Boşanma Davası Nedir?

Boşanma Davası Nedir?

Boşanma Davası Nedir?

Boşanma davası nedir ve nasıl açılır, boşanma davası süreci nasıl işler bilinmesi gereken durumlar olmakla birlikte boşanma davasında boşanma kararı verilebilmesi için tarafların hukuka uygun olarak açtıkları davanın aile mahkemesi tarafından kabul e

Boşanma Davası Nedir?

İçindekiler

Boşanma Davası Açılması ve Boşanma Kararı

Boşanma davası nedir, boşanma davası süreci nasıl işler bilinmesi gereken durumlar olmakla birlikte boşanma davasında boşanma kararı verilebilmesi için tarafların hukuka uygun olarak açtıkları davanın aile mahkemesi tarafından kabul edilmesi gerekir. Boşanma davalarında boşanmaya karar vermiş olan çiftlerin davalarını nerede, nasıl, hangi sebebe dayanarak açmak istediklerini belirlemeleri şarttır. Uygulamada boşanma davası açacak çiftler avukata başvurduklarında kendilerin sorulan ilk soru boşanma sebebinin ne olduğu ve bu sebebin nasıl aydınlatılacağı yani ispatlanacağı hususudur. Nitekim boşanma davasında delil yoksa ispat da olmayacak ve dava reddedilecektir. Boşanma davasında kadın da dava açsa erkek de dava açsa; nafaka, velayet, maddi tazminat, manevi tazminat, mal paylaşımı, ziynet alacağı gibi hakları elde etme hakkı mevcuttur.

Boşanmaya ilişkin kanun maddeleri için tıklayınız.

Diyelim ki boşanmaya karar verdiniz ve boşanma avukatına başvurdunuz. Burada yapılamsı gereken boşanma gerekçenizi belirlemektir. Her boşanma sebebi evlilikte yaşananlara göre farklılık gösterebilir. Bundan dolayı sebepleriniz aynı olmasa da kanunda belirtilen sebeplere denk gelmiş olabilir ve bu konularda avukatınızı aydınlatmanız şarttır. Şimdi kanundaki boşanma sebepelerinden örnek verelim;

Kanunda boşanma sebepleri; Türk medeni kanununda 161. madde itibararı ile zina, hayata kast pek kötü davranış, haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı, evlilik birliğinin sarsılması, anlaşmalı boşanma şeklinde düzenleme yer almaktadır. İşte siz bu sebeplerden hangisine dayanacaksınız önce bunu belirlemelisiniz. Diyelim ki eşiniz sizi aldattı ve zina sebebiyle boşanma davası açmak istiyorsunuz. O zaman avukatınıza zina ile ilgili eşiniz hakkında elde ettiğiniz delilleri ve ne zaman bu durumu öğrendiğinizi anlatmanız şart. Çünkü kanun gereği zina sebebiyle açılacak boşanma davalarında en önemli olan husus başlangıçta zamanaşımı sürelerine ilişkin. Zina eylemini eşinizin gerçekleştirdiğini öğrendiğiniz andan itibaren 6 ay içinde boşanma davası açmanız gerekmekte mesela. Hatta zina eyleminin üstünden 5 yıl geçtikten sonra dava da açamıyorsunuz. Çünkü kanun bu şekilde emretmiş durumda. Diyelim ki zina eylemini öğrendiniz ve 6 ay da geçmedi ve 5 yıllık zamanaşımı süresi de dolmadı. Bu sefer avukatınıza zinaya ilişkin delilleri bulması için yardım edecek ve elinizdeki delillerin neler olduğu konusunda kendisini yönlendireceksiniz. Boşanma davalarında en önemli hususlardan bir tanesi de delillerin hukuka uygun olarak elde edilmesidir. Bundan dolayı da açılan boşanma davasında hukuka uygun olarak elde edilmiş delillerin neler olabileceği konusunda avukatınızı yönlendirdikten sonra hukuka uygun bir şekilde süresinde bu delillerin mahkemeye sunulması şarttır.

İlgili konularımız;

Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması Sebebiyle Boşanma Davası?

Şiddetli geçimsizlik ya da kanundaki yeni adıyla evlilik birliğinin sarsılması Medeni Kanunumuzda düzenleme yeri bulmuştur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde yer alan şiddetli geçimsizlik sebebinin gerçekleşebilmesi için iki şartın bulunması gerekmektedir. Bunlar evliliğin temelinden sarsılması ile ortak yaşamın çekilmez hale gelmesidir. Peki bu kavramlar nereden çıkmaktadır? Bu kavramlar tabi ki de kanun lafzından ortaya çıkmış olan kavramlar olup ilgili kanun maddesi; "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir" şeklinde düzenlenmiştir.

Evlilik Birliğinin Sarsılması Nedir?

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için 4721 sayılı kanunun 166. maddesinin birinci fıkrasında yer alan evlilik birliğinin temelinden sarsılaması unsurununun ispatlanmış olması şarttır. Boşanma hukukunda ya da boşanma davalarında mutlak boşanma ve nisbi boşanma sebepleri bulunmaktadır. Mutlak boşanma sebeplerinin gerçekleşmiş olması durumunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğu varsayılmakta olduğundan tarafların artık evlilik birliğinin temelden sarsıldığını ispat etmelerine gerek yoktur. Sadece boşanma olayını gerçekleştiren maddi olayın gerçekleştiğinin ispat edilmesi yeterlidir. Görüleceği üzere  4721 sayılı kanunun 166. maddesinin birinci fıkrası tarafından nisbi boşanma sebebi düzenlenmiştir. Mutlak boşanma sebepleri kanunda ayrıca düzenlenmiş olup nisbi boşanma sebeplerinin önceden tahdidi olarak sayılması mümkün değildir. Mutlak boşanma sebepleri haricindeki boşanma sebeplerinin içerisine nisbi boşanma sebepleri girmektedir. 

Ortak Hayatı Sürdürmeleri Eşlerden Beklenmemelidir

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166 maddesinin birinci fıkrasında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasının yanında eşlerin ortak hayatı sürdürmelerinin beklenmediği hususunun da ispatlanması şarttır. Anlaşılacağı üzere şiddetli geçimsizlik için evlilik birliğinin temelden sarsılması ile ortak hayatın çekilmez hale geldiğinin kanıtlanması gerekmektedir. Çekilmezlik koşulu için taraflardan biri için evlilik birliğinin devam ettirilemez, evlilikten nefret eder hale gelmiş olması yeterlidir. Çekilmezlik ölçütü subjektif bir ölçüt olup herkes için farklı sonuçlar doğurabilir. Kimisi için çekilmezlik haline gelmeyecek bir tutum ve davranış başka bir kişi için çekilmezliğin ta kendisidir. Ancak bunun için bu çekilmezlik ölçütünün ve şartının mahkemeye iyice izah edilmesi ve bu konuda mahkemenin ikna edilmesi şarttır. 

Medeni kanun madde 166 gereği kural olarak eşlerden herbirinin boşanma davası açabileceği düzenlenmiştir. Bu madde kusura dayalı bir boşanma sebebi öngörmemiştir. Bunun için eşlerden her biri kusurlu olsalar dahi boşanma davası açabileceklerdir. Kanun maddesi açık bir şekilde kusurlu olsa dahi evlilik birliği bir kişi için çekilmez hale geldiyse boşanma davası açabileceğini göstermektedir. Burada boşanmayı sağlayacak ilke kusur ilkesi olmayıp evlilik birliğinin temelden sarsılması ilkesidir. Şiddetli geçimsizlik davasını açabilmek için bulunması gereken kusur ilkeleri de bulunmaktadır. Kimse kendi kusurundan hak yaratamayacağı için yargıtay içtihatlarında da çokça geçtiği üzere davacı tam kusurlu olmamalıdır.

Anlaşılacağı üzere tam kusurlu eş boşanma davası açamayacaktır. Daha doğru bir ifade ile tam kusurlu eşin açmış olduğu dava bütün kusurun davacı eşin üzerinde olması ve kimsenin kendi kusurundan hak yaratamayacağı ilkeleri gereği davacı eşin açmış olduğu dava reddolacaktır. Bunun için davacının kusuru olsa da bu kusurun tam kusur olmaması gerekir ve mahkemelerin kusur durumlarını iyi bir şekilde analiz etmeleri şarttır. Ayrıca boşanma davalarında yani şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davasında davalı tarafın kusursuz olmaması da şarttır. Boşanmaya karar verilebilmesi için davalı tarafın az da olsa kusuru bulunmalıdır. Kusursuz davalıya karşı açılmış olan boşanma davasının yargıtay içtihatlarına göre reddi gerekmektedir. Ayrıca davalının az da olsa kusurunun bulunması gerektiği gerçeği yanında tabi ki de bu kusurun davacı tarafından ispta edilmesi de şarttır. İspat edilmeden kusur değerlendirmesi yaparak mahkemelerin karar vermesi bozma sebebidir. Davacının açmış olduğu boşanma davasında delillerini açıkça göstermesi şarttır. Davacı dava dilekçesinde herhangi bir delile dayanmayıp ön inceleme duruşmasından sonra delillerin sunulması için verilen süre içinde delil göstermiş ise ne yazık ki bu durum herhangi bir sonuç doğurmayacaktır. Nitekim davacının dilekçeler teatisi içerisinde delillerini dilekçesinde göstermiş olması mahkmenin sonradan vereceği süre içerisinde de bu delillerini ibraz etmesi gerekir. Aksi durum iddianını genişletilmesi durumunu doğuracaktır ki karşı tarafın açık muvafakati olmadan bu durumun gerçekleşmesi kanunumuz gereği mümkün değildir.

Tekrar belirtmekte fayda vardır ki davalının kusurusuz olmaması gerektiği ve az da olsa kusurunun bulunması gerektiği unutulmamalıdır. Davalının az da olsa kusurunun bulunması gerektiği gerçeği karşısında davalı açılan davaya itiraz hakkının da bulunmaması gerekir. Daha doğru bir ifade ile davalı açılmış olan boşanma davasına itiraz eder ve boşanmaya karşı çıkarsa kanuna göre bakılması gereken bazı hususlar vardır. Bununla birlikte bu itiraz hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir. Bunun için davalı tarafından yapılan itirazın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmaması şarttır. Mahkeme yapılan itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde tanımlarsa itirazı reddedecek ve boşanmaya karar verecektir. Ancak bu itirazın tam anlamıyla bir itiraz olmadığını hukuki anlamda bir def'i niteliğinde olduğunu belirtmekte fayda vardır. Nitekim hakim kendiliğinden yani itiraz olmadan tarafların kusur oranını inceleyemeyecektir. Bu yüzden boşanma davasında boşanmaya karşı çıkan eşin dinlenebilmesi için iki unsur bulunmaktadır. Bunlardan birisi itirazın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmaması ikincisi ise evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmış olmasıdır. Genelde mahkemeler birlikte yaşamaktan kaçınanın itirazını, birlik görevlerini yerine getirmeyen davalının itirazlarını kabul etmemekte ve hakkın kötüye kullanılması niteliğinde görmektedir.

Örneğin davacıya hakaret eden davalının boşanma davasına karşı çıkması hakkın kötüye kullanılmasını oluşturmaktadır. Ancak tepki olarak yapılan hakaret kusur sayılmaz. Örneğin tepki ile söylenen hakaretamiz ifadeler nedeniyle davalıyı da eşit kusurlu saymak mümkün değildir. Yine tepki dışında bir kere dahi olsa hakaret eden kişi kusurlu sayılır. Bu yüzden boşanma davasına karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir.

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Boşanma

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması boşanma davalarında yeni kanun ile birlikte isim değişikliğine gidilmiş ve 4721 sayılı kanunun 166. maddesinde şiddetli geçimsizlik terimi yerine evlilik birliğinin sarsılması terimi kullanılmaya başlanmıştır. Yukarıda da değindiğimiz üzere evlilik birliğinin sarsılması için iki temel durumun birlikte gerçekleşmesi şarttır. Bunlar birliğin temelinden sarsılması ile evliliğin eşler için çekilmez hale gelmesi durumlarıdır. Yargıtay içtihatlarında şiddetli geçimsizlik ya da evlilik birliğinin sarsılması sebepleri ayrı ayrı olarak ele alınmış ve bunlar konu başlığı olarak düzenlenmiştir. 

Hangi Hallerde Boşanma Olur?

Evlilik birliğinin sarsılma nedenleri kanunumuzda tahdidi olarak sayılmamış yargıtay kararları ışığında yapılan incelemeler ve araştırmalar neticesinde doktrin olarakgeliştirilmiştir. Bunları bir başlık halinde sıralayacak olursak evlilik birliğinin sarsılması nedenleri duygusal şiddet, sosyal şiddet, ekonomik şiddet, fiziksel şiddet, cinsel şiddet ve görsel şiddettir. Görüleceği üzere altı başlık altında sıralama yapılmakta olup bu başlıkların altında alt başlıklar oluşturulmuştur.

  • Boşanmada Davasında Duygusal Şiddet

Eşler evlilik birliği içerisinde birbirlerine sadakat göstermek zorundadırlar. Duygusal şiddet (psikolojik şiddet de denilmektedir) içerisinde yer alabilecek davranışlara örnek verecek olursak

  • Evlilikte güven sarsıcı davranışlarda bulunmak,
  • Eşini aşağılamak hor görmek dışlayıcı davranmak,
  • İlgisiz davranmak ve eşi yalnız bırakmak
  • Eşin ailesi ile görüşmesine izin vermemek,
  • Baskıcı davranmak,
  • Eşin sürekli yalan söylemesi,
  • Sevgisiz davranmak,
  • Hakaret edici davranmak, eşin ailesine hakaret
  • Eşini sevmediğini söylemek,
  • Suçlayıcı davranmak,
  • Küçültücü davranmaktır.

Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranış olarak tanımlanmaktadır. Kadına yönelik şiddet: Kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan her türlü tutum ve davranış olarak tanımlanmakta olup yukarıda saydığımız şiddet türleri sadece kadını kapsamamakta evlilik birliği içerisinde kadın tarafından erkeğe yönelik olarak da uygulanabilmektedir. Küçültücü davranmak terimi içerisine alay etmek, aşağılamak ki bu fiziksel aşağılama ekonomik aşağılama cinsel ve duygusal aşağılama olabilir.  Ayrıca hakaret etmek, ailesini küçük düşümek sevgisiz davranıp eşini sevmediğini söylemek de duygusal şiddete örnek olarak verilebilecek davranışlardandır. 

Seni Sevmiyorum Demek Duygusal Şiddettir

Mahkemece, “tarafların eşit kusurlu davranışlarıyla evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı” kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davacı kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği, eşini uzun süreli olarak ailesinin yanına bıraktığı ve hastalığı ile ilgilenmediği, eşine “konuşma hakkın yok, seni sevmiyorum” diyerek duygusal şiddet uyguladığı, buna karşılık, davacı kadının da eşine beddua ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda, davacı kocanın davalı kadına nazaran daha ziyade kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece bu yön nazara alınmadan tarafların eşit kusurlu olarak kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı kadının maddi-manevi tazminat (TMK.d.174/1-2) isteklerinin reddi doğru olmamıştır. T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2014/9423 K. 2014/20736 T. 23.10.2014

Eşin İşini Küçümsemek Duygusal Şiddettir

Davacı-davalı kocanın yatağını ayırdığı, evlilik birliğinin kendisine yüklediği yükümlülüklerini yerine getirmediği, davalı-davacı kadının da eşinin arkadaşını kastederek "benim kocam bunun ikinci kocası" şeklinde söylemlerde bulunduğu, eşinin işini küçümsediği ve müşterek çocuğa şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında taraflar dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre her iki tarafın boşanma davasının kabulüyle boşanmaya karar verilmesi gerekir. T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2011/14048 K. 2012/11833

  • Boşanmada Davasında Ekonomik Şiddet

Eşlerin evlilik birliği içerisinde ekonomik olarak da evlilik birliğinin giderlerine katılma yükümlülüğü bulunmaktadır. Eşler birbirlerine karşı ekonomik bakımdan da sadık kalmalı, evlilik birliğinin giderlerine makul olarak destek olmalıdırlar. Ekonomik şiddet içeren davranışlara örnek olarak 

  • Borçlanma konusunda ekonomik şiddet
  • Çalışma konusunda ekonomik şiddet
  • Evin giderleri ve çocukların bakımı ile ilgilenmemesi
  • Konut konusunda ekonomik şiddet
  • Kazancına Göre Az Harcama Yapmak
  • Güven konusunda ekonomik şiddet sayılabilir. 

Eşe Harçlık Vermemek Ekonomik Şiddettir

Taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanatı delillerden, tarafların mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında, davacı-karşı davalı erkeğin eşine sürekli olarak harçlık vermeyerek ekonomik şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-karşı davalı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi doğru bulunmamıştır. T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2019/4681 K. 2019/12252 T. 12.12.2019

Eşin Kredi Kartına El Koymak Ekonomik Şiddettir

Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Mahkemece "...Davacı-karşı davalı erkeğin eşinin maaş kartını aldığı, kadına ekonomik şiddet uyguladığı, ailesinin müdahalesine sessiz kaldığı..." gerekçesiyle boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ancak bu olayın kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunmadığı gerekçesiyle kadının manevi tazminat (TMK m.174/2) talebi reddedilmiştir. Davacı-karşı davalı erkeğin mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen bu kusurlu davranışı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder. Toplanan delillerden, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK m. 4, TBK m. 50 ve 51) dikkate alınarak davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

  • Boşanmada Davasında Cinsel Şiddet

Cinsel şiddet nasıl ki eşler birbirlerine karşı ekonomik bakımdan yardımcı olmak zorundalarsa cinsel sadakatle de birbirlerine bağlı kalmak zorundadırlar. Eşler cinsel bakımdan birbirlerine karşı sadakat yükümlülüklerini ihlal edici davranışlarda bulunurlarsa bu durumda boşanma sebebi oluşacak ve eşlerin boşanmalarına karar verilecektir. Cinsel şiddet içeren davranışlara örnek verecek olursak

  • Cinsel ilişki kuramama
  • Cinsel ilişki kurulması sırasında sorunları bulunmak
  • Cinsellik bakımından eşiyle yaşananları üçüncü şahıslara anlatmak mahremiyete aykırı davranmak
  • Cinsel sapkınlıkta bulunmak
  • Cinsel güveni sarsıcı davranışlarda bulunmak
  • Cinsel sadakate aykırı davranışlarda bulunmak örnek olarak verilebilir.

Boşanmada Cinsel Şiddet İspatlanmalıdır

Mahkemece davacı kadının açtığı boşanma davasının yapılan yargılaması sonucunda davalı erkeğin davacı kadına karşı cinsel şiddet uyguladığından bahisle davanın kabulüyle boşanmaya karar verilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan davalı tanığı ...'nin beyanı davacı taraftan duyulanın aktarımından ibaret olup davalı erkeğin eylemini ispata elverişli olmadığı gibi yapılan yargılama ve toplanan diğer delillerden de davalı erkeğin eşine karşı cinsel şiddet uyguladığı hususu ispatlanamamıştır. Bu nedenle davanın reddi gerekirken, kabulü doğru değilse de; boşanma hükmü temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir. T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2016/16618 K. 2018/5062 T. 16.4.2018

Cinsel İlişkide Sert Davranmak

Mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların cinsellikle ilgili sorunlar nedeniyle sık sık kavga ettikleri ayrılıp barıştıkları, barışmaları neticesinde birbirlerinin ayrılık öncesindeki kusurlu davranışlarını affettikleri, sonrasında gerçekleşen olaylara göre tarafların eşit derecede kusurlu oldukları kabul edilerek boşanmaya karar verilmiş ise de; tarafların evli kaldıkları süre ve olayların akışı karşısında davalı-karşı davacı erkeğin cinsel şiddet eylemine yönelik olarak davacı-karşı davalı kadının af iradesinin oluşmadığı, yapılan soruşturma ve toplanan deliller uyarınca mahkemece kabul edilen kusurlu davranışların yanında davalı-karşı davacı erkeğin, davacı-karşı davalı kadına karşı cinsel şiddet de uyguladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin, kadına nazaran daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle iken tarafların eşit kusurlu olarak kabul edilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2016/15992 K. 2018/4732 T. 9.4.2018

  • Boşanmada Fiziksel Şiddet

Boşanmada fiziksel şiddet- Eşlerin birbirlerine karşı yaklaşımları içerisinde fiziksel şiddet tasvip edilemeyecek ve vücut bütünlüğüne zarar şeklinde ortaya çıkan davranışlar bütünüdür. Eşler evlilik birliği içerisinde birbirlerine karşı doğrudan veya dolaylı olarak fiziksel şiddet göstermemelidir. Zira açılacak boşanma davası sonrasında fiziksel şiddetin ispat edilmesi durumunda boşanmaya karar verilecek ve kusuru daha fazla olan eş aleyhine talep halinde manevi tazminata hükmedilebilecektir. Doğrudan fiziksel şiddet dövmek, yaralamak, eşi bir yere kilitlemek, zarar vermek, ev eşyalarına zarar vermek, araca zarar vermek, yangın çıkarmak, ortak konuta zarar vermek örnek olarak verilebilir.

Erkeğin Kadına Fiziksel Şiddeti

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı erkeğin kadına yönelik olarak süreklilik arz eden fiziksel şiddetinin bulunduğu, kadına hakaret ettiği ve onu tehdit ettiği kadının bu vakıalara usulüne uygun olarak dilekçelerinde dayandığı anlaşılmıştır. O halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı kadın dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçeyle davanın reddi yerinde görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir. T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2019/4947 K. 2019/12297 T. 12.12.2019

Boşanmada Fiziksel Şiddet Yargıtay Kararı

Mahkemece erkeğin ağır kusurlu olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı-davalı erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, eşini istemeyerek evden kovduğu, davalı-davacı kadının ise; ortak çocuklar ile ilgilenmediği, çocuğuna karşı birden fazla kez fiziksel şiddet ve odaya kilitleme şeklinde kötü muamale de bulunduğu, ayrıca eşine hakaretinin de olduğu anlaşılmaktadır. Tarafların gerçekleşen kusurları dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekirken hatalı kusur belirlemesi sonucu erkeğin ağır kusurlu olarak kabulü doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİE. 2019/7420 K. 2019/11520 T. 26.11.2019

  • Boşanma Davasında Sosyal Şiddet

Sosyal şiddet uygulamak da evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğini bizlere gösterebilecek nitelikte davranışlardır. Nitekim sosyla şiddet içerisine

  • Eşin giyimine karışmak
  • Alışkanlıklar konusunda sosyla şiddet
  • Yeme içme konusunda sosyal şiddet
  • Gelenekler konusunda sosyal şiddet
  • Dini inanç konusunda sosyal şiddet
  • Eşini özel günlerde yalnız bırakmak
  • Güven konusunda sosyal şiddettir.

Bu durumların davacı eş tarafından ispat edilmesi durumunda eşlerin boşanmalarına karar verilecek davalı eşin itirazları ise hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğundan yetersiz kalacaktır. 

Özel Günlerde Yalnız Bırakma Sosyal Şiddettir

Erkeğin eşine aile toplantısı, düğün gibi özel günlerde ve sosyal ortamlarda eşlik etmediği, onu yalnız bırakmak suretiyle duygusal ve sosyal şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedebilmek için, tazminat talep eden tarafın kusursuz veya diğer tarafa göre daha az kusurlu olması yanında; boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarını zedelemiş olması da gereklidir. Davacı erkek eşin belirlenen kusurlu davranışları davacı-karşı davalı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2015/15333 K. 2016/6975 T. 6.4.2016

Şiddetli Geçimsizlik Davası Nasıl Açılır?

Boşanma davası nerede açılır sorusunun cevabı hukuki olarak iki türlüdür. Öncelikle boşanma davaları aile mahkemelerinde açılır. Boşanma dava dilekçesi aile mahkemesine verilmek üzere düzenlenir. Eğer kişinin boşanma davası açacağı yerde aile mahkemesi yok ise bu durumda yapılması gereken davayı aile mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemesinde açmaktır. Asliye hukuk mahkemesi aile mahkemesi sıfatıyla davayı inceleyecektir. Peki dava aile mahkemesinde açılacak ancak nerede açılacaktır? İşte bu sorunun cevabı da iki türlüdür. Eşlerden biri boşanma davasını ya yerleşim yerinde ya da eşlerin son 6 ayda birlikte yaşadıkları yer aile mahkemesinde açabilecektir. Bu durumda tercih hakkı davayı açan davacıda olacaktır. 

Şiddetli Geçimsizlik Boşanma Dilekçesi Örneği

                                                                  …NÖBETÇİ AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
                                                                                                
DAVACI        :…        
                                        
VEKİLLERİ    :Av Bilgehan UTKU

DAVALI        :…
 
D.KONUSU    :           A-Evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle TARAFLARIN BOŞANMALARI,
                                   B-Müşterek çocukların velayetinin davacı anneye/babaya verilmesi,


OLAYLAR        :1-Müvekkilim ile davalı … yılında evlenmişler, bu evlilikten …doğumlu … ve … doğumlu … dünyaya gelmiştir.    
                           2-Taraflar arasında evlilik birliği, davalıdan kaynaklanan nedenlerle başlangıcından itibaren karşılıklı anlayış ve sorumluluk ile yürütülememiştir. Ancak müşterek çocukların ve müvekkilimizin iyi niyeti sayesinde taraflar birlikteliklerini sürdürmüşlerdir.                     
                                                       
                 Müvekkilim evlilik birliğinin kendisine yüklediği tüm sorumlulukları yerine getirmiştir. Sorumlu bir eş ve anne/baba olarak davalı eşinin hizmetini görmüş, çocuklarına iyi bir anne/baba olmuştur.  Davalının maddi ve manevi tüm ihtiyaçlarını karşılayan müvekkilimiz bir türlü aradığı huzur ortamını bulamamıştır. Davalı, müvekkilimize hiçbir şekilde yardımcı olmayarak evlilik birliğinin kendisine yüklediği en basit sorumlulukları dahi yerine getirmemiş, kusurlu davranışlarıyla ortak hayatın çekilmez hale gelmesine sebep olmuştur.    
        
                             3-Evliliğin daha ilk başından itibaren davalı, eşi müvekkilime ve çocukların doğumlarından itibaren de müşterek çocuklara karşı ilgisiz, umursamaz davranmaya başlamıştır.. Çocuklarına karşı olan ilgisizliği kendi ailesi ve akrabaları tarafından da şaşkınlıkla fark edilmiştir. Bu konuda hem müvekkilimiz hem de kendi ailesi tarafından defalarca uyarılan davalı en basit babalık görevlerini bile yapmamış bütün sorumluluğu müvekkilime yüklemiştir. 
            
                               Evde ortak hiçbir şey yapmaya yanaşmayan, sorunlarını konuşamayan, evlilik birliğinin kendisine yüklediği sorumluluklardan kaçan ve eşine  hiçbir konuda destek-yardımcı olmayan, çocuğunun bakım ve gözetimini bile yerine getirmeyen davalı evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tam kusurludur.          
                               Yukarıdaki olaylar evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tam kusurlu olan tarafın davalı olduğunu göstermektedir. Bu evliliğin ne taraflara ne müşterek çocuklara ne de topluma faydalı bir yönü kalmadığından ve yukarıda izah edilen olaylar nedeni ile tarafların bir araya gelmeleri de mümkün olmadığından işbu davayı açma zorunluluğu doğmuştur.
            
DELİLLER     :Nüfus kayıtları, ekonomik sosyal durum araştırması, tanık, bilirkişi, her tür yasal delil.

SONUÇ        :Yukarıda izah edilen nedenlerle;
                    A-Evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle TARAFLARIN BOŞANMALARINA,
                    B-Müşterek çocukların velayetinin davacıya verilmesine...

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılma Sebepleri Nelerdir?

Hamilelikte Yalnız Bırakmak Boşanma Sebebidir

Hamilelikte eşi yalnız bırakılan eşin boşanma ve nafaka hukuku kapsamında boşanma davası açma hakkı vardır. Tabi bu durum evlilik birliğinin temelden sarsılması ile ilgili bir durumdur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her birinin boşanma davası açabileceğini düzenlemiştir.

Boşanma davasını açan taraf tam kusurulu olmamalıdır. Tam kusurlu taraf boşanma davası açamayacağı gibi -daha doğrusu açmış olsa dahi boşanma davasının reddedilmesi gerekir- hiçbir kusuru olmayan taraf da davalı olamayacaktır. 

Boşanma davasında az kusuru olan taraf bile boşanma davasını açabilir. Hakim buna göre boşanmaya karar verebilir. Ancak burada karıştırılan bir durum boşanma davasında maddi manevi tazminata hükmedilip hükmedilemeyeceğine ilişkindir. Örneğin az kusurlu olan taraf kendisinden daha fazla kusurlu olan tarafa boşanma davası açtı diyelim. Boşanma davasında bu kişi eğer maddi manevi tazminat talep etmez ise hakim kendiliğinden karşı taraf daha fazla kusurlu diyerek tazminata hükmedemez. Burada az kusurlu olduğunu düşünen taraf karşı tarafın kusurunun fazla olduğunu ispat ederek ve yine dava dilekçesinde tazminat talep ederek maddi manevi tazminata hak kazanabilecektir. Boşanma davasında önemli olan hususlardan bir tanesi maddi manevi tazminata hak kazanabilmek amacıyla karşı tarafın kusurunun kendi kusurundan fazla olduğunun ispatıdır. Bu ispat her türlü delil ile ortaya konulabilecek iken en önemli delil tabi ki de görgüye dayalı tanık ifadeleridir. 

Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

Hamilelikte yalnız bırakmak, eşe ilgisiz davranmak duygusal şiddet niteliğindedir ve şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davalarında ispatlanması gereken hususlardandır.

Eşe İlgisiz Davranmak Boşanma Sebebidir

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi   
2014/23806 E. 
2014/22312 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran

Vekili

Davalı

Vekili

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Bursa 7. Aile Mahkemesi
TARİHİ :01.10.2013
NUMARASI :Esas no:2012/615 Karar no:2013/748

Taraflar arasındaki "boşanma" ve "karşı boşanma" davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-karşı davacı (kadın) tarafından; her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Mahkemece, boşanmaya neden olan olaylarda, davalı-karşı davacı (kadın)'ın tam kusurlu, kocanın ise kusursuz olduğu belirtilerek, kadının boşanma davasının reddine, kocanın davasının kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı-davalı kocanın da eşinin hamileliği ve doğumuyla ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı (kadın)'da dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-davacı (kadın)'ın boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddi doğru olmamıştır. 

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma nedenine göre yeniden karar verilmesi gerekli hale gelen davacı-davalı (koca)'nın kabul edilen boşanma davasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.10.11.2014(Pzt.)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi
2014/297 E. 
2014/11104 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran

Vekili

Davalı

Vekili

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sorgun 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
TARİHİ :13.11.2013
NUMARASI :Esas no:2013/54 Karar no:2013/507

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı (kadın) tarafından; boşanma davasının reddi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı kocanın uzun süre Almanya'da yaşadığı, eşi ile ilgilenmediği, arayıp sormadığı ve böylelikle evlilik birliğinden kaynaklanan görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.14.05.2014 (Çrş)

Eşine Zaman Ayırmamak Boşanma Sebebidir

Eşine zaman ayırmamak, boşanma ve nafaka hukuku kapsamında şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma sebeplerinden bir tanesi olup duygusal şiddet nedeniyle boşanma kriterleri içerisinde gösterilebilir.  Eşine zaman ayırmayan erkek ya da eşine zaman ayırmayan kadın evlilik birliğindeki özen gösterme yükümlülüklerini ihlal etmektedir.

Özellikle günümüzde ne yazık ki tarafların birbirleri ile fiziksel ilişkisi azalmakta mütemadiyen zamanımız bilgisayar ve telefon başında geçmektedir. Bu durum eşlerin birbirlerine karşı olan yükümlülüklerini ihmal ettikleri bir ortam hazırlmakla birlikte diğer eş yalnızlaştırılmakta ve ilgisiz bırakılmaktadır. Evin içerisinde eşler birbirleri ile sohbet edecek kadar birbirlerine zaman ayırmalı diğer eşi görmezden gelmemeli, iş sebebiyle dahi bilgisayar başında zaman geçirilmek zorunda kalınsa dahi en azından belirli bir süre eşe zaman ayrırılmalı ve yalnızlaştırılmasının önüne geçilmelidir. Eşlerin ev içerisinde birbirlerini görmezden gelmeleri, alışılagelmiş hareket tarzlarının hergün sanki bir ritüelmiş gibi tekrarlanması, sosyal paylaşım siteleri ile bilgisayar başında internette zaman geçrilmesi diğer eşi dışlamaya yönelik bir davranış olup evlilik birliğinin sarsıldığının açık bir göstergesi olacaktır.

Eşler bu gibi davranışa maruz bırakılıp kendisine-eşine zaman ayırmayan tarafa karşı eğer aralarında anlaşma sağalanabiliyorsa anlaşmalı boşanma, anlaşma sağlanamıyorsa çekişmeli boşanma davası açabileceklerdir. Çekişmeli boşanma davası ile ilgili çekişmeli boşanma davası nedir başlıklı makalemizi inceleyebilirsiniz. Sürekli internete girmek, facebook veya instagram isimli sosyal paylaşım sitelerini sürekli bir şekilde kullanarak şüphe yaratan tutum ve davranışlarda bulunmak kusurun varlığını gösteren hareketlerdendir.

Eşine Zaman Ayırmamak Boşanma Sebebidir

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2014/19849
K. 2015/4186
T. 11.3.2015

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran

Vekili

Davalı

Vekili

ÖZET : Davalının hem mobil telefonundan, hem de bilgisayardan sürekli olarak internete girdiği ve facebook isimli sosyal paylaşım sitesini kullandığı, bu şekilde kuşku çeken tutum ve davranışlarda bulunduğu, son olarak da Almanya'ya döndükten iki gün sonra eşinden ayrılacağını, boşanmak istediğini söyleyerek evi terk ettiği anlaşılmaktadır. Evlilik birliğinde eşler, birlikte yaşamak ve birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamakla yükümlüdürler.

Davalının "eşinden boşanacağını" söyleyerek evi terk etmesi, birlikte yaşamaktan kaçınma ve zamanının çoğunu sosyal paylaşım sitesi ve internette geçirmesi, evlilik birliğinin mutluluğunu sağlama konusundaki özen yükümlülüğüne aykırı olup, diğer taraf için ortak hayatı çekilmez kılar. Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Davacı, dava açmakta haklıdır. Boşanmaya karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Mahkemece, "... davalıya yüklenebilecek ve davacı için boşanmayı haklı gösterecek herhangi bir kusurlu hareket kanıtlanamadığı..." gerekçesiyle dava reddedilmiş, davalının internet ve facebook adlı sosyal paylaşım sitesine sıklıkla girmesi kusur olarak görülmemiş, bu durumun Almanya'da yaşayan kadın için normal olduğu yargısına varılmıştır.

Davalının hem mobil telefonundan, hem de bilgisayardan sürekli olarak internete girdiği ve facebook isimli sosyal paylaşım sitesini kullandığı, bu şekilde kuşku çeken tutum ve davranışlarda bulunduğu, son olarak da Almanya'ya döndükten iki gün sonra "T.'tan ayrılacağını, boşanmak istediğini" söyleyerek evi terk ettiği yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Evlilik birliğinde eşler, birlikte yaşamak ve birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamakla yükümlüdürler.

Davalının "eşinden boşanacağını" söyleyerek evi terk etmesi, birlikte yaşamaktan kaçınma ve zamanının çoğunu sosyal paylaşım sitesi ve internette geçirmesi, evlilik birliğinin mutluluğunu sağlama konusundaki özen yükümlülüğüne ( TMK. md.185/2 ) aykırı olup, diğer taraf için ortak hayatı çekilmez kılar.

Gerçekleşen bu duruma göre, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı, dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya ( TMK.md.166/1 ) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda gösterilen sebeple BOZULMASINA,

Cinsel Sadakate Aykırı Davranışlarda Bulunmak Boşanma Sebebidir

Cinsel sadakate aykırı davranışlarda bulunmak boşanma ve nafaka hukuku kapsamında şiddetli geçimsizlik içeren davranışlardan birisi olup cinsel şiddettir. Şiddet sadece fiziksel değil, ekonomik, sosyal, duygusal, psikolojik ya da cinsellik olarak kendisini gösterebilir. Eşler birbirlerine karşı sadakat yükümlüsüdürler. Sadakatsiz davranmak cinsel sadakate aykırı davranmak nedeniyle açılan boşanma davalarında eşler boşanmada çocukların velalyeti ve mal paylaşımı konularında anlaşmaya varamamışlarsal çekişmeli boşanma davası olarak davaya devam edilecek, boşanmaya karar verileceği gibi talep varsa kusurun bulunması şartıyla maddi ve manevi tazminata da hükmedilecektir.

Eşler birbirine sadık kalmak zorundadırlar (TMK m. 185/3). Bir boşanma davasının açılması durumunda eşlerin sadakat yükümlülüğü elbette ortadan kalkmaz. Bunun aksi de düşünülemez. Nitekim boşanma davasının açılmasıyla eşler arasındaki cinsel sadakat yükümlülüğünün “kalktığına" ve dava tarihinden sonra gerçekleşen sonraki cinsel sadakate aykırı davranışların "yeni bir dava” konusu yapılamayacağına ilişkin bugüne kadar alınmış hiç bir Yargıtay kararı bulunmamaktadır. Boşanma davalarında uygulanacak yargılama usulü Türk Medeni Kanununun 184 ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile emredici olarak düzenlenmiş olduğundan eşlerin sadakat yükümlülüğünün evlilik süresince geçerli olmasına ilişkin ‘'maddi hukuk kuralı" taraflara ön inceleme aşaması tamamlanıncaya kadar usulüne uygun şekilde dayanılmayan vakıalara dayanma ve bu vakıalara ilişkin delil sunma hakkını vermez.

Cinsel Sadakate Aykırı Davranış Boşanma Sebebidir

Yargıtay 
2. Hukuk Dairesi 
2015/1895 E.
2015/15882 K.

Temyiz Yoluna Başvuran

Vekili

Davalı

Vekili

BOŞANMA DAVASININ SINIRLARINI ÖN İNCELEME AŞAMASINA KADAR BİLDİRİLMİŞ VAKIALARIN ÇİZDİĞİ BOŞANMA DAVASI AÇILDIKTAN SONRA TARAFLARIN SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ

SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜNE AYKIRILIK
ÖN İNCELEME AŞAMASI TAMAMLANDIKTAN SONRA OLUŞAN VAKIALARIN YENİ BİR DAVANIN KONUSU YAPILMASI GEREĞİ DAVADAN SONRA OLUŞAN VAKIALARIN GÖRÜLMEKTE OLAN BOŞANMA DAVASINDA HÜKME ESAS ALINAMAYACAĞI

"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-karşı davacı tarafından, kocanın davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminat ve nafaka taleplerinin reddi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Eşler birbirine sadık kalmak zorundadırlar (TMK.md. 185/3). Bir boşanma davasının açılması durumunda eşlerin sadakat yükümlülüğü elbette ortadan kalkmaz. Bunun aksi de düşünülemez. Nitekim boşanma davasının açılmasıyla eşler arasındaki cinsel sadakat yükümlülüğünün "kalktığına" ve dava tarihinden sonra gerçekleşen sonraki cinsel sadakate aykırı davranışların "yeni bir dava” konusu yapılamayacağına ilişkin bugüne kadar alınmış hiçbir Yargıtay kararı da bulunmamakladır. Boşanma davalarında uygulanacak yargılama usulü Türk Medeni Kanununun 184 ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile emredici olarak düzenlenmiş olduğundan eşlerin sadakat yükümlülüğünün evlilik süresince geçerli olmasına ilişkin "maddi hukuk kuralı” Taraflara ön inceleme aşaması tamamlanıncaya kadar usulüne uygun şekilde dayanılmayan vakıalara dayanma ve bu vakıalara ilişkin delil sunma hakkını vermez.

Boşanma davasına bakan mahkeme yargılamayı Türk Medeni Kanununun 184 ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33. 119. 129. 137. 140/3 ve 187. hükümlerinde yer alan emredici düzenleme sebebiyle ön inceleme sonuç tutanağında yer alan ve taraflarca imzalanarak kabul edilen çekişmeli vakıaları gösteren tutanak esas alınmak suretiyle yürütmek zorundadır. Ön inceleme sonuç tutanağı boşanma davasının yol haritasıdır. Başka yoldan gidilmesi ancak karşı tarafın açık muvafakati ile mümkündür (HMK.md.141/1) Ön inceleme aşaması tamamlanana kadar usulüne uygun şekilde ileri sürülmemiş olan vakıalar, mahkemece kendiliğinden incelenemeyeceği gibi, hakim onları hatırlatacak hallerde dahi bulunamaz (HMK.md.25/1). O halde, sadece ön inceleme aşaması tamamlanana kadar usulüne uygun şekilde (HMK. md.141) bildirilmiş olan vakıalar boşanma davalarının sınırını çizmekte ve mahkemece ancak, bu vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilmekledir. Aksinin kabulü: davacının dayandığı olguların, dolayısıyla elde etmek istediği nihai talebin dışına çıkılması sonucunu doğuracağı gibi; temyiz ve karar düzeltme süreçleri de dahil, yargılamanın hangi aşamasına kadar gerçekleşecek hukuki ve fiili olguların nazara alınması gerektiği sorununu ortaya çıkaracaktır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 184. maddesinde "boşanmada yargılama usulü" ayrıca düzenlenmiş: anılan maddenin ilk fıkrasında "Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tabidir." hükmüne yer verilerek, maddede sayılan istisnalar dışında, boşanma davalarının "genel yargılama usulüne” tabi olduğu belirtilmiştir. Boşanmada genel yargılama usulünün uygulanmasına ayrık olan kurallar ve uygulanması özel usuller, Türk Medeni Kanununun 184. maddesinde sınırlı olarak belirtilmiş olmasına karşın; bu sınırlamalar ve istisnalar içinde, tarafların usulüne uygun şekilde dayanmadığı vakıaların ve özellikle tahkikat aşamasında meydana gelen boşanma sebebi oluşturan cinsel sadakatsizlik dahil her türlü vakıanın değerlendirmede esas alınacağına dair özel bir düzenlemeye bir başka deyişle istisnaya yer verilmemiştir

Ön inceleme aşaması tamamlanana kadar usulüne uygun şekilde (IIMK. md. 141) dayanılmayan bir vakıanın, tahkikat aşamasında gerçekleştiğinden bahisle davalıya kusur olarak yüklenmesine, açıklanan "emredici usul kuralları” sebebiyle imkan bulunmamaktadır.
Davacı-karşı davalının açtığı boşanma davası, davalı karşı davacının sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerekçesi ile kabul edilmiştir. Ne var ki mahkemece davalı karşı davacıya kusur olarak isnat edilen sadakatsizlik eylemi dava açılmasından sonra meydana gelmiştir. Her dava açıldığı tarihteki şartlara tabidir. Davadan sonra oluşan vakıalar görülmekte olan boşanma davasında hükme esas alınamaz, ancak yeni bir dava konusu yapılır ve ispat edilirse birleştirilerek görülecek yeni boşanma davasında bu sebeple boşanma kararı verilebilir. Mahkemece davalı-karşı davacıya başka bir kusur da isnat edilmemiştir, gerçekleşen bu duruma göre, davacı-karşı davalının davasının kabulü ve tarafların eşit kusurlu kabul edilerek davalı-karşı davacı kadının tazminat taleplerinin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA. bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere (2.) bentteki bozma sebebinde oyçokluğuyla, diğer yönlerden oybirliğiyle karar verildi.15.09.2015 (Salı)

KARŞI OY YAZISI

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun ikinci bentteki bozma kararına katılmıyorum. 15.09.2015

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi  
2014/28212 E. 
2015/13216 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran

Vekili

Davalı

Vekili

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kocaeli 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 15/10/2014
NUMARASI : 2013/496-2014/783


Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı erkek tarafından, kusur belirlemesi, nafaka ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Eşler birbirine sadık kalmak zorundadırlar (TMK.md.185/3). Bir boşanma davasının açılması durumunda eşlerin sadakat yükümlülüğü elbette ortadan kalkmaz. Bunun aksi de düşünülemez. Nitekim boşanma davasının açılmasıyla eşler arasındaki cinsel sadakat yükümlülüğünün “kalktığına” ve dava tarihinden sonra gerçekleşen sonraki cinsel sadakate aykırı davranışların “yeni bir dava” konusu yapılamayacağına ilişkin bugüne kadar alınmış hiçbir Yargıtay kararı da bulunmamaktadır. Boşanma davalarında uygulanacak yargılama usulü Türk Medeni Kanununun 184 ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile emredici olarak düzenlenmiş olduğundan eşlerin sadakat yükümlülüğünün evlilik süresince geçerli olmasına ilişkin “maddi hukuk kuralı” taraflara ön inceleme aşaması tamamlanıncaya kadar usulüne uygun şekilde dayanılmayan vakıalara dayanma ve bu vakıalara ilişkin delil sunma hakkını vermez.

Boşanma davasına bakan mahkeme yargılamayı Türk Medeni Kanununun 184 ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33, 119, 129, 137, 140/3 ve 187. hükümlerinde yer alan emredici düzenleme sebebiyle ön inceleme sonuç tutanağında yer alan ve taraflarca imzalanarak kabul edilen çekişmeli vakıaları gösteren tutanak esas alınmak suretiyle yürütmek zorundadır. Ön inceleme sonuç tutanağı boşanma davasının yol haritasıdır. Başka yoldan gidilmesi ancak karşı tarafın açık muvafakati ile mümkündür (HMK.md.141/1) Ön inceleme aşaması tamamlanana kadar usulüne uygun şekilde ileri sürülmemiş olan vakıalar, mahkemece kendiliğinden incelenemeyeceği gibi, hakim onları hatırlatacak hallerde dahi bulunamaz (HMK.md.25/1). O halde, sadece ön inceleme aşaması tamamlanana kadar usulüne uygun şekilde (HMK. md.141) bildirilmiş olan vakıalar boşanma davalarının sınırını çizmekte ve mahkemece ancak, bu vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilmektedir. Aksinin kabulü; davacının dayandığı olguların, dolayısıyla elde etmek istediği nihai talebin dışına çıkılması sonucunu doğuracağı gibi; temyiz ve karar düzeltme süreçleri de dahil, yargılamanın hangi aşamasına kadar gerçekleşecek hukuki ve fiili olguların nazara alınması gerektiği sorununu ortaya çıkaracaktır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 184. maddesinde “boşanmada yargılama usulü” ayrıca düzenlenmiş; anılan maddenin ilk fıkrasında “Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurullar saklı kalmak üzere

.../...

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tabidir.” hükmüne yer verilerek, maddede sayılan istisnalar dışında, boşanma davalarının “genel yargılama usulüne” tabi olduğu belirtilmiştir. Boşanmada genel yargılama usulünün uygulanmasına ayrık olan kurallar ve uygulanması özel usuller, Türk Medeni Kanununun 184. maddesinde sınırlı olarak belirtilmiş olmasına karşın; bu sınırlamalar ve istisnalar içinde, tarafların usulüne uygun şekilde dayanmadığı vakıaların ve özellikle tahkikat aşamasında meydana gelen boşanma sebebi oluşturan cinsel sadakatsizlik dahil her türlü vakıanın değerlendirmede esas alınacağına dair özel bir düzenlemeye bir başka deyişle istisnaya yer verilmemiştir.

Ön inceleme aşaması tamamlanana kadar usulüne uygun şekilde (HMK. md. 141) dayanılmayan bir vakıanın, tahkikat aşamasında gerçekleştiğinden bahisle davalıya kusur olarak yüklenmesine, açıklanan “emredici usul kuralları” sebebiyle imkan bulunmamaktadır.
Davacının açtığı boşanma davası davalının tam kusurlu olduğu, birlik görevlerini yerine getirmediği, ayrı ev açmadığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerekçesi ile kabul edilmiştir. Ne var ki mahkemece davalının kusurlu davranışları arasında sayılan sadakatsizlik eylemi dava açılmasından sonra meydana gelmiştir. Her dava açıldığı tarihteki şartlara tabidir. Davadan sonra oluşan vakıalar görülmekte olan boşanma davasında hükme esas alınamaz, ancak yeni bir dava konusu yapılır ve ispat edilirse birleştirilerek görülecek yeni boşanma davasında bu sebeple boşanma kararı verilebilir. Mahkemece boşanmaya sebep olan diğer kusurlu davranışlar da davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde değildir. Gerçekleşen bu duruma göre davacının manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 22.06.2015 (Pzt.)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi   
2011/18934 E. 
2012/14944 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran

Vekili

Davalı

Vekili

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ünye 2. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
TARİHİ :26.07.2011
NUMARASI :Esas no:2010/818 Karar no:2011/341

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm boşanma davası ve kabul edilen ziynet alacağı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Toplanan delillerden davacı kadının tanıklarının görgüye dayalı beyanları bulunmamaktadır. Tanık beyanları, davacı kadının tanıklara anlattıklarının aktarılmasından ibaret olup; anlatımlarda geçen olayların sabit olduğu kabul edilemez. Bu nedenle, davalı kocadan kaynaklanan boşanmayı gerektirir maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanamamıştır. Boşanma davasından sonra meydana gelen ve niteliği gereği boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar devam etmeyen tarafların yükümlülüklerine ilişkin yeni olaylar ise; ancak yeni bir davanın konusunu oluşturabileceğinden; bu dava için hükme esas alınamaz. O halde açılan boşanma davasının reddi gerekirken; yazılı şekilde davanın kabulü isabetli olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

2-Davacının ziynet eşyası alacağı davası, davacının gösterdiği diğer delillerle kanıtlanamamıştır. Ancak, davacı dava dilekçesinde açıkça "yemin" deliline de dayanmıştır. Mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılmamıştır. Bu nedenle, mahkemece ziynet eşyası alacağı istemiyle ilgili olarak davacıya yemin teklip etme hakkı bulunduğunun hatırlatılması, yemin teklif edildiği takdirde ise usulünce yemine ilişkin yargılama işlemlerinin yerine getirilmesi (HMK.m.227-238) ve gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken; eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuş; bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, bozma sonucu yönünden oybirliğiyle, bozma gerekçesi yönünden oyçokluğuyla karar verildi. 04.06.2012 (Pzt.)

KARŞI OY YAZISI
Davalı erkeğin boşanma davası açıldıktan sonra davacı kadını tehdit ettiği ve bu sebeple cezalandırıldığı yönünde değerli çoğunluk ile aramızda görüş birliği vardır.

Değerli çoğunluk davadan sonra gerçekleşen tehdit olayının hükme esas alınmamasını gerekçelendirirken "boşanma davasından sonra meydana gelen ve tarafların niteliği gereği boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar devam etmeyen yükümlülüklerine ilişkin yeni olaylar ise; ancak yeni bir davanın konusunu oluşturabileceğinden bu dava için hükme esas alınamaz" görüşünü sergilemiştir.
Değerli çoğunluğa göre boşanma davasının açılmış olması durumunda eşlerin duygusal sadakate ilişkin yükümlülükleri sona ermektedir. Kendi ifadelerine göre birebir söylemek gerekirse "bu yükümlülük devam etmemektedir". Türk Medeni Kanunun 185/3. madde hükmünde yer alan sadakatin "sadece cinsel sadakati" içermediği diğer bir deyişle duygusal sadakati de içerdiği bilimsel öğretide "oybirliği" ile kabul edilen bir görüştür. Aksi bir düşünceyi söyleyen bilimsel bir görüş ne duyulmuştur ne görülmüştür.
Boşanma davası açılmış olması diğer eşin duygusal sadakate aykırı davranmama (örneğin eşine hakaret etmemek, tehdit etmemek, iftira etmemek vb.) yükümlülüğünü sonlandırmaz.

Daha açık bir söyleyişle boşanma davası açılmış olsa bile diğer eşin duygusal sadakat yükümlülüğü "devam eder". Değerli çoğunluğun açıkladığı gibi sona ermez.

Davalı erkeğin davadan sonra gerçekleşen tehdit eylemi; davadan sonra gerçekleşen ve boşanma konusu teşkil eden "her türlü eylemin" (örneğin cinsel sadakate aykırı eylem, eşin burnunu kesme gibi fiziksel şiddete aykırı eylem vb) ancak yeni bir dava konusu olabileceği" gerekçesiyle hükme esas alınamayacağı şeklinde ifade edilmelidir.
Değerli çoğunluğun boşanma davası açıldıktan sonra gerçekleşen ve boşanma sebebi oluşturan davranışları hükme esas alıp almama bağlamında hiçbir pozitif hukuk (usul hukuku bağlamında) normuna dayanmayan ve dayandırılamayan "yapay ayrımlamasına" katılabilmem mümkün değildir.
Farklı düşünüyorum.

Cinsel Güveni Sarsıcı Davranışlarda Bulunmak Boşanma Sebebidir

Cinsel güveni sarsıcı davranışlarda bulunmak boşanma sebebidir ve cinsel şiddet içerisine girmektedir. Cinsel güveni sarsıcı davranışlarda bulunan, yükümlülüklerini yerine getirmeyen taraf boşanmaya sebep olan olaylarda daha fazla kusurlu olup talep halinde aleyhine Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi koşullarına göre maddi ve manevi tazminata hükmedilecektir.

Unutulmamalıdır ki bu tür davaranışların meydana gelmesi sonrasında hakim boşanmaya karar verebilecektir. Ancak burada önemli olan husus illa boşanmaya karar verildi diye yoksulluk nafakası ya da maddi- manevi tazminata da hükmedilecek şeklinde doğru bilinen yanlışlardır. Taraflar boşanma davasında yoksulluk nafakası ve veya maddi- manevi tazminat talep etmişler ise ve yine karşı taraf kendilerinden daha fazla kusurlu iseler bu talepler de karşılıksız bırakılmayacaktır. Önemli olan boşanmanın fer'isi yani eki olarak nitelendirdiğimiz bu hususlarda tarafların birbirlerinden talebi olsun. Yoksa bilinmesi gerekir ki hukuk hakimi yani aile mahkemesi hakimi taleple bağlı olup re'sen yani kendiliğinden tazminat veya yoksulluk nafakasına hükmedemez.

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi  
2015/14643 E. 
2016/5543 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran Davacı

Vekili

Davalı

Vekili

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından; erkeğin kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddi yönünden, davalı-davacı erkek tarafından ise; kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi, velayet ve ihtiyati tedbir kararı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Mahkemece boşanmaya neden olan olaylarda taraflar eşit kusurlu bulunmuş ve bu kusur belirlemesine göre davalı-davacı erkeğin tazminat talepleri reddedilmiş ise de yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı-davalı kadının cinsel güveni sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davalı-davacı erkeğin ise birlik görevlerini yerine getirmediği, boşanmaya neden olan olaylarda davacı-davalı kadının daha ziyade kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle iken tarafların boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurlu olduğunun kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine göre davalı-davacı erkeğin maddi ve manevi tazminat (TMK m. 174/1-2) taleplerinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

3-Velayet kamu düzenine ilişkin olup karardan sonra dosyaya giren delillerden davacı-davalı annenin velayeti kendine verilen müşterek çocuklar 2005 doğumlu ..... ve 2009 doğumlu ...... karşı velayet görevlerini yerine getirmediği anlaşıldığından, müşterek çocukların velayetinin davalı-davacı babaya verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

4-Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden her hangi bir geliri ve malvarlığı bulunmayan boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşen davacı-davalı kadının yoksulluk nafakası talebinin boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu olduğu gerekçesi ile reddi gerekirken, gelir elde edebilir durumda olduğu gerekçesi ile reddi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2., 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.22.03.2016(Salı)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi   
2015/13434 E.
2016/3995 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran Davacı

Vekili

Davalı

Vekili

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından, kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ve tazminat taleplerinin reddi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Tarafların ön inceleme aşaması tamamlanana kadar usulüne uygun şekilde dayanmadığı vakıalar hükme esas alınamaz (HMK m. 25/1). Tahkikat, ön inceleme sonuç tutanağında belirtilen vakıalara göre yapılır (HMK m. 140/3). Davalı tarafından, davacı kadının, eşinin önceki evliliğinden olan çocuğuna kötü davrandığı ve aracına takip cihazı koyduğu vakıalarına dayanılmamıştır. Dayanılmayan bir vakıanın, tanık beyanlarında geçtiğinden bahisle davacıya kusur olarak yüklenmesine imkan bulunmamaktadır. Bunun dışında, mahkemece sabit görülen davacının akrabalarının davalıya fiziksel şiddet uygulaması eylemi de davadan sonra meydana gelen bir olay olup davacıya kusur olarak yüklenemez. Gerçekleşen bu durum karşısında, eşini evden kovan, kilidi değiştiren, cinsel güveni sarsıcı davranışlarda bulunan, yükümlülüklerini yerine getirmeyen davalı erkek, boşanmaya sebep olan olaylarda daha fazla kusurlu olup; davacı kadın yararına Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi koşulları oluşmuştur. Hal böyle iken mahkemece tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru olmamıştır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.01.03.2016(Salı)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi   
2015/7073 E. 
2016/4380 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran Davacı

Vekili

Davalı

Vekili

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 07.03.2016 günü temyiz eden davalı ... geldi. Karşı taraf davacı ... ve vekili gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle sadakatsizlik eylemi ispatlanamamış ise de, cinsel güveni sarsıcı davranışlar içerisine giren, eşine fiziksel şiddet uygulayan ve birlik görevlerini yerine getirmeyen davalı erkeğin, eşinin ailesine hakaret eden davacı kadına nazaran boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 136.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 07.03.2016 (Pzt.)

Eşini Özel Günlerde Yalnız Bırakmak Boşanma Sebebidir

Eşini özel günlerde yalnız bırakmak evlilik birliğini diğer eş için çekilmez hale getirmiş ve ortak hayatı sürdürmeleri artık kendilerinden beklenemeyecek seviyeye gelmiş ise özel günlerde yalnız bırakılan, sosyal ortamlarda eşlik edilmeyen, yalnız bırakılan eş diğerine karşı şiddetli geçimsizlikten boşanma davası, çekişmeli boşanma davası açabilecek ve sosyal şiddete maruz kaldığını ispatlayıp kusurun karşı tarafa yüklenebilmesinden sonra kişilik haklarının ihlalinden ötürü 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 174. maddesine istinaden manevi tazminat alabilecektir. 

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi   
2020/1277 E. 
2020/2521 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran

Vekili

Davalı

Vekili

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından manevi tazminat talebinin reddi ile maddi tazminatın miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Mahkemece belirlenen ve bölge adliye mahkemesince de kabul edilen “Eşiyle ilgilenmeyen, hamilelik ve doğum sırasında eşinin yanında olmayan, vaktinin çoğunu iş yerinde ve arkadaşlarıyla geçiren, geç saatlere kadar eve gelmeyen, eşini ve kayın validesini eve almayan, sonrasında ise eve gelmeyen ve gelmek istemediğini bildiren, özel günlerde dahi eşinin yanında bulunmayan “ erkek boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olup, bu kusurlu davranışlar aynı zamanda davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Kusurun ağırlığı tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile hakkaniyet kuralları gözetilerek kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi uyarınca manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde manevi tazminat talebinin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 03.06.2020 (Çar.)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi   
2015/20218 E.
2016/13513 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran

Vekili

Davalı

Vekili

DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma-Ziynet Alacağı

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı kadın tarafından, reddedilen boşanma ve ziynet alacağı davaları ile erkeğin kabul edilen boşanma davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı kadının ziynet alacağı davasının reddine yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2-Davalı-karşı davacı kadının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Mahkemece, evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan olaylarda, davalı-karşı davacı kadının tamamen kusurlu olduğu kabul edilerek, kadının davasının reddine, erkeğin davasının kabulü ile boşanmalarına karar verilmiş ise de; davalı-karşı davacı kadının mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında, davacı-karşı davalı erkeğin de eşine karşı ilgisiz olduğu, eşini sürekli özel günlerde ve sosyal ortamlarda yalnız bıraktığı ve boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen olaylar karşısında, davalı-karşı davacı kadın da dava açmakta haklı olup, Türk Medeni Kanununun 166.maddesi koşulları kadının davası yönünden gerçekleşmiştir. O halde, davalı-karşı davacı kadının boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre yeniden karar verilmesi gerekli hale gelen davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davası ve fer'ilerine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, davalı-karşı davacı kadının ziynet alacağı davasına yönelik temyiz itirazlarının ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 04.10.2016 (Salı)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi   
2015/15333 E.  ,  2016/6975 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran

Vekili

Davalı

Vekili

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından, kusur belirlemesi ve manevi tazminat talebinin reddi yönünden; davalı-karşı davacı erkek tarafından ise, her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı erkeğin tüm, davacı-karşı davalı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Toplanan delillerden davalı-karşı davacı erkeğin eşine aile toplantısı, düğün gibi özel günlerde ve sosyal ortamlarda eşlik etmediği, onu yalnız bırakmak suretiyle duygusal ve sosyal şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedebilmek için, tazminat talep eden tarafın kusursuz veya diğer tarafa göre daha az kusurlu olması yanında; boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarını zedelemiş olması da gereklidir (TMK m. 174/2). Yukarıda belirtildiği gibi davalı-karşı davacı erkek eşin belirlenen kusurlu davranışları davacı-karşı davalı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Bu durumda, Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşulları kadın yararına gerçekleşmiştir. Öyleyse, davacı-karşı davalı kadının manevi tazminat isteğinin kabulü gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz ilam harcının temyiz eden Abdullah Kerim'e yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna 136.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıran Elif'e geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 06.04.2016 (Çrş.)

Eşini Aşağılamak Eşi Hor Görmek Boşanma Sebebidir

Eşini aşağılamak eşi hor görmek boşanma sebebidir. Nitekim eşler birbirlerine karşı saygılı davranmak, evlilik birliği içerisinde huzur ve sükunu sağlamakla yükümlüdürler. Zira evlilik birliği içerisinde eşe karşı bu tür hareketlerde bulunmak onu aşağılamak ve eşi hor görmek kusurlu bir hareket olduğu gibi boşanmanın gerekçesi de olabilecektir. Eşler boşanma davasında birbirlerinden ayrıca maddi ve manevi tazminat da istemişler ise bu durumda eşini aşağılayan ve eşini hor gören taraf çekişmeli boşanma davasında kusurlu olacağından ayrıca maddi ve manevi tazminat yükümlüsü de olabilecektir.  Boşanma davasında kusur hakkında ayrıntılı bilgi için çekişmeli boşanmada kusur başlıklı makalemizi okuyabilirsiniz.

Eşini aşağılamak, eşi hor görmek duygusal bir şiddettir. Eşin maneviyatına, kişilik haklarına bir saldırı niteliğindedir. Bu tür hareketlerin süreklilik arz etmesi, eşin ruhsal yapısının bozulmasına, evdeki huzurunun kaçmasına neden olabilecek ve eş bu durumlara tepki olarak karşılık aramaya da başlayabilecektir. Ancak unutulmamalıdır ki eşin bu gibi durumlarında göstermiş olduğu tepkisel davranışlarda kusurlu olduğunu söylemek bazen yersiz kalacaktır. Kusur araştırması mahkemenin görevidir ve hakim somut olayların ilerleyişine göre kararını verecektir. 

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi 
2018/8186 E.
2019/6314 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran

Vekili

Davalı

Vekili

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Davalı erkek, temyiz dilekçesinde adli yardım talebinde bulunmuştur. Adli yardıma ilişkin usul ve esaslar Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 334-340. maddelerinde düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 363/3. maddesine göre adli yardım talebi kanun yollarına başvuru sırasında Yargıtay'a da yapılabilir ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 337/1. maddesi uyarınca da duruşma yapılmaksızın talep hakkında karar verilebilir. Davalı erkeğin adli yardım talebini içeren dilekçesi ve dosya kapsamındaki belge ve bilgiler birlikte değerlendirildiğinde; kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken kanun yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu kanaatine varıldığından, davalı erkeğin adli yardım talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.

2-Temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
a)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

b) İlk derece mahkemesince, davalı erkek tamamen kusurlu kabul edilerek, kadının boşanma davasının kabulüyle tarafların boşanmalarına, velayetin anneye verilmesi, çocuk ve kadın yararına tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası ile kadının maddi ve manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiş, davalı erkek tarafından hükmün tümüne yönelik istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, görevli Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince 09.07.2018 tarih, 2017/2996 esas ve 2018/1717 karar sayılı kararla; ilk derece mahkemesinin yüklediği kusurlardan "Evde kadın kıyafetleri giymek" şeklindeki eyleme konu olay tanık tarafından bizzat görülmüş olmayıp, duyuma dayalı beyanın anlatılmasından ibaret olup, duyuma dayalı vakıanın kusur olarak yüklenilmesi doğru görülmediğinden çıkartılmasına karşın, ilk derece mahkemesinin belirlediği diğer kusurlu davranışların yanında "Eşini aşağılamak, hor görmek, eşine ve ailesine karşı saygısız davranmak" kusurları da eklenilerek erkeğin yine de tamamen kusurlu olduğunun kabulü ile istinaf talebinin kusur belirlemesi yönünden kabulüne karar verilmiştir. Davacı kadın tarafından istinaf talebinde bulunulmadığı, sadece davalı erkek tarafından istinaf yoluna başvurulduğu halde davalı erkek aleyhine "Eşini aşağılamak, hor görmek, eşine ve ailesine karşı saygısız davranmak" vakıaları kusurları erkeğe yüklenemez ancak yine de mahkemece davalı erkeğe yüklenen ve kesinleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin tamamen kusurlu olduğu sabittir. Bu husus gözetilmeden tek taraflı istinaf talep eden erkek aleyhine kusur yüklenilmesi doğru olmamıştır.

c) Yukarıda 1. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı erkeğe kusur olarak yüklenilen "birlik görevlerini yerine getirmemek, evde huzursuzluk çıkarmak şeklindeki davranışlar kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte değildir. Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi koşulları kadın yararına oluşmamıştır. O halde kadın yararına hükmedilen manevi tazminatın kaldırılması gerekirken davalı erkeğin bu yöndeki istinaf talebinin esastan reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda 2/b ve 2/c bentlerde gösterilen sebeplerle temyiz edilen Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 2/a bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 20.05.2019 (Pzt.)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi      
2019/2933 E.
2019/6431 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran

Vekili

Davalı

Vekili

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından; boşanma ve fer'ileri yönünden, davacı erkek tarafından ise katılma yoluyla kusur belirlemesi ve reddedilen tazminat talepleri yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı erkeğe kusur olarak yüklenen "Eşini ekonomik olarak aşağılamak ve ölümle tehdit etmek" vakıalarına davalı kadının dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında dayanmadığı, bu sebeple bu vakıaların davacı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceğinin, mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları nedeniyle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı erkeğin yine de ağır kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, tarafların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve (davacı) 218.50 TL. (davalı) 143.50 TL temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 21.05.2019 (Salı)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi 
2015/10083 E.
2015/24918 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran

Vekili

Davalı

Vekili

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa 6. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 15/01/2015
NUMARASI : 2013/847-2015/24

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı tarafından, her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı-davacı kadının mahkemece kabul edilen kusurlu davranışlarının yanında davacı-davalı erkeğin de eşini aşağılamak, sevmediğini, nefret ettiğini söylemek suretiyle kusurlu olduğu, davalı-davacı kadının davası yönünden Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı kadın da dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davalı-davacı kadının boşanma davasının da kabulü ile boşanmaya (TMK.md. 166/2) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile kadının davasının reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre yeniden karar verilmesi gerekli hale gelen davacı-davalı erkeğin boşanma davası ve fer'ilerine ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.24.12.2015(Prş.)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi   
2014/24032 E.  
2015/9572 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran

Vekili

Davalı

Vekili

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma

Taraflar arasındaki "boşanma" ve "karşı boşanma" davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-karşı davalı tarafından, yararına hükmedilen nafaka ve tazminatların miktarı ile kişisel ilişki süresi yönünden; davalı-karşı davacı tarafından ise her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Toplanan delillerden, davalı-karşı davacının eşini sürekli aşağılamak, birlik görevlerini yerine getirmemek, eşinin hastalığında ilgilenmemek, ailesinden, gelip kızlarını götürmelerini istemek, eşine hakaret edip, şiddet uygulamak, "sen daha ölmedin mi?" demek şeklindeki kusurlarına karşılık; davacı-karşı davalı kadının da eşini istemediğini, ondan tiksindiğini, boşanmak istediğini, çocukların eşinden olmayıp, onları sperm bankasından yaptığını söylediği, kayınvalidesini evden kovduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen olaylar karşısında davalı-karşı davacı da dava açmakta haklıdır. Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Davalı-karşı davacının boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacı-karşı davalının boşanma davası ve fer'ileri hakkında yeniden hüküm kurulması gerekli hale geldiğinden bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının ve davacı-karşı davacı (nın) temyiz itirazlarının bozma sebebine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 07.05.2015 (Prş.)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi    
2014/635 E.
2014/10905 K.

Temyiz Kanun Yoluna Başvuran

Vekili

Davalı

Vekili

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İzmir 3. Aile Mahkemesi
TARİHİ :01.11.2013
NUMARASI :Esas no:2012/724 Karar no:2013/784

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-davacı (kadın) tarafından; davacı-davalı (koca)'nın davasının kabulü, kusur belirlemesi ve tazminat taleplerinin reddi yönlerinden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Mahkemece, taraflar eşit derecede kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davalı-davacı (kadın)'ın eşine hakaret etmek ve aşağılamak şeklindeki kusuruna karşılık, davacı-davalı (koca)'nın da eşini aşırı derecede kıskanarak baskı yaptığı, eşine sürekli olarak hakaret ettiği, eşinin koluna sıcak çaydanlığı dokundurmak suretiyle fiziksel şiddet uyguladığı ve eşini müşterek evden kovduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda; davalı-davacı (kadın)'a oranla, davacı-davalı (koca)'nın daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu aşamadan sonra taraflar arasındaki evlilik birliğinin devamında korunmaya değer bir yaranın bulunmadığı ve davalı-davacı (kadın)'ın boşanmaya karşı çıkmadığı da açık olduğuna göre, davacı-davalı (koca)'nın boşanma davası yönünden Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşulları gerçekleşmiş olup, davacı-davalı (koca)'nın boşanma davasının kabulü sonucu itibarıyla doğrudur. Açıklanan nedenlerle davalı-davacı (kadın)'ın bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile boşanmaya ilişkin hükmün gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanmasına karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki bentlerin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2-Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden, boşanmaya sebep olan olaylarda, maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde, mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK.md,4 TBK.md.50 ve 52 ) dikkate alınarak davalı-davacı (kadın) yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.

3-Türk Medeni Kanununun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda, tazminat isteyen davalı-davacı (kadın)'ın ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 TBK. md. 50, 51, 52, 58) dikkate alınarak davalı-davacı (kadın) yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.

SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple boşanma hükmünün kusura ilişkin gerekçesi değiştirilmek suretiyle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 12.05.2014 (Pzt.)

Eşini Sevmediğini Söylemek Boşanma Sebebidir

Eşini sevmediğini söylemek boşanma ve nafaka hukuku kapsamında aslında eşin diğer eşe yönelik olarak duygusal içsel düşüncelerinin dışa vurulmuş hali olup şiddetli geçimsizlik davasında ya da kanundaki ismiyle evlilik birliğinin sarsılması boşanma davalarında eşin diğer eşe sevgisiz davrandığının somut olarak ortaya çıkmış halidir ve duygusal şiddet içerikli bir harekettir. Eşini sevmediğini söylemek boşanma davalarının konusu olma bakımından evlilik birliğinin sürekliliği içerisinde aslında somut olarak da kendisini gösterebilmektedir. Bunların eş tarafından diğer eşe karşı söylenmiş olması somutluğun boyutunu ortaya çıkartacak ve boşanma davasında dava açma hakkının varlığı bakımından karşı tarafa yöneltilecektir. 

Eşini sevmediğini söylemek sadece diğer eşe yöneltilen bir söz olarak da karşımıza çıkmamaktadır. Bu hususun eşin ailesine karşı yöneltilmiş olması ya da sosyal ortamda zikredilmesi arasında herhangi bir fark yoktur. 

Aynı şekilde eşini sevmediğini söyleyen eş ile başkasını sevdiğini söyleyen eş arasında boşanma davasının açılması ve kusur izafe edilmesi arasında da herhangi bir yoktur.

Başkasını sevdiğini söylemek de duygusal şiddet olup sevgisiz davranmaya örnektir. Bu bakımdan sevgisiz davranarak başkasını sevdiğini söyleyen eşe karşı açılan boşanma davasında duygusal şiddetin varlığı kabul edilmeli ve diğer hususların da bulunduğu yönünde kanaate varıldığı durumlarda davanın kabul edilerek boşanmaya karar verilmesi gerekmektedir.

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi    
2020/2225 E.  
2020/3128 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı erkek tarafından, kusur belirlemesi ve reddedilen manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Taraflar arasında görülen evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı karşılıklı boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda; ilk derece mahkemesince erkeğin davasının kabulüne ve kadının davasının reddine karar verilerek feriler yönünden hüküm kurulmuştur. Hükme karşı kadın tarafından her iki dava yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesi, kadının manevi tazminata yönelik istinaf başvurusunun kabulüne karar vererek erkeğin manevi tazminat talebini reddetmiştir. Bölge adliye mahkemesi, kadının diğer istinaf başvurularının esastan reddine karar vermiştir.

İlk derece mahkemesi, davacı-davalı kadına eşini sevmediğini ve eski sevgilisini unutamadığını söylediği, çoğunlukla ve uzun süre ailesinin evinde kaldığı ve evi terk ettiği vakıalarını kusur olarak yükleyerek kadının tam kusurlu olduğuna hükmetmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı kadın tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinde kadının eşini sevmediğini söylediği ve sürekli ailesi yanında kaldığı vakıaları kadına kusur olarak yüklemiştir. Bölge adliye mahkemesi kadının tam kusurlu olduğuna hükmetmiştir.

Bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinde davacı-davalı kadının istinaf talebinin kusur belirlemesine yönelik olarak kısmen kabulü kanaatine varıldığı halde, kararın hüküm kısmında kadının istinaf başvurusunun kusur yönünden esastan reddine karar verilmek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmıştır. Gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çelişki tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeplerle bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.17.06.2020 (Çrş.)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi 
2019/4699 E. 
2019/11862 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVACI-DAVALI : ...
DAVALI-DAVACI : ...
DAVA TÜRÜ : Tedbir Nafakası-Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından, erkeğin boşanma davasının kabulü, kusur belirlemesi ve tazminat taleplerinin reddi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Davacı-karşı davalı kadın tarafından açılan tedbir nafakası davası (TMK.m.197) ile davalı-karşı davacı erkek tarafından açılan evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK.m. 166/1) hukuki sebebine dayalı birleşen boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince kadının kusurlu olduğu gerekçesiyle tedbir nafakası davasının reddine, erkeğin boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına boşanma kararının kesinleşmesine kadar aylık 200 TL tedbir nafakasına, kadının maddi ve manevi tazminat talebi ile erkeğin manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Kararın davacı- karşı davalı kadın tarafından istinaf edilmesi üzerine, bölge adliye mahkemesince, “Eşini ve ailesini sevmediğini ve evlilik birliğini bitirmek istediğini söyleyen, son ayrılık tarihinde kendi annesinin erkeğin annesine yönelik şiddet eylemi karşısında sessiz kalan davacı-karşı davalı kadın ile eşler arasında yaşanan tartışmada zorla eşinin çantasından ev anahtarlarını alan ve kendi annesinin eşine yönelik şiddet eylemi karşısında sessiz kalan davalı-karşı davacı erkeğin kusurlu davranışları neticesinde evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, bu sonuca ulaşılmasında tarafların eşit derecede kusurlu olduğu, tüm bu tespitlere göre, davacı-karşı davalı kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu, TMK'nın 197. maddesindeki koşulların oluştuğu” gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına, kadının tedbir nafakası davası ile erkeğin boşanma davasının kabulüne, kadın yararına tedbir nafakasına, davacı-karşı davalı kadının maddi ve manevi, davalı-karşı davacı erkeğin manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davalı-karşı davacı erkek tarafından istinaf talebinde bulunulmadığı, sadece davacı- karşı davalı kadın tarafından istinaf yoluna başvurulduğu halde bölge adliye mahkemesince, "Son ayrılık tarihinde kendi annesinin erkeğin annesine yönelik şiddet eylemi karşısında sessiz kaldığı" vakıası kadının aleyhine kusur olarak yüklenemeyeceği gibi, erkeğin kusurları da temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir. Mahkemece belirlenen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlara göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin kadına nazaran ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu husus gözetilmeden, hatalı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

3-Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı erkek ağır kusurlu olup, Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2. maddesi koşulları kadın yararına oluşmuştur. Tarafların ekonomik ve sosyal durumları kusur durumu, hakkaniyet kuralları gözetilerek davacı- karşı davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak bu taleplerinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) ve (3.) bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.12.12.2019 (Prş.)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi   
2018/744 E. 
2019/3402 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
DAVACI-DAVALI : ...
DAVALI-DAVACI : ...
DAVA TÜRÜ :Karşılıklı Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından kusur belirlemesi ve reddedilen manevi tazminat talebi ile 31.10.2017 tarihli ek karar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen 31.10.2017 tarihli ek karar ile; davacı-karşı davalı kadının temyiz başvurusunun süresinde yapılmadığından bahisle temyiz talebinin reddine karar verilmiş ise de; davacı-karşı davalı kadın vekiline tebliğe çıkarılan 31.10.2017 tarihli ek karar ve 05.06.2017 tarihli bölge adliye mahkemesi kararının “Tüzel kişilik temsilcisinin adreste bulunmaması nedeniyle daimi işçi imzasına” tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Vekil tüzel kişilik olmayıp daimi çalışanına yapılan tebligatlarda da, tebliğ memuru tarafından, tebligatın yapılması gereken avukatın, tevziat sırasında belirtilen adreste bulunup bulunmadığı ve bulunmaması halinde bulunmama sebebi belirtilmek sureti ile tebligatın muhatap olan vekil yerine, daimi çalışanına tebliğ edilmesi gerekmektedir. Bu durumda tebliğ işlemleri, 7021 sayılı Tebligat Kanunu'nun 17. maddesi ve Yönetmeliğin 26. maddesi hükümlerine uygun yapılmadığından usulsüzdür (HGK'nun 30.01.2013 tarih, 2012/6-644 esas - 2013/146 karar sayılı ilamı) 05.06.2017 tarihli bölge adliye mahkemesi kararının ve 31.10.2017 tarihli ek kararın tebliği de yukarıda belirtildiği şekilde yapılmış olduğundan, tebligatlar usulsüz görülerek ek karara ilişkin 17.11.2017 tarihli ve asıl karara yönelik 06.09.2017 tarihli temyiz dilekçesinin süresinde olduğu kabul edilmiştir. Sonuç olarak mahkemenin 17.11.2017 tarihli temyiz dilekçesinin reddine ilişkin ek kararın kaldırılarak temyiz itirazlarının incelenmesine karar vermek gerekmiştir.
.../..

2- Davacı-karşı davalı kadının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
a)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle mahkemece davalı-karşı davacı erkeğe yüklenen kusurlu davranışlar yanında, manevi yönden bağımsız konut temin etmediği ve eşini sevmediğini söyleyerek evden gönderdiği anlaşılmakta ise de, belirlenen ve gerçekleşen kusur durumu dikkate alındığında davalı-karşı davacı erkeğin yine de tam kusurlu olduğu ve bu itibarla mahkemece verilen hükmün sonuç itibarıyla doğru olduğunun anlaşılmasına göre davacı-karşı davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b)Boşanmaya sebep olan olaylarda erkek tam kusurlu olup, gerçekleşen bu kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Öyleyse, davacı-karşı davalı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/2 maddesi koşulları oluşmuş olup, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, fiilin ağırlığı ve hakkaniyet kuralları gözetilerek davacı-karşı davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesi sonucu bu isteğin reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir

SONUÇ: Temyiz edilen 31.10.2017 tarihli ek kararın yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple kaldırılmasına, temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 2/a bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 26.03.2019 (Salı )

Eşin Giyimine Karışmak Boşanma Sebebidir

Eşin giyimine karışmak boşanma ve nafaka hukuku kapsamında boşanma davası olarak karşımıza çıkabilmektedir. Aslında eşler her ne kadar evlilik birliğinin devamı süresince birbirlerine karşı sadakat yükümlüsü olsalar da bu yükümlülük eşin diğer eşe karşı baskı kurmasını, onun özgürce ve hür iradesiyle sosyal hayatta yer almasını engelleyecek nitelikte değildir. Eşler evlilik birliği içerisinde birey olarak toplumdaki yerlerini korumaya devam etmeli, eşin baskıcı tavırlarıyla karşı karşıya kalmamalıdır. Evlilik özgürlüğün kısıtlanması anlamına gelmemeli, eşler birbirlerini küçük düşürücü tavırlardan ve davranışlardan uzak durmalıdır.

Eşler birbirlerine karşı baskıcı tutumlar sergileyerek ne yazık ki duygusal şiddet, fiziksel şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet, görüntüye dayalı şiddet ve sosyal şiddet uygulayabilmektedirler. Eşin giyimine müdahale etmek, eşin giyimine karışmak da sosyal şiddete birer örnektir. Zira eşin sosyal hayatına müdahale ederek giyim kuşamına oldukça fazla müdahalede bulunmak boşanma sebebi olabilecek niteliktedir. Eşin giyimine müdahale etmek diğer eş için evlilik birliğinin devamını sağlayamayacak seviyeye ulaşmış, psikolojisini bozacak seviyeye gelmiş ise bu durumda giyim ve kuşamına karışılan eş diğer eşe karşı çekişmeli boşanma davası açabilecek, açtığı davada eşin giyimine karışma davranışını ispat ederek bu durumun evlilik birliğini temelden sarsarak çekilmez hale getirdiğini ifade edecektir. 

Eşinin giyim tarzına karışmak, eşin giyimine karışmak evlilik birliğinin çekilmez bir hal almasına yol açan eş bu davranışları nedeniyle evlilik birliğinin sonlanmasında diğer eşe karşı daha fazla kusurlu bulunur ve boşanma davasında diğer eş maddi veya manevi tazminat talep ederse eşinin giyim tarzına karışan, eşin giyimine karışan eş aleyhine tazminata hükmedilebilecektir. Nitekim bu tazminatın gerekçesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 174. maddesinde yer almaktadır. 174. madde haricinde sosyal şiddete dayalı olarak maddi ve manevi tazminat talep edilmiş ise bu durumda bu talep harca esas değer niteliğinde olacak ve talep eden eş bu harçları tamamlamak zorunda kalacaktır. Zira boşanmanın fer'isi yani sonuçları arasında talep edilen ve 174. maddeye bağlanan maddi ve manevi tazminat talepleri harca tabi değildir.

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi     
2020/1135 E.
2020/2210 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından tümü yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; kadının tam kusurlu olduğu kabul edilmek suretiyle davacı erkeğin davasının kabulü ile TMK 166/1. maddesi uyarınca tarafların boşanmalarına ve fer'ilerine karar verilmiş, ilk derece mahkemesince verilen bu karara karşı davalı kadın tarafından tamamı yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İstinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; “ilk derece mahkemesince toplanan delillerden kadına yüklenen "eşinin giyim tarzına karışmak, gideceği toplantılara ve görüşeceği kişilere müdahalelerde bulunarak sosyal şiddet uyguladığı" vakıasına açıkça ve usulune uygun olarak davacı erkek tarafından dayanılmamıştır. Dava dilekçesinde davacı erkek, kadının baskın karakterde olduğu, sürekli kavgacı tavırlar sergilediği, eşine hakaret ettiği ve evden kovduğu, evi, çocukları ve eşi ile ilgilenmediği gerekçesi ile evlilik birliğinin çekilmez bir hal aldığını ileri sürmüş, başka bir vakıaya da dayanmamıştır. Mahkemece, usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ve çekişmeli olarak belirlenmeyen (HMK m. 137,140/3,187) vakıa esas alınarak karar verilemez (HMK m. 141). Bu itibarla dayanılmayan bir vakıanın tanık beyanlarında geçtiğinden bahisle davalıya kusur olarak yüklenmesine imkan bulunmamaktadır” gerekçesi ile davanın reddi gerekirken kabulü hatalı bulunarak davalı kadının istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, erkeğin davasının reddine karar verilmiş, bölge adliye mahkemesince verilen bu karar davacı erkek tarafından temyiz edilmiştir.

İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi başlıklı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 141. maddesi “(1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia ve savunmalarını genişletebilir veya değiştirebilirler.

Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır," şeklindedir. Anılan maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere; tarafların karşılıklı dilekçelerini verdikleri aşamada, herhangi bir sınırlamaya bağlı olmadan uyuşmazlığın genel çerçevesi içinde iddia ve savunmalarını değiştirebilecekleri kabul edilmiştir. Şüphesiz bu imkan, sadece cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi için söz konusudur, ikişer dilekçeden sonra, hangi ad altında olursa olsun verilecek dilekçeler, sınırlama ve yasak kapsamında kabul edilmelidir. Ön inceleme aşamasında ancak karşı tarafın açık muvafakati (veya ön inceleme duruşmasına taraflardan birisinin mazeretsiz gelmemesi) durumunda iddia veya savunmaların genişletilmesi yahut değiştirilmesi kabul edilmiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20.04.2016 tarih, 2014/2-695 esas ve 2016/522 karar sayılı ilamı).

Somut olayda; davacı erkeğin dava dilekçesinde “baskın bir karakter olarak sürekli kendi dediklerini dikte etmeye çalıştığı” vakıası belirtildiği gibi davalı kadın usulüne uygun şekilde tebliğ edilen ön inceleme duruşmasına da mazeretsiz katılmamış, erkek bu ön inceleme duruşmasında ise “çocuklarla ve evle ilgilenmediği” vakaılarına dayanmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında ilk derece mahkemesince belirlenen eşinin giyim tarzına, gideceği toplantılara ve görüşeceği kişilere müdahalelerde bulunarak sosyal şiddet uyguladığı" evi, çocukları ve eşi ile ilgilenmediği” vakıaları hükme esas alınabileceğinden, ilgili bölge adliye mahkemesince davacı erkeğin davasının reddine karar verilesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 16.03.2020 (Pzt.)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi    
2014/13462 E.
2015/5863 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri 3. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 11/03/2014
ESAS-KARAR NO : 2013/334-2014/238


Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından manevi tazminat ile nafaka taleplerinin reddi, maddi tazminat ile iştirak nafakasının miktarı yönünden, davalı-karşı davacı erkek tarafından ise, karşı boşanma davasının reddi, kusur belirlemesi, velayet, kadın yararına verilen maddi tazminat ve iştirak nafakasının miktarı yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 30.03.2015 günü duruşmalı temyiz eden davacı-davalı P. K. vekili Av. A. T. U. ve karşı taraf temyiz eden davalı-davacı A.. K.. vekili Av. C.. E.. geldiler. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı erkeğin tüm, davacı-karşı davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davacı-karşı davalı kadın yararına hükmolunan maddi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50. ve devamı maddeleri hükmü nazara alınarak, daha uygun miktarda maddi tazminat (TMK.md.174/1) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

.../...

3-Toplanan delillerden davalı-karşı davacı erkeğin eşine ve çocuğuna ilgisiz davrandığı, birlik görevlerini yerine getirmediği, uzun süre eşiyle küs kaldığı, sosyal hayatını engellemeye yönelik baskı yaparak duygusal ve sosyal şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedebilmek için, tazminat talep eden tarafın kusursuz veya diğer tarafa göre daha az kusurlu olması yanında; boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarını zedelemiş olması da gereklidir (TMK.md. 174/2). Yukarıda belirtildiği gibi davalı-karşı davacı erkek eşin belirlenen kusurları davacı-karşı davalı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Bu durumda, Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşulları kadın yararına gerçekleşmiştir. Öyleyse, davacı-karşı davalı kadının manevi tazminat isteğinin kabulü gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün, yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyizine konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 1.100.00 TL vekalet ücretinin Ahmet'ten alınıp Pınar'a verilmesine, aşağıda yazılı harcın Ahmet'e yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna ve 123.60 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıran Pınar'a geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.30.03.2015(Pzt.)

Yargıtay

2. Hukuk Dairesi         

2019/6449 E.  

2019/12856 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVACI-DAVALI : ...
DAVALI-DAVACI : ...
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından kusur belirlemesi ve aleyhine hükmedilen tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı-karşı davalı erkeğe kusur olarak yüklenen “Kadına kapanması için baskı yaptığı ve normal olmayan yoldan cinsel ilişki talep ettiği” vakıalarının ispatlanmadığı ancak, mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlara göre yine de davacı-karşı davalı erkeğin, davalı-karşı davacı kadına göre daha ağır kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, davacı- karşı davalı erkeğin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 218.50 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 26.12.2019 (Per.)

Eşler Arasında Uzun Süren Küslükler Boşanma Sebebidir

Eşler arasında uzun süren küslükler boşanma sebebi olarak karşımıza çıkmakta olup küs kalan tarafın diğer tarafa karşı psikolojik şiddet uyguladığını gösteren bir durumdur. Ancak burada şu hususa dikkat çekmekte yarar vardır. Eşin her türlü şiddet eylemine, davranışına karşı diğer eşin tepki olarak küs kalması hayatın olağan akışına göre doğaldır. Buradaki küslük eşin en küçük olaylarda dahi bu davranışı alışkanlık haline getirmesi, karşı tarafa psikolojik bir etki yaratmak maksatlı olarak bu durumu kullanması şeklinde belirtilebilir. Çekişmeli boşanma davası için ayrıntılı makalelerimize ulaşmak için çekişmeli boşanmada kusur ve çekişmeli boşanma davası nedir başlıklı makalelerimizi okuyabilirsiniz.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2017/2-2423
K. 2019/872
T. 4.7.2019

Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:

• EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI NEDENİNE DAYALI BOŞANMA İSTEMİ ( Davacı-Karşı Davalı Kocanın Davalı-Karşı Davacı Kadına Nazaran Daha Fazla Kusurlu Olduğu Anlaşılmış Olup Kadının Maddi ve Manevi Tazminat Taleplerinin Reddedilmesinin Bozmayı Gerektirdiği )

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Mevcut veya Beklenen Menfaatleri Boşanma Yüzünden Zedelenen Kusursuz veya Daha Az Kusurlu Tarafın Kusurlu Taraftan Uygun Bir Maddî Tazminat/Boşanmaya Sebep Olan Olaylar Yüzünden Kişilik Hakkı Saldırıya Uğrayan Tarafın Kusurlu Olan Diğer Taraftan Manevî Tazminat Olarak Uygun Miktarda Bir Para Ödenmesini İsteyebileceği - Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmasında Davacı-Karşı Davalı Kocanın Davalı-Karşı Davacı Kadına Nazaran Daha Fazla Kusurlu Olduğu Anlaşılmış Olup Kadının Tazminat Taleplerinin Reddedilmesinin Doğru Görülmediği )

• KUSUR ( Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmasında Davacı-Karşı Davalı Kocanın Davalı-Karşı Davacı Kadına Nazaran Daha Fazla Kusurlu Olduğunun Anlaşıldığı/Kadının Maddi ve Manevi Tazminat Taleplerinin Reddedilmesinin Bozmayı Gerektirdiği )
4721/m.166/1-2,174,197

ÖZET : Asıl ve karşı dava, evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı ( TMK m. 166/1 ) boşanma istemine, birleşen dava ise bağımsız tedbir nafakası ( TMK m. 197 ) istemine ilişkindir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davalı-karşı davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Dosya kapsamından evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacı-karşı davalı kocanın, davalı-karşı davacı kadına nazaran daha fazla kusurlu olduğu anlaşılmış olup, kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddedilmesi doğru görülmemiştir.

Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.

DAVA : Taraflar arasında görülen “karşılıklı boşanma ve bağımsız tedbir nafakası ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kayseri 4.Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.11.2013 tarih ve 2013/231 E., 2013/1029 K. sayılı karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 28.05.2014 tarih ve 2014/1443E., 2014/11754K. sayılı kararı ile;

"...1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı kocanın tüm, davalı-karşı davacı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- )Mahkemece; "evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında taraflar eşit kusurlu" kabul edilmiş ve buna bağlı olarak davalı-karşı davacı ( kadın )'ın tazminat talepleri reddedilmiştir. Kadının kusuru olarak; "iş arkadaşlarını uygunsuz saatlerde eve kabul etmiş olması, iş hayatının tarafların evliliğini olumsuz yönde etkilemesine rağmen, davalı-karşı davacı kadının bu olumsuzlukları bertaraf edecek şekilde tedbirleri almamış olması ve kocasına hakaret etmiş bulunması" gösterilmiştir. Davalı-karşı davacı ( kadın )ın "facebook" isimli sosyal paylaşım sitesinde iş ilişkisi dışında başkaları ile iletişim kurduğuna ve bu suretle kocasının güvenini sarstığına ilişkin beyanlar, davacı-karşı davalı ( koca )'dan aktarılan olaylar olup, sabit görülemez. İş arkadaşlarını uygunsuz saatlerde eve kabul ettiğine ilişkin dosyada ciddi bir delil de mevcut değildir. Davalının gerçekleşen kusuru ev işlerine karşı sorumsuz ve kayıtsız olması ve tartışmaları sırasında bir kısım eşyaları kırmış bulunmasıdır. Buna karşılık davacı-karşı davalı ( koca )nın eşine fiziki şiddet uyguladığı ve yakınlarını arayarak "orospu bacınızı alın götürün" dediği, toplanan delillerle gerçekleşmiştir. Gerçekleşen bu duruma göre evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacı-karşı davalı ( koca )nın, davalı-karşı davacı ( kadın )na göre daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyleyken tarafların eşit kusurlu sayılması ve buna bağlı olarak kadının tazminat taleplerinin reddedilmesi doğru bulunmamıştır..."

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Asıl ve karşı dava, evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı ( TMK m. 166/1 ) boşanma istemine, birleşen dava ise bağımsız tedbir nafakası ( TMK m. 197 ) istemine ilişkindir.

Davacı-karşı davalı erkek, davalının pazarlama işiyle uğraşmaya başlamasından sonra tavır ve davranışlarının değiştiğini, eşini ve eşinin işini küçümsediğini, uğraştığı iş nedeniyle tanıdığı arkadaşlarının sürekli müşterek eve girip çıktığını, aile düzenlerinin bozulduğunu, aile içinde olan herşeyi arkadaşlarına anlattığını ve onların sözlerine göre hareket ettiğini, 2011 yılı Nisan ayında çıkan bir tartışmada davalının eline geçen bardakları yere fırlatması üzerine kendisinin de bardağı yere fırlattığını, facebookta çok fazla zaman geçirmeye başladığını ve başka erkeklerle mesajlaşmalarını, dekolte giyinmiş hâlde fotoğraflarını internete yüklediğini gördüğünü, sonrasında kardeşlerinin yanında facebooka girmeyeceği ve pazarlama işini yapmayacağı yönünde söz verdiğini ama durumun değişmediğini, iki gün sonrasında bu yüzden çıkan tartışmada davalının yüzüne tükürmesi sonucu kendisinin de çok kötü şeyler söylediğini, evliliğin bu şekilde bir küs bir barışık devam ettiğini, 2012 yılı Temmuz ayında davalının izin vermemesine rağmen bir arkadaşının düğününe gittiğini, bu sebeple evden ayrıldığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına karar verilerek velayetin tarafına tevdiini talep ve dava etmiştir.

Davalı-karşı davacı kadın vekili, dava dilekçesinde geçen iddiaların hiçbirinin doğru olmadığını, uzun yıllar davacının annesinin taraflarla yaşadığını ve son üç yıl yatalak olan ve bakıma ihtiyaç duyan kayınvalidesine müvekkilinin özveriyle baktığını, annesinin ölümü ile davacının değiştiğini ve sürekli huzursuzluk çıkararak müvekkiline psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığını, başka erkeklerle ilişkisi olduğunun iddia edilmesine rağmen evliliğin devam etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, son olarak 2012 yılı Ramazan ayında tarafların küs olduğu dönemde davacının kendisini birlikte olmaya zorladığını, direnince diz kapağını çıkartacak şekilde fiziksel şiddet uyguladığını, bu olay sonrası tarafların ayrı yaşadığını ileri sürerek asıl davanın reddi ile karşı davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, velayetin müvekkiline tevdiine, ortak çocuklar için 1.000,00 er TL tedbir, iştirak, müvekkili için 2.000,00TL tedbir, yoksulluk nafakası, 150.000,00TL maddi tazminat ile 100.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı-karşı davacı kadın vekili birleşen davada ise; erkek eşin müvekkiline gerek psikolojik gerekse de fiziksel şiddet uyguladığını, herşeyi sorun hâline getirdiğini, son olarak 2012 yılı sonlarında müvekkiline ağır hakaretler ve küfürler edip, şiddet uyguladığını, bu olay sonrası evi terk ettiğini, müvekkilinin ve çocuklarının gelirini karşılamaktan uzak olduğunu ileri sürerek müvekkili için 2.000,00TL tedbir, müşterek çocuklar için 1.250.00TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Yerel mahkemece ; davalı karşı davacının pazarlama işi ile uğraşmaya başladığı, bu işten zarar ettiği, iş arkadaşlarının evlerine uygunsuz saatlerde gelip gittiği, iş hayatının tarafların evlilik hayatını olumsuz yönde etkilemesine rağmen kadının bu olumsuzlukları bertaraf edecek tedbirleri almadığı, tanık Fatoş Ateş'in huzurunda kadın eşin camları silmemesi nedeniyle çıkan tartışmada ...'ın, eşine fiziksel şiddet uyguladığı, Zennure Budak'ın da bir bardağı yere fırlattığı, tanık T.'nın anlatımına göre de, teyzesi olan kadının eşine doğru bir bez fırlattığı, bu beyanlar doğrultusunda kadının eşine "al bu bezi de boynuzlarını parlat" dediği yönündeki erkek eşin iddiasının doğru olduğunun anlaşıldığı, bu olay sonrası erkeğin sandalye alıp eşinin üzerine yürüdüğü, bu suretle tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki boşanma davasının kabulüyle tarafların boşanmalarına, kadın tarafından açılan birleşen tedbir nafakasının da kabulüne, velayet hakkının anneye tevdiine, ortak çocuklar için 500,00TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına 750,00TL tedbir ve yoksulluk nafakasına karar verilmiş, davalı -karşı davacı kadının tazminat taleplerinin ise reddine karar verilmiştir.

Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçeyle bozulmuştur.

Yerel mahkemece önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı -karşı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmektedir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davalı-karşı davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddelerinin incelenmesinde yarar görülmektedir.

4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi;

“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir” hükmünü içermektedir.

Anılan maddenin birinci fıkrası gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş birçok konuda evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır. Dolayısıyla olayın özellikleri, oluş biçimi, eşlerin kültürel sosyal durumları, eğitim durumları, mali durumları, eşlerin birbirleri ve çocukları ile olan ilişkileri, yaşadıkları çevrenin özellikleri, toplumun değer yargıları gibi hususlar dikkate alınarak evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı tespit edilecektir.

Öte yandan, söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da madem ki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer ( TMK m.2 ).

Bu durumda anılan madde hükmüne göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olunması gerekmeyip daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu hâlin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır ( TMK m. 166/2 ).

Yine aynı yasanın “Maddi ve manevi tazminat ” başlıklı 174. maddesi; “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.

Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” hükmünü içermektedir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; tarafların 23.07.1991 tarihinde evlendikleri, asıl davanın 19.03.2013, karşı davanın 16.04.2013 tarihinde açıldığı, tanık beyanlarına göre davalı-karşı davacı kadının ev işlerine karşı sorumsuz ve kayıtsız olduğu, tartışmalar sırasında bir kısım eşyaları kırdığı, davacı-karşı davalı kocanın da eşine fiziksel şiddet uyguladığı ve yakınlarını arayarak "orospu bacınızı alın götürün" dediği toplanan delillerle gerçekleşmiştir. Açıklanan sebeplerle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacı-karşı davalı koca, davalı-karşı davacı kadına nazaran daha fazla kusurludur. Bu sonuca bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddedilmesi doğru görülmemiştir.

Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı kadın vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana iadesine, aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 04.07.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

kaynak; kazancı.com

Eşin Sürekli Yalan Söylemesi Boşanma Sebebidir

Eşin sürekli yalan söylemesi boşanma sebeplerinden birisidir. Eşler evlilik birliği içerisinde birbirlerine saygı ve sevgi çerçevesinde davranmak, sadakat yükümlülüğünü yerine getirmek zorundadır. Eşin sürekli yalan söylemesi, diğer eş için evlilik birliğini çekilmez hale getirmiş ise bu eş yalan söyleyen tarafa karşı boşanma davası açabilir. Boşanmada maddi tazminat ve boşanma davasında manevi tazminat talebi de bulunabilir. Eşin sürekli yalan söylemesi boşanma sebebi olarak gösterilip boşanma davası açılmış ise bu durumda bunu iddia eden tarafın iddiasını ispatlaması gerekir. Bu iddia ispatlanmış ve eşin sürekli yalan söylemesi evlilik birliğini çekilmez hale getirmiş ise hakim boşanmaya karar verebileceği gibi taraflar istemiş ise yani talep etmişler ise kusurlu taraf aleyhine maddi ve manevi tazminata da hükmedecektir. Boşanma davaları kişinin sonraki hayatına bir başlangıç yaratacağından ötürü iyi bir şekilde takip edilmeli, boşanma davası açmış olan kişinin yeni hayatına adapte olabilmesi için müşterek çocuk ve malvarlığı bakımından korunmaya değer yararlarının savunulması şarttır. Bundan dolayıdır ki bu tür davaların boşanma davası avukatı tarafından takibi tavsiye olunur. 

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi    
2019/4437 E.  
2019/11963 K.

Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından, kusur belirlemesi ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-İlk derece mahkemesince tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduğunun kabulü ile tarafların boşanmalarına davalı kadının maddi ve manevi tazminat (TMK m. 174/1-2) taleplerinin reddine, davalı kadın yararına aylık 300 Türk lirası yoksulluk nafakasına (TMK m. 175) karar verilmiş, davacı erkeğin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, görevli Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi 06.03.2019 tarih 2017/2693 esas - 2019/414 karar sayılı kararı ile “Somut olayda; davalıya 03/05/2016 tarihinde dava dilekçesinin usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesine rağmen davalı yanın davaya süresinden sonra 26/05/2016 tarihinde cevap dilekçesi vermesine göre mahkemece davalı yanca bildirilen ve dinlenen davalı tanıkların beyanlarının hükme esas alınarak davacı erkeğe " alkol aldığı, davalı ve müşterek çocukları tehditle evden attığı" şeklindeki kusurların yüklenmesi doğru olmamıştır. Yapılan bu tespit ve toplanan delillerden; davalı kadının ilk derece mahkemesince kendisine kusur olarak yüklenilen istinaf başvurusunda bulunmadığın dan kendisi açısından kesinleşen "Davacı eşine hakaret etmek, ev işleriyle ilgilenmemek, eşine yalan söylemek" şeklindeki kusurlu davranışları karşısında davacı erkeğin de kendi tanık anlatımlarına nazaran ilk derece mahkemesince doğru şekilde tespit edilen ve gerçekleşen "Eşine hakaret etmek" şeklinde kusurlu davranışının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu hâle göre boşanmaya sebep olan bu olaylarda davalı kadın davacı erkeğe nazaran ağır kusurlu olup mahkemenin tarafları eşit kusurlu bulması hatalıdır.” şeklinde gerekçe ile davacının kusur tespiti ve davalı kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakasına yönelen istinaf talebinin HMK'nın 353/1-b/2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının yoksulluk nafakasına ilişkin kısmı kaldırılarak, davalı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 129/1-d-e maddeleri gereğince, davalı savunmasının dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında ve açık özetleriyle birlikte ve savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini cevap dilekçesinde göstermek zorundadırlar. Somut olayda; dava dilekçesi davalı kadına 03.05.2016 tarihinde tebliğ olunmuş, davalı kadın iki haftalık cevap dilekçesini verme süresi (HMK m. 127) geçtikten sonra 26.05.2016 tarihinde cevap dilekçesi sunarak yoksulluk nafakası talebinde bulunmuştur.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 141. maddesi gereğince; "Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır" hükümlerini düzenlemiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, davalı kadın ilk kez cevap dilekçesini verme süresi geçtikten sonra sunduğu dilekçe ile yoksulluk nafakası talebinde bulunmuş olup, usulüne uygun şekilde yapılmış bir ıslah işlemi bulunmadığı ve karşı tarafın açık muvafakatinin da olmadığı gözetildiğinde süresinde ileri sürülmeyen bu talep, yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm oluşturacak şekilde reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bölge adliye mahkemesi kararının bozulması gerekir ise de; bu yanlışlık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanmasına (HMK m. 370/2) karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple temyiz edilen bölge adliye mahkemesi kararının hüküm fikrasının C-2 bendinin hükümden tamamen çıkarılması ile yerine “Davalı kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına” cümlesinin yazılmasına, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi 06.03.2019 tarih, 2017/2693 esas-2019/414 karar sayılı kararının yoksulluk nafakasına ilişkin kararının bu şekilde DÜZELTİLEREK, davalının kusur belirlemesine ilişkin temyiz itirazlarının ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.04.12.2019 (Çrş.)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi     
2016/1620 E. 
2016/9490 K.

Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından, tamamına yönelik olarak; davacı kadın tarafından ise kusur belirlemesi, tazminatlar ve kişisel ilişki yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Mahkemece, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkek ağır kusurlu bulunmuş ve buna bağlı olarak davacı kadının Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi kapsamındaki maddi ve manevi tazminat talepleri kabul edilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacı kadının eşine sürekli yalan söylemek suretiyle onun güvenini sarstığı, borçlandığı, eşine hakaret ettiği, davalı erkeğin ise eşine fiziksel şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. O halde, gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden, erkeğin ağır kusurlu kabulü ve bu yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak kadın yararına Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi gereğince, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru bulunmamıştır.
3-Taraflardan her biri diğer tarafın 18.01.2012 doğumlu müşterek çocuk...'e kötü davrandığını iddia etmektedir. Velayet, kamu düzenine ilişkindir. Velayetin düzenlenmesinde asıl olan çocuğun menfaatidir. Mahkemece yapılacak iş, 4787 sayılı Kanunun 5. maddesinde belirtilen uzman bilirkişilerden görüş alınarak delilleri birlikte değerlendirmek ve hasıl olacak sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir. Bu yön gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) ve (3.) bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, kadının kişisel ilişkiye ilişkin temyiz itirazlarının bozma kapsamına göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 09.05.2016 (Pzt.)

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi  
2013/9415 E.  
2013/26819 K.

Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ :Boşanma
Taraflar arasındaki boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı (kadın) tarafından temyiz edilmekle, evrak okundu. Gereği görüşülüp düşünüldü:

İlk hüküm, davalının temyizi üzerine bozulmuş, mahkemece bozmaya uyulmuştur. Bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan davalı yararına usulü kazanılmış hak oluşmuştur. Artık mahkeme bozmanın içeriği ile bağlı ve buna uygun araştırma yapıp, hüküm tesis etmek mecburiyetindedir. Bozmanın dışına çıkılarak davalı kadının da “sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı” kabul edilip, bunun kadının kusuruna esas alınması ve ilave kusur olarak kadına yüklenmesi, bu sebeple kadının boşanmaya sebep olan olaylarda kocaya göre “daha ağır” kusurlu görülmesi doğru değildir. Davalının, çocuk sahibi olamamalarının davacıdan kaynaklandığını söyleyerek, kocası hakkında etrafta söylenti çıkardığı ve kocasına yalan söylemek suretiyle güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davacının ise boşanma yönünde oluşan hüküm henüz kesinleşmeden bir başka kadınla ilişki kurmak suretiyle bu kadından çocuk sahibi olduğu, yapılan soruşturma ve toplanan delillerle gerçekleşmiştir. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Bu sonuca, tarafların her ikisinin de aynı oranda kusurlu tutum ve davranışlarıyla ulaşılmış olup, birini diğerinden baskın kusurlu kabul etmek olanağı yoktur. Bu bakımdan mahkemece verilen boşanma hükmü sonucu itibarıyla doğrudur. Bu sebeple hükmün, kusura ilişkin gerekçesinin açıklanan şekilde değiştirilerek onanması gerekmiş (HUMK. m. 438/son), davalının bu yöne ve diğer yönlere ilişkin temyiz itirazları açıklanan sebeple yerinde görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple davalının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile boşanma hükmünün gerekçesinin yukarıda gösterilen şekilde değiştirilmesi suretiyle ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 119.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 18.11.2013 (Pzt.)

Onur Kırıcı Davranışlarda Bulunmak Boşanma Sebebidir

Onur kırıcı davranış Türk Medeni Kanununun düzenlendiği mutlak boşanma sebeplerinden biri olup özel bir boşanma sebebidir. Onur kırıcı davranış davacı tarafından davalı vasıtasıyla gerçekleştirildiği kanıtlanmış olan mektup, duvara yazma, gazete ilanı, pankart asma gibi araçlarla ya da cep telefonu gibi araçlar vasıtasıyla onur kırıcı davranışlarda bulunulabilir. Bu yüzden onur kırıcı davranış yazılı ya da sözlü olarak gerçekleştirilebilir. 
Onur kırıcı davranış sebebiyle boşanmada sadece ağır derecedeki onur kırıcı davranışlar boşanma sebebi sayılmaktadır. Yargıtay da her hakaret eyleminin onur kırıcı davranış sayılmayacağını ağır derecedeki davranışların onur kırıcı davranış sayılacağını belirtmektedir. Onur kırıcı davranışta tek bir fiil ile eş ağır derecede hakaret etmiş ya da eylemi sözlü ya da yazılı olarak ağır derecede onur kırıcı davranış teşkil edecek derecede ise bu durumda boşanmaya karar verilebilecektir. Eylemin süreklilik unsuru aranmaz ve bu yüzden tek bir fiil de onur kırıcı davranışın oluşması için yeterlidir. Eylemin süreklilik kazanması davranışı ağırlaştıran unsurlardandır. Burada eylemin onur kırıcı davranış olduğunu yani tek bir eylemin onur kırıcı davranış teşkil edip etmediğine karar verecek olan davayı gören hakimdir. Onur kırıcı davranışın gerçekleşmesi için bazı unsurların gerçekleşmiş olması şarttır. Onur kırıcı davranış tek bir fiille daha doğru ifadeyle ağır derecedeki fiille işlenebilmesinin ötesinde bu davranışın davacının kendi şahsına yöneltilmiş olması şarttır. Davacının şahsı haricinde başka bir kişiye yöneltilmiş olması durumunda onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma gerçekleşmeyecektir. Ayrıca davacının şahsına yönelmesinden başka onur kırıcı davranışın kasten yapılması da şarttır. Önemli unsur davranışın onur kırıcı davranış olup olmadığına karar verecek olan hakimdir. 
Onur kırıcı davranış nedeniyle açılan davada onur kırıcı davranışta bulunan davalının kusurlu olması şarttır. Ancak önemle belirtmekte fayda vardır ki onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma davası bir mutlak boşanma sebebi olduğundan ötürü evlilik birliğinin çekilmez hale gelip gelmediği ile evlilik birliğinin temelden sarsılıp sarsılmadığı hususu araştırılmayacak davalının onur kırıcı davranışta bulunduğu ispatlandığı takdirde boşanmaya karar verilecektir. Ayrıca davada kusur kıyaslaması da yapılmayacaktır. Davacı eş ne kadar kusurlu olursa olsun davalının onur kırıcı davranışı gerçekleştirdiği ispat edildiği durumda boşanmaya karar verilecektir. Bu durumda kusur kıyaslaması yapılamayacağından yani davacının da kusurunun araştırılması yöntemine gidilemeyeceğinden davalının onur kırıcı davranışta bulunduğu ispat edildiği durumda boşanmaya karar verileceği gibi boşanmada davalının tam kusurlu olduğu kabul edilecektir. 

Pek Kötü Davranışlarda Bulunmak Boşanma Sebebidir

Pek kötü davranış sebebiyle boşanma Türk Medeni Kanununun 162. maddesinde düzenlenmiştir. Pek kötü davranış nedeniyle boşanma davası mutlak boşanma davası çeşitlerinden olup özel bir boşanma sebebidir. Pek kötü davranış eş üzerinde maddi olarak somut olarak kötü davranma davranışı olup eşin vücut bütünlüğüne saldırma, eşin sağlığına saldırma şeklinde ortaya çıkabilir.  Eşin vücut bütünlüğüne saldırma içinde eşe ağır eziyet etmek, eşi anormal cinsel ilişkiye zorlamak, eşi canavarca hisle dövmek ya da acımasızca dövmek, eşe işkence etmek, eşe aşırı derecede cinsel ilişkide bulunmak davranışları eşin vücut bütünlüğüne saldırı olarak nitelendirilebilir. Eşin sağlığına yönelik saldırılar da pek kötü davranış olarak nitelendirilebilir. Eşi aç bırakmak, eşi odaya hapsetmek, eşin sağlığını olumsuz etkileyecek şekilde ağır davranışlarda bulunmak fiilleri eşin sağlığına saldırı fiilleridir.  Pek kötü davranış sebebiyle boşanma davası bir mutlak boşanma çeşididir. Şimdi mutlak boşanma sebebi ile ne denilmek istendiğini açıklayalım. Türk medeni kanunumuzun 166. maddesi evlilik birliğinin sarsılması ya da halk dilindeki ifade ile şiddetli geçimsizlik sebebine dayalı boşanma davasıdır. Bu dava nisbi boşanma davasıdır. Yani mutlak boşanma içerisinde yer almaz. Evlilik birliğinin sarsılması davasında evlilik birliğinin eşler için çekilmez hale geldiği ile evlilik birliğinin temelden sarsıldığının ispat edilmesi boşanma kararı verilebilmesi için zaruridir. Yani nisbi boşanma davalarında bu hususların gerçekleştiğinin ispatlanması şarttır. Ancak mutlak boşama davalarında evlilik birliğinin temelden sarsılıp sarsılmadığı ile evlilik müessesesinin eşler için çekilmez hale geldiğinin kanıtlanması şart değildir. Bu durumda pek kötü davranış nedeniyle boşanma davası mutlak boşanma davalarından olduğundan dava sırasında sadece pek kötü davranışın gerçekleştiğinin ispatlanması boşanma kararı verilebilmesi için yeterlidir. Onun haricinde artık evlilik birliğinin temelden sarsıldığı ile çekilmez hale geldiğinin ispatı gerekmez. Bundan dolayıdır ki pek kötü davranış nedeniyle boşanma davasında hakim evlilik birliğinin temelden sarsılıp sarsılmadığı ile çekilmez hale gelip gelmediği yönünde bir sonuca varmayacak pek kötü davranışın oluştuğunun ispatlanmasından sonra boşanma kararı verebilecektir.

Eşin Ailesine Hakaret Boşanma Sebebidir

Eşin Ailesine Hakaret- Türk Medeni Kanununa göre kadın ve erkek arasında kurulan evlilik birliği içinde eşlerin birbirlerine karşı bazı hakları ve yerine getirmekle yükümlü oldukları sorumlulukları vardır. Eşler aile birliğinin huzurunu korumak ve evlilik birliğini temelden sarsan hareketlerden kaçınmak zorundadırlar. Kanun, eşlerin birbirlerine karşı hakaret etmesini evlilik kurumunu sarsan bir eylem olarak nitelendirmiş ve kusur kabul etmiştir. 

Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu boşanma sebeplerini iki başlık altında düzenlemektedir. Bunlar genel boşanma sebepleri ve özel boşanma sebepleridir. Kanun, eşe hakaret etmeyi TMK m.162'de düzenlenen ve özel sebeplerden olan hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış içinde kabul ederek, onur kırıcı davranış olarak nitelendirmiştir. 

Eşe hakaretin yanı sıra eşin ailesine hakaret edilmesi de evlilik birliği içinde kusurlu bir davranış olarak kabul edilmiş ve boşanma sebebi sayılmıştır. Eşin ailesine karşı edilen hakaret kanunda genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına (çekişmeli boşanma davası)neden olan davranışlar arasında kabul edilmiştir.

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, evliliğin devamının her iki taraf için de çekilmez hale gelmesi demektir. Kanun evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan hareketleri tahdidi olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenlerin neler olabileceği Yargıtay kararlarıyla şekillenmiştir. Eşin ailesine karşı edilen hakaret de Yargıtay kararlarıyla evlilik birliğini temelinden sarsan hareketlerden biri olarak kabul edilmektedir.  

Eşin Ailesine Hakaret Aynı Zamanda Suçtur

Eşin ailesine hakaret suçtur ve hakarete uğrayan aile fertleri hakaret eden eş hakkında suç duyurusunda bulunabilir. Nitekim hakaret suçu şikayete tabi bir suçtur ve sorutşurulması ve kovuşturulması için hakarete uğrayan kişinin hakaret eyleminden itibaren 6 ay içinde savcılığa şikayette bulunması şarttır. Savcılık şikayet olmadan soruşturmaya başlayamayacağı gibi şikayetin geri alınması ile dava dava şartı olmadığından mütevellit düşecektir. Bu bakımdan ailesi hakaret uğrayan eşin savcılığa şikayet hakkı bulunmasa da hakarete uğrayan aile fertlerinin şikayet hakkı bulunmaktadır. Şikayet hakkı hakarete uğrayan kişinin kendisi tarafından kullanılacak olduğundan hakarete uğramayan kişi şikayette bulunamayacaktır.

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi   
2016/24445 E.
2018/11289 K.

Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı erkek tarafından her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Mahkemece, davalı-davacı erkeğin boşanma davasının reddine, davacı-davalı kadının boşanma davasının kabulüne karar verilmiştir. 

Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, kadının da eşinin annesine hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-davacı erkek de dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, erkeğin davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilecek 
yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi    
2016/16779 E.
2018/5058 K.

Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, reddedilen tazminatlar ile kadının davasının tamamı yönünden; davalı-karşı davacı kadın tarafından kusur belirlemesi, reddedilen yoksulluk nafakası, tazminatlar ve erkeğin davasının tamamı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı erkeğin tüm, davalı-karşı davacı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilerek her iki boşanma davasının kabulüne karar verilmişse de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden tarafların mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarının yanında ayrıca erkeğin evi sık sık terk ettiği, 20-25 gün eşini ve çocuklarını arayıp sormadığı ve eşinin annesine hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı kadına 
oranla davacı-karşı davalı erkeğin daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü hatalı olup,bozmayı gerektirmiştir.
3-Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya neden olaylarda davacı-karşı davalı erkek ağır kusurlu olup, gerçekleşen kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi koşulları kadın yararına oluşmuştur. Bu duruma göre davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin 
reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 

1.bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın Şükrü'ye yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna 143.50 TL temyiz başvuru harcı peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıran Neziha'ya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi   
2016/13954 E.  
2018/3108 K.

Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından; kusur belirlemesi, nafakalar ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle mahkemece davalı erkeğe kusur olarak yüklenen ve gerçekleşen kusurlu davranışlar yanında, davacı kadının da eşinin annesine hakaret etmek suretiyle kusurlu davranışın gerçekleştiği, boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davalı erkeğin yine de ağır kusurlu olduğunun anlaşılmış bulunmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda 
yazılı harcın temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 143.50 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi  
2015/25752 E. 
2017/3612 K.

Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı kadın tarafından, erkeğin kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, reddedilen maddi-manevi tazminat talepleri, nafakaların miktarı yönünden, davacı-karşı davalı erkek tarafından ise, kusur belirlemesi, reddedilen maddi-manevi tazminat talepleri ve nafaka yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı-karşı davacı kadının, eşine ve eşinin annesine hakaret ettiği, eşinin annesine saldırdığı, köyde eşi ile birlikte yaşamaktan kaçındığı, davacı-karşı davalı erkeğin ise eşine karşı fiziksel şiddet uyguladığı ve eşine hakaret ettiği, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının anlaşılmasına göre, tarafların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve 
kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 136.00'şar TL. temyiz başvuru harçları peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay
2. Hukuk Dairesi  
2011/15792 E. 
2012/12355 K.

Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakaların miktarı, yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden; davalı koca tarafından ise kusur belirlemesi ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kocanın tüm, davacı kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Toplanan deliller ve mahkemenin gerekçeli kararında taraflara izafe edilen eylemler nazara alındığında; boşanmaya neden olan olaylarda eşine fiziksel şiddet uygulayan, ona hakaret eden, ayrı bir müşterek konutun varlığına rağmen eşini kendi ailesi ile birlikte yaşamaya zorlayan, eşinin ailesi ile görüşmesini kısıtlayan, eşinin annesine hakaret eden davalı kocanın daha ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece bu yön nazara alınmadan tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu 
kusur belirlemesine bağlı olarak da davacı kadının maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddi usul ve yasaya aykırı olmuştur.

3-Davacı tarafından açılan dava kabul edildiği halde, tarafların kusur oranları dikkate alınarak davacıya yargılama gideri yükletilmesi ve davalı yararına vekalet ücreti takdiri usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle kusur belirlemesi, tazminatlar, yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden davacı kadın yararına BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davalıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna ve 90.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcını yatıran davacıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

Boşanma Davasında Hakaret Nasıl İspat Edilir?

Boşanma ve Nafaka Hukuku/ Boşanma davası avukatı olarak bu konuda dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan bir tanesi boşanmaya sebep olan olayların ispatından geçmektedir. Nitekim boşanma davaları hukuk davaları içerisinde yer alan bir dava türü olup Hukuk Muhakemeleri Kanununa tabidir ve iddia eden tarafın iddialarını ispatla yükümlü olduğu unutulmamalıdır. Kanuna göre iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkartan taraf iddiasını ispatlamakla mükelleftir. İspat yoksa bu durumda haklılık da ortaya çıkamayacağından ya dava reddolacak ya da boşanma davasında talep edilen manevi tazminata hükmedilmeyecektir. 

Boşanma davalarında en önemli delil türlerinden bir tanesi tanık delilidir. Hukuk muhakemeleri kanununa göre mahkeme ilamları, düzenleme şeklindeki noter senetleri,tarafların beyanına dayanılarak noterlerin tasdik ettikleri senetlerle diğer yetkili memurların görevleri içinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgeler kesin delil niteliği taşırken, tanık ifadeleri takdiri delil olarak sayılmaktadır. Her ne kadar tanık delili takdiri delil olsa da, boşanma davalarında büyük önemi haizdir ve hakaretin gerçekleştiğine ilişkin özellikle de görgü tanıklığı boşanma davasında hakaret iddiasının ispatını sağlayacak niteliktedir. Zira hakaret, eşler arasında gerçekleşen tartışmalarda, tartışma esnasında direkt söylenen ve söylendiği anda oluşan bir eylem olduğundan ispat etmesi güç olduğundan görgü tanıkları bu aşamada çok işe yarayacaktır. 

Bir diğer ispat aracı ise yapılan hakaretin sosyal medya aracılığı ile ya da mesaj yoluyla gerçekleştirilmesi durumudur. Bu dururmlarda kişiler hakaret içerikli mesajları boşanma davasında delil olarak kullanabileceklerdir. 

Diğer aşama ise hakaret nedeniyle açılan ceza davalarıdır. Taraflar hakaret eyleminden sonra birbirlerini şikayet etmişler ve ceza mahkemesinde bunu ispat ettirmişler ise bu durumda ceza davasından çıkacak mahkumiyet kararı da hukuk mahkemsinde hakaretin gerçekleşmiş olduğu hususunda kesin delil niteliğinde olacak ve hukuk hakimini bağlayacaktır. 

Unutulmamalıdır ki boşanma davalarında uzman bir boşanma avukatından hukuki destek alınması tavsiye olarak şarttır. Nitekim hangi tanığın hangi vakıayı ortaya çıkartmak amacıyla kullanılacağı, duruşma esnasında tanıklara nasıl ve ne amaçla sorular sorulacağı olayların aydınlatılması için son derece önemlidir. Bu bakımdan evlilik birliğinin sona ermesinde taraflardan birisinin haksız çıkması ya da diğer bir anlatımla kusurunun daha ağır olması durumunda talep halinde aleyhine maddi ve manevi tazminata hükmedileceğinden parasal hakları bakımından sıkıntıya düşeceği kaçınılmazdır. 

Boşanmada Ağır Kusurlar Nelerdir?

Boşanma avukatı olarak üzerinde durulması gereken diğer bir husus da çok karşılaşılan sorulardan birisi olan ağır kusur kavramıdır. Değinmekte fayda vardır ki tam kusurlu olan eş boşanma davası açamayacağı gibi kusursuz olan eşe de boşanma davası açılamamaktadır. Aslında bu durum Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre ortaya çıkmakta olan bir sonuç olarak görülse de bizce aksinin mümkün olması gerekmektedir. Ancak boşanmada her iki tarafın da kusuru varsa tarafların boşanmalarına karar verilecektir. Burada tartışılması gereken bir husus yoktur. Fakat boşanma davasında taraflar birbirlerinden tazminat da talep etmişler ise bu durumda kusurların karşılaştırılması yapılmalı ve kusuru diğerinden ağır olan taraf aleyhine tazminata hükmedilmelidir. Boşanmada ağır kusurlar eşe karşı duygusal şiddet, sosyal şiddet, ekonomik şiddet, fiziksel şiddet, cinsel şiddet, görgüye dayalı şiddet olarak sayılabilir. Her iki tarafın da birbirine karşı kusuru bulunduğu durumlarda ise hangi tarafın kusurunun ağır olduğuna mahkeme karar verecektir. Peki ağır kusurlar nelerdir? Örneğin eşin her gün eve geç gelip de evin ihtiyaçlarının karşılanması için eşine para vermemesi ile eşin bu hareketlere tepki olarak evi bazen terk etmesi durumunda ağır kusurlu olan taraf ilk bahsetmiş olduğumuz taraf olacaktır.

Başka bir örnek olarak eşin sürekli hakaret etmesi ve şiddet uygulamasına karşın tepki olarak edilen hakaretlerde fiziksel şiddet uygulayan ve hakaret eden tarafın kusuru daha ağır kusur olarak nitelendirilecektir. Yine eşin ailesine hakaret, eşin ailesine kötü davranmak, eş hakkında başkalarıyla dedikodu yapmak, eşin maaşıyla alay etmek, eşe ekonomik şiddet uygulayarak evin bakım ve giderlerine ortak olmamak somut olayların değerlendirilmesi bakımından ağır kusur olarak sayılabilmektedir. Ancak ağır kusurun ortaya çıkartılması için karşı tarafın kusurlarının da belirlenmesi ve buna göre kusurların yarıştırılması ile sonuca gidilmesi uygun olacaktır. Zira hiçbir kusur araştırması yapmadan ya da kusurları karşılaştırmadan, onları yarıştırmadan tazminat talepleri hakkında karar verilmesi hakkaniyete aykırı olacaktır.

Hakaret Küfür Boşanma Sebebidir

Hakaret, küfür boşanma sebepleri içerisinde yer alır ve kişi hem özel boşanma sebeplerinden biriyle ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabileceği gibi genel boşanma davası olan şiddetli geçimsizlik, evlilik birliğinin temelden sarsılması, nedeniyle de dava açabilmektedir. Hakaret, küfür her türlü ispat aracı ile ispatlanabilir. Önceden tuzak kurma şeklinde tertiplenmemiş ses ya da görüntü kayıtları da dava da delil olarak kullanılabilir. 

Boşanma Davasında Kusur Nasıl Belirlenir?

Boşanma davasında kusur hukuka uygun her türlü delille ispat edilebilmektedir. Boşanma davalarında özellikle yazılı ya da sesli görsel herhangi bir somut delil yok ise tarafların evlilik birlikteliklerine şahit olmuş, onlarla çok vakit geçirip de sıkıntılara şahit olan kişiler tanık olarak dinlenebilecektir. Unutulmamamlıdır ki ağır kusuru olan taraf da boşanma davası açabilir. Ancak bu durumda hafif kusuru olan eş de karşı boşanma davası açarak kendi davasının kabul olmasını ve maddi manevi tazminat taleplerinde bulunabilir. Tabi ki bu durumda kusuru ağır olan eş, kusuru hafif olan eşin zararlarını karşılamak zorunda kalabilir.

Boşanma Davasında Üçüncü Kişinin GSM Kayıtları İstenebilir mi?

Boşanma davasında taraflar mahkemeden karşı tarafın telefon kayıtlarına ilişkin verilerin dosyaya getirilmesini talep etme hakkına sahiptirler. Talep halinde aile mahkemesi hakimleri tarafından numaraların kayıtlı bulunduğu operatörlere yazı yazılarak görüşme trafiğini, görüşülen numaraları, mesajlaşılan numaraları ve mesajlaşma görüşme sıklığını gösteren veriler talep edilebilecektir. Ancak unutulmamalıdır ki bu konuşmaların içeriğine, mesajların içeriğine ulaşılması mümkün değildir.  Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012/430 E., 2012/18514 K. sayılı kararında "Davacı tarafın delil olarak bildirdiği ve getirtilen telefon görüşme kaydına göre; davalı kadının , davanın açılmasından önceki altı aylık dönem içinde bir başka erkekle değişik tarihlerde çok sayıda, beşer dakika ve üzeri sürelerle telefon konuşmaları gerçekleştirdiği görülmektedir. Davalı kadın bu görüşmeleri doğrulayarak görüşmenin “A. adlı kişinin kendisini telefonla rahatsız etmesinin sonucu olduğunu savunmuştur. Yukarıda açıklanan sayı ve süreyle yapılan telefon görüşmesinin kendisini rahatsız eden bir kimseyle yapıldığının savunulması, olağan yaşam tecrübesine göre normal kabul edilemez. Eşinin bir başka erkekle bu kadar sık ve uzun süreli görüşmesini öğrenen kocanın, eşi hakkındaki güvenin sarsılması beklenen bir davranıştır. O halde; mahkemece davalı kadının güven sarsıcı davranış içine girdiği sabit kabul edilmelidir. Buna karşılık, toplanan delillerden, davalı kocanın da; eşi ve çocuklarını eşinin baba evine bırakmak, daha sonra da ortak konutu boşaltmak ve kiraya vermek suretiyle birlik görevlerini ihmal ettiği de sabit olmuştur. Evlilik birliği tarafların açıklanan kusurlu davranışlarıyla temelinden sarsılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davanın kabulüyle boşanmaya karar verilecek yerde; mahkemece yetersiz gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA" şeklinde hüküm tesis edilerek telefon kayıtlarına ulaşılabileceğini ve delil olarak sunulabileceğini göstermiştir.

Tarafların elinde mesaj içeriklerine ilişkin kayıtlar varsa ve mesajlara ilişkin kayıtlar içinde tarafların birbirine ve/veya üçüncü kişilerle olan ilişkilerine ilişkin aykırı davranışlar, sözler ya da anlatımlar söz konusu ise evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında mesajlar görsel şiddet teşkil ettiğinden açılacak davalarda boşanma konusu davranış olarak delil teşkil edecektir.

Boşanma Davasında Dava Dilekçesi Nasıl Hazırlanır?

Boşanma davasında davanın temelini dava dilekçesi oluşturmaktadır. Yukarıda yer verdiğimiz örnek üzerinden gidelim ve aldatıldığınızı düşünüp zina sebebiyle boşanma davası açılacağını varsayalım. Sürelerin de geçmediğini, boşanma avukatınıza da durumu bu şekilde izah ettiğinizi düşünelim. Yeri gelmişken belirtelim ki zina davasında süreler geçmiş ise yani zamanaşımı süresi dolmuş ise boşanmak istediğiniz ve sizi aldatan eşinizle aynı evde yaşamak zorunda mı kalacaksınız? Tabi ki de affetmediğiniz sürece zamanaşımı süresi geçmiş olsa dahi bu sefer evlilik birliğinin sarsılmasından dolayı dava açabilirsiniz. Konumuza tekrar gelecek olursak, zina sebebiyle boşanma davasını açacağınızı avukatınıza söylediniz diyelim. Açıklamalar kısmını avukatınız sizin yönlendirdiğiniz şekilde hukuki olarak gerekçelendirecektir. Ancak dilekçede bulunması gerekenler kanunda düzenlenmiştir. Buna göre bir boşanma davası dilekçesinde aşağıdakilerin bulunması şarttır;

a) Mahkemenin adı.Ki bu mahkeme aile mahkemesi olacak aile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise aile mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemesi olacaktır.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.
e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
g) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.
h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası

bulunmalıdır. Yukarıda yer alan maddelerden (a), (d), (e), (f) ve (g) dışında kalan maddelerde dava dilekçesinde bir eksiklik varsa hakim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verecektir. Eğer eksiklik tamamlanmazsa boşanma davası açılmamış sayılacaktır.

Boşanma Davasında Dilekçe Tebliği

Boşanma davasında dava dilekçesi hazırlandıktan sonra yargılama harç ve giderleri mahkeme veznesine yatırılır. Her yıl bakanlık tarafından gider avansı tarifesi yayımlanır ve buna göre mahkemeye gider avansı yatırılır. Eğer mahkemeye yatırılan avans yeterli değilse bu sefer mahkeme eksikliğin giderilmesi için boşanma davası açan tarafa iki haftalık kesin süre verecektir. Dava açıldığında dava dilekçesi mahkemeye verilir. Aile mahkemesi dava dilekçesini dava dilekçesinde belirtilmiş olan diğer eşe tebliğ eder. Ayrıca bu tebliğin içinde davalı eşin iki hafta içinde bu boşanma davasına cevap verebileceği de yazmalıdır.

Boşanma Davası Açan Taraf Davasını Geri Alabilir mi?

Boşanma davası açan taraf boşanma hükmü kesinleşinceye kadar sadece ve sadece davalı eşin açık rızasının varlığı halinde davayı geri alabilir. Eğer davacı eş davasını geri aldığını belirtir ve davalı eş davanın geri alınmasına rıza gösterirse bu durumda aile mahkemesi davanın açılmamış sayılmasına karar verecektir. 

Boşanma Davasında Feragat Mümkün mü?

Boşanma davası açtıktan sonra davadan feragat etmek mümkündür. Ancak bunun bazı sonuçları olacaktır. Bu sonuçlar için aşağıdaki videomuzu izlemenizi tavsiye ederiz.

Boşanma Davasında Cevap Dilekçesi

Boşanma davasının açılması ve aile mahkemesi tarafından boşanma dava dilekçesinin davalı eşe tebliğ edilmesinden itibaren davalı eşin boşanma davasına cevap verme hakkı bulunacaktır. Buna göre boşanma davasına cevap dilekçesinde bulunması gerekenlerin varlığı şarttır. Boşanma davasında cevap dilekçesi davanın açıldığı aile mahkemesine verilecektir. Boşanmaya cevap dilekçesi mahkeme tevzi bürosu tarafından havale edildiği tarihte verilmiş sayılır. Boşanmaya cevap dilekçesinin bir örneği aile mahkemesi tarafından davayı açan eşe ya da avukatı varsa avukatına tebliğ edilecektir.

Boşanma davasında boşanmaya cevap dilekçesi verme süresi, dava dilekçesinin davalı eşe ya da avukatına tebliğinden itibaren 2 hafta olacaktır. 

Peki süresinde davalı eş boşanmaya cevap dilekçesi vermezse ne olur? Bu durumda davacı eşin boşanma davası dilekçesinde belirtmiş olduğu tüm hususlar davalı eş tarafından kanunen reddedilmiş sayılır. 

Boşanma davasında cevap dilekçesinde bulunması gerekenler;

a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri; davalı yurt dışında ise açılan dava ile
ilgili işlemlere esas olmak üzere yurt içinde göstereceği bir adres.
c) Davalının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa, tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
d) Davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık
özetleri.
e) Savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
f) Dayanılan hukuki sebepler.
g) Açık bir şekilde talep sonucu.
ğ) Davalının veya varsa kanuni temsilcisinin yahut vekilinin imzası bulunmalıdır.

Boşanmaya cevap dilekçesinde yukarıda belirtmiş olduğumuz maddelerden (a), (b), (c), (ç) ve (ğ) maddelerinin boşanmaya cevap dilekçesinde bulunmaması durumunda hakim davalı eşe 1 haftalık süre verir. Eksiklik bu sürede giderilmez ise boşanmaya cevap dilekçesi verilmemiş sayılır.

Bilinmesi gereken bir durum ise boşanmaya cevap dilekçesinin verilmesinden sonra cevap süresi dolmasa dahi ilk itirazlar artık aile mahkemesine sunulamayacaktır. İlk itiraza örnek verecek olursak yetki itirazıdır. 

Boşanma Davasında Cevaba Cevap ve İkinci Cevap Dilekçesi

Boşanma davasında cevaba cevap dilekçesi davalı eşin cevap dilekçesinin aile mahkemesi tarafından davacı eşe tebliğ edilmesi ile verilir. Davacı eş boşanmaya cevap dilekçesinin kendisine tebliğ edilmesinden itibaren 2 hafta içinde boşanmaya yönelik cevaba cevap dilekçesi verebilir. Davalı eş de bu cevaba cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren 2 hafta içinde boşanma davasına ilişkin ikinci cevap dilekçesini mahkemeye sunabilir. İkinci cevap dilekçesine düplik dilekçesi de denilir.

Boşanma Davasında Ön İnceleme

Boşanma davasında davacı eş ile davalı eşin sürelerinde dilekçelerini aile mahkemesine sunmalarından sonra yani dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra aile mahkemesi ön inceleme yapar. Aile mahkemesi ön incelemede; boşanma davasının dava şartları gerçekleşmiş mi bakar, ilk itiraz yapmışsa davalı eş bunu inceler, boşanma davasının konusunu belirler mesela evlilik birliğinin sarsılmasından dolayı mı açılmış ya da zina sebebiyle mi açılmış ona bakar ve tespit eder. Hem davacı eşe hem de davalı eşe boşanma davasına ilişkin belirttikleri delilleri sunmaları ve delillerin toplanması için gerekli girişimleri yapar. Tarafları anlaşabilecekleri bir husus varsa sulhe ya da arabuluculuğa davet eder ve bunları tutanağa yazar. Aile mahkemesi ön inceleme aşamasını tamamlamadan ve belirtmiş olduğumuz kararları almadan tahkikat aşamasına geçemez. Tahkikat duruşması için de duruşma günü tertipleyemez.

Aile mahkemesi davalı eşin ve davalı eşin dilekçelerinin aile mahkemesine sunulmasından sonra ön inceleme duruşması duruşma günü tertipler ve davacı eş ile davalı eşe tebliğ eder. Aile mahkemesinin çıkartacağı tebligatta bulunması gerekenler;

a) Duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar.
b) davacı eş ve davalı eşin sulh için gerekli hazırlığı yapmaları.
c) Duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği.
ç) Davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde davacı eş ve davalı eşin dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların
verilen süre içinde yerine getirilmemesi halinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına
karar verileceği 

hususları belirtilir.

Aile mahkemesi hakimi, aile mahkemesindek ön inceleme duruşmasında, davacı eş ve davalı eşi dinler sonrasında ilk itirazlar ile davacı eş ve davalı eşin iddialarını ve savunmalarını anlaştıkları ya da anlaşamadıkları durumları tek tek tespit eder. Bundan sonra aile mahkemesi hakimi tarafları sulh olmaya ve arabuluculuğa davet eder ve bu konuda davacı eş ve davalı eşin anlaşamayacakları sonucuna varırsa anlaşılamayan hususların nelerden oluştuğunu tespit ederek tutanağa geçirir. Ön inceleme duruşması davanın yol haritasını oluşturur. Bundan dolayı ön inceleme duruşması tutanağı davacı eş ya da davalı eş tarafından imza altına alınır. Davacı eş ve davalı eşin avukatları varsa onların da imzası alınır.

Aile mahkemesi tarafından, davacı eş ve davalı eşe tebliğ edilen ve iki haftalık kesin süre içinde dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi halinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacakları ihtarına karşın dilekçelerde gösterilen belgeleri sunmayan yahut belgelerin getirilmesi amacıyla ilgili açıklamaları yapmayan eşin bu delillere dayanmaktan vazgeçtiğine karar verilir.

Boşanma Davasında İddia ve Savunmalar Değiştirilebilir mi?

Boşanma davasında davacı eş ve davalı eş boşanmaya cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde iddia ve savunmalarını serbest bir şekilde değiştirebilir ve genişletebilirler. Ancak davacı eş ve davalı eş dilekçelerini karşılıklı olarak verdikten sonra iddialarını artık değiştiremezler ve genişletemezler. 

Boşanma Davasında Taraflar Dinlenir mi?

Aile mahkemesi tahkikat aşamasında davacı eş ile davalı eşi usulüne uygun bir şekilde duruşmaya davet edip davada belirtilen hususlar hakkında dinleyebilir. Unutmayın ki davacı eş ve davalı eş hukuk muhakemeleri kanununda gösterilen süreler sonrasında delil gösteremezler. Ayrıca aile mahkemesi davacı eş ve davalı eş tarafından mahkemeye sunulan delilleri inceledikten sonra esas hakkında karar verilebilecek duruma geldiğine kanaat getirir ise tahkikat aşamasının bittiğini davacı eşe ve davalı eşe bildirir.

Boşanma Davasında Duruşma Nasıl Yapılır?

Boşanma davasında aile mahkemesi ön inceleme duruşmasının tamamlanmasından sonra tahkikat ve sözlü yargılama için davacı eşi ve davalı eşi duruşmaya devet eder. Ön inceleme duruşmasından sonra davacı eş ve davalı eşe gönderilecek olan davetiyede davacı eşin ve davalı eşin belirlenen gün ve saatte aile mahkemesinde hazır olmaları, gelmedikleri durumda duruşmaya kendileri bulunmadan devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri, tahkikatın bitmesi ile birlikte sözlü yargılamaya geçileceği, sözlü yargılama yapılabilmesi için davacı eşe ve davalı eşe ayrıca davetiye gönderilmeyeceği bulunmamalarına rağmen bu şekilde hüküm verileceği belirtilir.

Boşanma Davasında Tanıklara Soru Sormak Mümkün mü?

Boşanma davasında davacı eş veya davalı eş aile mahkemesi hakiminin aracılığıyla tanıklara soru sorabilir. Sorulan soruya davacı eş ya da davalı eş itiraz etmiş ise sorunun ilgililere yöneltilip yöneltilmeyeceğine hakim takdir eder. Davacı eşin ya da davalı eşin avukatları ise tanıklara doğrudan soru sorabilir.

Boşanma Davasında Tahkikatın Sona Ermesi

Boşanma davasında aile mahkemesi hakimi davacı eş ile davalı eşin belirttikleri hususları ve toplanan delilleri inceledikten sonra davacı eşe ve davalı eşe tahkikatın tümü bakımından savunma yapmaları için söz verir. Bu savunmalardan sonra tahkikatın bittiğini davacı eş ve davalı eşin yüzüne karşı ifade eder. Aile mahkemesi hakimi davacı eş ve davalı eşe tahkikat aşamasının sona erdiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada yani devam eden duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçildiğini belirtir. Burada davacı eşin ya da davalı eşin talebi üzerine sözlü yargılama duruşması başka bir güne ertelenir. Bu durumda, tahkikat duruşmasında bulunsun ya da bulunmasın davacı eşe veya davalı eşe sözlü yargılama duruşmasının ne zaman yapılacağı hakkında davetiye gönderilmez.

Sözlü yargılama duruşmasında aile mahkemesi hakimi davacı eş ve davalı eşe son savunmalarını yaptırır ve esas hakkında yapılan son sözler ve savunmalardan sonra hükmünü kurar.

Boşanma Davası Ne Zaman Kesinleşir?

Boşanma davası ilk derece mahkemesinden karar çıktıktan sonra bu karara karşı hem davacı eş hem de davalı eş itiraz etmez ve kararı istinaf mahkemesine göndermezse gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta sonra kesinleşir. Eğer davacı eş ya da davalı eşten birisi tarafından gerekçeli aile mahkemesi kararı istinaf edilirse istinaf mahkemesinin sonucuna kadar karar kesinleşmeyecektir.

Boşanma Davasında Anlaşma Mümkün mü?

Boşanma davasında davacı eş veya davalı eş boşanma davası devam ederken anlaşmaya varabilir ve anlaşmalı boşanma davasına dönüşmesini hakimden isteyebilirler. Bu durumda tarafların boşanmanın maddi konuları, velayet, nafaka konularında anlaşmış olmaları şarttır. Bir de unutmamak gerekir eşlerin anlaşmalı boşanma davası görebilmeleri 1 yıl evli olmalarına bağlıdır. 

Boşanma Sebepleri Nelerdir?

Türk medeni kanununda düzenlenen ve kanunda direkt olarak sayılmış olan özel boşanma sebepleri bulunmaktadır. Bunlar;

  • Zina,
  • Pek kötü onur kırıcı davranış ve hayata kast
  • Haysiyetsiz hayat sürme, 
  • Suç işleme,
  • Terk.

Bu boşanma sebepleri kanunda sayılmış olmasına karşın sizin boşanma gerekçeleriniz bunlardan farklı ise o zaman avukatınıza danışıp ve kendisini deliller ve tanıklar konusunda yönlendirip evlilik birliğinin sarsılmasından dolayı dava açabilirsiniz.

Peki yukarıda saymış olduğumuz boşanma sebepleri ile evlilik birliğinin sarsılmasına ilişkin boşanma davasının farkı nedir?

Burada kanunda sayılan bu boşanma sebepleri mutlak boşanma sebepleri olup evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle açılanlar ise nisbi boşanma sebepleridir. Yani aile mahkemesi mutlak boşanma sebeplerine göre açılan bir davada dava konusu olan olayın gerçekleştiğine kanaat getirise örneğin eşin zina yaptığına vicdani kanaat ile hüküm verirse bu durumda eşin zina eyleminin diğer eş bakımından evliliği çekilmez hale sokup sokmadığına, evliliği temelden sarsıp sarsmadığını incelemeden boşanma kararı verir. Ama açılan boşanma davası evlilik birliğinin sarsılmasına ilişkin ise aile mahkemesi hakimi boşanma sebebinin gerçekleşmiş olduğunu ortaya koysa bile örneğin davalı eşin davacı eşe ekonomik şiddet uyguladığını tespit etse dahi hemen bu olgunun varlığına göre davayı kabul edemez. Zira bu hususların evliliği çekilmez hale sokup sokmadığını, davacı eş için bu hususun ortak hayatı devam ettirmesine olanak bulunmadığına kanaat getirmesi gerekecektir. Aradaki fark budur.

Bir de özellikle mutlak boşanma sebebi olan bu hususlardan biri olan zina neneniyle boşanma davasında boşanmaya karar verilmesi ile birlikte boşanma davasının sonunda görülecek olan mal paylaşımı davasında zina yapan eşin paylarının kendisine iade edilmemesine karar verilebilir. Bu yönüyle zina sebebiyle boşanma davasında böyle bir hakkın varlığı unutulmamalıdır. 

Yargıtay 2. Hukuk dairesinin verdiği kararlarda zina yaptığı sabit olan eşe tedbir nafakası verilemeyeceği yönünde de kararlar bulunmaktadır. Çünkü kimse yaptığı hukuka ya da ahlaka aykırı eylemlerden ötürü kendi lehine hak çıkartamaz. 

Boşanma Davasında Maddi Tazminat

Boşanma davasında maddi tazminat, boşanma sebebiyle yani boşanmaya yol açan olaylar yüzünden zarara uğramayı gerektirir. Bundan dolayı, mevcut ya da beklenen menfaati boşanma yüzünden zedelenen kusursuz ya da daha az kusurlu eş, boşanma davasında talep etmiş olmak kaydıyla uygun bir miktar maddi tazminat alabilir. Burada boşanma yüzünden maddi tazminata hak kazanılabilmenin şartları;

  • Boşanma davası açılmış olmalı,
  • Boşanma sebebiyle mevcut ya da beklenen menfaatlarin zedelenmiş olmalı,
  • Maddi tazminat talep eden taraf ya kusursuz ya da diğer eşe nazaran daha az kusurlu olmalı,
  • Maddi tazminat talep edilen eşin kusuru bulunmalı,
  • Boşanma davasında sonuç kısmında maddi tazminat talep edilmiş olmalıdır.

Boşanma Davasında Manevi Tazminat

Boşanma davasında manevi tazminat 174. maddede düzenlenmiştir ve boşanmaya yol açan vakıalar sebebiyle eşin kişilik haklarının saldırıya uğraması ve diğer eşin de kusurlu olması gerekir. 

Boşanma Davasında Yargılama Usulü Nasıldır?

Boşanma davasında hem Hukuk muhakemeleri kanununa hem de TMK da yer alan usul kurallarına riayet etmek şarttır. Bunlar;

Aile mahkemesi hakimi, boşanma davasının dayandığı olayların gerçekleştiğine vicdani olarak kanaat etmedikçe, bu olayları kanıtlanmış sayamaz.
Aile mahkemesi hakimi, boşanma davasının dayandığı vakıalar hakkında kendiliğinden ya da tarafların taleb üzerine taraflara yemin öneremez. Yani boşanma davasında yemin deliline dayanlılamaz.
Boşanma davasında dayanılan vakılar hakkında davacı eşin ya da davalı eşin her türlü kabulü Aile mahkemesi hakimini bağlamaz. 
Aile mahkemesi hakimi boşanma davasında elde edilen delilleri serbest bir şekilde vicdanen takdir eder.
Boşanma davasında davacı eşin ve davalı eşin maddi, manevi tazminat; nafaka; velayet konularında anlaşmış olmaları aile mahkemesi hakimi tarafından onaylanmadıkça geçerli kabul edilemez.

Boşanmada Tedbir Nafakası Nedir?

Tedbir nafakası boşanma davasında hakimin alacağı tedbirler olarak nitelendirilip kanunda da bu şekilde düzenleme yeri bulunmuştur. Çünkü boşanma davası açıldığında hakimin kendiliğinden eşlerin bakım ve geçimine ilişkin önlemleri alabileceği düzenleme yeri bulmuştur. Uygulamada, açılan boşanma davalarında bu hususlar tarafların dilekçelerinde yer bulmakta ve taraflar açtıkları boşanma davalarında tedbir nafakası talep etmektedirler. Tedbir nafakası tabi ki de boşanma davasının devamı sırasında ödenen bir nafakadır ve bu şekilde talep eden tarafa hakim tarafından verilerek kararlaştırılır. Tedbir nafakası eşler için ödenebileceği gibi müşterek çocuklar varsa onlar için de karar verilecektir. 

Boşanmada Yoksulluk Nafakası Nedir?

Yoksulluk nafakası boşanma davasında eşler için verilmesi düzenlenmiş bir nafaka türüdür. Kanunda açık bir şekilde düzenlenen yoksulluk nafakasında nafaka borçlusunun yani nafaka ödemesine karar verilen eşin kanun gereği kusurlu olması şart değildir. Anlaşılacağı üzere kusursuz eş de yoksulluk nafakası ödemekle yükümlü olabilir. Bir diğer önemli husus ise yoksulluk nafakası talep eden eşin diğer eşten boşanma davasında daha ağır kusurlu olmamasıdır. Eğer yoksulluk nafakası talep eden eşin kusuru, nafaka talep edilen eşin kusurundan daha ağır ise bu durumda da yoksulluk nafakasına hükmedilemeyecektir. Burada dikkat çekmek istediğimiz bir husus ise kanunda yer alan tüm koşullar sağlanmış ise kişinin boşanma davasında yoksulluk nafakası talebi olmadığından hakimin kendiliğinden yoksulluk nafakasına hükmedemeyeceğidir. Ayrıca talep var ve koşullar da oluşmuş ise dava devam ederken ödenen tedbir nafakasının yerini boşanma davasının kesinleşmesinden sonra yoksulluk nafakası alacaktır. Yani isimleri değişmiş olacak ve tedbir olarak değil de kanundaki yeriyle yoksulluk nafakası olarak devam edecektir. Yine yoksulluk nafakasının amacı boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olunmasıdır. Yoksulluk hususu her boşanma davasının kendi özelliğine göre değişkenlik gösterecek ve mahkeme tarafından yaptırılacak olan ekonomik durum araştırmasına göre belli olacaktır. Kişinin harcamaları, mal varlığı, kazancı, primleri ve sair hususlar ödenecek olan yoksulluk nafakasında bizlere gerekli bilgiyi verebilecektir. 

Boşanmada İştirak Nafakası

İştirak nafakası, boşanma davasında müşterek çocuklar için velayeti kendisinde bulunmayan eş tarafından velayeti almış olan eşe karşı yapılacak ödeme olarak tanımlanabilir. Konumuz eşin aldığı nafaka ile ilgili olduğundan dolayı iştirak nafakası için  çekişmeli boşanma davası başlıklı makelemizi okumanızı tavsiye ederiz.

Kadın Hangi Hallarde Nafaka Alamaz?

Kadın ne zaman nafaka alamaz sorusu ve bu soru mantığında dava açacakların merak ettiği hususlar oldukça fazla. Kadının nafaka alamayacağı durumlar hem dava açacak kadınların hem de nafaka ödeyen erkeklerin merak ettiği bir durum. Öncelikle şundan bahsetmek isteriz ki davaların başından sonuna kadar nitelikli bir şekilde takip edilmesi şarttır. Bu davalar ister boşanma davaları olsun ister nafaka davaları olsun usule ve esasa dikkat etmek şarttır. Kadına verilen nafaka ne zaman kesilir bu yüzden oldukça önemlidir.

Öncelikli olarak nafaka türlerinin tespit edilmesi gerekir. Kanunumuzda nafaka türleri;

  • Yoksulluk nafakası,
  • Tedbir nafakası,
  • İştirak nafakası,
  • Yardım nafakası

olmak üzere nafaka türleri düzenlenmiştir. 

Kadın Nafaka Öder mi?

Uygulamada kadının nafaka ödemeyeceğine ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte Anayasal eşitlik ilkesine de aykırıdır. Kadının kazancı nafaka ödemesine yeterli ise ve de kanundaki diğer koşullar da gerçekleşmiş ise kadının da nafaka yükümlüsü olabileceği gözden kaçırılmamalıdır. 

Erkek Evlenirse Nafaka Düşer mi?

Erkek evlenirse nafaka düşer mi sorusu nafaka alan kadınlar bakımından önem taşıdığı gibi nafaka yükümlüsü olan ve kendisine yeni bir hayat kurmuş olan erkekler için de oldukça önemlidir. Zira yeniden evlenen erkeğin, kurduğu aile ortamı içinde harcamaları da tabi ki bir o kadar artacaktır. Burada yukarıda da değindiğimiz üzere erkeğin harcamalarının arttığı, ekonomik durumunun değiştiği mahkemeye izah edilmeli ve nafaka miktarının düşürülmesinin gerekçeleri delilleriyle birlikte ortaya konulmalıdır. Örneğin yeniden evlenen erkeğin yeni evlendiği kişi ile müşterek çocuklarının dünyaya gelmesi, işten çıkarılmış olması, enflasyonun çok hızlı arttığı bir ortamda beklenmeyen bir şekilde işsiz kalması ve yeni bulduğu işin ücretinin bir önceki işine nazaran düşük olması gibi. Mahkeme ekonomik durum araştırması yapacak ve maddi durumun değiştiği ortaya konulup bu husus gerçekten nafaka miktarının düşmesini gerektirecek nitelikte mi ona bakacaktır.

Kadına Verilen Nafaka Ne Zaman Kesilir?

Kadına verilen nafaka ne zaman kesilir sorusu hakkında yukarıda yer verdiğimiz paragaraflarda giriş yapmıştık. Öncelikli olarak tedbir nafakası ve yoksulluk nafakasını birbirine karıştırmamak gerekir. Tedbir nafakası alıyor olmanız illa yoksulluk nafakası da alacağınız anlamına gelmemektedir. Şimdi kanına verilen nafaka ne zaman kesilir bu hususu tablo yaparak inceleyelim;

Kadına Verilen Nafakanın Kesileceği Haller Nelerdir?

 

Kadına Verilen Nafakanın Kaldırılacağı Durumlar
1. Nafaka alabilmek için boşanma davasında talep olmalıdır. Talep yoksa hakim kendiliğinden nafakaya hükmedemez.
2. Usule uygun bir boşanma davası açılması şarttır. Boşanma davanız hukuka aykırı ise nafakaya hükmedilemez.
3. Kadının kusuru erkeğin kusurundan ağır ise kadın nafaka alamayacaktır.
4. Kadın ölmüş ise nafaka kendiliğinden son bulur.
5. Erkek ölmüş ise nafaka kendiliğinden son bulur.
6. Nafaka miras olarak başkasına devredilemeyeceğinden kadının ölmesi ile nafaka da son bulacaktır.
7. Kadının yoksulluğu ortadan kalkmış ise nafaka ortadan kalkar.
8. Kadın sigortalı olarak bir işe girmiş ise ve yoksulluğu ortadan kalkmış ise nafaka son bulacaktır.
9. Kadın yeniden evlenirse nafaka kendiliğinden son bulur.
10. Kadın evlenmeden bir başkasıyla evli gibi yaşıyorsa bu durumun tespiti ile yoksulluk nafakası ortadan kalkacaktır.
11. Kadının haysiyetsiz hayat sürmesi de tespit edildiğinde yine yoksulluk nafakası ortadan kalkacaktır. Örneğin kadının hayat kadını olarak yaşamını sürdümesi gibi.
12. Erkeğin maddi durumunun değişmesi ve nafaka ödeyemeyecek derecede güçsüz olması durumunda da nafaka kaldırılabileceği gibi azaltılmasına da karar verilebilir.

Boşanma Avukatı Ankara

Boşanma avukatı ankara hukuki değerlendirme; Boşanma davalarında nafaka eşlerin geçimleri için son derece önemlidir. Zira çalışmayan ve evin genel işleri, evi çekip çevirme gibi hususlarla ilgilenen ev hanımlarının boşanma davalarında mağdur olabilmesi nafaka alacaklarının talep edilmemesi ya da istenilen düzeyde olmaması nedeniyle kaçınılmazdır. Bu kaçınılmazlığı gidermek ve bertaraf edip gidermek maksadıyla alanında uzman bir profesyonelden destek alınması oldukça önemlidir. 

Boşanma avukatı şiddetli geçimsizliğe ilişkin hususları önceden saptayarak müvekkilinin hak kaybına uğramayacak şekilde taleplerini iletmeli, boşanma davası dilekçesindeki talep ve sonuçlarını dilekçeler teatisinin bitmesinden sonra genişletilemeyeceğini öngörmelidir. Özellikle müvekkilinin boşanma davasının fer'ileri yönündeki taleplerini dile getirmeli, müşterek çocukların velayeti, nafakalar ile maddi ve manevi tazminat taleplerini belirlemelidir. Boşanma davalarında maddi ve manevi tazminat istenebilmektedir. Boşanma davasında maddi tazminat isteyen eşin tazminat istediği davalı eşten daha az kusuru bulunması ya da kusurunun olmaması şartıyl kendisine talep ettiği şekilde maddi tazminat verilebilecektir. Nitekim kanunda maddi tazminat mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir şeklinde belirtilmiştir. Görüleceği üzere boşanma davasında maddi tazminat istenebilir. Boşanma davası ile istenen maddi tazminat Medeni Kanunun 174. maddesine göre istenmiş ise boşanma davasının fer'i si olarak adlandırılır. Yani boşanma davasının eki niteliğindedir. Bu yüzden 174. maddeye istinaden istenen tazminatlar harca tabi değildir. Bu ne demektir? Boşanma davasının fer'isi yani eki niteliğinde açılan maddi tazminatlar harca tabi olmadığından kişi istediği kadar bir bedeli tazminat miktarı olarak kararlaştırabilir. Tabi ki son karar mahkemenindir ancak kişi 1.000,00 TL maddi tazminat isteyebileceği gibi 1.000.000,00 TL de maddi tazminat isteyebilir. Bu kadar yüksek maddi tazminat istenmiş olsa da tabiki mahkeme maddi zarara göre karar verecek kanuna göre uygun bir maddi tazminata hükmedecektir. Ancak maddi tazminat talebi ne kadar yüksek olursa olsun harç olmadığından kişinin bu meblağı belirlemede herhangi bir hukuki sınırı yoktur. Ancak dikkat edilmesi gereken husus boşanma davası ile birlikte açılacak olan maddi tazminat davaları için geçerlidir. Nitekim boşanmadan sonra açılacak maddi tazminat davaları boşanmanın eki niteliğinde olamayacağından harca tabi olacak ve kişi ne kadar yüksek miktarda maddi tazminat isterse o kadar fazla harç yatıracaktır. Ayrıca boşanmanın eki niteliğinde olan maddi tazminatın reddedilmesi durumunda karşı vekalete de hükmedilmeyecekken boşanmanın eki niteliğinde olmayan tazminatta ne yazık ki reddedilen kısım üzerinden karşı vekalet ücretine hükmedilecektir. Boşanma davalarında manevi tazminat da talep edilebilir. Manevi tazminat talepleri de maddi tazminatta olduğu gibi boşanmanın eki niteliğinde talep edilmiş ise harca tabi değildir ve reddi durumunda karşı vekalet ücretine de hükmedilmez. Bu yüzden maddi tazminatta anlattığımız hususların hepsi manevi tazminat için de geçerlidir. Kanunda manevi tazminat Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir şeklinde tarif edilmiştir. Buna göre manevi tazminat istenen taraf aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için tazminat talep edilen tarafın kusurlu olması şarttır. Kişi kusurlu değilse manevi tazminat vermeyecektir. Bütün bu değerlendirmeler ışığında boşanma avukatının davaya yön vermesi hak kayıplarının önüne geçilmesi bakımından beklenen bir yaklaşım tarzıdır. boşanma avukatı Türkiye'nin her yerindeki boşanma davalarına girebileceği gibi ankara boşanma avukatı, istanbul boşanma avukatı olarak da faaliyet gösterebilir.

1