Görev Sırasında Amirine Sözle Saygısızlık Etmek | Mil Hukuk & Danışmanlık

Görev Sırasında Amirine Sözle Saygısızlık Etmek
  • Anasayfa
  • Görev Sırasında Amirine Sözle Saygısızlık Etmek

Görev Sırasında Amirine Sözle Saygısızlık Etmek

Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek disiplinsizliği 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125'inci maddesinin C fıkrasının "e" fıkrasında düzenlenmiştir.

Görev Sırasında Amirine Sözle Saygısızlık Etmek

Görev Sırasında Amirine Sözle Saygısızlık Etmek

Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek disiplinsizliği 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125'inci maddesinin C fıkrasının "e" fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre bu disiplin suçu nedeniyle verilecek ceza Aylıktan kesme disiplin cezası olacaktır. Aylıktan kesme; Memurun, brüt aylığından 1/30 - 1/8 arasında kesinti yapılması olarak tanımlanmıştır. Buna göre bu disiplin suçunu işleyen devlet memuruna suçu sabit olduğu takdirde aylıktan kesme disiplin cezası verilebileceği gibi amirinin takdirine göre bir alt disiplin cezası da verilebilecektir. Disiplin hukuku memur davalarına bakan avukatlar vasıtasıyla ya da idari dava avukatı vasıtasıyla takip edilebilecek hukuk dalı olduğu gibi memur kişi bu disiplin suçu nedeniyle kendisi de dava açabilecektir. Ancak disiplin hukukunun önemi gereği ve kişinin memurluk safahatında başkaca sorunlar yaşamaması maksadıyla bu tür davaları memur davalarna bakan avukatlar vasıtasıyla takip ettirilmesini tavsiye ederiz.

Disiplin Cezası Alan Memur Ne Yapmalıdır

Disiplin cezası alan memur disiplin cezasının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden itibaren 60 gün içinde idare mahkemesinde disiplin cezasının iptali davası açmalıdır. Burada yapılacak gerekçeli savunmalar ile verilen disiplin cezasının hem usule hem de kanuna aykırı olduğu hususu üzerinde durulmalı özellikle usule uygun bir şekilde disiplin soruşturması yapılıp yapılmadığının incelenmesi talep edilmelidir. Bu aşamada mahkeme disiplin cezası ile ilgili usul ve esasları inceleyecek ve yapılan savunmalar neticesinde gerekçeli kararını açıklayacaktır.

Disiplin Cezası İptal Davasında Avukat Tutmak Zorunlu mu

Disiplin cezası iptal davalarında avukat tutmak zorunlu değildir. Disiplin cezası ile tecziye edilen devlet memuru bu disiplin cezasına karşı iptal davasını kendisi açabileceği gibi konunun uzmanı idari dava avukatından profesyonel destek de alabilir. Kanunen avukat ile davayı takip etmek zorunda değildir. Ancak disiplin cezalarının iptali davası uzmanlık gerektiren bir dava konusu olduğundan mütevellit bu tip davalarda avukat ile takip edilmesi tavsiye olunmaktadır. 

Görev Sırasında Amirine Sözle Saygısızlık Etmek Mahkeme Kararları

T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU
E. 2019/1778
K. 2019/6139
T. 2.12.2019

ÖZET : Dava, İstanbul Avrupa Yakası Posta İşleme ve Dağıtım Başmüdürlüğünde memur olarak çalışan davacının, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e maddesi ve 399 Sayılı KHK'nin 44. maddesi uyarınca 1/30 oranında aylıktan kesme cezasıyla cezalandırılmasına dair işlemin iptali istemine ilişkindi.

657 Sayılı Kanun'un 127. maddesinde düzenlenen ve ilgililer bakımından güvence niteliği taşıyan zamanaşımı sürelerinin kamu düzenine ilişkin ve disiplin soruşturmasını açmaya yetkili amirlerce uyulması zorunlu olan süreler olması nedeniyle, aylıktan kesme cezası için anılan Kanun'da öngörülmüş olan bir aylık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra başlatılan disiplin soruşturması esas alınarak verilen disiplin cezasında hukuka uygunluk görülmemiştir. Davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

İSTEMİN KONUSU : İstanbul 9. İdare Mahkemesi'nin 17/04/2019 tarih ve E:2019/928, K:2019/825 Sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem: İstanbul Avrupa Yakası Posta İşleme ve Dağıtım Başmüdürlüğünde memur olarak çalışan davacının, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e maddesi ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 44. maddesi uyarınca 1/30 oranında aylıktan kesme cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin 26/04/2011 tarih ve 64 Sayılı işlemin iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: İstanbul 9. İdare Mahkemesi'nin 29/03/2012 tarih ve E:2011/1368, K:2012/673 Sayılı kararıyla;

Dava konusu uyuşmazlığa konu olayda, davacının, amirinin, uyarısına karşı gerekli tedbiri alıp olayı uzatmadan halletmesi gerekirken sözle karşılık verdiği, her ne kadar verilen karşılıkta, hakaret içerikli veya amirin onurunu zedeleyici ifadeler bulunmasa da, amire karşı saygısızlık olarak değerlendirilebilecek davranış ve sözler bulunduğu, aksine bir durumun kabulü, kurum içerisinde ciddiyetsizliğe yol açacağından, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Daire kararının özeti: Danıştay Onikinci Dairesinin 15/12/2015 tarih ve E:2012/7064, K:2015/6839 Sayılı kararıyla;

Dosyadaki bilgi ve belgeler ile soruşturma raporundan, davacının, amirine "burası asker ocağı mı?", "ben hayvan mıyım?" şeklinde cevap verdiği sabit olmakla birlikte, davacının, amirinin "insan gibi dur" şeklinde hakarete varan sözlerine karşılık duyduğu rahatsızlığı dile getirmesinin, görevi sırasında amirine saygısızlık olarak değerlendirilemeyeceği açık olduğundan, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılarak, İstanbul 9. İdare Mahkemesi'nin 29/03/2012 tarih ve E:2011/1368, K:2012/673 Sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: İstanbul 9. İdare Mahkemesi'nin 17/04/2019 tarih ve E:2019/928, K:2019/825 Sayılı kararıyla; davanın reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, iddia edilenin aksine başmüdürün kendisine saygısız ve hakaret içerikli davranışlarda bulunduğu, disiplin cezasına konu fiillerin amiri konumundaki baş müdürün huzurunda meydana geldiği, buna rağmen disiplin soruşturmasına olay tarihinden 3 ay sonra, ilgili mevzuattaki soruşturma zamanaşımı süresi geçirildikten sonra başlanıldığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, İdare Mahkemesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİNİN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulüyle İstanbul 9. İdare Mahkemesi ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :

İstanbul Avrupa Yakası Posta İşletme ve Dağıtım Başmüdürlüğü İşletme Müdürlüğünde memur olarak çalışan davacının, 02/07/2010 tarihinde başmüdür tarafından makamına çağrılması üzerine makam odasına gittiği, başmüdürünün karşısında eli belinde durduğu, uyarıldığında ise yanlış anlaşılan bir davranış varsa özür dileyip davranışını düzeltmek yerine, ''burası asker ocağı mı'' şeklinde sözleriyle karşılık verdiği, başmüdürün "insal ol, adam ol' şeklinde sözlerine karşı da "ben hayvan mıyım?" şeklinde karşılık vermek suretiyle saygısız davrandığından bahisle, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 44. maddesi uyarınca 1/30 oranında aylıktan kesme cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Bunun üzerine, temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e maddesinde, ''Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek" aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.

Yine aynı Kanun'un "Zamanaşımı" başlıklı 127/1-a maddesinde, uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarında bir ay içinde disiplin soruşturmasına başlanmadığı takdirde disiplin cezası verme yetkisinin zamanaşımına uğrayacağı; 127. maddesinin 2. fıkrasında ise, disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin işlendiği tarihten itibaren nihayet iki yıl içinde disiplin cezası verilmediği takdirde ceza verme yetkisinin zamanaşımına uğrayacağı hususları kurala bağlanmıştır.

399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 44. maddesinde ''Teşebbüs veya bağlı ortaklıklardaki hizmetlerin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacıyla sözleşmeli personelin görevleri ile ilgili kusurlu hareketleri, iş yerinde veya dışında teşebbüs ve bağlı ortaklıkla ilgili mevzuata aykırı davranışları nedeniyle kademe ilerlemesinin durdurulması hariç, verilmesi gereken disiplin cezaları ile disiplin cezası vermeye yetkili merciler ve disiplin kurulları hakkında bu Kanun Hükmünde Kararnamede hüküm bulunmayan hallerde teşebbüs veya bağlı ortaklık memurlarının tabi olduğu hükümler uygulanır. Ancak, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiiller için sözleşme ücretinden kesme cezası, aylıktan kesme cezası esaslarına göre uygulanır.'' hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 24/10/1982 tarih ve 17848 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinde, disiplin amirlerinin, bu maddede belirtilen esaslara uyulmak ve Devlet Personel Başkanlığının görüşüne dayanılmak suretiyle, kurumların kuruluş ve görev özelliklerine göre hazırlayarak yürürlüğe koyacakları özel yönetmelikler ile tespit edileceği, Başbakanlık ve bakanlıklarda, bunların bağlı kuruluşlarında ilgisine göre Başbakanlık Müsteşarının, Bakanlık Müsteşarının, bağlı kuruluşların başında bulunan müsteşarın, başkanın, genel müdürün, genel sekreterin ve müdürlerin, illerde valilerin, ilçelerde kaymakamların, belediyelerde belediye başkanlarının, yurt dışı teşkilatında misyon şeflerinin buralarda görevli bütün memurların en üst disiplin amirleri oldukları, daha alt seviyedeki disiplin amirlerinin astlık üstlük sıralamasının bu esasa göre tespit edileceği, en üst disiplin amirlerinin haiz oldukları yetkilerin her derecedeki memur hakkında doğrudan kullanılabileceği.'' düzenlenmiştir.

20/08/2006 tarih ve 26265 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü Personeli Disiplin Amirleri Yönetmeliği'nin 5. maddesinde, disipline ilişkin usul ve esaslar bakımından, 657 Sayılı Kanun ile Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanacağı; 4. maddesinde, merkez ve taşra teşkilatında görevli personelin disiplin amirlerinin Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-1 Sayılı cetvelde gösterildiği düzenlenmiştir. Yönetmeliğin Ek-1 Sayılı cetvelinde, taşra teşkilatında başmüdürün başmüdür yardımcısı ile idari bakımdan kendisine bağlı personelin disiplin amiri olduğu, müdürün ise idari bakımdan kendisine bağlı personelin disiplin amiri olduğu kurala bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmenin "aylıktan kesme cezası" verilebilecek fiiller arasında düzenlendiği; aylıktan kesme cezasının tatbiki açısından, bir ay içinde disiplin soruşturmasına başlanmadığı takdirde, disiplin cezası verme yetkisinin zamanaşımına uğrayacağı; davalı idarenin taşra teşkilatında görevli personel açısından, başmüdürün başmüdür yardımcısı ile idari bakımdan kendisine bağlı personelin, müdürün ise idari bakımdan kendisine bağlı personelin disiplin amiri olduğu açıktır.

Temyiz edilen dosyanın incelenmesinden, davacının aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu 26/04/2011 tarih ve 64 Sayılı işleme esas alınan 09/12/2010 tarih ve 665.01.124/10 Sayılı soruşturma raporunda, 15/10/2010 tarihinde disiplin soruşturmasına başlanıldığı, dosya içeriğinde yer alan davacı ve tanık ifadelerinde, disiplin cezasına konu fiillerin, davacının bizzat disiplin amiri konumunda bulunan başmüdür ile işletme müdür vekili huzurunda 02/07/2010 tarihinde gerçekleştiğinin belirtildiği dikkate alındığında, Kanun'da belirtilen, disiplin cezası verilebilmesi için bir ay içinde disiplin soruşturmasına başlanması gerektiğine ilişkin zamanaşımı süresinin geçirildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, 657 Sayılı Kanun'un 127. maddesinde düzenlenen ve ilgililer bakımından güvence niteliği taşıyan zamanaşımı sürelerinin kamu düzenine ilişkin ve disiplin soruşturmasını açmaya yetkili amirlerce uyulması zorunlu olan süreler olması nedeniyle, aylıktan kesme cezası için anılan Kanun'da öngörülmüş olan bir aylık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra başlatılan disiplin soruşturması esas alınarak verilen disiplin cezasında hukuka uygunluk görülmemiştir.

Bu itibarla, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;

2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İstanbul 9. İdare Mahkemesi'nin temyize konu 17/04/2019 tarih ve E:2019/928, K:2019/825 Sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,

3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İstanbul 9. İdare Mahkemesine gönderilmesine,

4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 ( onbeş ) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.12.2019 tarihinde esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- ) Disiplin fiilinin işlenildiğinin öğrenildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde ilgili hakkında disiplin soruşturmasına başlanılması, usule dair işlemin şekil unsuru kapsamında değerlendirilecek bir gerekliliktir.

Ancak, idarenin işleyişi ile ilgili olan bu gereklilik, şekil unsuru kapsamında değerlendirilmekle birlikte, şekil unsurunun esasına yönelik bir gereklilik değildir.

İdarece bir aylık süre geçirilmiş olsa da, soruşturmaya başlanılıp ve gerekli diğer prosedürler de tamamlanıp disiplin cezasının tekemmülü sağlanmış olduğundan, artık kanun ile öngörülen sürede soruşturmaya başlanılmamış olması işlemi şekil unsuru yönünden sakatlamayacaktır.

Bu görüş ve gerekçe ile çoğunluk kararından ayrılıp, davanın esasına girilmesi gerektiğinden, esasa yönelik olarak aşağıdaki azlık oyumu ifade etmekteyim.

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e maddesinde, ''Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek" aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller arasında düzenlenmiştir.

Ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinin 1. fıkrasında, "Herkes ifade özgürlüğüne sahiptir." hükmüne, 2. fıkrasında da, "görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ... kamu düzeninin sağlanması, ... başkalarının şöhret ve haklarının korunması ... için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir." hükmüne yer verilmiştir.

Anayasa'nın 13. maddesi;

“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” hükmünü,

25. maddesi;

“Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.”

“Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” hükmünü,

26. maddesi ise,

“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fikra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.” hükmünü içermektedir.

Açıklanan norm ve kurallar birlikte değerlendirildiğinde; özgürlüklerin, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü, kamu güvenliği ve düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlâkın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli kalması gereken haberlerin yayılmasına engel olunması veya yargı gücünün otorite veya tarafsızlığının korunması için kanunla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlama ve yaptırımlara tabii tutulacağı anlaşılmaktadır. Ancak, ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemelerin olabildiğince dar yorumlanması gerektiği, sınırlandırma için, önemli bir toplumsal gereksinim veya zorunluluğun bulunması, bu sınırlandırmanın meşru bir amacı gerçekleştirmek için yapılması, sınırlandırmada asla aşırıya gidilmemesi ve her hal ve koşulda sınırlandırmanın bireysel ve toplumsal gelişimi zedelemeyecek ölçüde olması görüşü genel kabul görmektedir.

Bu bağlamda günümüz demokratik toplumlarında, ifade özgürlüğü bazı kısıtlamalar dışında, geniş bir yelpazeyle korunmakta ve özgürlüğün sağladığı haklardan bireyler ve toplumlar en geniş şekilde yararlandırılmaktadır.

Öte yandan, iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini zor ve cebir yoluyla değiştirmeye yönelen, farklılıklar arasında nefret, ayrımcılık, kavga, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan beyan, ifade ve eylemler ise ifade özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, hem idari müeyyideye tabi tutulmakta hem de suç sayılmak suretiyle cezai yaptırımlara bağlanmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre ifade özgürlüğü, toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan demokratik toplumun ana temellerinden birini oluşturmaktadır.

Dosyadaki belgelerin incelenmesinden; İstanbul Avrupa Yakası Posta İşletme ve Dağıtım Başmüdürlüğü İşletme Müdürlüğünde, memur olarak çalışan davacının, 02/07/2010 tarihinde başmüdür tarafından makamına çağrılması üzerine makam odasına gittiği, başmüdürün karşısında eli belinde durduğu, uyarıldığında ise özür dileyip davranışının düzeltmesinin istenildiği, davacının, ''burası asker ocağı mı'' şeklinde sözleriyle karşılık verdiği, başmüdürün "insal ol, adam ol' şeklinde sözlerine karşı da "ben hayvan mıyım?" diyerek karşılık vermek suretiyle saygısız davrandığından bahisle, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 44. maddesi uyarınca 1/30 oranında aylıktan kesme cezasıyla cezalandırılması üzerine, temyizen incelenen davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Disiplin cezası verilmesine konu davacıya isnat edilen ve sübuta erdiği ileri sürülen fiilin, görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek olarak belirtildiği görülmektedir. Disiplin cezası tatbik edilebilmesi açısından, soruşturma dosyası içerisinde, somut olayda davacı tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen fiillerin, kanuni tanımında belirtilen tipe uygunluğunun incelenmesi gerekmektedir.

AİHM içtihatlarına göre ise, bir ifade veya davranışının ifade özgürlüğü korumasından yararlanıp yararlanmayacağının tespiti için, söz konusu ifade ya da davranış üç aşamalı bir kritere tabi tutulmaktadır.

İlk olarak, ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin yasal dayanağının, meşru bir amacının olması gerekir. Nitekim 657 Sayılı Kanun'un disiplin cezalarının ve disiplin cezalarına uygulanacak idari yaptırımları düzenleyen 125/C-e maddesi yasal dayanağını oluşturmaktadır.

İkinci olarak, söz konusu özgürlüğün kısıtlanmasında meşru bir amaç bulunup bulunmadığına bakılmaktadır, uyuşmazlıkta meşru amacın açıkça Kanunda belirtilmese de başkalarının hakları ile kamu düzeninin korunması olduğunu belirtebiliriz.

Üçüncü olarak, sınırlamanın demokratik toplumda gerekli ve orantılı olması gerekir.

Özetle; sınırlama veya müdahalenin yasal bir düzenlemeye dayanması, meşru bir amaca yönelmesi, demokratik toplum gereklerine uygun olması ve sınırlamanın meşru amaçla orantılı olması gerekmektedir.

Sonuç itibarıyla, disiplin cezaları tatbik edilirken, ifade özgürlüğü hakkı ile görev sırasında amirine sözle saygısız davranışta bulunmama suretiyle kurum içi çalışma barışının ve nihayetinde kamu düzenin korunması arasındaki dengenin gözetilmesi ve konu ile ilgili ve yeterli gerekçeler ortaya konularak takdir yetkisinin sınırlarının aşılmaması gerektiği açıktır.

Kanun'da yer alan "görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek" fiili soyut bir kavram olup, her somut olaya göre bu fiilin bulunup bulunmadığının objektif bir biçimde belirlenmesi gerekmektedir.

Saygısızlık etmek, Türk Dil Kurumu tarafından, saygısızca davranışta bulunmak veya söz sarf etmek, olarak tanımlanmıştır.

Eylem, davranış veya kullanılan kelimelerin ifade özgürlüğü bağlamında hakkın kullanımı sınırlarını aşmaması gerekmektedir.

Ne tür fiillerin saygısızlık etme kapsamında olduğu, toplumda kabul gören ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunun tayininde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir. Bu itibarla basit bir saygısızlık, örneğin sözlü tartışma sırasında sesin belli ölçüde yükselmesi, amirine saygısızlık etmek olarak kabul edilmemelidir.

Bir eylemin hukuk düzeni tarafından cezalandırılması ancak onu hukuka uygun kılan diğer bir anlatımla hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir nedenin bulunmamasına bağlıdır. İfade özgürlüğü kullanılmasına ilişkin hukuka uygunluk nedenleri mevcut ise, hukuk düzeni tarafından kişi cezalandırılmayacaktır. Ancak, kişinin amiri karşısında kendisini savunma, ifade etme, hatta eleştiride bulunma hakkı kötüye kullanılmamalı, küçültücü, incitici, abartılı sözlerden kaçınılmalıdır. Sayılan öğelerden birinin olması halinde, ifade özgürlüğünden söz edilmeyecek, eylem hukuka aykırı olacaktır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının isnat edilen fiil tarihinde, amiri konumundaki başmüdürün odasına çağrıldığı, başmüdür tarafından öncelikle amir huzurundaki duruşunun eleştirilerek, kolunun indirilmesinin istenildiği, davacı iddiaları ve odada hazır bulunan davacının diğer bir amiri konumundaki işletme müdür vekili ifadesi uyarınca, bu isteğin sert bir şekilde ifade edildiği, davacının bu sert çıkış olarak değerlendirilebilecek istek karşısında, "burası asker ocağı mı'' şeklinde sözleriyle karşılık verdiği, başmüdürün "insal ol, adam ol' şeklindeki sözleri karşısında kendisini savunmak amacıyla, "ben hayvan mıyım?" şeklinde ifadelerde bulunduğu anlaşıldığından, davacının saygısızlık olarak nitelendirilebilecek bu davranışa, amirinin söz ve davranışlarının da sebep olduğu, amirinin de soğuk kanlı bir şekilde süreci yürütebilecekken uyuşmazlığa konu disiplin sürecinin gündeme geldiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan, 1999 tarihli Janowski/Polonya davasında ( başvuru no:25716/94, ECHR 1999-1 ) özetle, kamu görevlisi ile vatandaş arasında çıkan tartışmada, zabıtanın yetkisini aşarak seyyar satıcılardan tezgahlarını kaldırmasını istediği olayda, başvurucu ile zabıta arasında geçen hararetli tartışma sırasında başvurucunun ağzından çıkan "hödük" ve "aptal" sözcükleri Daire tarafından hakaret olarak değerlendirilirken, yargıç Bratza tarafından Dairenin yaklaşımı ikna edici bulunmayarak; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile koruma altına alınan ifade özgürlüğünde yalnızca bir miktar abartının değil, "hiddetlenme hakkı"nın da hoş görülmesi gerektiğinin dile getirildiği, başvurucunun belediye zabıtalarının ilgili mahalde satışı engelleyen herhangi bir düzenleme yokken tezgahların kaldırılmasına ilişkin taleplerine karşı çıkması sırasında, ifade özgürlüğünü kullanmakta tamamen haklı olunduğu, bunu yaparken zabıtaların tavrı karşısında yaşadığı hüsran duygusunu yansıtan iki hakaret sözcüğü kullanmış olmasının hakkındaki kovuşturmayı haklı kılamayacağı, başvurucu tarafından kullanılan üslup abartılı görülse dahi, zabıtaların şahsına karşı kasıtlı ve yersiz bir saldırı teşkil etmediğinden bahisle, anılan sözlerin de ifade özgürlüğü kapsamında koruma altında olduğu açıklanmıştır.

Durum böyle olunca, davacıya isnat edilen fiilin disiplin suçu olup olmadığı değerlendirildiğinde, davacının sarf ettiği sözlerin doğrudan amirine hakaret teşkil eden bir içeriğinin bulunmadığı, davacının kendisini ifade ederek kullandığı kelimelerde amirinin sözlerinin de etkili olduğu dikkate alındığında, davacının sözlerinin Kanun'da ifade edilen "görevi sırasında amirine sözle saygısızlık etmek" fiilini oluşturmadığı, "kendisini ifade etme hakkı" kapsamında yer aldığı açık olduğundan, dava konusu işlemde demokratik toplum gereklerine ve sebep ve konu unsurları yönünden hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Açıkladığım nedenlerle, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi ısrar kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle bozulması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına bu gerekçe ile katılmıyorum.

T.C.
DANIŞTAY
12. DAİRE
E. 2015/4976
K. 2019/1452
T. 28.2.2019

ÖZET : Aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işleme yaptığı itirazın reddine ilişkin İstanbul Valiliği İl Disiplin Kurulu kararının iptali istemine ilişkindir.

Disiplin kurullarının başkan ve üyelerinin, disiplin cezası verilmesini teklif ettikleri veya disiplin soruşturmasını yaptıkları memurlara ait işlerle ilgili kurul toplantılarına katılamayacakları ve disiplin cezasını veren amirin, aynı cezaya yapılan itirazın görüşüldüğü disiplin kurulu toplantısına katılmayacağı belirtilmiş olup, davacının Vali Yardımcısı tarafından tesis edilen aylıktan kesme cezası işlemine itiraz ettiği, yapılan itiraz üzerine Vali Yardımcısının İl Disiplin Kurulu Kararına katılarak kararda imzası olduğu tespit edilmiş olduğundan davanın reddine ilişkin kararın bozulması gerekmektedir.

İSTEMİN KONUSU : İstanbul 10. İdare Mahkemesi'nin 21/05/2015 tarih ve E:2014/1374, K:2015/948 Sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde İl Eğitim Denetmeni olarak görev yapan davacının 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesi C fıkrası ( e ) bendi uyarınca aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işleme yaptığı itirazın reddine ilişkin İstanbul Valiliği İl Disiplin Kurulu'nun 19.03.2014 tarih ve 2014/60 Sayılı kararının iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: İstanbul 10. İdare Mahkemesince verilen 21/05/2015 tarih ve E:2014/1374, K:2015/948 kararda; il eğitim denetmenlerinin görevlerinin önemi ve özelliği dikkate alındığında sözkonusu kişilerin hizmetin yürütülmesi sırasında gerek iş arkadaşlarına, gerekse denetim yaptığı kişilere karşı ilişkilerinde azami dikkat ve özeni göstermelerinin gerekli olduğu, üzerine atılı fiileri işlediği sübuta eren davacının aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, kanun, yönetmelik, hukuka ve Danıştay kararlarına aykırı olarak, yetkili makamdan onay ve izin almadan, yanlış fiil ve maddeden ve eksik yapılan soruşturmaya dayalı verilen disiplin cezası ile ilgili olarak verilen mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :

İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde İl Eğitim Denetmeni olarak görev yapan davacı hakkında; İstanbul B. A. E. Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürü H.A ve Müdür Yardımcısı M.K hakkında yürütmekte olduğu inceleme görevi ile ilgili yazıların, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nce kendisinden iade etmesi istendiği halde iade etmediği, inceleme çalışmalarına devam ederek ifade almakta olduğu okulda İl Eğitim Denetmenleri Başkanı tarafından telefonla aranmasına rağmen okul yöneticisinden orada olmadığını söylemesini istediği, grup çalışmalarında uyumsuzluk gösterdiği, çalışma arkadaşları ile tartışmalara girdiği ve onları rencide edici davranışlarda bulunduğu, çalışma arkadaşlarına saygısızlık içeren sözler sarf ettiği, İl Eğitim Denetmenleri Başkan Vekili ve Grup Başkanı hakkında küçük düşürücü ifadelerde bulunduğu iddialarıyla soruşturma başlatıldığı, 13.11.2013 tarih ve 8975/51,53 Sayılı soruşturma raporu ile davacının 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesi D fıkrası (l ) bendi uyarınca tevhiden kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de, yükselebileceği kadronun son kademesinde bulunması nedeniyle ¼ oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılması teklifi getirildiği, getirilen teklif doğrultusunda 06.02.2014 tarih ve 2014/31 Sayılı işlem ile davacının aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, söz konusu cezaya yapılan itirazın İstanbul Valiliği İl Disiplin Kurulu'nun 19.03.2014 tarih ve 2014/60 Sayılı kararı ile reddi üzerine, bu kararın iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

657 Sayılı Kanun'un "Disiplin kurulları ve disiplin amirleri" başlıklı 134. maddesinde; "Disiplin ve soruşturma işlerinde kanunlarla verilen görevleri yapmak üzere Kurum merkezinde bir Yüksek Disiplin Kurulu ile her ilde, bölge esasına göre çalışan kuruluşlarda bölge merkezinde ve kurum merkezinde ayrıca Millî Eğitim müdürlüklerinde birer Disiplin Kurulu bulunur. Bu kurulların kuruluş, üyelerinin görev süresi, görüşme ve karar usûlü, hangi memurlar hakkında karar verebilecekleri ve disiplin amirlerinin tayin ve tespitinde uygulanacak esaslar ile bunların yetki ve sorumlulukları gibi hususlar Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir." hükmüne yer verilmiş; 135. maddesinde ise, disiplin amirleri tarafından verilen kınama cezalarına karşı disiplin kuruluna itiraz edilebileceği, itirazda sürenin, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gün olduğu, süresi içinde itiraz edilmeyen disiplin cezalarının kesinleşeceği, itiraz mercilerinin, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren otuz gün içinde kararlarını vermek zorunda oldukları, itirazın kabulü hâlinde, disiplin amirlerinin kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafifletebileceği veya tamamen kaldırabilecekleri ve disiplin cezalarına karşı idarî yargı yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir.

Aynı Kanun'un 134. maddesine istinaden hazırlanıp Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilen ve 24.10.1982 tarihli ve 17848 Sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik'in 6. maddesinde, kurulların başkan ve üyeleri kendilerine, eşlerine, ikinci dereceye kadar (bu derece dâhil ) kan ve sıhrî hısımlarına, disiplin cezası verilmesini teklif ettikleri, disiplin soruşturmasını yaptıkları veya atanmasına yetkili oldukları memurlara ait işlerle ilgili Kurul toplantılarına katılamazlar." kuralı yer almıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Disiplin kurulları ve amirleri tarafından verilen disiplin cezalarının sağlıklı ve nesnel olması, disiplin amirleri ile disiplin kurulu başkan ve üyelerinin olayı nesnel değerlendirmesiyle mümkün olduğundan, disiplin hukukunda; hakkında soruşturma yürütülen kişilerle arasında husumet bulunan, soruşturmada taraf pozisyonunda olan ve soruşturmayı yürüten kişilerin, disiplin amiri sıfatıyla ya da disiplin kurulu başkan veya üyesi olarak tesis edilecek disiplin cezası işlemine katılamayacakları kabul edilmektedir.

Yukarıda aktarılan mevzuatta da, disiplin kurullarının başkan ve üyelerinin, disiplin cezası verilmesini teklif ettikleri veya disiplin soruşturmasını yaptıkları memurlara ait işlerle ilgili kurul toplantılarına katılamayacakları belirtilmiş olup; öncelikle, disiplin cezasını veren amirin, aynı cezaya yapılan itirazın görüşüldüğü disiplin kurulu toplantısına katılmasının kabulü de mümkün değildir.

Bu durumda, davacının 06.02.2014 tarihli Vali Yardımcısı F. E. tarafından tesis edilen aylıktan kesme cezası işlemine itiraz ettiği, yapılan itiraz üzerine Vali Yardımcısı F. E.'ın 19.03.2014 tarihli İl Disiplin Kurulu Kararına katılarak kararda imzası olduğu görüldüğünden yukarıda belirtilen nedenlerle dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.

Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1.2577 Sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,

2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin temyize konu İstanbul 10. İdare Mahkemesi'nin 21/05/2015 tarih ve E:2014/1374, K:2015/948 Sayılı kararının BOZULMASINA,

3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,

4. 2577 Sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen ) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 28.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
DANIŞTAY
12. DAİRE
E. 2015/5790
K. 2019/1060
T. 14.2.2019

ÖZET : Okul Öncesi Öğretmeni olarak görev yapan davacının, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C- ( e ) maddesi uyarınca 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.

Davacının personel ve öğrencilerin yanındaki davranışlarının amirine saygısızlık mahiyetinde olduğu açık olduğundan, sübuta eren eylemi nedeniyle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C- ( e ) maddesi kapsamında cezalandırılması işleminde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Bu durumda, görev sırasında amirine saygısızlık ettiği açık olan davacının fiilinin karşılığı olan ceza ile cezalandırılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından, davacının amirine sözle saygısızlık ettiğine ilişkin bir delilin bulunmadığı, davacı ifadesi ve diğer ifadelerden de davacının kullandığı sözlerin amire saygısızlık fiilini oluşturmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

İSTEMİN KONUSU : Bursa 1. İdare Mahkemesi'nin 15/07/2015 tarih ve E:2014/1150, K:2015/993 Sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: Bursa İli, Yıldırım İlçesi, Mevlana Anaokulu'nda Okul Öncesi Öğretmeni olarak görev yapan davacının, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C- ( e ) maddesi uyarınca 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 10.06.2014 tarihli ve 13590 Sayılı işlemin iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Bursa 1. İdare Mahkemesince verilen 15/07/2015 tarih ve E:2014/1150, K:2015/993 kararda; soruşturma raporunda yer alan ifadelerde, özetle; davacının olay günü kahvaltı saatinde yemek duası yapmak isteyen stajer öğrenciye ve diğer öğrencilere, "hayır yemek duası yaptırmıyoruz" dediği, bu yönde şikayetlerin gelmesi üzerine, rehberlik ve gözlemleme amacıyla Okul Müdürü E.M.'nin adı geçen öğretmenin sınıfını ziyaret etmesi ve yemek saatine rastlaması üzerine öğrencilere dua ettirmesi anında, "Siz benim dersime müdahale edemezsiniz. Ben dua okutmuyorum, siz de okutamazsınız, müdahale edemezsiniz" diye bağırdığı, müdürün de "Programda yer alan Değerler Eğitimi kapsamında sizin de yapmanızı istiyorum" diyerek yemek duasını yaptırması üzerine, davacının sinirli bir şekilde, "Hayır ben, yemek duası yaptırmıyorum" şeklinde karşılık verdiği, oradan ayrılan müdürün peşinden gittiği ve "Bu yaptığınız yanlıştır, beni stajyerlerin önünde küçük düşürüyorsunuz, açtınız ellerinizi dua ediyorsunuz" dediği ve ayrıldıkları, karşılıklı olarak yapılan konuşmalarda davacının amirine sözle saygısızlık ettiğine ilişkin bir delilin bulunmadığı, davacı ifadesi ve diğer ifadelerden de davacının kullandığı sözlerin amire saygısızlık fiilini oluşturmadığı dolayısıyla, davacıya verilen disiplin cezasında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, soruşturma konusu fiilin sübut bulduğu bu nedenle usul ve yasaya aykırı mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

KARAR : İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :

Bursa İli, Yıldırım İlçesi, Mevlana Anaokulu'nda Okul Öncesi Öğretmeni olarak görev yapan davacının, 10.12.2013 tarihinde kahvaltı saatinde yemek duası yapmak isteyen stajer öğrenciye ve diğer öğrencilere sinirlenip, bağırarak, "hayır yemek duası yaptırmıyoruz" diyerek rencide ettiği, bu yönde şikayetlerin gelmesi üzerine, rehberlik ve gözlemleme amacıyla okul Müdürü E.M.'nin öğretmenin sınıfını ziyaret etmesi ve yemek saatine rastlaması üzerine öğrencilere dua ettirmesi anında, "Siz benim dersime müdahale edemezsiniz. Ben dua okutmuyorum, siz de okutamazsınız, müdahale edemezsiniz" diye bağırdığı, müdürün de "Programda yer alan Değerler Eğitimi kapsamında sizin de yapmanızı istiyorum" diyerek yemek duasını yaptırması üzerine, öğretmenin sinirli bir şekilde bağırarak, "Hayır ben, yemek duası yaptırmıyorum" diyerek öğrencilerin ve personelin önünde bağırmaya devam ettiği, bu esnada kullanılan ifadeler üzerine amirine sözle saygısızlık ettiğinden bahisle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C- ( e ) maddesi uyarınca 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılması üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C- ( e ) maddesinde, "Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek" aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Soruşturma dosyası ve ekindeki tanık ifadelerinden; davacı ile aynı okulda görev yapan müdür yardımcısı H. Ö.'nün ifadesinde; "davacının bahsi geçen sözleri çocukların ve personelin yanında kızarak ve bağırarak söylediğinin" belirtildiği, aynı okulda memur Z. K.'nın ifadesinde; "müdür hanım tartışmak istemediği halde davacının ısrarla peşinden gittiğini, üstüne yürüyerek ve parmağını sallayarak konuştuğunu belirttiği", okul bahçıvanı H. G.'nin ifadesinde; "davacının elleriyle ve parmaklarıyla müdüre karşı hiddetli hareketler sergilediğini, çok sinirli olduğunu, sesinin kurumun her tarafına yayıldığını" söylediği, okul aşçısı N. K.'nın ifadesinde; "davacının okul müdürüyle kızarak ve bağırarak konuştuğunu, sesinin kurumun her tarafına yayıldığını" söylediği, temizlik personeli H. E.'nin ifadesinde; "davacının okul müdürüne siz bana karışamazsınız dediğini, bağırdığını, gözlerini parlattığını, müdürün kaçarak kurtulduğunu" söylediği anlaşılmakta olup, davacının personel ve öğrencilerin yanındaki davranışlarının amirine saygısızlık mahiyetinde olduğu açık olduğundan, sübuta eren eylemi nedeniyle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C- ( e ) maddesi kapsamında cezalandırılması işleminde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Bu durumda, görev sırasında amirine saygısızlık ettiği açık olan davacının fiilinin karşılığı olan ceza ile cezalandırılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından, davacının amirine sözle saygısızlık ettiğine ilişkin bir delilin bulunmadığı, davacı ifadesi ve diğer ifadelerden de davacının kullandığı sözlerin amire saygısızlık fiilini oluşturmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1.2577 Sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,

2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin temyize konu Bursa 1. İdare Mahkemesi'nin 15/07/2015 tarih ve E:2014/1150, K:2015/993 Sayılı kararının BOZULMASINA,

3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,

4. 2577 Sayılı Kanun'un ( Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen ) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 14.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

kararlar; kazancı.com

1