bir icrai hareket yapılmadığı için henüz dava açma düzeyine gelmemiş kabul edilecektir. Bundan dolayı bu hareketlerin ya da davranışların icrai bir hükmü olmadığından hukuk aleminde canlı hayat bulmuş bir işlem olmadığından dava açıldığında da ne yazık ki reddedilecektir.
Zaten bu durum nereden kaynaklanıyor derseniz eğer İdari yargılama usulü kanununda açık bir şekilde 14. maddede idari işlemin iptal davasına konu olabilecek şekilde kesin ve yürütülmesi zorunlu olan bir işlem olup olmadığının dilekçeler üzerinde ilk incelemeye tabi olduğu belirtilmiştir.
Bu bakımdan dikkat ediniz ki; müfettiş inceleme raporları, müfettiş kararları, müfettiş raporları kesin ve yürütülebilir bir idari işlem olmadıklarından dolayı iptal davasının konusu da olamayacaklardır.
Yok Hükmünde Olan İşlemler İptal Davasına Konu Olmaz
Bir idari işlemin yok hükmünde olması, o idari işlemin hukuk aleminde hiç doğmamış olması anlamına gelmektedir. Bir idari işlemin bulunduğundan söz edilebilmesi için yok hükmünde olmaması, bu işlemi uyuma zorunluluğunun bulunması şarttır. Bir işlem daha doğru ifadeyle bir idari işlem yok hükmündeyse bu idari işlemleri Uyuma zorunlu olmadığı gibi bu işlemin kişiler bakımından hak ve yükümlülük Doğurması da mümkün olmayacaktır. Bir idari işlem yok hükmündeyse ve bu idari işleme karşı idari işlemin iptali davası açılmış ise mahkeme bu idari işlemin iptaline karar vermeyecek bu işlemin yok hükmünde olduğunu tespit ederek davayı sonlandıracaktır. Burada dikkatinizi çekmek isteyeceksiniz bir durum ise bir idari işlemin iptali için açılacak dava 60 günlük dava açma süresine tabi iken yok hükmünde olan idari işlemlere karşı her zaman dava açılabilecektir.
İdari İşlemin İptali Davasını Kimler Açabilir?
İdari işlemin iptali davasını kimler açabilir- 2577 sayılı idari yargılama usulü kanununda düzenlenmiştir. Buna göre idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından dava açılabilecektir. Görüleceği üzere idari işlemin iptali davası o idari işlemin uygulanmasından dolayı menfaatlari ihlal edilenler tarafından açılabilecektir. İdari işlemler bireysel ve düzenleyici idari işlemler olduğundan bahisle birey idari işlemlere karşı o idari işlemden menfaati zarar gören kişi dava açabilecektir. Örnek vermek gerekirse öğretmen olan bir kişinin atamasının yapılması ile o atama işlemine karşı atama işleminden menfaati ihlal edilen öğretmen dava açabilecektir. Ya da başka bir örnek verecek olursak; sözleşmesi feshedilen bir memurun sözleşmesinin feshi işleminin iptali için dava sözleşmesi feshedilen memur tarafından açılabilecektir. Nitekim idari işlemin iptali davasını idari yargılama usulü kanununun 2. maddesinde belirtildiği üzere hakları doğrudan muhtel olanlar ile menfaatleri ihlal edilenler tarafından açabilecektir.
İdari İşlemin İptalinde Yargı Yetkisi
İdari işlemin iptali davasında idari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler.
İptal Davasına Konu Olan Örnek İdari İşlemler?
- Naklen Atama Kararına İtiraz davası
- Uzman Erbaşlık Sözleşmesinin Feshedilme Sebepleri davası
- Uzman Erbaş Güvenlik Soruşturması
- Disiplin Cezalarına itiraz davası
- Malulen Emeklilik Şartları ve Malulen Emeklilik Davası
- Aile Hekimi İhtar Puanı İptal Davası,
- Memnu Hakların İadesi Davası
- Meslekten Çıkarma cezası iptal davası
- Ohal komisyonu red kararının iptali davası
- Atama iptal davası
- Sicil iptal davası
- Kamulaştırma davaları
- Devlet memurluğundan çıkarma iptali davası
- Meslekten çıkarma iptali davası
- Ruhsat iptali davası
- Vatandaşlık başvurusu reddi davası
- Çalışma izni davası
- Oturma izni davası
- İşyeri kapatılma kararı iptali davası
- Eczane Ruhsatı İptali Davası gibi davalar örnek olarak gösterilebilir.
İdari işlemin iptali davalarında önemli olan dava dilekçelerinin kusursuza yakın olarak hazırlanmasıdır. Nitekim idari işlemin iptali davalarında kusursuz bir şekilde hazırlanan dava dilekçeleri idare mahkemesini yönlendirecek ve davanın tabiri caiz ise pusulası olacaktır. Zira bu dilekçeye istinaden davalı taraf savunmalarını yapacak ve delillerini sunacak olup mahkeme de bu dilekçedeki talep ve sonuca istinaden işlem gerçekleştirecektir. Aksi durum ne yazık ki davanın sürüncemede kalmasını sağlayacağı gibi reddine de sebep olacak niteliktedir.
İptal davası özellikleri bakımından idari işlemin iptali davası kendine has özellikler taşımaktadır. İdari yargılama özel hukuktan farklı bir işleyişe tabi olduğundan dolayı dilekçelerin verilmesi, dilekçelerde bulunması gerekenler ile dilekçelere verilecek cevapların süreleri farklılıklar göstermektedir. Bu nedenle idari işlemin iptai davasında dosya takibinin yapılması ayrı bir uzmanlık gerektiren bir husustur.
İdari İşlemin İptali Davası Nasıl Açılır?
İdari işlemin iptali davasının açılmasında idari davalar idare mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır. Dilekçelerde bulunması gereken hususlar hakkında İdare Hukukunda Dava Dilekçesinde Bulunması Gerkenler başlıklı makalemizi okuyabilirsiniz. Unutulmamalıdır ki her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılır. Ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık yada sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir. Birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması gerekir.
İdare mahkemesi başkanlıklarına verilen dilekçelerin harç ve posta ücretleri alındıktan sonra deftere derhal kayıtları yapılarak kayıt tarih ve sayısı dilekçenin üzerine yazılır. Dava bu kaydın yapıldığı tarihte açılmış sayılır.Davacılara, kayıt tarih ve sayısını gösteren imzalı ve mühürlü, pulsuz bir alındı kağıdı verilir. Herhangi bir sebeple harcı veya posta ücreti verilmeden veya eksik harç veya posta ücreti ile dava açılmış olması halinde, otuz gün içinde harcın ve posta ücretinin verilmesi ve tamamlanması hususu daire başkanı veya görevlendireceği tetkik hakimi, mahkeme başkanı veya hakim tarafından ilgiliye tebliğ olunur. Tebligata rağmen gereği yerine getirilmediği takdirde bildirim aynı şekilde bir daha tekrarlanır. Harç veya posta ücreti süresi içinde verilmez veya tamamlanmazsa davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve davacıya tebliğ olunur.
Dava açıldıktan sonra posta ücretinde tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalma olması halinde, otuz gün içinde posta ücretinin tamamlanması daire başkanı veya görevlendireceği tetkik hakimi, mahkeme başkanı veya hakim tarafından ilgiliye tebliğ olunur. Tebligata rağmen gereği yerine getirilmediği takdirde bildirim aynı şekilde bir daha tekrarlanır. Posta ücreti süresi içinde tamamlanmazsa dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Bu kararın tebliği tarihinden başlayarak üç ay içinde, noksanı tamamlanmak suretiyle yeniden işleme konulması istenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve davacıya tebliğ olunur.
İdari İşlemin İptali Davasında Sürelerin Hesaplanması
İdari işlemin iptali davasında süreler tebliği izleyen günden itibaren işleyecektir. Tatil günleri sürelere dahil olmayacaktır. Eğer sürenin son günü tatil gününe denk gelirse, bu durumda süreler tatil gününü izleyen günden çalışma gününün bitimine kadar uzayacaktır. Peki sürenin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına denk gelirse ne olacak? Adli tatile yani çalışmaya ara verme zamanına denk gelen süre bitiminde süreler, adli tatilin yani ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren 7 gün uzamış sayılacaktır.
İdari dava açmadan önce, işlemi yapan kuruma başvuru halinde ki bu başvurunun tabi ki de işlemin iptal edilmesine ilişkin bir başvuru olması şarttır, bu durumda sürelerin işlemesi duracaktır. Ancak başvuru işlemi yapan kurumun üstü konumunda olan idari kuruma, üst kurum yoksa işlemi yapan kuruma başvurulması, dava açma süresini durduracaktır. İtiraz edilen kurumun ret kararı vermesi yahut hiç cevap vermeyip başvuruyu zımnen reddetmesi durumunda, durmuş olan dava açma süresi tekrar işlemeye başlayacaktır.
İdari İşleme İtiraz Süresi Ne Kadardır?
İdari işleme itiraz süresi- Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde 60 gündür.
Bu süreler;
İdari işlemin iptali davası için yazılı bildirimin yapıldığı, tarihi izleyen günden başlar. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulunmadıkça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren 15 gün sonra işlemeye başlar. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz.
İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem yapılması için idari makamlara başvurabilirler. 30 gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde idare 60 günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı,isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler.
İdari Dava Açmadan Önce İdareye Başvuru Zorunlu mu?
İdari dava açmadan önce idareye başvuru- İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Ancak başvuru zorunlu değildir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır. Burada önemli olan husus idari işlemin iptali davası açılmadan önce idareye başvurunun zorunlu olmamasıdır. Ne yazık ki bu durum çokca karıştırılmaktadır. Nitekim kişiler, ilgililer idari işlemin iptali davası açmadan önce zorunlu olduğunu düşündüklerinden mütevellit idareye başvuru yapmakta ve idari işlemin dava açmadan iptalini talep etmektedirler. Ancak buradaki bu başvuru hususu zorunlu bir husus değildir. İlgililer idari işlemin iptali davası açmadan önce idareye başvuru yapmak zorunda değildirler. İşlemin tebliğinden itibaren idareye başvuru yapmadan dava açma süresi içerisinde idari işlemin iptali davasını açabilirler.
İptal davası öncesi dava açacak kişiler tarafından idari işlemin geri alınması, kaldırılması yahut yeni bir işlem tesis edilmesi için üst makamlara üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebilir. Yapılan başvuru başlamış olan iptal davası açma süresini durduracaktır.
Burada unutulmaması ve çok dikkatli olunması gereken bir husus bulunmaktadır. İptal davası açma süresi 60 gündür. Ancak iptal davası açma süresi başladıktan sonra idari makamlara itiraz edilmesi süreyi durdursa da ilk işlemeye başlayan ve geçen süreler de hesaba katılacaktır. Örneğin 10 günlük dava açma süresi geçtikten sonra idari makamlara itiraz edilmiş olsun. İdari makamlar kendilerine yapılan başvuruyu 30 gün içinde cevaplandırmalıdır. Ya da 30 gün içinde cevapsız bırakmış ise zımnen reddetmiş sayılır. Diyelim ki cevap 30 gün içinde verilmedi ve süreler tekrar işlemeye başladı. İşte bu durumda işleyecek süre tekrar 60 günlük bir süre olmayacak 10 gün önceden işlediği için 50 günlük bir süre kalmış olacaktır. Yine unutulmamalıdır ki hesaplama yapılacak süre iki ay değil 60 günlük süredir. Bu yüzden hesaplamaların gün üzerinden yapılması şarttır. Çünkü iki ay 60 gün yapmayacaktır.
Yine belirtmekte fayda vardır ki idari işlem sonrasında iptal davası açılmadan önce idari makamlara itiraz usulü zorunlu değildir. Kişiler idari işlemin geri alınması, iptali yahut kaldırılması için ilgili makamlara başvuru yapmadan direkt olarak iptal davası da açabilirler.
Ancak ortada hiçbir işlem yokken kişiler haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. Bu başvuru sonucunda 30 gün içinde bir cevap verilmemiş yahut idare sessiz kalarak zımnen başvuruyu reddetmiş ise red tarihinden itibaren 60 gün içinde iptal davası açılabilecektir.
İdari İşlemin İptali Davasında Süreler
İdari işlemin iptali davasında süreler, tebliğ yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar. Tatil günleri sürelere dahildir. Şu kadarki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar. Sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır.
İdari İşlemin İptali Davasında Dosyaların İncelenmesi
İdari işlemin iptali davasında idare mahkemesi, bakmakta oldukları davalara ait her türlü incelemeyi kendiliğinden yapar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.
Taraflardan biri ara kararının icaplarını yerine getirmediği takdirde, bu durumun verilecek karar üzerindeki etkisi mahkemece önceden takdir edilir ve arakararında bu husus ayrıca belirtilir.
İdari İşlemin İptali Davasında Deliller Nelerdir?
İdari işlemin iptali davasında delil- Dilekçeler ve savunmalarla birlikte verilmeyen belgeler, bunların vaktinde ibraz edilmelerine imkan bulunmadığına mahkemece kanaat getirilirse, kabul ve diğer tarafa tebliğ edilir. Bu belgeler duruşmada ibraz edilir ve diğer taraf cevabını hemen verebileceğini beyan eder veya cevap vermeye lüzum görmezse, ayrıca tebliğ edilmez.
İdari işlemin iptali davasında davacı olan yani idari işlem sebebiyle hakları ihlal edilen kişilerin elinde işlemin gerekçesini gösterir belgelerden başka bilgi yahut belge bulunmayabilir. Hatta bazen idare yapmış olduğu işlemin gerekçesini ilgiliye tebliğ ettikten sonra uygulamada çok sık rastaladığımız şekilde hareket edip bir nüshasını kişiye vermeyebilir. Bu durumda yapılan işlemin iptali istendiğinde dilekçelerde belirtilecek olan açıklamalarda bu duruma değinilip ilgili evrakların ve belgelerin davalı idareden elde edilmesi gerektiği açıklanmalıdır. Zira uygulamada sıklıkla karşılaşıldığı şekilde tüm bilgi ve belgeler idarenin elindedir. İdare bunları paylaşmaktan imtina edebilir. Ancak unutulmamalıdır ki idari yargılama kamu hukukuna tabi olan bir dava türüdür. Bundan dolayı idare mahkemeleri re'sen araştırma hakkına da sahiptirler. Re'sen araştırma gereği mahkeme idareden ilgili evrakların dosyaya kazandırılmasını isteyecek ve araştırmasını bu şekilde yapacaktır. Bundan dolayı idare hukuku özel hukuktan ayrılmaktadır. Özel hukukta herkes kendi delilini sunmakla görevli olmasına karşın idare hukukunda mahkeme yapılan işlemin gerekçelerini ve bu işleme ilişkin bilgi, belge yahut dökümanları idareden isteyecektir.
İdari İşlemin İptali Davasında Harçlarda Eksiklik
İdari işlemin iptali davasında dava harçlarında yahut posta giderlerinde eksiklik olması halinde, mahkeme harçların ve posta masraflarının tamamlanması için 30 gün süre verir. Bu süre tebliğden itibaren işlemeye başlar. Tebliğe karşın davacı harç ve masrafları yatırmaz ise idare mahkemesi tekrar davacıya bir tebligat gönderir. Harç yahut posta ücreti süresinde tamamlanmaz ise idari işlemin iptali davasının açılmamış sayılmasına karar verilir. Bu durum da davacıya tebliğ edilecektir. Aynı durum davanın açılmasından sonra posta giderinin azalması durumunda da geçerlidir. Posta ücretinin azalmış olması durumunda 30 gün süre verilecek bu 30 günlük süre içinde posta masrafı yatırılmaz ise yahut tamamlanmaz ise mahkeme davacıya bir daha tebligat yapacak ve süresi içinde posta masraflarının tamamlanması istenecektir. Posta ücreti süresi içinde yatırılmaz yahut tamamlanmazsa dava dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verilir. Bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 3 ay içinde posta ücreti tamamlanır ise dava dosyasının yeniden işleme konulması için talpte bulunulur. Eğer bu 3 aylık süre içinde yenileme talebinde bulunulmazsa idare mahkemesi davanın açılmamış sayılmasına karar verir.
İdari İşlemin İptali Davasında Karar Nasıl Verilir?
Konular aydınlandığında meseleler sırasıyla oya konulur ve karara bağlanır. İdari yargılama usulü kanununun 15 nci maddede sayılan sebeplerden biri ile veya yargılama usullerine ilişkin meselelerde azınlıkta kalanlar işin esası hakkında da oylarını kullanırlar. Azınlıkta kalanların görüşleri kararların altına yazılır. Her dava dosyası için görüşmelere katılan başkan ve üyelerin, Danıştayda düşünce veren savcının, tetkik hakiminin ve tarafların ad ve soyadlarını, incelenen dosya numarasını, kısaca dava konusunu ve verilen kararın neticesini, çoğunlukta ve azınlıkta bulunanları gösteren bir tutanak düzenlenir. Bu tutanaklar görüşmelere katılanlar tarafından aynı toplantıda imzalanır ve dosyalarında saklanır.
Bireysel idari işlemlere karşı açılan davalarda verilen iptal kararı tarafları bağlayıcıdır ve taraflar bu kararın gereğini yerine getirmekle yükümlüdürler. Eğer bu açılan iptal davasının tarafı olmayan kişiler varsa bu durumda tabi ki de bireysel işlemin iptali davasının sonuçları bu kişileri etkilemeyecek onlar açısından hüküm doğurmadığı için davanın tarafı olmayan kişiler ilgili iptal kararına dayanarak hak iddia edemeyeceklerdir. Fakat burda dikkat edilmesi gereken husus ise ilgili kişiler iptal davasının sonuçlarından yararlanamasa da kendileri de ayrı bir dava açıp bu davanın sonucunun kendilerini de etkilemesini talep edebilirler ilgili kararı emsal göstererek.
BUNU DA BİL; İdari işlemin iptali davası örneği olan atama iptali davası hakkında videomuzu izlemenizi tavsiye ederiz.
İdare Mahkemesi İşlemin İptal Kararının Uygulanması
İdare mahkemesi işlemin iptal kararının uygulanması-İdari işlemin iptali gerekçesiyle idare mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.
İdare mahkemesi kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi halinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.
İdari İşlemin İptali Davasında Harç ve Masraflar
İdari işlemin iptali davasında harç ve masrafların da yatırılması şarttır. İdari işlemin iptali davasında harç ve masrafların yatırılmadan dava açılması mümkündür ancak sonradan harçların ve masrafların tamamlanması gerekir. Hakim harç ve masrafların tamamlanması için davacıya süre verir. Verilen süre içerisinde harç ve masraflar tamamlanmaz ise bu durumda ne yazık ki davanın reddine karar verilecektir. İdari işlemin iptali davasında işlem iptal edilir ise mahkeme davanın açılması sırasında davacı tarafından ödenen harç ve masrafların davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verecektir.
İşlemin İptali Davasında Savumaya Cevap Dilekçesi
İdari işlemin iptali davasında dava dilekçesinin idare mahkemesine verilmesinden sonra idare mahkemesi tarafından makalemizde de yer verdiğimiz şekliyle dilekçede ilk inceleme yapılır. İlk inceleme sonrasında diyelim ki dilekçe ilk incelemeye uygun olmuş olsun. Bu durumda mahkeme tarafından dilekçe davalı idareye gönderilir. Davalı idare dava dilekçesini tebliğ aldıktan sonra 30 gün içinde dava dilekçesine karşı savunma dilekçesi verecektir. Savunma dilekçesi verme süresi dava dilekçesnin tebliğinden itibaren başlar. Davalı idare 30 gün içinde savunma dilkeçsini mahkemeye verdiğinde, mahkeme tarfafından savunma dilekçesi davacıya tebliğ edilir. Tebliğ edildikten sonra davacının da tebliğden itibaren 30 gün süresi olacaktı savunmaya cevap ile ilgili olarak. Savunmaya cevap dilekçesi oldukça önemlidir. Çünkü son savunmadır davacı için bu durum. Davacının savunmaya cevap dilekçesini gerekçeli olarak vermesi gerekir. Çünkü savunmaya cevap dilekçesi, davalının savunma dilekçesinde bulunan gerekçelerin çürütülmesi için olmazsa olmaz bir unsurdur. Yukarıda belirtmiş olduğumuz savumma süresi olan 30 gün içinde davacı taraf savumaya cevap dilekçesi vermez ise bu hakkından vaz geçmiş sayılacaktır. Genellikle idarenin bireysel işlemlerinden sonra davacı bu işlemin gerekçesini yani sebebini tam olarak bilmeden davasını açar ve idari iişlemin gerekçesi davalının savunma dilekçesiyle tam olarak ortaya çıkabilir. İşte bundan dolayı da savunma dilekçesinde sunulan sebeplerin ortadan kaldırılabilmesi yani bu sebeplerin hukuka aykırı olduğunu ortaya koymak savunmaya cevap dilekçesinin gerekçeli olarak verilmesine bağlıdır.
İdari İşlemin İptali Davasında Duruşma Yapılır mı?
İdari işlemin iptali davasında duruşma yapılması talebe bağlıdır. Mahkeme idari işlemin iptali davasında duruşma talebi olmadan duruşma kararı veremez. Ayrıca duruşma talebi varsa duruşma yapmama kararı da alamaz zorunlu olarak duruşma yapmalıdır. Duruşma talebinde buluanan taraf duruşma harcını da mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Duruşma harcı yatırılmadan mahkeme duruşma yapmayacağı gibi yukarıda da belirttiğimiz gibi harç tamamlatma kararı verecektir. Ancak duruşma harcı tamamlanmaz ise mahkeme davayı reddetmez bu durumda duruşma yapılmaktan vazgeçmiş sayılır.
İdare hukukunda duruşma 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 17'nci maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinde açılan idari işlemin iptali davaları ve yirmibeşbin Türk Lirasını aşan tam yargı davaları ile tarh edilen vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı yirmibeşbin Türk Lirasını aşan vergi davalarında, taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılması kanun gereği zorunludur. Görüleceği üzere Danıştay, idare ve vergi mahkemelerinde açılan iptal davalarında taraflardan birinin istemi üzerine duruşma yapılması zorunlu olup, davanın niteliği gereği parasal bir sınır da bulunması gerekli değildir. Duruşma talebi dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarda yapılabilir. Duruşma talebinde bulunulmasına karşın duruşma yapılmadan karar verilmesi bozma sebebidir. Duruşma davetiyeleri duruşma gününden en az otuz gün önce taraflara gönderilir. Duruşmalar açık olarak yapılır. Genel ahlakın veya kamu güvenliğinin gerekli kıldığı hallerde, görevli daire veya mahkemenin kararı ile, duruşmanın bir kısmı veya tamamı gizli olarak yapılır. Duruşmaları başkan yönetir. Duruşmalarda taraflara ikişer defa söz verilir. Taraflardan yalnız biri gelirse onun açıklamaları dinlenir; hiç biri gelmezse duruşma açılmaz, inceleme evrak üzerinde yapılır. Danıştayda görülen davaların duruşmalarında savcının bulunması şarttır. Taraflar dinlendikten sonra savcı yazılı düşüncesini açıklar. Bundan sonra taraflara son olarak ne diyecekleri sorulur ve duruşmaya son verilir. Duruşmalı işlerde savcılar, keşif, bilirkişi incelemesi veya delil tespiti yapılmasını yahut işlem dosyasının getirtilmesini istedikleri takdirde, bu istekleri görevli daire veya kurul tarafından kabul edilmezse, işin esası hakkında ayrıca yazılı olarak düşünce bildirirler. Duruşma yapıldıktan sonra en geç onbeş gün içinde karar verilir. Ara kararı verilen hallerde, bu kararın yerine getirilmesi üzerine, dosyalar öncelikle incelenir. Duruşmaların yetkili ve görevli mahkemelerde yapılması gerekir. Duruşma yapılmasından sonra yetki sebebiyle davanın reddedilmesi sonucu dava dosyasının yetkili idare mahkemesine gönderilmesi durumunda duruşmanın tekrar yapılması zorunludur.
Duruşmada davacıya ve davalı idareye 2 defa söz verilir. Davacıya söz verildikten sonra davacı savumasını ve taleplerini gerekçeli bir şekilde yapar. Sonra söz hakkı davalı idareye verilir. Davalı idarenin vekili tarafından savunma yapıldıktan sonra tekrar söz davacıya verilir. Davacı yeniden gerekçeli sözlü savumasını yaptıktan sonra son kez söz davalı idare vekiline verilir. Davalı idare vekili de tekrar son savunmasını yapar ve duruşmaya son verilir.
Unutmayın idari davalardaki duruşmalarda tanık dinlenmez.
İdare Mahkemesinde Duruşma Nasıl Yapılır?
İdare mahkemesi duruşmalı dava- İdari yargı sözlü değil yazılı yargılama usulüne tabidir. Duruşma kural değil ihtiyaridir ve talebe bağlıdır. Genelde duruşmalı açılmak istenen idari davalarda duruşma isteyen taraf ya dava dilekçesinde ya da savunmaya cevap dilekçesinde bunu talep edebilecektir. Uygulamada genelde duruşma isteyen taraf duruşma talebini dilekçesinin en üst sağ tarafına iliştirmekte ve bununla yetinmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki mahkemeler taleple bağlıdır ve dilekçelerde talep ve sonuç kısmı bulunmaktadır. İşte bu talep ve sonuç kusmında yer almayan taleplerin hiçbir geçerliliği yoktur ve buraya yazılmayan taleplerin yerine getirilmesi bozma sebebidiri. Duruşma talep eden tarafın bu durumun görülmesi için dilekçesinin görülebilr bir yerine üst sağ köşesine bunu yazmasının yanında talep sonuç kısmına duruşma talep edildiği de eklenmelidir. Bu durumda idare mahkemesi taraflara bir duruşma günü verecek ve o gün duruşmasını icra edecektir. İdari yargıda duruşma esnasında başkan ve üyeler hazır bulunur ancak zabıt katibi yoktur. Kişi savunmasını sözlü olarak yapar ancak bu durum tutanak altına alınmaz. Başkan ve üyeler tarafları duruşmada dinler gerekirse not alırlar ancak zabıt katibi olmadığından söylenenlerin kayıt altına alınması gibi bir usul bulunmamaktadır. Bu yüzden genelde idare mahkemelerinde çok spesifik ve önemli bir husus olmadığı durumlarda duruşma yapılması gerekli değildir. Hem süreyi uzatır hem de tutanak altına alınıp tekrar incelenmesi mümkün olmadığından ötürü sözlü ifade etmek yerine yazılı ifade ile davanın yürütülmesi gerekli olduğu durumlarda yapılmasına gerek yoktur. Ancak tarafların izah etmesi gereken ve bunu huzurda açıklaması gereken bir durum bulunduğunda duruşma yapılaması yararlı olabilecektir. İdari mahkemelerde duruşma olur mu sorusunun cevabı burada kısaca açıklanmıştır.
İdari İşlemin İptali Davasında Bulunması Gerekenler
İdari işlemin iptali davası 2577 sayılı idari yargılama usulü kanununa uygun olarak hazırlanmış bir dilekçeyle açılmalıdır. Zira 2577 sayılı kanuna uygun olarak hazırlanmamış bir dilekçe mahkeme tarafından reddedilecek ve davacıya verilecek süre içerisinde eksikliklerin tamamlanması talep edilecektir.
İptal davasında dilekçe de bulunması gerekenler 2577 sayılı idari yargılama usulü kanunu gereği bu davaların dilekçeyle açılması ve hazırlanan dilekçenin idare mahkemesine verilmesi ile tamamlanan bir husustur. İdari yargılama usulü kanununa göre kanunun üçüncü maddesi idari davaların daha doğru ifadeyle idari işlemin iptali davasının idare Mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı belirtilmiştir. Nitekim 2577 sayılı idari yargılama usulü kanununun üçüncü maddesinin ikinci fıkrası işlemin iptali davasında dava dilekçesinde bulunacak hususları açık bir şekilde düzenlenmiştir. Bunlar sırasıyla;
- Mahkemenin adı,
- Davanın konusu,
- Davacı ve davalının açık bir şekilde adları ve adresleri,
- İptali istenen işlemin Tebliği tarihi,
- Davanın konusu ve sebebi,
- Talip ve sonuç,
- Davacının imzası.
Mahkemenin adı:
İdari işlemin iptali davasının açılması sırasında dava hangi ilde açılacaksa o ilde bulunan idari mahkemesine hitaben yazılmalıdır. Örneğin Ankara idare Mahkemesi başkanlığına şeklinde yazılacak başlık ve bu başlığın altında idari yargılama usulü kanununun üçüncü maddesinin ikinci fıkrası nda bulunması gereken hususları taşımalıdır.
Davanın konusu:
İdari işlemin iptali davasının açılması sırasında davanın ne amaçla açıldığının açık bir şekilde belirtilmesi şarttır. Zira hangi işlemin iptalinin istendiği dava konusuna bizzat yazılmalıdır. Mahkemeden açık bir şekilde ne talep edildiği belirtilmelidir unutmayınki mahkemeden açık bir şekilde ne talep edildiği yazılmamışsa yahut yazılmış olsa dahi bu husus anlaşılmıyorsa idari yargılama usulü kanununun üçüncü maddesinin ikinci fıkrasının b bendi gereği mahkeme tarafından dilekçe reddedilecektir. Nitekim idari işlemin hangi devlet kurumundan kaleme alındığı, tarihi işlemin numarası vesair hususlar belirtilmelidir. Çünkü mahkeme hangi idari işleme karşı dava açıldığını ve hangi idari işlemin iptal edildiğini hiçbir tereddüde yer vermeden anlamadıdır.
Davanın tarafları:
İdari işlemin iptali davası açılacağı sırada davayı açan tarafın adını soyadını varsa avukatını açık bir şekilde dilekçe yazması şarttır. Bunun haricinde işlemi gerçekleştirmiş olan idari kurumun da açık bir şekilde adının dilekçe de yazması şarttır idari yargılama usulü kanununun üçüncü maddesinin ikinci fıkrasının a bendi gereği dilekçede açık bir şekilde tarafların isimlerinin yazılması gerekmektedir.
İşlemin Tebliği tarihi:
İdari işlemin iptali davasına ilişkin dava dilekçesi hazırlandı sırada dava dilekçesine iptali istenen işlemin Tebliği tarihini nde açık bir şekilde yazılması şarttır. Zira bu husus mahkeme tarafından dava açma sürelerinin hesaplanabilmesi için olmazsa olmaz bir husustur. Fakat davayı açan taraf zımni ret işlemine karşı dava açacak ise bu durumda davalıya yapılmış olan idari başvuru tarihi ile dava açma süreleri içerisinde davanın açıldığı belirtilerek zımnen ret edilme tarihi açık bir şekilde yazılmalıdır. Ayrıca hazırlanan dava dilekçesinden iptali istenen idari işlemin tarihini de daha doğru ifadeyle tebliğ tarihini de kanıtlayacak belgelerin örneklerinin yahut asıllarının mahkemeye sunulması gerekmektedir. Unutmayın ki idari işlemin Tebliği tarihinin dilekçede gösterilmemesi durumu idari yargılama usulü kanununa göre dilekçe ret sebebidir.
Davanın sebebi ve deliller:
İdari işlemin iptali davası için hazırlanan dava dilekçesinde davanın açılma sebebi ile işlemin iptal edilmesini sağlayacak hukuki delillerin de mahkemeye sunulması gerekmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus ise idari işlemin iptali sebeplerinin açık bir şekilde belirtilmesinin iptal gerekçelerini güçlendirmesi durumudur. Bir idari işlemin iptal edilmesini sağlayacak unsurlar idari yargılama usulü kanunda açık bir şekilde düzenlenmiştir. Bu unsurlar sebep unsuru, konu unsuru, amaç unsuru, şekil unsuru, yetki unsuru olmaktadır..
Talep ve sonuç:
idari işlemin iptali davasında bulunması gereken en önemli hususlardan bir tanesi de tabii ki de dilekçenin talep ve sonucudur. Nitekim talep ve sonuç kısmı asıl olarak idari mahkeme hakimini kanunen bağlayan husustur. Örneğin talep ve sonuç kısmında açık bir şekilde hangi idari işlemin iptal edilmesinin istendiği yazılmalı, adi yardım ve yürütme durdurma talep edilmişse bu hususlar da bildirilmelidir.
BUNU DA BİL; Jandarma ve Polis disiplin suçları ile 7068 sayılı kanun hakkında ayrıntılı bilgi için jandarma ve polis disiplin suçları nelerdir başlıklı makalemizi de okumanızı tavsiye ederiz.
Özetle; Öncelikle belirtmekte fayda vardır ki dava dilekçesinde iptali istenen idari işlemin hangi sebepten ötürü hukuka aykırı olduğunun açık bir şekilde ve delilleriyle birlikte belirtilmesi gerekmektedir. Özellikle çokça karşılaşılan problemlerden birisi davanın konu kısmında belirtilenler ile sonuç ve talep kısmında belirtilenlerin birbirini tutmayışıdır. Bu hususa öncelikli olarak dikkat edilmesi dilekçenin reddini büyük bir olasılıkla önleyecektir. Dava dilekçesinde bulunması gereken birinci unsur davanın görüleceği mahkemenin açık bir şekilde dilekçede belirtilmesidir. Örneğin Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesi Başkanlığına, şeklinde başlık yazılıp yetki bakımından tespit yapılmalıdır. İkinci unsur tarafların varsa vekillerinin ad ve soyadları adresleri ile kişi kendisine ait TC kimlik numarası bulunmalıdır. Üçüncü unsur davalı idarenin adı ile açık bir şekilde adresi yazılmalıdır. Dördüncü unsur davanın konusu ve sebepleridir. Buna ek olarak davacının dayandığı delillerin de dosyada bulunması gerekir. Davacı iptalini istediği idari işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açık bir şekilde belirtmelidir. Bİraz önce de belirttiğimiz üzere iptalini istediğimiz idari işlem ile sonuç ve talep kısmına yazdıklarımız birbirini tutmalıl farklı talepler içermemelidir. İdari yargıda terditli dava açılması mümkün olmadığından bir talebimiz kabul olmazsa diğer talebimiz kabul olsun şeklinde iki farklık talep dile getirilmiş ise dilekçe reddolacak ve davacıya 30 gün süre verilip dava dilekçesinin yenilenmesi yoluna gidilecektir. Beşinci unsur davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihidir. Yazılı bildirim tarihinin dilekçelerde bulunması sürelerin hesaplanması konusunda büyük önemi haizdir. Nitekim 60 günlük sürenin hesaplanması bu yazılı bildirim tarihinden itibaren hesaplanacağından hak mahrumiyetinin egale edilmesi açısından önemlidir. Dava dilekçesi hazırlandıktan sonra her sayfası imzalanmalı eğer vekil ile temsil ediliyorsa vekilin yani avukatın imzası dilekçelerde bulunmalıldır. Duruşma ve yürütmeyi durdurma talep edilecekse bu durumun açık bir şekilde dava dilekçesinde belirtilmesi gerekmektedir. Bundan dolayı dava dilekçesinin sonuç ve talep kısmında yürütmenin durdurulması veya duruşma talep edilmeli mehkemnin dikkatini çekmek için dilekçenin sağ üst köşesine de bu talep yazılmalıdır. Ancak bulunması gereken yer tabiki de sonuç ve talep kısmıdır. İdari yargılama ve idare hukku kendine has kurallar içeren bir hukuk dalı olduğu için uzman eliyle davaların yürütülmesi davaların güvenliği açısından hayati derecede önemlidir. Yapılacak küçük bir hata geri dönüşü olmayan sorunlara mahal verebilmektedir. İdari yargılamada mevzuatın çok geniş olması bu hukuk dalında mecburi olarak profesyonelleşmeyi zorunlu kılmıştır. Hak kayıplarının yaşanmaması için dilekçelerin titizlikle hazırlanması mecburidir.
İptal Davası Nerede Açılmalı?
İdari işlemin iptali davasında idari yargılama usulü kanununa göre görevli mahkeme daha doğru ifade ile davanın açılacağı mahkeme idare Mahkemesi olmakla birlikte yetkili mahkeme iptali istenen işlemin durumuna göre değişkenlik göstermektedir. Bu hususta iyi bir idari dava avukatından yahut memur davalarına bakan avukattan hukuki destek almanızı önemle tavsiye ederiz.
İdari yargılama usulü kanunumuzun beşinci maddesine göre her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılması gerekmektedir. Örneğin çalışmış olduğunuz kurum tarafından hem atamanız yapılmış hem de aynı atama işlemi ile birlikte bir disiplin cezası tecziye edilmiş ise, bu durumda hem atama işlemine karşı ayrı bir dava hem de disiplin cezasının iptali amacıyla ayrı bir dava açılması gerekmektedir.
İptal ve Tazminat Davasının Birlikte Açılması Mümkün mü?
İdari yargılama usulü kanunumuzun 12. maddesinde , idari işlemin gerçekleştirilmesinden ötürü zarar gören kişinin iptal davası ile birlikte tam yargı davası dediğimiz tazminat davasını birlikte açabileceği gibi ayrı ayrı da açabileceği düzenlenmiştir. Anlaşılacağı üzere açılacak iptal davasında işlemin gerçekleştirilmesi sebebiyle zarara da uğramış ise iptal davası açan kişinin aynı dava içerisinde tazminat taleplerini de iletebileceği belirtilmiştir. Buradan çıkarılacak sonuç, iptal davasının tek başına açılabileceğini gibi iptal davası ile birlikte tam yargı davasının da açılabileceği hususudur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken durum tazminat istenen hususun daha doğru ifade ile zararın iptali istenen işlem nedeniyle gerçekleşmiş olmasıdır. Bundan dolayıdır ki başka bir işlemden doğmuş zarar iptali istenen işlemin davası ile birlikte talep edilmeyecektir.
İptal Davası Açma Süresi
İdari işlemin iptali davası kanun gereği iptali istenen işlemin dava açan tarafa tebliğ edilmesinden itibaren 60 gün içerisinde açılmalıdır. Dava açacak taraf bu 60 gün içerisinde kanun gereği hemen dava açabileceği gibi idari işlemi gerçekleştirmiş olan kamu kurumuna işlemin geri alınması, yahut iptali için itiraz edebilir. Unutmayın ki işleme karşı itiraz edilmesi zamanaşımını kesecek ve dava açma süresi işlemeyecektir. İdari işlemin iptali davalarında süreler oldukça önemlidir. Bundan dolayıdır ki profesyonel bir destek almanızı tavsiye ederiz.
İşlemin İptali Davasında İlk İnceleme
İdari işlemin iptali davasında idari yargılama usulü kanunumuzun 14. maddesine göre idare Mahkemesi tarafından inceleme yapılır ve dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar incelenir. İdari yargılama usulü kanun 15. maddesine göre ise ilk inceleme sonunda ne hususta karar verileceği düzenlenmiştir. Buna göre idare Mahkemesi kendisine tevdi edilmiş olan dava dilekçesini idari yargılama usulü kanunumuzun 14. maddesi ndeki hususlar çerçevesinde ilk incelemeye tabi tutulacak, ve aynı kanunun 15. maddesi gereğince de belirtilen hususlar çerçevesinde karar verecektir.
Unutulumamalıdır ki herhangi bir sebeple harcı ödenmeden dava açılmış ise idare mahkemesi hemen ret kararı vermez ve davacıya harç ve posta masraflarının tamamlanması için süre verir. Bu süre içinde harç yahut posta masrafları tamamlanmazsa bu durumda işlemin iptali davasının açılmamış sayılmasına karar verilir.
Dava dilekçesi mahkemeye verildikten sonra hemen davalı idareye gönderilmez. Hakim, sunulan dilekçeyi inceler ve idari yargılama usulü kanunun 14. maddesine göre dilekçeyi ilk incelemeye tabi tutar. Burada yapılacak ilk incelemede hakim dilekçeyi başından sonuna kadar inceleyecek ve bulunması gerekenlerin olup olmadığına hükmedecektir.
İdari yargı ilk inceleme- İdari davada ilk inceleme- Bölge İdare, idare ve vergi mahkemelerinde dava açıldıktan sonra, davacının vermiş olduğu dava dilekçesi evrak bürosuna kaydedilir ve kaçıncı mahkemeye düştüyse o mahkemeye gönderilir. Nitekim dava dilekçeleri nöbetçi idare mahkemesine gönderilmek üzere kaleme alınır. Dava tevzi bürosunda açıldıktan sonra dava dilekçesini teslim eden kişiye tarih ve sayı numarasını gösterecek şekilde ücrete tabi olmayan bir evrak verilir. Dava dilkeçesi ilgili mahkemeye sunulduktan sonra mahkeme başkanı ya da mahkeme başkanının belirleyeceği bir üye tarafından ilk incelemeye tabi tutulur. İdari Yargılama Usulü Kanununun 14'üncü maddesinde dilekçelerin hangi sırayla incelemeye tabi tutulacağı belirtilmiştir. Buna göre
- Görev ve Yetki
- İdari merci tecavüzü
- Ehliyet
- İdari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülebilir bir işlemin bulunup bulunmadığı
- Süre aşımı
- Husumet
- 2577 sayılı kanunun 3'üncü ve 5'inci maddelerine uygun olup olmadıkları
yönünden sırasıyla incelenir. 2577 sayılı kanunun 3'üncü maddesi dilekçede bulunması gereken hususlar ile ilgili olmakla birlikte 5'inci maddesi aynı dilekçe ile dava açılabilecek halleri düzenlemiştir.
Dava dilekçeleri mahkemeye gönderildikten sonra mahkeme başkanının belirleyeceği bir üye tarafından ilk incelemeye tabi tutulur. İlk incelemede yukarıda belirtilen hususlar sırasıyla incelenir.
İlk önce davanın görev ve yetki bakımından incelemesi yapılır. İdari yargının mı adli yargının mı görevli olduğu hususunda karar verilir ve idare mahkemesinin görevli olduğu sonucuna varılırsa yetki bakımından inceleme yapılır ve davanın açıldığı yerdeki idare mahkmesinin mi yoksa başka bir bölgedeki idare mahkemesinin mi yetkili olduğu hususu incelenir.
İdare mahkemesinin görevli ve yetkili olduğu hususu karar bağlandıktan sonra dava açılmasından önce davalı idareye başvurulması gerektiği hususu ortaya çıkarsa dilekçeler görevli idare merciine gönderilmesine karar verilir.
Sonra ehliyet incelemesine geçilir ve davacının dava açma ehliyetinin bulunup bulunmadığı incelenir. Davacının dava açma ehliyeti yoksa davanın reddine karar verilir.
Ehliyet hususunda bir sorun çıkmazsa diğer aşama olan İdari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülebilir bir işlemin bulunup bulunmadığı hususu incelenir. Eğer İdari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülebilir bir işlemin bulunmadığı ortaya çıkarsa yine davanın reddine karar verilir. Bilindiği üzere idari işlemin iptali davası, söz konusu idari işlemin ilgilisine tebliğinden itibaren 60 gün içerisinde açılır. 60 günün geçirilmesi sonucunda açılacak davalar süre aşımına uğrayacağından ve süre re'sen mahkeme tarafından araştırıldığından dava süre aşımı nedeniyle reddedilecektir.
Husumet incelemesinde bir sorun yaşandığı ortaya çıktığında ise davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması halinde, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine karar verilir.
2577 sayılı kanunun 3'üncü maddesi, dilekçede bulunması gereken hususlar ile ilgili olmakla birlikte 5'inci maddesi aynı dilekçe ile dava açılabilecek halleri düzenlemiştir. 3 ve 5'inci maddelerde yazılı hususlara aykırı olan bir dilekçe ile dava açılmış ise 30 gün içinde 3 ve 5 inci maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak yahut ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise 30 gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine karar verilir.
İdari Merci Tecavüzü Nedir?
İdari merci tecavüzü idare Mahkemesi tarafından yapılacak ilk inceleme neticesinde dava açılmadan önce eğer idareye başvurulması ve idarenin cevabından sonra dava açılması öngörülmüş ise ilgili kurum başvuru yapılmadan direkt dava açılması yoluna gidilmesi durumunda tespit edilecek bir husustur. Bu husus gerçekleştirilmesi en doğrudan doğruya direkt olarak bir dava açılmış ise idari mahkeme idari merci tecavüzü nedeniyle dava dilekçesini reddedecektir. Burada dikkat çekmek istediğimiz husus ise idari işlemin iptali davasında özel kanunlarda ayrıksı maddeler düzenlenmemiş olmak kaydıyla kuruma başvuru yapılmasının zorunlu olmamasıdır. Anlaşılacağı üzere iptal davalarında yukarıdaki maddelerde belirtmiş olduğumuz üzere idari mercilere işlemin iptal edilmesi yahut geri alınması hususunda başvuru yapılmasının zorunlu olmamasıdır. Ancak yeri gelmişken de belirtmek de fayda vardır ki idari başvuru yolları tüketilmeden dava açıldığı mahkeme tarafından tespit edilmiş ise idare Mahkemesi, başvuru dilekçesini başvurulması gereken ilgili kamu kuruluşuna gönderir. Bu durumda idare Mahkemesi’nde dava açılma tarihi kamu kurumuna başvuru tarihi olarak kabul edilir.
İşlemin İptali Davasında Menfaat İhlali
İdari yargılama usulü kanunumuza göre iptal davası açılabilmesi için menfaat ihlalin gerçekleşmiş olması şarttır. Bu menfaatin meşru, güncel olması şarttır. Ayrıca idari davanın açılması sırasında idare Mahkemesi yapacağı ilk incelemede idari davaya konu olmuş olan işlemin kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığını da inceler. Bu husus tamamen iptal davalarında ilişkindir. Eğer idari işlemin iptali davasına konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem bulunmuyorsa idare Mahkemesi davayı reddedecektir. Bu bakımdan idari işlemlerin kesin ve yürütülmesi zorunlu olan bir işlem olması yani icra iyi nitelik taşıması şarttır. İcrayı niteliği haiz olmayan idari işlemler iptal davalarına konu edilemeyecektir. Bu bakımdan devlet kurumu tarafından verilen mütaalalar, tavsiyeler, herhangi bir işlemin gerçekleştirilmesi için yapılan hazırlık işlemleri hiçbir şekilde idari işlemin iptali davasına konu olamayacaktır.
İdari İşlemin İptali Davasında Zamanaşımı
İdari işlemin iptali davaları idari işlemin Tebliği tarihinden itibaren 60 gün içerisinde açılmalıdır. 60 gün içerisinde açılmayan davalar süre aşımı nedeniyle reddedilecektir. Burada 60 günlük dava açma süresi genel idari davalar için olup idari yargılama usulü kanunumuzun 20. maddesinde özel dava açma süreleri düzenlenmiştir. Bu bakımdan dava süre aşımına önem verilmesi şarttır.
İptal davasında dava açma süresi ya da zamanaşımı ya da kanuni tabiri ile süre aşımı durumlarının incelenmesi son derece önemlidir.
İptal davasında süre tebliğ yayın ya da ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacaktır. Örneğin kişiye sözleşmesinin feshedildiği ya da disiplin cezasının kesinleştiği bildirildiği günün ertesi günü süre işlemeye başlayacaktır. Bir örnekle açıklayacak olursak 10.10.2021'de tebliğ edilen bir idari işlemin iptal davasında dava açma süresinin başlangıcı 11.10.2021 olacaktır.
Tatil günleri sürelere dahil edilecektir. Ancak dava açma süresinin son gününün tatil gününe denk gelmesi durumunda tatilin bittiği günü takip eden ilk çalışma günününün sonunda dava süresi de sona erecektir. Örneğin 10.10.2021 tarihinde sürenin son günü diyelim ve 10.10.2021 cumartesi gününe denk geliyor diyelim. Bu durum da süre sonu 12.10.2021 tarihi mesai bitim saati olacaktır.
Yine sürenin son günü adli tatil gününe denk geldi diyelim. Bu durumda kanun gereği süre adli tatilin bitiminden itibaren 7 gün uzayacaktır. Adli tatil süre sonu 1 Eylül dür. Bu durumda süre sonu örneğin 28 Ağustos'a denk geldi diyelim. Adli tatil süresi içinde olduğundan dolayı bu durumda süre 7 Eylül'e kadar uzamış olacak ve dava bu süreye kadar açılmış olacaktır.
Ancak unutulmamalıdır ki adli tatil süresinin sonu beklenmeden dava açılabilir. Dava açmak için süre sonunu beklemeye gerek yoktur. Süre sonundan önce yani adli tatil süreci içinde de dava açılabilecektir.
İdari İşlemin İptali Davasında Dilekçeler
İdari işlemin iptali davasında savunma ve savunmaya cevap dilekçelerini ilişkin süreler mahkeme tarafından ayrıksı bir düzenleme gerçekleştirelim dedikçe kanun gereği 30 gündür. Taraflar kendilerine yapılacak tepkilere karşı tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde verilen cevaplara karşı savunma hakkına sahiptir. Taraflar sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmaları yahut savunmaya cevap dilekçelerine dayanarak hak iddia edemeyeceklerdir.
İdari işlemin iptali davasında dava dilekçesinin davalı idareye tebliğ edilmesinden itibaren davalı idare 30 gün içerisinde savunma verme hakkına sahiptir. Birden savunma mahkeme tarafından tekrar davacı ya tebliğ edilir. Davacı kendisine tebliğ edilen savunma dilekçesini ise tebliğ inden itibaren 30 gün içerisinde cevaplayarak mahkemeye gönderme hakkına sahiptir. Davacı tarafından verilen savunmaya cevap dilekçesi mahkeme tarafından, davalı idareye tebliğ edilir. Davalı idare kendisine tebliğ edilen savunmaya cevap dilekçesini tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde cevaplayarak ikinci savunmalarını mahkemeye gönderebilir. İkinci savunmanın yani son savunmanın davalı idare tarafından idare Mahkemesi’ne gönderilmesi ile birlikte artık dilekçeler aşaması sona ermiş olacaktır. İdare Mahkemesi dilekçeler aşamasının sona ermesinden sonra idari işlemin esasî hakkında incelemelerde bulunup talep edilen duruşmalar da gerçekleştirildikten sonra kararını verecektir.
İdari işlemin iptali davasında taraflar dava konusu işleme ilişkin olan tüm derilerini mahkemeye sunmak ve buna ilişkin olarak gerekli karar verilmesini istemekle sorumludurlar. İdari işlemin iptali davası kamu hukukuna has bir dava olduğundan dolayı ve de idari yargılama usulü kanunumuzda re sen araştırma ilkesi kabul edildiğinden idare Mahkemesi tarafından tüm deliller serbestçe takdir edilip toplanabilir. Anlaşılacağı üzere idari yargılama usulü kanunumuzun 20. maddesine göre idari yargılama usulünde kendiliğinden araştırma ilkesi geçerli olduğundan idare Mahkemesi de kendiliğinden delil araştırması yapabilir.
İdari İşlemin İptali Davasında Hukuka Aykırılıklar Nelerdir?
İdari işlemin iptali davasında iptali istenen idari işlemin hangi unsurları aykırılık teşkil ettiği profesyonel bir şekilde belirtilmelidir. Nitekim idari yargılama usulü kanununun Ikinci maddesinde idari işlemin yetki sebep, şekil, konu, amaç yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için dava açılacağı hüküm altına alınmıştır. Nitekim idare mahkemelerinin yetkisi idari işlemin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdare mahkemeleri yerindelik denetimi yapamayacakları gibi yürütme organının yetkisini kısıtlayacak yahut idarenin takdir yetkisini ortadan kaldıracak biçimde de karar veremeyeceklerdir. İşbu sebeple bir idari işlemin iptali için açılan davada idari işlemin yukarıda belirtmiş olduğumuz unsurlardan herhangi birini yahut birkaçına aykırılık teşkil ettiğine dair gerekçeli bir savunma yapılması ve dilekçeleri dikkatli ve özenli bir şekilde hazırlanması davanın kazanılması bakımından büyük önem gerektirmektedir.
İptal davasında yapılan işlemin hukuka aykırılığı hususları 5 unsura dayandırılmıştır. Bunlar 2577 sayılı kanunda düzenlenmiştir. Buna göre bir idari işlemin hukuka aykırılığı 5 unsurdan biri ya da birkaçı bakımından hukuka aykırı olduğunun ispatı ile sağlanabilecektir. Bu bakımdan idari işlem;
- Yetki,
- Şekil,
- Sebep,
- Konu,
- Maksat unsurlarından biri ile hukuka aykırı olduğundan dolayı iptali sağlanabilecektir.
-
İdari işlemin sebep unsuru:
İdari işlemin sebep unsuru o işlemi gerçekleştiren kamu kurumunun bu işlemi yapmaya iten fiil veya hukuki neden olarak tanımlanabilir unutmayın ki idari hiçbir zaman gerekçesiz işlem gerçekleştiremez ve durup dururken işlem yapamaz. Nitekim bir hukuki işlem yahut olay bu kabul kurumu olan idari bir işlem yapmaya ve harekete geçirmeye olanak tanımalıdır. Bu sebepten dolayı dır ki kamu kurumu işlem tesis ederken kanunlarımızda gösterilen sebeplere uymak zorundadır. Örneğin disiplin cezasını gerektiren herhangi bir fiilin işlenmesi ile ilgili olarak işe geç kalmak kınama cezasını gerektiren bir fiil ise ve işe geç kalmak disiplin cezası olarak düzenlenmiş ise ilgili memur işe geç kaldığı zaman bağlı bulunduğu kurum disiplin cezası ile kendisini tecziye edebilir. Burada idari işlem yapma konusunda harekete geçiren husus yani işlemin sebebi kanun hükmünde de belirtildiği üzere kişinin işe geç kalmasıdır. Kamu kurumu kanunda belirtilmiş olan sebeplere uyumamışsa yahut bu sebebi yanlış değerlendirerek bir işlem ortaya koymuşsa işte bu durumda gerçekleştirilmiş olan idari işlem açık bir şekilde sebep unsuru bakımından hukuka aykırı olacaktır. Bazı durumlarda ise kamu kurumlarının işlem gerçekleştirmesine ilişkin hususlar da kanun koyucu işlemin sebebini genel bir ifadeyle göstermiş hatta ve hatta genel ahlak yahut kamu düzeni gibi geniş ve belirsiz kavramlar kullanmış olabilir. Bu durumlarda her ne kadar o işlemi gerçekleştirecek olan kamu kurumuna bir takdir yetkisi verilmiş olsa da her işlemin bir sebep unsuru olması kaidesi gereği kamu kurumunun bu işlemi gerçekleştirirken dahi ortaya o işlemin sebebini göstermesi gerekmektedir. Nitekim Danıştay idari işlemin gerçekleştirilmesinde sebep gösterilmese dahi idarenin mutlaka ama mutlaka somut vakalara ve sebeplere dayanması gerektiğini düzenlemiştir. Nitekim ilgili kamu kuruluşu, ilgili idari işlemi gerçekleştirirken ve bu idari işlemi gerçekleştirmesi sırasında takdir yetkisini kullanırken, anayasal hak olan eşitlik ilkelerine, kanunlara, kamu hizmetinin yararına ve gerekleri ile kamunun amacına uygun davranmalıdır. Karşıt durumda yapılan işlem açık bir şekilde sebep unsuruna aykırılık teşkil edecektir. İdari yargılama usulü kanunumuzun 20. maddesi gereği bir idari işlemi gerçekleştiren kamu kurumu bu idari işlemi gerçekleştirmesi sırasında bu idari işlemin sebebinin ne olduğunu açık bir şekilde idari mahkemeye, idare mahkemesine bildirmek zorundadır. Kamu kurumunun gerçekleştirmiş olduğu işlemin gerçek bir sebebi olması gibi işlemin açık bir şekilde de hukuka uygun olması şarttır. Kamu kurumu gerçekleştirmiş olduğu idari işlemin sebebini ortaya koymuş olsa dahi bu sebep hiçbir şekilde kanuna, kamu yararına aykırı olamayacaktır.
-
İdari işlemin konu unsuru:
İdari işlemin konu unsuru, o idari işlemin gerçekleşmesi ile birlikte ortaya konan yahut ortaya çıkan hukuki sonuçdur. İdari işlemin hukuki sonucu bu yüzden o idari işlemin konu unsurunu oluşturacaktır. Uygulamada sebep unsuru ile konu unsuru genelde iç içe geçtiğinden dolayı karıştırılmakta ve açılan davalarda ne yazıkki bu hususların üzerinde profesyonelce durulmamaktadır. Bu durumdan mütevellit yapılan işlemin açık bir şekilde konu ve sebep unsurlarına aykırılık teşkil ettiği ne yazıkki ortaya çıkartlamamaktadır. Her idari işlemin sebep unsuru olmakla birlikte o idari işlemin sebebine göre işlem tesis edilmiş olunca o işlemin hukuki sonucu konu unsurunı ortaya çıkartacaktır. Örneğin yukarıda yer vermiş olduğumuz örnek bakımından kişi işine geç kalmış ise kınama cezası ile cezalandırılr hükmü gereği işe geç kalmanın sonucu kınama cezasına oluşturacaktır. Buradaki konu unsuru kınama cezasının verilmesidir. Fakat işe geç kalan birine aylıktan kesme cezası verilmiş ise her ne kadar sebep unsuru gerçekleşmiş olsa da işlem açık bir şekilde konu unsuru bakımından hukuka aykırılık teşkil edecektir.
Konu unsuru; İdarenin işlemlerinin de konu unsuru bakımından hukuki denetimi yapılabilmektedir. Genellikle konu unsuru ile sebep unsuru birbirine geçmiş işlemler olduğundan mütevellit tespit edilmesi kolay değildir. Ancak bir idari işlemin konu unsuru bakımından hukuka uygun olabilmesi için konunun hukuka aykırı olmaması, konunun imkansız olmaması, konu ile sebep arasında ölçülülük olması ile illiyet bağlarının bulunması şarttır.
-
İdari işlemin amaç unsuru:
İdari işlemin amacı manevi unsuru teşkil eder. İdare hukukunda idari işlemin amacının tek bir sonucu bulunmaktadır ki o da kamu yararinın sağlanmasıdır. Hiçbir idari işlemin kişisel, dini, siyasi amacı olamaz. Bütün idari işlemlerin amacının kamu yararını gerçekleştirmek olduğu unutulmamalıdır. Bu durumda siyasi, kişisel, dini herhangi bir amaçla bir idari işlem gerçekleştirilmiş ise bu durumda o idari işlem amaç unsuru bakımından hukuka aykırılık teşkil edecektir.
Amaç unsuru; İdari işlemin yapılış amacı kamu yararına olmalıdır. Amaç, yapılan işlemin saikidir ve kişisel yahut üçüncü kişi yaraına idari işlem yapılamaz siyasi saikler amaç edinilemez.
-
İdari işlemin şekil unsuru:
İdari işlemin şekil unsuru kanunlarda belirtilmiş olan şekilde o idari işlemin ortaya konulması durumudur. Örneğin atama işleminin yapılabilmesi için kura çekilmesi belirtilmiş ise ve fakat kura çekilmeden atama işlemi gerçekleştirilmiş ise bu atama işlemi usul bakımından hukuka aykırılık teşkil edecektir. Yahut bir idari işlem ortaya konulurken savunma alması kanun gereği gösterilmiş ise Savunma alınmadan idari işlemin gerçekleştirilmesi o idari işlemi şekil, usul unsuru bakımından hukuka aykırı hale getirecektir.
Şekil unsuru; İdari işlemler yapılırken belirli usul kurallarına uyulması da şarttır. Bu kural en belirgin kuraldır ve kanunda yer alan şekil şartlarına aykırı gerçekleştirilmiş olan idari işlemler şekil bakımından hukuka aykırılık teşkil edecektir.
Yetki unsuru ile ilgili en önemli ilkelerden birisi de usulde paralellik ilkesidir. İdari yargıda usulde paralellik ilkesi gereği o işlemi hangi idari birim yetkisi dahilinde yapmış ise geri alınmasını, değiştirilmesini ve kaldırılmasını da aynı idari makam yapmak zorundadır. Örneğin sınavla öğrenci alınacağı gazete ilanı ile duyuran kurumun sınav sonuçlarını gazete ilanı ile duyurmamış olması usulde paralellik ilkesine aykırı olacaktır.
-
İdari işlemin Yetki Unsuru;
Yetki unsuru idari işlemi yapabilme ehliyetini göstermektedir. Örneğin atama işlemini yapabilme yetkisi X birime verilmiş ve fakat atama işlemini y birimi gerçekleştirmiş ise atama işemi yetki unsuru bakımından sakat olacaktır ve hakları muhtel olmuş kişiler davayı açabileceklerdir. Yine yetkide paralellik ilkesi gereği bir işlemi yapan birim o işlemi yine kendisi geri alabilecektir. İşlem x birimi tarafından yapılmış ancak y birimi tarafından geri alınmış ise bu durumda da yetkide paralellik ilkesine aykırı davranılmış olacağından bu işlem de hukuka aykırı olacaktır.
Yukarıda saymış olduğumuz unsurlardan bir veya birkaçına aykırı olarak gerçekleştirilmiş olan idari işlemlerin hukuka aykırı olduğunun ortaya çıkartılması maksadıyla bir üst makama itiraz edilebileceği gibi itiraz edilmeden de direkt olarak idari işlemin iptali davası açılabilir.
İdare Hukukunda Kendiliğinden Araştırma İlkesi
Kişilerin hukuki korunmasına araştırılan biri olan idari usul asıl olarak kamu yararını sağlanması yöneliktir idari işlem sürecinde maddi gerçeğin araştırılması ve tespit hususunda özel yaralarım korunmasında olduğu gibi ilgililere verilecek olursa araştırmanın tek taraflı ve eksik olması sonuç olarak da hatalı bir karar alması kaçınılmazdır. İdari işlem yapma süreci ye idareden işlem yapmasını talep eden ilgilinin idareyi yapacağı ihtiyari veya zorunu yazılı başvuru ile ya da idari makamın yasal yetkili göre sınırları içinde kendiliğinden başlamaktadır. Talebin ya da yasal yükümlü niteliğine göre her iki durumda da idare için işlemin yapılması konuştu usulü başlatmak, harekete geçmek bir yükümlülük olabileceği gibi idarenin takdir yetkisine de olabilir. Kararın saygı teknik doğru değil, hukuki Doğrulu da önemli olduğu için idari makam hem yasal araştırma şartlarını ve ilkelerini uyumalı hem de ilgilinin talebi doğrultusunda maddi gerçeği araştırmalıdır. Kapsamlı bir araştırma ve doğru hükme var mı bakımdan işlemin dayandığı vaka ile ilgili lehte ve aleyhte bütün durumları gözden geçirmeli ölçülülük gibi temel ilkeleri dikkate almalı, yasal ön şartları dışında amaca uygunluk bakımından trip edilenleri çok yönlü olarak değerlendirilmelidir.
Şekle bağlı olmama ilkesinin de sonucu olarak idare Mahkemesi davacının ileri sürdüğü iddia ve dilekçesi ile bağlı olmaksızın araştırmanın kapsamını ve çeşitli belirleme konusunda takdir yetkisine sahiptir. Bununla beraber idare Mahkemesi kararın oluşumunda belirleyici olan her türlü hukuki imkanı makul ikna edici ve meşru her yolu kullanmak zorundadır.
İptal Davasında Davaya Müdahale Talebinde Bulunulur mu?
İdare hukukunda davaya müdahale talebinde bulunulur mu- idari yargıda davaya müdahale- İdare hukukunda usul bakımında düzenlemeler İdari Yargılama Usulü Kanununda düzenlenmiştir. Davaya müdahale talebinde bulunma ya da davaya katılma talebine ilişkin usul kuralları İdari Yargılama Usulü Kanununda özel olarak düzenlenmemiş, bu hususlara ilişkin Hukuk Muahakemeleri Kanununa atıfta bulunulmuştur. Nitekim İdari Yargılama Usulü Kanunun 31. maddesinde İdari Yargılama Usulü Kanununda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygunlanacağı düzenlenmiştir.
Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabilir. HMK MADDE 66 Müdahale talebinde bulunan üçüncü kişi, yanında katılmak istediği tarafı, müdahale sebebini ve bunun dayanaklarını belirten bir dilekçeyle mahkemeye başvurur. Müdahale dilekçesi, davanın taraflarına tebliğ edilir. Mahkeme, gerekirse taraflarla birlikte üçüncü kişiyi de dinlemek üzere davet eder, gelmeseler dahi müdahale talebi hakkında karar verir.HMK MADDE 67 Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir.Mahkeme, katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemleri müdahile de tebliğ eder.HMK MADDE 68 Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir. Fer’î müdahilin, tarafla rücu ilişkisinde, asıl davadaki uyuşmazlık hakkında yanlış karar verildiği iddiası dinlenilmez. Ancak, müdahil, zamanında ihbar yapılmadığı için davaya geç katıldığını veya yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkânlarını kullanmasını engellediğini ya da kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkânlarının, tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadığını belirterek, yanında katıldığı tarafın yargılamayı hatalı yürüttüğünü ileri sürebilir. HMK MADDE 69 Müdahale talebinde bulunulmuş olup da bu talep hakkında herhangi bir karar verilmeden esas hakkında karar verilmesi bozma sebebidir.
İptal Davasında Davaya Müdahale Dilekçesi Örneği
DAVACI/DAVALI YANINDA
MÜDAHALE TALEBİNDE BULUNAN:...
VEKİLİ:...
DAVACI:...
VEKİLİ:...
DAVALI:...
VEKİLİ:...
DAVA KONUSU:...
MÜDAHALE TALEBİNİN NEDENLERİ: Müdahalenin sebebi ve gerekçelerinin yazılması gerekir.
SONUÇ VE TALEP: Yukarıda arz edilen ve Sayın Başkanlığınızca re'sen gözetilecek nedenlerle Başkanlğınızın .../... E. sayılı dosyasında devam eden davaya davacı/davalı yanında müdahale talebinin kabul edilmesine ve davaya konu iş bu idare işleminin kabulüne/reddine karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.
İptal Davasında İddia ve Savunmanın Genişletilmesi Yasağı Var mıdır?
İdari yargıda iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının olup olmadığı hususunun incelenmesinden önce Hukuk Muhakemeleri Kanununda nasıl bir düzenleme bulunduğu hakkında kısa bir bilgilendirmede bulunmakta fayda vardır. İddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı HMK'nın ilgili maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmekle birlikte İdari yargılamada da kendisine yer bulmuştur. Bu aşamada İdari Yargılama Usulü Kanununun 16. maddesinde "Taraflar, sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler, Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir" şeklindeki düzenleme ile İdari yargıda iddia ve savunmanın genişletilemeyeceği hususu düzenlenmiştir. Ancak kişilerin devlete karşı haklarını aradığı bu yargı sisteminde bu durumun katı bir şekilde uygulanması vatandaşların devlet karşısında güçsüzleşmesine sebep olacaktır ki böyle bir durum adil yargılanma hakkına aykırlık teşkil edecektir.
İptal Davasında İddia ve Savunmanın Genişletilmesi Yasağı Vardır.
İdari yargıda bunun en somut örneklerinden bir tanesi davacının idari davasını açtığı sırada davalı yanı yanlış göstermesi durumudur. Nitekim davacı, açmış olduğu davada davalı tarafı yanlış göstermiş ise bu durumda dava husumet yokluğundan reddedilmeyecek İdare Mahkemesi davalı tarafı tespit ederek dava dilekçesini doğru olan hasma gönderecektir. Ayrıca davacı da davalı tarafın doğru olarak gösterilmesini sağlayarak ve herhangi bir yasakla karşılaşmaksızın davalıyı değiştirebilecektir. Görüleceği üzere taraf unsuru bakımından iddianın genişletilmesi yasağı idari yargıda uygulanmayacaktır. İdari yargıda iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı dava açma süresinin sona ermesi ile başlamaktadır. Bu durumda davacı dava açma süresi bitmeden iddiasını genişletebilecek ve talebini değiştirebilecektir. Örneğin davacı 60 günlük dava açma süresinde idari davasını açtı diyelim. Ancak bu davada faiz isteminde bulunmadığını varsayalım. Davacı 60 günlük dava açma süresi bitmeden ek bir dilekçe ile idare mahkemesine başvurarak faiz isteminde bulunabilir. Böyle bir durum iddianın genişletilmesi anlamına gelmemektedir. Nitekim Danıştayın bir kararında da "Kararın, davacının yasal faiz istemine yönelik kısmına gelince; mahkemece, davacının dava dilekçesinde yasal faiz isteminde bulunmaması nedeniyle dilekçedeki istemleri ile bağlı olması ve bu isteminin sonradan genişletilemeyeceği ve ek talepte bulunulmayacağı gerekçesiyle faiz istemi yerinde görülmeyerek bu hususta hüküm kurulmamış ise de; davacının iş akdinin feshine ilişkin işlemin iptaline dair kararın 13.12.1999 tarihinde tebliği üzerine 29.12.1999 tarihli dilekçesiyle, iptal kararının uygulanması ve açıkta kaldığı sürede ödenmeyen aylık ve ikramiye vesair ücretlerinin ödenmesi istemiyle idareye yaptığı başvurusunun 4.1.2000 günlü işlemle reddi üzerine 2.2.2000 tarihinde açtığı davada, dava dilekçesinde görevden alındığı döneme ilişkin aylık vesair ücretlerinin ödenmesine karar verilmesini istediği, bilahare söz konusu ücretlerinin yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle 9.2.2000 tarihinde kayda geçen ek dilekçeyle istemde bulunduğu anlaşılmış olup, yasal faizin 60 günlük dava açma süresi içinde mahkeme kaydına geçen dilekçeyle talep edilmiş olması karşısında, söz konusu talebin davayı genişletme olarak kabulü mümkün olmadığından yasal faiz istemi konusunda hüküm kurulmamasına ilişkin kısmı yönünden idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir” şeklinde hüküm tesis edilerek 60 günlük dava açma süresi içinde mahkeme kaydına geçen dilekçenin iddiayı genişletmeyeceğini belirtmiştir. Dava açma süresi sona erdikten sonra verilen dilekçeler ile idda genişletilemez.
İptal Davasında Yürütme Durdurma
İdare hukukunda yürütmenin durdurulması kararı, dava konusu olan ve kamu kurumu tarafından gerçekleştirilmiş olan işlemin hukuk aleminde devam etmesini, uygulanmasını davanın sonuna kadar erteleyen hukuki bir karardır. Önemli belirtmemiz gerekir ki yürütmeyi durdurma talebi yalnız ve yalnız bir iptal davasında ortaya konulup talep edilebilir. İptal davasından ayrı bir şekilde açılan tazminat davası olarak adlandırdığımız tam yargı davalarında yürütmenin durdurulmasını talep edilmesi mümkün değildir. Yürütmenin durdurulması kararı mahkemenin vereceği iptal kararından farklı olup idari işlemi gerçekleştiren kurumun yürütmenin durdurulması kararına uyuması zorunludur. Yürütmenin durdurulması kararı gerçekleştirilmiş olan idari işlemin askıya alınması anlamına gelir.
İptal Davasında Yürütmenin Durdurulması Koşulları Nelerdir?
Yürütmenin durdurulması kararının verilebilmesi için davayı açan tarafın yürütmeyi durdurma kararı ile ilgili açık bir şekilde talebinin bulunması şarttır. İdare Mahkemesi talep olmadan, ilgili idari işlem açık bir şekilde hukuka aykırı olsa dahi kendiliğinden yürütmeyi durdurma kararı veremez.
Yürütmeyi durdurma kararı verilebilmesi için iptal davasının açılmış olması şarttır. Herhangi bir iptal davası açılmadı, iptali talep edilen idari işlemin yürütmesinin durdurulması mahkemeden talep edilemez.
Yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için iki şartın birlikte oluşması gerekmektedir;
- Bunlardan birincisi gerçekleştirilmiş olan daha doğru ifadeyle iptali istenen idari işlemin açık bir şekilde hukuka aykırı olması,
- İkincisi ise bu idari işlemin uygulanması ile telafisi güç yahut imkansız zararların oluşması şarttır.
Yukarıda belirtmiş olduğumuz iki şartın birlikte gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bu şartlardan biri bulunması dahi mahkeme işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar veremeyecektir.
Yürütmenin durdurulması kararı askıda bir karar olup daha doğru ifadeyle iptali istenen idari işlemin askıya alınmasına ilişkin bir karar olup nihai bir karar değildir. Bu sebeple idare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdikten sonra işlemin hukuka uygun olup olmadığını araştırmaya devam ederek iptal edilmesi gerektiğini ortaya koyan bütün hususları inceleyerek esas hakkında Bir karar verecektir. İdare Mahkemesi iptal davasını konu olan işlem hakkında yürütmeyi durdurma kararı vermiş ise, bu yürütmeyi durdurma kararına karşı davalı idare tarafından süresi içerisinde itiraz edilebilir.
İdari işlemin iptali davasında yürütme durdurma talebinde bulunulabilir. İdari işlemin iptali davasında yürütme durdurma isteyen davacı yürütme durdurma harcını da yatırmak zorundadır. Yürütme durdurma harcını yatırmayan davacı harç tamamlatma kararından sonra da harcı tamamlamazsa mahkeme yürütme durdurma talebinden vazgeçilmiş sayıldığına karar verecektir. Yürütme durdurma talebi reddolan kişi yürütme durdurma kararına karşı ret kararının kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde bölge idare mahkemesine itirazda bulunabilir. Bölge İdare mahkemesinin vereceği karar kesindir. Ayrıca yürütme durdurma red kararına itiraz için de yürütme durdurma red kararına itiraz harcının yatırılması şarttır. Davanın kazanılmasından sonra yatırılan harçlar geri alınacaktır.
Yürütmenin Durdurulmasına İtiraz Nasıl Yapılır?
İster yürütmeyi durdurma kararı verirsin ister yürütmeyi durdurma talebinin reddine karar verilsin hem davacı hem de davalı idare bu kararları karşı süresi içerisinde itiraz etme hakkına sahiptir. Zira yürütmeyi durdurma kararı verilmiş ise davalı idare, yürütmeyi durdurma kararının kendisine tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içerisinde yürütmeyi durdurma kararının ortadan kaldırılmasını isteyip itiraz edebilir. Aynı şekilde yürütmeyi durdurma kararı verilmemiş yahut yürütmenin durdurulması talebi reddedilmişse davacı da bu kararın kendisine tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içinde bu kararın ortadan kaldırılmasını isteyen bir dilekçeyle itiraz edebilir. Yürütmeyi durdurma kararlarına karşı bölge idare mahkemesine itiraz edilecektir. Bölge idare Mahkemesi’nin vermiş olduğu, yürütmenin durdurulması ile ilgili kararlar kesin karar olacaktır.
İptal davasında aynı zamanda yürütme durdurma isteminde de bulunulabilir. Yürütme durdurma kararı verilmesi davanın kazanılmış olduğunun bir göstergesi olmasa da yürütme durdurma kararı ile davanın sonu beklenilmeden yapılan işlem askıya alınmış ve hak kaybının önüne geçilmiş olacaktır.
Yürütme durdurma talebi iptal davalarında talep edilebilir ve 2577 sayılı kanunun 27. maddesinde düzenlenmiştir. İptal davası devam ettiği sırada mahkeme tarafından yürütme durdurma kararı verilmiş ise dava bitmeden yapılan işlemin tüm etki ve sonuçları ortadan kaldırılır. Ancak işlem sanki askıda kalmış gibi bir hal alır. Çünkü tamamen iptal kararı verilmemiştir. Yürütme durdurma kararı verilebilmesi için işlemin açık bir şekilde hukuka aykırı olması ve işlem ile telafisi güç veya imkansız zararların ortaya çıkmış olmasının birlikte gerçekleşmesi şarttır. Yürütmeyi durdurma kararı verilmesi yahut talebin reddi halinde davacı vaya davalı yürütme durdurma reddi kararının tebliğinden itibaren 7 gün içinde yürütme durdurma reddi kararının kaldırılması için Bölge İdare Mahkemesine itiraz edebilir. Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur.
BUNU DA BİL; Yürütmenin durdurulması ile ilgili daha ayrıntlı bilgi ve kararlar için idare hukukunda yürütmenin durdurulması başlıklı makalemizi de okumanızı tavsiye ederiz.
İptal Davasında İdare Mahkemesinin Görevleri Nelerdir
İdare mahkemesinde davalar kamuya karşı açılmaktadır ve davalı taraf hiçbir zaman gerçek kişi olmaz. İdari uyuşmazlıklar sebebiyle açılan davalarda davalı tarafı idarenin kendisi yani işlemi ya da eylemi gerçekleştiren kurum oluşturacaktır. Hem tam yargı davalarında hem de iptal davalarında görevli mahkeme idare mahkemesidir.
Hangi Davalar İdare Mahkemesinin Alanına Girer
İdare mahkemeleri, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştayda çözümlenecek olanlar dışındaki:
İptal davalarını,
Tam yargı davalarını,
Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklardan hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan idarî sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları görmekle görevlidir.
İptal Davasında İdare Mahkemesinin Görevsizlik Ya da Yetkisizlik Durumu
İdare ve vergi mahkemeleri, idari yargının görev alanına giren bir davada görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle davanın reddine karar verirlerse dosyayı Danıştaya veya görevli ve yetkili idare veya vergi mahkemesine gönderirler.
Görevsizlik sebebiyle gönderilen dosyalarda Danıştay, davayı görevi içinde görmezse dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesine karar verir.
Görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle dosyanın gönderildiği mahkeme kendisini görevsiz veya yetkisiz gördüğu takdirde, söz konusu mahkeme ile ilk görevsizlik veya yetkisizlik kararını veren mahkeme aynı bölge idare mahkemesinin yargı çevresinde ise, uyuşmazlık bölge idare mahkemesince, aksi halde Danıştayca çözümlenir.
Görev ve yetki uyuşmazlıklarında Danıştay ve bölge idare mahkemesince verilen kararlar ilgili mahkemelere bildirilir ve bu husus taraflara tebliğ olunur.
Danıştay ve bölge idare mahkemesince görev ve yetki uyuşmazlıkları ile ilgili olarak verilen kararlar kesindir.
İptal Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
İdare hukukunda görev ve yetki son derece önemlidir. Açılan davalarda görevli ve yetkili mahkemenin önceden bilinçli bir şekilde tayin edilmesi, yargılamanın geri kalanı için usul ekonomisi ve yargılamanın bir an evvel sonuçlanması bakımından önemi haizdir. Nitekim İdari Yargılama Usulünde görev ve yetkili mahkemelerin tayini kamu düzenine ilişkindir ve idare mahkemlerince kendiliğinden araştırılır. İdare mahkemeleri görevli ve yetkili olup olmadığını yargılamanın her aşamasında re'sen göz önünde bulundurur. Yargılama aşamasında idare mahkemesi görevli ve yetkili olmadığı sonucuna varırsa görevsizlik ve yetkisizlik kararı vererek dosyayı görevli ve yetkili idari yargı merciine gönderir. Davanın açıldığı esnada görevli ve yetkili idari merci tayini yapmak yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere davanın geri kalanı için önemlidir. Zira dava ilerlediği sırada mahkmenin görevsiz ya da yetkisiz olduğuna kanaat getirip dosyayı görevli ve yetkili idari yargı merciine göndermesi büyük bir zaman ve iş kaybına sebebiyet verecek, hükmün açıklanmasının uzamasına yol açacaktır.
İptal Davasında Görevli Mahkeme Neresidir?
İdare hukukunda idari yargı mercilerinden idare mahkemeleri, idari davaları çözüme kavuşturmakta genel görevli mahkemelerdir. İptal davalarında idare mahkemeleri genel görevli mahkemelerdir. 2575 sayılı Danıştay Kanununun "ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülecek davalar" başlıklı 24'üncü maddesi;
Danıştay İlk Derece Mahkemesi Olarak;
Cumhurbaşkanı Kararlarına,
Cumhurbaşkanınca çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri dışındaki düzenleyici işlemlere,
Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlere,
Danıştay İdari Dairesince veya İdari İşler Kurulunca verilen kararlar üzerine uygulanan eylem ve işlemlere,
Birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren işlere,
Danıştay Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile bu Kurulun görev alanı ile ilgili Danıştay Başkanlığı işlemlerine,
Karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülmeyen kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan idari davaları karara bağlar. Bu davalar ilk derece mahkemesi olarak Danıştay'da açılmak zorundadır. Aksi durumda başka mahkemelerde açılan davalar görevsizlik kararı ile sonuçlanacak ve dosya görevli mahkemeye gönderilecektir.
Danıştay ayrıca, belediyeler ile il özel idarelerinin seçimle gelen organlarının organlık sıfatlarını kaybetmeleri hakkındaki istemleri inceler ve karara bağlar.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulu Kanunu'nun 2'nci maddesinde yer alan davalar idari yargı mercilerinde çözümlenerek karara bağlanır. İdari eylemden kaynaklanmayan, idari işlem tanımına uymayan fiiller idari davanın konusunu oluşturmazlar. Özel hukuk ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar adli yargı mercilerinin görevlerine gireceğinden adli yargı mercileri tarafından sonuçlandırılır.
Kişisel kusurlarından dolayı, görevle ilgili olmayıp üçüncü kişiler tarafından doğrudan doğruya kamu görevlileri aleyhine açılacak davalarda görevli mahkemeler adli yargı yerleri olacağından idari yargı mercilerinde dava açılamayacak, açıldığında görevsizlik kararı verilerek dosya görevli mahkemeye gönderilecektir.
İptal Davasında Yetkili Mahkeme
İdare hukukunda görevde olduğu gibi yetki de kamu düzenine ilişkindir. İdare mahkemeleri re'sen yetkili olup olmadığına karar verebilirler.
İdari Davalarda Genel Yetki
Göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir.
Kamu Görevlileri İle İlgili Davalarda Yetki
Kamu görevlilerinin atanması ve nakilleri ile ilgili davalarda yetkili mahkeme, kamu görevlilerinin yeni veya eski görev yeri idare mahkemesidir.
Kamu görevlilerinin görevlerine son verilmesi, emekli edilmeleri veya görevden uzaklaştırılmaları ile ilgili davalarda yetkili mahkeme, kamu görevlisinin son görev yaptığı yer idare mahkemesidir.
Kamu görevlilerinin görevle ilişkisinin kesilmesi sonucunu doğurmayan disiplin cezaları ile ilerleme, yükselme, sicil, intibak ve diğer özlük ve parasal hakları ve mahalli idarelerin organları ile bu organların üyelerinin geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılmalarıyla ilgili davalarda yetkili mahkeme ilgilinin görevli bulunduğu yer idare mahkemesidir.
Özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, hâkim ve savcıların mali ve sosyal haklarına ve sicillerine ilişkin konularla, müfettiş hal kâğıtlarına karşı açacakları ve idare mahkemelerinin görevine giren davalarda yetkili mahkeme, hâkim veya savcının görev yaptığı yerin idari yargı yetkisi yönünden bağlı olduğu bölge idare mahkemesine en yakın bölge idare mahkemesinin bulunduğu yer idare mahkemesidir.
Taşınmaz Mallara İlişkin Davalarda Yetki
İmar, kamulaştırma, yıkım, işgal, tahsis, ruhsat ve iskan gibi taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasında veya bunlara bağlı her türlü haklara veya kamu mallarına ilişkin idari davalarda yetkili mahkeme taşınmaz malların bulunduğu yer idare mahkemesidir.
Köy, belediye ve özel idareleri ilgilendiren mevzuatın uygulanmasına ilişkin davalarla sınır uyuşmazlıklarında yetkili mahkeme, mülki idari birimin, köy, belediye veya mahallenin bulunduğu yahut yeni bağlandığı yer idare mahkemesidir.
Taşınır Mallara İlişkin Davalarda Yetki
Taşınır mallara ilişkin davalarda yetkili mahkeme, taşınır malın bulunduğu yer idare mahkemesidir.
Tam Yargı Davalarında Yetki
İdari sözleşmelerden doğanlar dışında kalan tam yargı davalarında yetkili mahkeme, sırasıyla:
Zararı doğuran idari uyuşmazlığı çözümlemeye yetkili,
Zarar, bayındırlık ve ulaştırma gibi bir hizmetten veya idarenin herhangi bir eyleminden doğmuş ise, hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer,
Diğer hallerde davacının ikametgahının bulunduğu yer İdari mahkemesidir.
İdari Davada Tanık Dinlenir mi?
İdari davada tanık, şahit dinlenir mi? Sorusuna cevap vermeden önce İdari Yargıda duruşma yapılıp yapılmayacağı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Öncelikle belirtmekte fayda vardır ki idari yargı yazılı yargılama usulüne tabidir. Yazılı yargılama usulüne tabi olduğu için duruşma yapılması tarafların talebi ile gerçekleştirilmektedir. Tarafların duruşma yapılmasına ilişkin bir talebi yoksa mahkeme işin esasını dosya üzerinden inceler ve buna göre karar verir. Nitekim 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda Danıştay ile İdare ve Vergi Mahkemelerinde açılan iptal ve tam yargı davalarında taraflarından birinin talebi üzerine duruşma yapılması zorunludur. Duruşmanın görevli ve yetkili mahkemede yapılması gerekir. Duruşma yapıldıktan sonra yetki yönünden dava reddedilmişse dosyanın yetkili idari yargı merciine gönderilmesi durumunda tekrardan duruşma yapılması gereklidir. İlk derece mahkemelerinde duruşma talep edilmiş ise mahkeme bu talebi kabul etmek zorunda ise de temyiz ve istinaf aşamalarında duruşma yapılması tarafların istemine ve Danıştay veya ilgili bölge idare mahkemesinin kararına bağlıdır. Anlaşılacağı üzere istinaf aşamasında duruşma talep edilmişse dahi mahkeme bu talebi reddedebilir. Ayrıca Danıştay veya mahkemeler hiçbir koşula bağlı olmaksızın re'sen duruşma kararı alabilirler. Burada önemli olan tarafların duruşma talep etmek istemeleri durumunda bunu ne zaman talep edecekleri hususudur. Nitekim duruşma talebi dava dilekçesi ile cevap ve savunma dilekçelerinde yapılabilir. Duruşma talebinin yargı yerince gözden kaçırılmaması için duruşma talebinin dilekçesinin üstünde de belirtilmesi taraflar açısından yararlı olacaktır. Ancak dikkat edilmesi gereken husus duruşma talebinin dilekçenin talep sonuç kısmında bulunması gerekliliğidir. Duruşmalar açık olarak yapılır. Duruşmalarda zabıt katibi olmaz. Anlaşılacağı üzere idari yargıda duruşmalarda taraflara söz verildikten sonra tarafların açıklamaları mahkeme başkanı ve iki mahkeme üyesi tarafından dinlenir zabıt tutulmaz.
İdari Davada Duruşmalarda Tanık Dinlenmez
İdari yargıda duruşmalarda tanık, şahit dinlenmez. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda buna ilişkin bir düzenleme olmadığı gibi 31. maddesindeki HMK'ya yapılan göndermede de buna ilişkin hükümlere atıfta bulunulmamıştır. Bu sebeple idari yargıda şahit dinlenmez. Duruşmalarda sadece taraflara söz verilir ve taraflar dinlenir. Taraflar haricinde kimse dinlenmeyeceği gibi yukarıda da belirttiğimiz üzere duruşma tutanağı bulunmaz ve duruşmadaki ifadeler zabıt katibi olmadığı için kayıt altına alınmaz.
İdari Davalarda Ek Beyanda Bulunulur mu?
İdari davalarda ister davacı yan olsun isterse davalı taraf olsun davanın her aşamasında dava dosyasına ek bilgi ve belge sunabileceği gibi ek beyan dilekçesi de verilebilir. Bu durum davanın her aşamasında gerçekleştirilebilecek bir unsurdur. Nitekim adil yargılanma hakkı gereği davanın her aşamasında tarafların mahkemeye ek beyanlarda bulunması ve buna ilişkin beyan dilekçesi sunmaları son derece olağandır. Tarafların adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından bir tanesi olan savunma hakkını tam olarak kullanabilmesi için 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 21. maddesine uygun şekilde bahsolunan dilekçenin davacıya tebliği ile dilekçe ekindeki raporu inceleyebilme imkanı tanınması suretiyle raporda yer alan hususlara karşı cevap verebilme olanağı sağlandıktan sonra bir karar verilmesi gerektiği Danıştay içtihatlarında da mevcuttur. Örneğin dava dosyasına sonradan ibraz edilecek bir belgenin dosyaya girebilmesi koşulu; sonradan ibraz edilen belgelerin vaktinde ibraz edilmelerine imkan bulunulmadığına mahkeme tarafından kanaat getirilmesine bağlıdır. Ayrıca sonradan ibraz edilen belgeler mahkeme tarafından kabul edildikten sonra bunların karşı tarafa gönderilmesi, adil yargılanma ve savunma hakkı gereği elzemdir. Aksi durum karşı tarafın adil yargılanma ve savunma hakkının ihlalini doğuracak ve kararın bozulmasına sebebiyet verecektir. Önemli olan husus mahkemenin bir konu hakkında bilgilendirilmesi amacıyla ve davaya yön vermek maksatlı olarak hem davacı hem de davalı tarafın yargılamanın devam ettiği süre boyunca ek beyanlarını sunabilmelerinin hukuki olarak uygun olması durumudur. Taraflar mahkemenin dikkatini çekmek ve haklılıklarını göstermek amacıyla yargılama aşamasının her safhasında ek beyan dilekçelerini mahkemeye sunabilirler. Örneğin Ankara'da görülen bir davada ek beyan dilekçesi göndermek isteyen bir kişi Ankara dışında ikamet ediyor ya da bulunuyorsa bulunduğu yer nöbetçi idare mahkemesinden davanın görüldüğü idare mahkemesine gönderilmek üzere beyan dilekçesini bulunduğu yer idare mahkemesine teslim edebilir. Bu durumda muhabere yoluyla dosyalar bulunulan yer nöbetçi idare mahkemesi tarafından davanın görüldüğü yer idare mahkemesine gönderilecektir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise beyan dilekçesinin verildiği tarihin davanın görüldüğü mahkemeye ulaşma anı değil, bulunulan yerdeki nöbetçi idare mahkemesine ek beyanın teslimi tarihidir. Nitekim bu durum dilekçeler teatisinde de geçerli olup dilekçenin verildiği tarih dilekçelerin esas mahkemeye ulaşıtırlması için nöbetçi idare mahkemesine teslimi tarihidir. İş bu nedenle idare mahkemelerinde davacı ve davalı taraflar davanın devam ettiği süre içinde her zaman beyan dilekçesi verip adil yargılanma ve savunma haklarını kullanabilirler.
İdari Davada Hangi İnceleme Usulü Geçerlidir?
İdari davada re'sen inceleme usulü geçerlidir. Anlaşılacağı üzere mahkeme kendiliğinden olayı incelemeye kendiliğinden delilleri toplamaya yetkilidir. Bu sebeple taraflar davanın her aşamasında cevap veya cevaba cevap ya da savunma niteliğinde olmamakla birlikte ek bilig, ek beyan ve belgeleri idare mahkemesine sunabilirler.
İdari Davada Ek Beyan Dilekçesi Örneği
Ankara... İdare Mahkemesi Sayın Başkanlığına
Dosya No:
Beyanda Bulunan Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:
Konu: Davanın içeriğine ilişkin birtakım beyanlarımızın sunulmasından ibarettir.
Açıklamalar: Davalı idarenin Sayın Başkanlığınıza sunmuş olduğu soruşturma dosyası içerikleri hakkında elimizde bulunan belgeler ışığında yapılacak inceleme neticesinde de görüleceği üzere müvekkilin disiplin soruşturmasında ele alınan hususların somut güvenilir ve teyit edilebilir olması, her türlü şüpheden uzak ve teyide muhtaç olmaması gerekmektedir. İş bu sebeple belgelerin asıllarını Sayın Başkanlığınıza sunuyoruz.
Beyanda Bulunan Davacı Vekili Av. Bilgehan UTKU
İdari İşlemin İptali Davasında Ara Karar
İdari işlemin iptali davasında ara karar, idare mahkemesi aydınlatılmasını istediği hususlar konusunda bazen taraflara ara karar çıkartır ve süre vererek istediği işlemlerin gerçekleştirilmesini talep eder. Taraflardan biri ara kararının icaplarını yerine getirmediği takdirde, bu durumun verilecek karar üzerindeki etkisi mahkemece önceden takdir edilir ve ara kararında bu husus ayrıca belirtilir. Çünkü idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her türlü incelemeyi kendiliğinden yapar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.
İdare Hukuku Avukatı Hukuki Değerlendirme
Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere idare hukukunda yazılı yargılama esas olup duruşma ihtiyaridir ve taraflar duruşma taleplerini dava, cevap ve savunmalarında talep edebilirler. Peki idare mahkemesi duruşma nasıl yapılır. İdare mahkemesinde duruşmalar açık olarak yapılır. Ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin gerekli kıldığı hallerde, görevli daire veya mahkemenin kararı ile, duruşmanın bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılması gerekir.. Duruşmalarda taraflara ikişer defa söz verilir ve duruşmayı idare mahkemesi başkanı yönetir. Taraflardan yalnız biri gelirse onun açıklamaları dinlenir, eğer taraflardan hiç biri gelmezse duruşma açılmaz ve incelemeye evrak üzerinden devam edilir. Danıştayda görülen davaların duruşmalarında savcının bulunması şarttır. Taraflar dinlendikten sonra savcı yazılı düşüncesini açıklar. Bundan sonra taraflara son olarak ne diyecekleri sorulur ve duruşmaya son verilir ancak bu durum Danıştaydaki duruşmalar içindir ve unutulmamalıdır. Duruşmalı işlerde savcılar, keşif, bilirkişi incelemesi veya delil tespiti yapılmasını yahut işlem dosyasının getirtilmesini istedikleri takdirde, bu istekleri görevli daire veya kurul tarafından kabul edilmezse, işin esası hakkında ayrıca yazılı olarak düşünce bildirmek zorundadırlar.
İdare hukuku avukatı olarak idari davaların yönetiminin uzmanlık gerektirdiğini söylemek hiç de güç değildir. İdare hukukunda iyi bir idare hukuku avukatı idari davanın açılacağı yeri ve davanın idare mahkemesinin görevine girip girmediğini önceden bilme kapasitesine ulaşmış olmalıdır. Ancak bazı idari davalar vardır ki davanın nerede açılacağını ya da idari davanın konusuna girip girmediğini kestirebilmek hatta ve hatta davalı kurumu tespit etmek oldukça zor olabilmektedir. Bu bakımdan idare hukukunda yanlış yerde idari dava açtıysanız örneğin ankara idare mahkemesinde açacağınız davayı istanbul idare mahkemesinde açmış iseniz mahkeme re'sen durumu gözetip yetkisizlik kararı vererek dava dosyasını yetkili idare mahkemesine gönderecektir. Burada davasını istanbul idare mahkemesinde açması gereken davacının ankara idare mahkemesinde dava açması sebebiyle herhangi bir kaybı bulunmamaktadır. Bu durum davacının zararına yol açmaz davacı bu durumdan ötürü maddi kayıp da yaşamaz. Aynı şekilde davacı davalı kurumu da yanlış göstermiş ise mahkeme hukuk davalarında olduğu gibi hususmetten red kararı vermeyecek dava konusuna göre davanın hangi idari birime açılması gerekiyorsa davalıyı o kurum olarak düzelterek dilekçeleri o kuruma gönderecektir. Örneğin davanızı milli savunma bakanlığına açmanız gerekirken jandarma genel komutanlığına açtınız yahut milli eğitim bakanlığına açmanız gerekirken valiliğe açtınız diyelim. Bu durumda davanın görüldüğü idare mahkemesi davanın milli eğitim bakanlığına karşı açılması gerektiğine karar verdiğinde hasım düzeltme kararı vermekte, valiliği davalı konumundan çıkarararak milli eğitim bakanlığını kendiliğinden davalı sıfatı vermekte ve dava dilekçesi ile eklerini yeni davalıya göndermektedir. Bu durumda da davacının herhangi bir kaybı maddi zararı ortaya çıkmamakta idare mahkemesi bu düzeltmeleri ve kararları İdari Yargılama Usulü Kanununa uygun olarak vermektedir.
İptal Davasında İdarenin Takdir Yetkisi
İdare hukukunda takdir yetkisi önemli bir kavram olmakla birlikte idari işlemlerin gerçekleştirilmesi ve hukuka uygunluğu bakımından tespiti ve ayrımı zor bir kavramdır. İdare hukukunda iki tip yetki bulunmaktadır. Bunlardan birincisi bağlı yetki, ikincisi ise takdir yetkisidir. Bağlı yetki dediğimiz yetki; idareinin belirli durumların ve koşulların gerçekleşmesi halinde mutlak bir suretle belirli bir çözüm yolunu belirleyerek yine belirli bir idari işlemi gerçekleştirmesinin zorunlu olduğu durumdur. Örneğin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48'inci maddesinde devlet memurluğuna alınacaklarda bulunması gereken nitelikler yer almakta olup bu niteliklerin bulunmadığı kişilerin devlet memurluğuna alınmaması durumu bizlere bağlı yetkinin uygulanması gerektiğini ve idarenin bu durumda takdir yetkisinin bulunmadığını göstermektedir. Bağlı yetki içerisinde bulunan idare belli şartların gerçekleşmesi halinde mutlak suretle kanunda yer alan işlemi yapmak zorundadır. İdare belli şart ve koşulların durumların gerçekleşmesi durumunda kanunda yer alan işlemi yapmaz ise hukuka açıkça aykırı davranmış olur. Bağlı yetkide idari bir işlemin sebep ve konu unsurlarında bir bağ kurulmaktadır. Eğer sebep unsuru gerçekleşmiş ve idare bağlı yetki gereğini yerine getirmek zorunda kalmış ise belirli konulu kararı almak zorundadır. Kanunda belirtilen sebep gerçekleştikten sonra bağlı yetki gereği idare belirli bir işlem yapmak zorunda kalacak ve sebep, konu arasındaki nedensellik bağı kurulacaktır.
İdarenin görevi hukuk kuralları içinde kalarak kamu hizmetlerinin yürütülmesini sağlamaktır. Kamu hizmetinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak için bu kuralların hepsini ayrıntılı olarak düzenlemek ise son derece zor ve gereksiz bir durumdur. Bunun üstesinden gelinebilmesi için ise idareye takdir yetkisi tanınması zaruridir. İdarenin yetkiyi kullanıp kullanmamakta ya da serbest bırakılması durumunda takdir yetkisinin varlığından söz edilir. Takdir yetkisi idarenin belli şart ve durum koşulların ortaya çıkması durumlarında belirli bir işlemi yapıp yapmama hususunda ve kanunda öngörülen farklı çözümler arasında bir tercih yapmak konusunda serbest bırakılması halidir. İdarenin amacı kamu hizmetlerinin aksamadan yerine getirilmesi ve kamunun yararıdır. Kamunun yararını ve kamu hizmetini eksiksiz bir biçimde yerine getirilmesi süratli ve etkili hareket edilmesinin bir sonucudur. Takdir yetkisi idareye sürat kazandırmakla birlikte uygun ve olması gereken çözümün bir an evvel yerine getirilmesi bakımından işlevsel bir özelliğe sahiptir. Fakat bu durum takdir yetkisinin sınırsız ve yargı denetimi dışında tutulacağı anlamını doğurmamalıdır. İdareye belirli konularda takdir yetksinin tanınması idarenin başına buyruk keyfi hareket edebileceği anlamına gelmemelidir. İdare takdir yetkisini kullanırken bazı ilkelere uymak zorundadır. Danıştay göre takdir yetkisinin kullanılması mutlak ve sınırsız olmamalı hukukun genel ilkeleri ile kamu yararı ve hizmet gerekleri ölçütü sınırları içerisinde bulunmalıdır.
İdare işlemlerini gerçekleştirirken takdir yetkisini yasaların koyduğu sınırlar içerisinde kullanmalı yasaya aykırı işlem gerçekleştirmemelidir.
Takdir yetkisinin kullanılması sırasında eşitlik ilkesine önem verilmeli, bu ilkeye aykırı işlemler yapılarak kamu oteritesi sarsılmamalıdır.
Takdir yetkisinin kullanımı sırasında kamu yararı için kullanılmasına dikkat edilmelidir.
Gerekçesi olmayan keyfi uygulamalar ile takdir yetkisi kullanılmamalı, idare yaptığı işlemi gerçekleştirirken kullandığı takdir yetkisini gerekçesi ile yerine getirmelidir.
Eğer kanunlar takdir yetkisinin kullanılabilmesi için özel durumlar öngörmüş ise, idare takdir yetksini kullanırken bu özel koşulları yerine getirmelidir.
İdare kendisine verilen takdir yetkisini kullanırken kanuna aykırı hareket etmemeli kanuna her zaman uygun davranmak zorundadır.
İdarenin yetki, şekil ve amaç unsurlarında idareye takdir yetkisi tanınması mümkün değildir. Yetki, şekil ve amaç unsurlarında idarenin takdir yetkisi yoktur. Zira yetkide takdir yetksinin kullanılması mümkün değildir. Yine şekilde de takdir yetkisi kullanılamaz çünkü kanun bir işlemin yapılmasını hangi şekil şartlarına bağlamış ise o şekil şartlarına uyulması zorunludur. Amaç unsurunda da takdir yetkisi kullanılamaz. İdari işlemerin sadece tek bir amacı vardır o da kamu yararıdır. İdari işlemin yapılmasında kişisel bir amaç yerine getirilmiş ise, işlem yetki saptırmasına uğramış olur. Yine siyasi amaçlar güdülerek de takdir yetkisi kullanılamaz. Eğer bir idari karar siyasi amaçların gerçekleştirilmesi amacıyla yapılmışsa amaç unsuru, maksat unsuru bakımından kanuna, hukuka aykırı olacaktır.
BUNU DA BİL; Memuriyete engel suçlar hakkında bilgi edinmek için memuriyete engel suçlar nelerdir? başlıklı videomuzu izleyebilirsiniz.
İptal Davasında İdarenin Takdir Yetkisi Hangi Hallerde Geçerlidir?
İdareye tanınan takdir yetkisi ancak ve ancak idarenin sebep ve konu öğelerinde, unsurlarında olabilir. Anayasa ve İdari Yargılama Usulü Kanununda yer alan, idarenin takdir yetkisini kaldıracak şekilde yargı kararı verilemeyeceği kuralı, takdir yetkisine dayanılarak yapılan işlemlerin yargı denetimi dışında kalacağı anlamına gelmemektedir. Bu sebeple, idarenin takdir yetkisinin hukuka uygun kullanılıp kullanılmadığı, idari yargı mercilerince denetlenmektedir. İdarelere takdir yetkisi tanınan hallerde idarenin bu konuda yargı kararı ile zorlanamayacağı, diğer bir ifadeyle idari işlem niteliğinde yargı kararı verilemeyeceği, ancak bu takdir yetkisinin de mutlak olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olduğu, takdire dayanan işlemlerin sebep ve maksat bakımından yargı denetimine bağlı bulunduğu hususu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir. Bir başka ifadeyle, idarenin takdir yetkisi atamaya ilişkin bir işlemde kullanılmış ise, bunun kadro, ihtiyaç hizmet gerekleri ve atama isteminde bulunan kişinin kişisel konumu gibi durumlar dikkate alınarak kullanılıp kullanılmadığının yargı merciince incelenmesi idari eylem ve işlem niteliğinde karar vermeyi değil, idari işlemin sebep ve maksat yönlerinden yargı denetiminin işlevini sağlamak olarak kabulü gerekir.
BUNU DA BİL; İdari işlemin iptali davasında aleyhe bozma yasağı hakkında hukuki bilgi için idari yargıda aleyhe bozma yasağı başlıklı makalemizi okumanızı tavsiye ederiz.
İdare Mahkemesi Kararı Ne Zaman Uygulanır?
İdari yargıda açılan idari işlemin iptali davası sonrasında mahkemenin vereceği iptal kararı anayasamızın 138. maddesine göre davalı idareler tarafından yerine getirmek zorundadır. İdare Mahkemesi’nde açılan iptal davası sonrasında iptal kararlarının ve yürütmenin durdurulmasını ilişkin kararların, davalı idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde yerine getirilmesi zorunludur. Nitekim davalı idare idari işlemin iptali yahut yürütmenin durdurulması kararını 30 günü beklemeden derhal yerine getirmekte zorunlu olup 30 günlük süre maksimum süredir. hatta davayı açan kişinin doğrudan talebi olmasa dahi davalı idari iptal kararının gereklerini 30 gün içinde yerine getirmeli bu zorunluluğa uyulmadığında iste ilgili kişiler idareye başvurarak zararlarını karşılayabilmek tedirler. Unutulmamalıdır ki, ilk derece Mahkemesi tarafından verilen yürütmenin durdurulması kararı ile iptal kararlarına karşı itiraz edilmiş, karar istinaf edilmiş olsa dahi derece Mahkemesi tarafından verilen karar 30 gün içerisinde yerine getirilmek zorundadır. Görüleceği üzere kararı itiraz edilmiş olması yahut kararın istinaf edilmiş olması yürütmesini durdurmayacaktır.