Şiddetli Geçimsizlik Nedeniyle Boşanma Duygusal Şiddet Yargıtay Kararları

  • Anasayfa
  • Şiddetli Geçimsizlik Nedeniyle Boşanma Duygusal Şiddet Yargıtay Kararları

Şiddetli Geçimsizlik Nedeniyle Boşanma Duygusal Şiddet Yargıtay Kararları

Boşanma ve Nafaka Hukuku/ Şiddetli geçimsizlik Türk Medeni Kanunundaki adıyla evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanma davasında kanun hangi tür davranışların evlilik birliğini sarstığını, hangi tür davranışların evliliği çekilmez hale getirdi

Şiddetli Geçimsizlik Nedeniyle Boşanma Duygusal Şiddet Yargıtay Kararları

Evlilikte Duygusal Şiddet

Boşanma ve Nafaka Hukuku/ Şiddetli geçimsizlik Türk Medeni Kanunundaki adıyla evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle boşanma davasında kanun hangi tür davranışların evlilik birliğini sarstığını, hangi tür davranışların evliliği çekilmez hale getirdiğini belirtmemiştir. Ancak yargıtay kararları ışığında hangi davranışların hangi şiddet eylemine girebileceği ve buna ilişkin olarak boşanma davasında kullanılıp da karşı tarafın kusurunun ortaya çıkartılabileceği çıkarımında bulunulabilmektedir. Bundan dolayı da evlilik birliğinin sarsılması şiddetli geçimsizlik sebeplerinden birisi olan duygusal şiddete yargıtay kararları baz alınarak örnekler vermeye çalışacağız.  Eşler, yaşamış oldukları problemlerde her zaman çekişmeli boşanma davası açmayabilirler. Anlaşmalı boşanma davası açarak tek celsede boşanmak da mümkündür. Ayrıntılı bilgi için lütfen boşanma avukatından hukuki destek alınız. Duygusal şiddete sebep olan olay aynı zamanda eşin manevi bütünlüğüne de zarar vermiş ise manevi tazminat da talep edilip uygun bir tazminata hükmedilebilecektir. Şiddetli geçimsizlik, artık eşlerin birbirlerine tahammül edemeyecekleri bir durumda olur ve istenmeyen, tasvip edilmeyen olaylarla karşılaşılabilir ve konumuza istinaden eşler birbirlerine duygusal şiddet uygulayabilir. Bunlar eşe hakaret şeklinde ortaya çıkabileceği gibi eşin manevi şahsiyetine yapılan hakaret olmayan ancak haksız fiil niteliğinde kalan davranışlar da olabilir. Duygusal şiddet en çok boşanma sebeleri içinde yer alan durumlardan olup çekişmeli boşanma davasının konusunu oluşturmaktadır.

BUNU DA BİL; Şiddetli geçimsizlik nedeniyle çekişmeli boşanma hakkında detaylı bilgi için makalemizi okumanızı tavsiye ederiz.

Boşanma Davasında Seni Sevmiyorum Demek Duygusal Şiddettir

Mahkemece, “tarafların eşit kusurlu davranışlarıyla evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı” kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davacı kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği, eşini uzun süreli olarak ailesinin yanına bıraktığı ve hastalığı ile ilgilenmediği, eşine “konuşma hakkın yok, seni sevmiyorum” diyerek duygusal şiddet uyguladığı, buna karşılık, davacı kadının da eşine beddua ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda, davacı kocanın davalı kadına nazaran daha ziyade kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece bu yön nazara alınmadan tarafların eşit kusurlu olarak kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı kadının maddi-manevi tazminat (TMK.d.174/1-2) isteklerinin reddi doğru olmamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2014/9423 E.  ,  2014/20736 K.

BUNU DA BİL; Boşanma davasında tanık ifadeleri nasıl olmalı hakkında ayrıntılı bilgi için aşağıdaki videomuzu izlemenizi tavsiye ederiz.

Taraflarca Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesi uyarınca açılan karşılıklı boşanma davalarının yapılan yargılaması sonucunda mahalli mahkemenin 15.02.2019 tarihli ve 2018/875 esas, 2019/455 sayılı kararında davalı karşı davacı kadının eşinin anne babasına "Bu eve bir daha gelmeyin, sizden nefret ediyorum, Selçuk'u sevmiyorum" şeklinde sözler söylediği ve eşine "Sen kimsin bana karışamazsın, sen salak mısın, sen erkek misin" şeklinde mesaj attığı gerekçesi ile davalı-karşı davacı kadının tam kusurlu olduğu belirtilerek davacı- karşı davalı erkeğin davasının kabulüne davalı-karşı davacı kadının davasının reddine karar verilmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/6996 E.  ,  2021/842 K.

Mahkemece, kadının kusurunun daha ağır olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı-karşı davacı kadının birlik görevlerini yapmadığı, düğünde, ölümde eşinin yanında olmadığı, eşine hakaret ettiği, davacı-karşı davalı erkeğin ise hakaret ettiği, kadını evden kovduğu, sık sık seni istemiyorum, seni sevmiyorum dediği anlaşılmaktadır. Bu durumda evlilik biriliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu kadının tam kusurlu olarak kabulü doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/2039 E.  ,  2019/6874 K.

Mahkemece evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan olaylarda, davalı-karşı davacı erkek tam kusurlu kabul edilerek erkeğin boşanma davasının reddine, kadının davasının kabulüyle boşanmaya karar verilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı kadının eşine karşı “Sevmiyorum, görücü usulü ile evlendim istemiyorum” dediği, eşine “Sen mal mısın, sığır mısın” şeklinde hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, erkek dava açmakta haklıdır. Öyleyse erkeğin davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekirken, davasının reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2016/22378 E.  ,  2018/9728 K.

Mahkemece evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan olaylarda, davalı-karşı davacı erkek tam kusurlu kabul edilerek erkeğin boşanma davasının reddine, kadının davasının kabulüyle boşanmaya karar verilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı kadının başkalarının yanında eşini kastederek "Ben çocuk avutuyorum, biz çocuğa bakıyoruz demek suretiyle eşini aşağıladığı ve ben eşimi sevmiyorum sevgim bitti" dediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, erkek de dava açmakta haklıdır. Öyleyse, erkeğin davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekirken, davasının reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/21816 E.  ,  2018/9487 K.

Boşanma Davasında Eşin Ailesinin Müdahalesine Sessiz Kalması Yargıtay Kararı

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı-karşı davacı erkeğe yüklenen “fiziksel şiddet” vakıasının bir kez yaşandığı, erkeğin kadından özür dilediği ve evliliğin devam ettiği; yine erkeğe yüklenen “güven sarsıcı davranış” vakıasının ise ispatlanamadığı bu sebeple kusur belirlemesinde esas alınamayacağı ancak erkeğin “kadına hakaret ettiği, onu aşağıladığı, ailesinin müdahalelerine sessiz kaldığı, ailesiyle birlikte kadına psikolojik şiddet uygulayarak evden gönderdikleri”, davacı-karşı davalı kadının da “sık sık evi terk ettiği ve intihara teşebbüs ettiği” anlaşılmaktadır. Mevcut delil durumuna göre gerçekleşen iş bu kusurlar nazara alındığında da boşanmaya sebep olan olaylarda bölge adliye mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere; davalı-karşı davacı erkeğin ağır, davacı-karşı davalı kadının az kusurlu olduğuna yönelik tespitinde sonuç itibariyle bir isabetsizlik bulunmadığının anlaşılmasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/7438 E.  ,  2021/8563 K.

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, bölge adliye mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen davacı-davalı erkeğin evi,eşi ve çocuğuna karşı ilgisiz olduğu, ailesinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığı, ailesinin yönlendirmesi ile hareket ettiği kusurları karşısında davalı-davacı kadının ev eşyalarının yırtması ve intihar girişiminde bulunması kusurlarına göre boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-davalı erkeğin davalı-davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olduğunun kabul edilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/6777 E.  ,  2021/8081 K.

İlk derece mahkemesince davacı erkek tarafından açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonucunda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilerek tarafların boşanmalarına ve ferilerine karar verilmiş, tarafların istinaf başvurusu sonucunda bölge adliye mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı erkeğin ailesinin tarafların evliliğine müdahalesine erkeğin sessiz kaldığı vakıası ispatlanamadığı halde davacı erkeğe kusur olarak yüklenmesi doğru bulunmamıştır. Tarafların sürekli ve karşılıklı fiziksel şiddet uyguladıkları, davalı kadının davacı erkeğe hakaret ettiği ve erkeği aşağıladığı anlaşılmaktadır. O halde, boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davalı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/4906 E.  ,  2021/7311 K.

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, ilk derece mahkemesince kabul edilen kadının kusurlu davranışları yanında, davalı erkeğin de ailesinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığı, tek taraflı olarak düğünden vazgeçtikleri ve bunu sosyal medya üzerinden duyurdukları anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı-karşı davacı kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı boşanma davasının kabulü gerekir. O halde davalı-karşı davacı kadının boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/3835 E.  ,  2019/11794 K.

Boşanma Davasında Kişisel Bakımına Dikkat Etmemek Duygusal Şiddettir

İlk derece mahkemesince taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davalarının yapılan yargılaması sonucunda davalı-karşı davacı erkek yönünden; "İstemiyorum, zorla mı, alın götürün başımdan" diyerek kadını yanından gönderdiği ve kadını gönderdikten sonra da barışmak için çaba göstermediği vakıalarının, davacı-karşı davalı kadın yönünden ise; erkeğe hitaben “Gözlerini oyarım" dediği, erkeğe hakaret ettiği, evlendikten sonra kişisel bakımına dikkat etmediği ve Fransa'daki yaşam tarzını umduğu gibi bulamadığı ve Fransa'da kalmak istemediği yönünde yakındığı vakıalarının ispatlandığı gerekçesiyle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda her iki tarafın eşit kusurlu olduğu belirtilerek karşılıklı davaların kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş, hükme karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesince erkeğin kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarının yanında erkeğin ayrıca kadının anneannesine parmakla ikazda bulunarak "Bana bak lan, bana bak" şeklindeki sözlerle saygısızca davranışlar sergilediği vakıası kusur olarak yüklenmiş, kadına yüklenen kusurlardan ise evlendikten sonra Fransa'daki yaşam tarzını umduğu gibi bulamadığı ve Fransa'da kalmak istemediği yönünde yakınmada bulunduğu vakıasının ispatlanamadığından kadına kusur olarak yüklenemeyeceği belirtildikten sonra sonuç olarak, "İstemiyorum, zorla mı, alın götürün başımdan" diyerek kadını ortak konuttan kovan, kadını gönderdikten sonra barışmak için çaba göstermeyen ve kadının anneannesine parmakla ikazda bulunarak "bana bak lan, bana bak" şeklinde saygısız söylemlerde bulunan davalı-karşı davacı erkeğin, erkeğe “Gözlerini oyarım" diyen, erkeğe hakaret eden ve evlendikten sonra kişisel bakımına dikkat etmeyen davacı-karşı davalı kadına nazaran boşanmaya sebebiyet veren olaylarda daha ağır kusurlu olduğu belirtilerek davacı-karşı davalı kadın yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmiş, kadın yararına hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası artırılmış, davalı-karşı davacı erkeğin ise tüm istinaf istemleri esastan reddedilmiş, hüküm davalı-karşı davacı erkek tarafından temyiz edilmiştir. İlk derece mahkemesince davalı-karşı davacı erkeğe yüklenen ve bölge adliye mahkemesince de gerçekleştiği kabul edilen erkeğin kadını Fransa'da bulunan ortak konuttan gönderdikten sonra barışmak için çaba göstermediği vakıasının somut olayda ortak yaşamdan kaçınma olarak değerlendirilmesi gerektiği de dikkate alındığında her iki tarafın da bölge adliye mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları uyarınca boşanmaya sebebiyet veren olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekirken, yazılı şekilde davalı-karşı davacı erkeğin ağır, davacı-karşı davalı kadının ise daha az kusurlu olduklarının kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. 2. Hukuk Dairesi 2021/7208 E.  ,  2021/8370 K.

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, erkeğin birlik görevlerini yerine getirmediği, kadının ailesi ile görüşmesine engel olduğu, kadına ve ailesine cahiller diyerek hakaret ettiği, kişisel bakım ve temizliğine dikkat etmediği, bu nedenle kusurlu olduğu mahkemece dinlenen davacı tanıklarının beyanından anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davacı kadının boşanma davasının reddi doğru bulunmamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/17231 E.  ,  2018/5989 K.

Boşanma Davasında Küçük Düşürücü Sözler Söylemek Duygusal Şiddettir

Bölge adliye mahkemesi, tarafların ilk derece mahkemesince kabul edilen kusurlu davranışlarına göre, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğuna hükmetmiştir. Dosyanın tetkikinden, tarafların bölge adliye mahkemesi tarafından kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında; davacı kadının birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmıştır. Bu durumda; tarafların boşanmaya sebebiyet veren ve gerçekleşen kusurlu davranışlarına göre; ailesinin hakaret ve aşağılamalarına sessiz kalan ve fiili ayrılık döneminde eşini arayıp sormayan, ihtiyaçlarını karşılamayan erkek ile eşine küçük düşürücü sözler söyleyen ve birlik görevlerini yerine getirmeyen kadın eşit kusurludur. Bu itibarla, erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğuna hükmedilmesi doğru bulunmamış ve kararın bozulmasını gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/7210 E.  ,  2021/8316 K.

Bölge adliye mahkemesi kararında, ilk derece mahkemesince davacı erkeğe yüklenen “Davacının ailesinin davalıyı istemediği ve davalı hakkında küçük düşürücü sözler sarf ettikleri” vakıasından bahsedilmemiştir. Anılan kusurlu davranışların davacı erkekten çıkarılıp çıkarılmadığı, çıkarıldıysa hangi gerekçelerle çıkarıldığı hususları anlaşılamamaktadır. Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır (Anayasa’nın 141/3. maddesi). Açıklanan nedenlerle kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/7258 E.  ,  2021/6699 K.

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle davalı erkeğin birlik görevlerini yerine getirmediği, küçük düşürücü söz ve davranışlarda bulunarak davacı kadını aşağıladığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı kadın dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamış bozmayı gerektirmiştir. 2. Hukuk Dairesi 2020/1456 E.  ,  2020/2316 K.

Davacı erkek tarafından açılan evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda, ilk derece mahkemesince "Davalı kadının erkeğe hakaret ettiği ve küçük düşürücü konuştuğu gerekçesiyle az kusurlu; davalı erkeğin ise cinsel birlikteliği gerçekleştiremediği gerekçesiyle ağır kusurlu olduğunun kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; tarafların gerçekleşen bu kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden davacı erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamıştır. 3-Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda taraflar eşit kusurludurlar. Eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilemez. O halde, kadının maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/7274 E.  ,  2020/622 K.

Dosyadaki yazılara, mahkemece bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ait temyiz itirazlarının incelenmesi artık mümkün bulunmamasına ve özellikle Dairemizin 22.10.2018 tarihli bozma ilamı ile kadının "Eşine küçük düşürücü sözler söylediği" şeklinde tespit edilen kusur durumunun kesinleşmesine rağmen, mahkemece kadına bozma ilamı dışında "Eşini kovduğu" yönünde kusur yüklenemeyeceğinin anlaşılmasına göre, tarafların yersiz görülen temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/6123 E.  ,  2019/9752 K.

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı kadının davacı erkeğe hakaret ettiği, küçük düşürücü davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2019/2562 E.  ,  2019/6869 K.

İlk derece mahkemesince davalı-karşı davacı erkek ağır kusurlu kabul edilerek davacı-karşı davalı kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş, tarafların istinafı üzerine bölge adliye mahkemesince, taraflar eşit kusurlu kabul edilerek davacı-karşı davalı kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı-karşı davacı erkeğin eşine kendi isteklerinin olması ve başörtüsü takmaması yönünde sürekli baskıcı, eleştirel ve küçük düşürücü duygusal şiddete yönelik davranışlarda bulunduğu, beyinsiz, adam olmaz, seni baban boşatsın pazarlasın şeklinde ağır hakaretlerde bulunduğu, davacı-karşı davalı kadının ise sık sık evi terk ederek birlik görevlerini yerine getirmediği, agresif tavırlar sergileyerek eşyaları fırlattığı anlaşılmaktadır. Bu halde boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı erkek, davacı-karşı davalı kadına göre daha fazla kusurludur. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları zarar gören, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen az kusurlu davacı-karşı davalı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinin (1.) ve (2.) fıkrası gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, bu isteklerin reddi doğru bulunmamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/5374 E.  ,  2019/2685 K.

Türk Medeni Kanunu'nun 166/1-2. maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Davalı-karşı davacı erkeğin gerçekleşen ve mahkemece kabul edilen kusurlu davranışları yanında, kadının da erkeği aşağıladığı ve küçük düşürücü davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Şu hale göre mahkemece erkeğin de davasının kabulü gerekirken, reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı ise de kadının boşanma davası temyizin kapsamı dışında bırakılmak suretiyle kesinleştiğinden, erkeğin boşanma talebinin konusuz hale geldiği de görülmektedir. Bu durumda erkeğin boşanma davasının esası hakkında bir karar verilemeyecektir. Ancak, davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde hakim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderleri ile vekalet ücreti konusunda karar vermesi gerekir (HMK m.331/1). O halde mahkemece yapılacak iş; erkeğin boşanma davası konusuz kaldığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, erkeğin davasındaki haklılık durumuna göre yargılama gideri ve vekalet ücreti hakkında bir karar verilmesinden ibaret olup temyiz edilen hükmün bu yönüyle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/7312 E.  ,  2019/190 K.

Mahkemece, davacı kadın tarafından açılan evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davasında boşanmaya sebep olan olaylarda, davalı erkeğin tam kusurlu olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen erkeğin kusurlu davranışlarının yanında davacı kadının da eşine küçük düşürücü sözler söylediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davalı erkeğin, davacı kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekirken, davalı erkeğin boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu kabul edilmesi doğru değil ise de; boşanma kararı sonucu itibariyle doğru olup, kararın kusura ilişkin gerekçesinin düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/1919 E.  ,  2018/13726 K.

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda; davalı-davacı erkeğin mahkemece belirlenen kusurlarına karşılık, davacı-davalı kadının da eşine küçük düşürücü sözler söylediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında evlilik birliğini temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen bu olaylar karşısında, davalı-davacı erkek dava açmakta haklıdır. O halde, davalı-davacı erkeğin de boşanma davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerektiği yerde yetersiz gerekçe ile birleşen davanın reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/5988 E.  ,  2018/11631 K.

Boşanma Davasında Eşini Eve Almamak Duygusal Şiddettir

Erkek tarafından 4721 sayıl yasanın 166/1 maddesi gereğince açılan boşanma davasında ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacı erkek, kusur tespiti, kadın yararına hükmedilen tazminat ve nafakalara yönelik istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge adliye mahkemesi,erkeğin istinaf başvurusunun esastan reddine, karar vermiştir. Bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinde; Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda üvey kızına kötü davranan ve hakkında ithamlarda bulunan, karısını evden kovan, mezhebi ve kilolu olması nedeni ile aşağılayan, hakaret eden erkek ağır, eşini eve almayan kadının az kusurlu olduğu, ilk derece mahkemesinin kusur tespiti doğru olduğu belirtilmiştir. Bölge adliye mahkemesince kısmen kusur düzeltilmesi yapıldığı halde, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmıştır. Gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çelişki, tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerekmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2021/6843 E.  ,  2021/8200 K.

Mahkemece belirlenen ve bölge adliye mahkemesince de kabul edilen “Eşiyle ilgilenmeyen, hamilelik ve doğum sırasında eşinin yanında olmayan, vaktinin çoğunu iş yerinde ve arkadaşlarıyla geçiren, geç saatlere kadar eve gelmeyen, eşini ve kayın validesini eve almayan, sonrasında ise eve gelmeyen ve gelmek istemediğini bildiren, özel günlerde dahi eşinin yanında bulunmayan “ erkek boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olup, bu kusurlu davranışlar aynı zamanda davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Kusurun ağırlığı tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile hakkaniyet kuralları gözetilerek kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi uyarınca manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde manevi tazminat talebinin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/1277 E.  ,  2020/2521 K.

Dava terk hukuki sebebine dayalı boşanma davasıdır (TMK m. 164). Türk Medeni Kanunun 164. maddesi gereğince boşanma davası açma hakkı, terk edilen eşe aittir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. ( TMK m.164/1. fıkra son cümle).Toplanan delillerden davalı kadının eşini eve almadığı ve eşini ortak konutu terk etmeye zorladığı anlaşılmaktadır. Bu durumda terk edenin davalı, terk edilenin de davacı olduğunda tereddüt bulunmamaktadır Daha önce taraflar arasında görülen davalı erkek tarafından açılan boşanma davasının reddine kadının açtığı bağımsız tedbir nafakası davasının kabulüne karar verildiği, kararın 14.01.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı ortak konuta dönmek için 18.05.2012 tarihinde ihtar çekmiş, ihtar 24.05.2012 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş, terke dayalı dava ise 22.08.2012 tarihinde açılmıştır. Dinlenen tanık beyanlarından da davacının, eşine terk ihtarının tebliğinden itibaren iki aylık süre içinde 24.07.2012 tarihinde ortak konuta gittiği ancak davalı kadının eşini eve almadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının haklı bir sebep olmaksızın davacının ortak konuta dönmesini engellediği sabittir. Türk Medeni Kanunun 164. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı gerekçeli ile reddi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/25093 E.  ,  2016/462 K.

Toplanan delillerden davalı kadının Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesine dayalı olarak açtığı önceki boşanma davasının ispat edilemediğinden reddedildiği, bu duruma göre ret ile sonuçlanan davadan önceki olayların nazara alınamayacağı, her iki tarafın ret ile sonuçlanan davadan sonra, bir araya gelmedikleri, Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde yazılı koşulların gerçekleştiği, fiili ayrılık süresinde davalı kadının açtığı nafaka davasının erkeğin eşini müşterek eve almadığı ve birlik görevlerini yerine getirmediği gerekçesiyle kabul edildiği anlaşılmaktadır. Eldeki davada tarafların kusur durumları belirlenirken, daha önce taraflar arasında görülüp kesinleşen boşanma davalarında belirlenen kusur durumları yanında, fiili ayrılık süresinde gerçekleşen kusurlu davranışların da dikkate alınması gerekir. Bu bağlamda, ret ile sonuçlanan ve Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayanak teşkil eden boşanma davasını açarak fiili ayrılığa sebebiyet veren ve boşanma sebebi yaratan davalı kadın ile eşini müşterek konuta almayan ve birlik görevlerini yerine getirmeyen davacı erkeğin boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Eşit kusurlu ve boşanma ile yoksulluğa düşecek davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına (TMK md. 175) hükmedilmesi gerekirken, talebinin reddi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir. 

Toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, eşini istemediğini söyleyen, onu müşterek eve almayan, görme özrüne rağmen karısını evde yalnız bırakan ve eşinin babasına hakaret eden davacı koca ile, dışarıda bulunduğu sırada eve gelen ve tuvalet ihtiyacı olan kocasını tuvaletini yapması için eve almayan, başkalarının yanında eşine hakaretlerde bulunan ve eşi ile parası için evlendiğini söyleyen davalı kadın, boşanmaya neden olan olaylarda eşit derecede kusurludurlar. Eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilemez. (TMK. md. 174/1-2) Durum böyleyken, mahkemece davacı kocanın daha fazla kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/10792 E.  ,  2014/1637 K.

Toplanan delillerden; Tarsus'a taşındıktan sonra karısını istemediğini söyleyen, evlilik birliğinin kendisine yüklediği yükümlülükleri ihmal eden, eşinin ailesinin müşterek eve gelmesini istemeyen ve eşine hakaret eden davalı kocanın eşinin ailesini müşterek konuta almayan davacı kadına nazaran boşanmaya neden olan olaylarda daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu yön nazara alınmadan, davacı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü ve bu hatalı kusur tespitine bağlı olarak davacı kadının maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası taleplerinin reddi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/4276 E.  ,  2013/16444 K.

Mahkemece "davalı daha fazla kusurlu" kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de, yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalıya birden fazla şiddet uygulayan, baba evine gönderen, davalının önceki evliliğinden olan çocuğunu istemeyen, evin suyunu ve elektriğini kestiren davacı koca ile eşine şiddet uygulayan, hakaret eden, eşini müşterek eve almayan, eşine ait eşyaları satan davalı kadın evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurludur. Durum böyleyken davalı kadının daha fazla kusurlu olduğunun kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine göre davalının yoksulluk nafakası talebinin reddi doğru görülmemiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012/14206 E.  ,  2013/1731 K.

Toplanan delillerden; evlilik birliğin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda, birlik görevlerini ihmal eden, eşine ekonomik baskı uygulayıp, hakaret eden, eşini iffetsizlikle suçlayıp, güven sarsıcı davranışlar sergileyen, eşini müşterek eve almayan davacı-davalı koca, eşine hakaret edip, eşinden habersiz etraftan borçlanan davalı-davacı kadına oranla daha ziyade kusurludur. Durum böyle iken tarafların eşit kusurlu kabulü ve bu hatalı kusur tespitine bağlı olarak davalı-davacı kadının manevi tazminat isteminin (TMK.md.174/2) reddi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2011/20475 E.  ,  2012/15805 K.

Boşanma Davasında Eşe Hakaret Duygusal Şiddettir

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı-karşı davacı erkeğe yüklenen “fiziksel şiddet” vakıasının bir kez yaşandığı, erkeğin kadından özür dilediği ve evliliğin devam ettiği; yine erkeğe yüklenen “güven sarsıcı davranış” vakıasının ise ispatlanamadığı bu sebeple kusur belirlemesinde esas alınamayacağı ancak erkeğin “kadına hakaret ettiği, onu aşağıladığı, ailesinin müdahalelerine sessiz kaldığı, ailesiyle birlikte kadına psikolojik şiddet uygulayarak evden gönderdikleri”, davacı-karşı davalı kadının da “sık sık evi terk ettiği ve intihara teşebbüs ettiği” anlaşılmaktadır. Mevcut delil durumuna göre gerçekleşen iş bu kusurlar nazara alındığında da boşanmaya sebep olan olaylarda bölge adliye mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere; davalı-karşı davacı erkeğin ağır, davacı-karşı davalı kadının az kusurlu olduğuna yönelik tespitinde sonuç itibariyle bir isabetsizlik bulunmadığının anlaşılmasına göre, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/7438 E.  ,  2021/8563 K.

Erkek tarafından 4721 sayıl yasanın 166/1 maddesi gereğince açılan boşanma davasında ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacı erkek, kusur tespiti, kadın yararına hükmedilen tazminat ve nafakalara yönelik istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge adliye mahkemesi,erkeğin istinaf başvurusunun esastan reddine, karar vermiştir. Bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinde; Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda üvey kızına kötü davranan ve hakkında ithamlarda bulunan, karısını evden kovan, mezhebi ve kilolu olması nedeni ile aşağılayan, hakaret eden erkek ağır, eşini eve almayan kadının az kusurlu olduğu, ilk derece mahkemesinin kusur tespiti doğru olduğu belirtilmiştir. Bölge adliye mahkemesince kısmen kusur düzeltilmesi yapıldığı halde, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmıştır. Gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çelişki, tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerekmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/6843 E.  ,  2021/8200 K.

Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa Bölge adliye mahkemesince erkeğe yüklenen hakaret ve aşağılamaya yönelik davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, zamanı belli olmayan, soyut ve genel nitelikte olup, bir kısım tanıkların anlatımları ise sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak ve davacıdan duyuma dayalı izahlardan ibarettir. Yine tarafların 2012 yılından beri ayrı yaşadıkları ve ayrı yaşama döneminde 2016 tarihinde aynı otelde kaldıkları, bu hale göre de var ise karşılıklı birbirlerine yönelik önceki kusurları affettikleri, en azından hoşgörü ile karşıladıkları, bu tarihten sonra gerçekleşen başkaca bir kusurun varlığının da ispat edilemediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla erkeğe atfı kabil herhangi bir kusur ispatlanamamış olup kadının boşanma davasının reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/6658 E.  ,  2021/8169 K.

Somut olayda davalı kadına dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine karşın, davalı tarafça süresinde cevap dilekçesi sunulmamıştır. Bu durumda artık davalı tarafın yasal süreden sonra ileri sürdüğü iddia ve savunmaları dikkate alınarak davacı erkeğe kusur yüklenmesine olanak kalmamıştır. Dosya kapsamı ve tanık beyanlarına göre ilk derece mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere davalı kadının evlilik birliği içerisinde üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediği, çocukların ve eşinin ihtiyaçları ile ilgilenmediği, erkeğe hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamış ve hükmün bozulması gerekmiştir.Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/8609 E.  ,  2021/8119 K.

Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince davacı-karşı davalı kadının kabul edilen kusurlu davranışlarından erkeğin evden gitmesine izin vermeme kusuruna esas tanık beyanlarının davacı-karşı davalı erkekten duyumun aktarımından ibaret olduğu ve hükme esas alınamayacağı, buna karşın davalı-karşı davacı erkeğin kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarının yanında ayırca eşine hakaret ettiği ve eşinin annesine küfrettiği anlaşılmaktadır. Şu halde boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin, davacı-karşı davalı kadına göre ağır kusurlu olduğu gözetilmeden tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/4074 E.  ,  2021/7642 K.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle mahkemece erkeğe yüklenen "Suriyeli bir bayanla karı-koca hayatı yaşayarak sadakat yükümlüğüne aykırı davrandığı" kusuruna dilekçeler aşamasında davacı-davalı kadın tarafından dayanılmadığından, erkeğin kadına yönelik sürekli hakaret ettiğine ilişkin tanık beyanları da duyuma dayalı olduğundan erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, yine de mahkemece belirlenen ve gerçekleşen diğer kusurlar yönünden davalı-davacı erkeğin tamamen kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/5222 E.  ,  2021/7491 K.

Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve özellikle mahkemece davalı erkeğe kusur olarak yüklenen hakaret vakıasına kadın tarafından dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında usulünce dayanılmadığı, bu nedenle usulünce dayanılmayan bu vakıanın erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, yine de mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları nedeniyle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, erkeğin kadına nazaran ağır kusurlu bulunduğunun anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/8318 E.  ,  2021/7402 K.

İlk derece mahkemesince davacı erkek tarafından açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonucunda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilerek tarafların boşanmalarına ve ferilerine karar verilmiş, tarafların istinaf başvurusu sonucunda bölge adliye mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı erkeğin ailesinin tarafların evliliğine müdahalesine erkeğin sessiz kaldığı vakıası ispatlanamadığı halde davacı erkeğe kusur olarak yüklenmesi doğru bulunmamıştır. Tarafların sürekli ve karşılıklı fiziksel şiddet uyguladıkları, davalı kadının davacı erkeğe hakaret ettiği ve erkeği aşağıladığı anlaşılmaktadır. O halde, boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davalı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/4906 E.  ,  2021/7311 K.

Mahkemece taraflar eşit kusurlu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de, yapılan yargılama ve toplanan delillerden, taraflara kusur olarak yüklenen birbirlerine hakaret ettikleri vakıalarının taraflarca dilekçeler aşamasında usulüne uygun olarak dayanılmadığı anlaşılmakta olup, kusur belirlemesine esas alınamaz. Tarafların gerçekleşen ve kabul edilen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda, davacı-karşı davalı kadının ağır, davalı-karşı davacı erkeğin az kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olarak kabulü, doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/4665 E.  ,  2021/6104 K.

Mahkemece kadın ağır, erkek az kusurlu kabul edilerek karşılıklı açılan boşanma davalarının kabulüne karar verilmiş ise de yapılan yargılama ve toplanan delillerden; ilk derece mahkemesince belirlenen ve gerçekleşen tarafların kusurlu davranışları yanında davacı-karşı davalı erkeğin, annesinin müdahalelerine sessiz kaldığı, annesinin, kadına iftira boyutunda hakaret ettiği anlaşılmaktadır. O halde boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden kadının ağır, erkeğin ise az kusurlu olduklarının kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/4117 E.  ,  2021/5909 K.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle mahkemece davalı erkeğe yüklenen "hakaret" ve "kendisini evlenmeden önce farklı tanıtma" vakıasının somut delil ile ispatlanamadığı ve evlilik birliği kurulmadan önceki nedenlere dayanılarak boşanma davası açılamayacağının ve yine de erkeğin mahkemece belirlenen ve gerçekleşen diğer kusurlarına göre erkeğin tam kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/4007 E.  ,  2021/5776 K.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine ve özellikle davalı kadına kusur olarak yüklenen “Erkeği terk edeceğini belirterek sürekli hakaret etme” vakıasının gerek davacı erkeğin dava dilekçesindeki açıklaması gerekse de erkek tarafından dosyaya sunulan mesaj kaydının tarihi (10.02.2018) dikkate alındığında “Evlilik tarihinden önce” meydana gelen bu olayın davalı kadına kusur olarak yüklenemeyeceğinin, yine de kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları uyarınca boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı kadının tam kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, tarafların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 2. Hukuk Dairesi 2021/2971 E.  ,  2021/5463 K.

Boşanma Davasında Eşi Aşağılama Duygusal Şiddettir

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı erkek tarafından asıl dava ve ferileri ile reddedilen manevî tazminat talebi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı-karşı davacı erkeğe yüklenen "hakaret ve aşağılama" kusurlarının ispatlanamadığı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği ancak kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlara göre davalı-karşı davacı erkeğin yine de ağır kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/7449 E.  ,  2021/8567 K.

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; bölge adliye mahkemesince kadına kusur olarak yüklenilen aşağılama vakıasına ilişkin tanık beyanları soyut olduğu gibi, bu vakıa dosyadaki diğer delillerle de ispatlanamamıştır. Yine kadına kusur olarak yüklenilen kayınvalidesini arayarak “Oğlunuzu boşayacağım, işe gireceğim haberiniz olsun” beyanı boşanma iradesinin söylenilmesinden ibaret olup kusur olarak yüklenilemez. O halde bölge adliye mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen tarafların diğer kusurlu davranışlarına göre, boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu davacı-karşı davalı kadının ağır kusurlu olarak kabulü doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/6689 E.  ,  2020/91 K.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı-karşı davalı erkeğe yüklenen "aşağılama" vakıasının, istinaf kanun yoluna sadece davacı-karşı davalı erkeğin geldiği ve aleyhine kusur yüklenemeyeceği dikkate alındığında erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceğinin ve kusur belirlemesinde esas alınamayacağının, yine de boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-karşı davalı erkeğin ağır kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, davacı-karşı davalı erkeğin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/2385 E.  ,  2019/4405 K.

İlk derece mahkemesince davalı erkeğe fiziksel şiddet vakıası kusur olarak yüklenmiş, bu karara karşı yalnızca davalı erkek tarafından istinaf isteğinde bulunulmuştur. Davalı erkek tam kusurlu olmakla birlikte davacı kadın tarafından istinaf isteğinde bulunulmadığına göre istinaf isteğinde bulunan davalı erkeğin aleyhine olacak şekilde ilk derece mahkemesi tarafından davalı erkeğe kusur olarak yüklenmeyen hakaret, aşağılama, aşırı kıskançlık gösterip kadını sürekli arayıp sorarak psikolojik şiddet uygulama ve bahis oyunları oynayarak borçlanma vakıalarının ... Bölge Adliye Mahkemesince davalı erkeğe kusur olarak yüklenmesi doğru değil ise de, bu durum yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinin düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/4084 E.  ,  2019/2331 K.

Somut olayda, bölge adliye mahkemesi tarafından kusur tespitinde hükme esas alınan tanık kayınpederinin beyanında, davalı kadının, çöp döktükten sonra sokağa tükürdüğü belirtilmiştir. Davalı kadının, kayınbabaya hakaret veya aşağılama kastıyla hareket ettiği dosya kapsamında ispatlanmamış, diğer tanık anlatımlarının ise soyut olduğu anlaşılmıştır. Davalı kadının sokağa tükürmekten ibaret eylemi tek başına kayınpederine hakaret ve aşağılama kastıyla hareket ettiğini göstermez. TMK 166/1-2 maddesine göre boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu bulunması gerekir. Kadının boşanmayı gerektirir kusurlu bir davranışının varlığı kanıtlanmadığına göre davanın reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2018/472 E.  ,  2019/2401 K.

Mahkemece, erkeğin kusurunun daha ağır olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, erkeğe kusur olarak yüklenen kadını aşağılama vakıasına kadının dayanmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu vakıa erkeğe kusur olarak yüklenemez. Mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlar dikkate alındığında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu erkeğin ağır kusurlu kabulü doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/4459 E.  ,  2018/14552 K.

Boşanma Davasında Eşin Ailesine Hakaret Duygusal Şiddettir

Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince davacı-karşı davalı kadının kabul edilen kusurlu davranışlarından erkeğin evden gitmesine izin vermeme kusuruna esas tanık beyanlarının davacı-karşı davalı erkekten duyumun aktarımından ibaret olduğu ve hükme esas alınamayacağı, buna karşın davalı-karşı davacı erkeğin kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarının yanında ayırca eşine hakaret ettiği ve eşinin annesine küfrettiği anlaşılmaktadır. Şu halde boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin, davacı-karşı davalı kadına göre ağır kusurlu olduğu gözetilmeden tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/4074 E.  ,  2021/7642 K.

Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve özellikle boşanma davasında kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmolunduğunun anlaşılmasına, ayrıca davalı-karşı davacı erkeğin eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığı, eşe karşı silahla tehdit suçunu işlediği, sık sık eşinin annesine "Kızını al götür, döveceğim, boşayacağım" dediği, evin elektriğini ve suyunu kestiği, eşine küfrettiği ve eşinin eşyalarını yaktığı; davacı-karşı davalı kadının ise eşine hakaret ettiği, eşine ve kayınvalidesine haksız tahrik altında fiziksel şiddet uyguladığı; boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin netice itibarıyla ağır kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/8306 E.  ,  2019/962 K.

Mahkemece, davalı koca tam kusurlu kabul edilerek, boşanmaya karar verilmiş ise de, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı kocanın bağımsız ev temin etmediği, kendisi ve annesinin davacı kadına fiziksel şiddet uyguladığı, davacı kadının ise, eşinin annesine küfrettiği fiziksel şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya neden olan olaylarda, tarafların eşit kusurlu olduklarının kabul edilmesi gerekir. Hal böyle iken, davalı kocanın tam kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/19373 E.  ,  2014/1357 K.

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalının, eşine fiziki şiddet uyguladığı, eşine ve ailesine küfrettiği ve tehditte bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012/24976 E.  ,  2013/10984 K.

Toplanan delillerden davalı kocanın davacı eşine "seni boşamayacağım, karı olarak da yanıma almayacağım" dediği, davalının babasının da dünürünü arayarak davacıya ve ailesine küfrettiği anlaşılmıştır. Bu şekilde davalının, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğu, Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşullarının davacı lehine oluştuğu anlaşılmakla, davacı kadın lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012/7683 E.  ,  2012/24663 K.

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacının, eşine fiziki şiddet uyguladığı, davalının da, kocasına “geri zekalı, karaktersiz, o... çocuğu”, kocasının ailesine de ağıza alınmayacak sözler söyleyerek hakaret ve küfrettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu koşullar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, davanın reddi doğru bulunmamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/1101 E.  ,  2015/15553 K.

Mahkemece, taraflar eşit kusurlu kabul edilerek dava ve birleşen boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı erkeğin, davalı-karşı davacı kadının ailesiyle görüşmesini engellediği, davalı-karşı davacı kadına ve ailesine şiddet uygulayıp küfrettiği ve davalı-karşı davacı kadını evden kovduğu, davalı-karşı davacı kadının ise eşiyle olan her tartışmada ailesini çağırdığı ve davalı-karşı davacı kadının babası ve kızkardeşinin davacı-karşı davalı erkeğe şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, davacı-karşı davalı erkeğin boşanmaya neden olan olaylarda daha ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle iken; tarafların eşit kusurlu kabul edilmeleri doğru değil ise de; evlilik birliğinin temelden sarsılmasında davalı-karşı davacı kadının az da olsa kusurlu olup; her iki taraf da boşanma isteğiyle dava açmış olmasına göre; davalı-karşı davacı kadının, davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davasına itirazının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu (TMK m. 166/2), birliğin devamında taraflar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı anlaşılmakla, davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davasının da kabulü sonucu itibarıyla doğrudur. Bu sebeple, davalı-karşı davacı kadının, davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davasına yönelik temyiz itirazları ile, davacı-karşı davalı erkeğin tüm, davalı-karşı davacı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, boşanma kararının ise kusura ilişkin gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanması gerekmiştir (HUMK m. 438/son). Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/13358 E.  ,  2016/4590 K.

Boşanma Davası Eşe Baskıcı Davranmak Duygusal Şiddettir

Taraflar arasında görülen evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda; ilk derece mahkemesince boşanma davasının kabulüne ve ferilere hükmedilmiştir. Hükme karşı kadın tarafından tazminatlar ile iştirak nafakasının miktarı, vekalet ücreti yönünden hüküm kurulmaması ve kişisel ilişki; erkek tarafından tamamı yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesi, tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar vermiştir. İlk derece mahkemesi, davalı erkeğe eşine baskı yaptığı, ekonomik şiddet uyguladığı, sevgisiz ve ilgisiz davrandığı ve sebepsiz kavga çıkararak uzun süre küs kaldığı vakıalarını kusur olarak yükleyerek erkeğin tam kusurlu olduğuna hükmetmiştir. İlk derece mahkemesi kararına karşı, kusur belirlemesi yönünden, davalı erkek tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinde erkeğin eşine baskıcı davranarak ekonomik şiddet uyguladığı vakıası erkeğe kusur olarak yüklemiştir. Bölge adliye mahkemesi davalı erkeğin tam kusurlu olduğuna hükmetmiştir. Bölge adliye mahkemesi kararının gerekçesinde davalı erkeğin istinaf talebinin kusur belirlemesine yönelik olarak kısmen kabulü kanaatine varıldığı halde, kararın hüküm kısmında erkeğin istinaf başvurusunun kusur yönünden esastan reddine karar verilmek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmıştır. Gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çelişki tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerekmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/2230 E.  ,  2020/3126 K.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı erkeğin mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurları yanında, davalı kadının da eşine baskıcı ve kıskanç tavırlar sergilediği, ancak yine de evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davacı erkeğin ağır kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/3598 E.  ,  2019/9431 K.

Evlilik öncesi olaylar boşanma davasına konu edilemeyeceği gibi taraflara kusur olarak da yüklenemez. Bölge adliye mahkemesince yapılan yargılamada, erkek eşin ağır, kadın eşin ise az kusurlu olduğu kabul edilerek boşanmaya karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirir kusurlu bir davranışın varlığı ispatlanamamıştır. Dosyaya yansıyan olaylar bir bütün olarak değerlendirildiğinde eşine baskıcı ve kıskanç tavırlar sergilediği anlaşılan erkeğin, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu anlaşılmıştır. Bu kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Hal böyle iken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının manevi tazminat isteğinin reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/1222 E.  ,  2019/12375 K.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle mahkemece davalı-karşı davacı erkeğe yüklenen kusurlu davranışlar yanında, erkeğin eşine baskıcı davrandığı ve birlik görevlerini yerine getirmediğinin anlaşılmasına göre, davalı-karşı davacı erkeğin tüm, davacı-karşı davalı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/8153 E.  ,  2019/5913 K.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı erkeğin mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında, eşine baskıcı davrandığı, birlik görevlerini ihmal etiği, eşini arkadaşlarıyla görüştürmediği ve huzursuzluk çıkardığı, boşanmaya sebep olan olaylarda netice itibarıyla erkeğin tam kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, davalı erkeğin tüm, davacı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/5394 E.  ,  2019/4755 K.

İlk derece mahkemesince davalı-karşı davacı erkek ağır kusurlu kabul edilerek davacı-karşı davalı kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş, tarafların istinafı üzerine bölge adliye mahkemesince, taraflar eşit kusurlu kabul edilerek davacı-karşı davalı kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı-karşı davacı erkeğin eşine kendi isteklerinin olması ve başörtüsü takmaması yönünde sürekli baskıcı, eleştirel ve küçük düşürücü duygusal şiddete yönelik davranışlarda bulunduğu, beyinsiz, adam olmaz, seni baban boşatsın pazarlasın şeklinde ağır hakaretlerde bulunduğu, davacı-karşı davalı kadının ise sık sık evi terk ederek birlik görevlerini yerine getirmediği, agresif tavırlar sergileyerek eşyaları fırlattığı anlaşılmaktadır. Bu halde boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı erkek, davacı-karşı davalı kadına göre daha fazla kusurludur. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları zarar gören, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen az kusurlu davacı-karşı davalı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinin (1.) ve (2.) fıkrası gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, bu isteklerin reddi doğru bulunmamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/5374 E.  ,  2019/2685 K.

Boşanma Davasında Eşi Yalnız Bırakmak Duygusal Şiddettir

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı kadının birlik görevlerini ihmal ettiği, hasta ve yaşlı olan eşiyle yeterince ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, davalı kadının boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurlu olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesi sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/4878 E.  ,  2021/8340 K.

Somut olayda davalı kadına dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine karşın, davalı tarafça süresinde cevap dilekçesi sunulmamıştır. Bu durumda artık davalı tarafın yasal süreden sonra ileri sürdüğü iddia ve savunmaları dikkate alınarak davacı erkeğe kusur yüklenmesine olanak kalmamıştır. Dosya kapsamı ve tanık beyanlarına göre ilk derece mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere davalı kadının evlilik birliği içerisinde üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediği, çocukların ve eşinin ihtiyaçları ile ilgilenmediği, erkeğe hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamış ve hükmün bozulması gerekmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/8609 E.  ,  2021/8119 K.

Mahkemece, davalı erkeğin borçlandığı, ortak evin ihtiyaçlarını karşılamadığı, eşinin ailesi ile ilgilenmesine tepki gösterdiği, beyin tümörü sebebiyle ameliyat olan eşinin hastalığı ile ilgilenmediği, onunla ilişkisini kestiği, eşini ameliyet olduktan sonra arayıp sormadığı, maddi ihtiyaçları ile ilgilenmediği ve başka bir kadınla samimi şekilde görüşerek sadakate aykırı davrandığı, davacı kadının ise sert ve asabi davrandığı, eşinin önceki evliliğinden olan kızına ev işi yaptırdığı, ona ilgi göstermediği, ailesinin evlilik birliğine müdahalede bulundukları, kadının ilk evliliğinden olan oğlunun olumsuz davranışlarının bulunduğu, kadının birlik görevlerini yerine getirmediği ve ev eşyalarını alarak evi terkettiği gerekçesiyle boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilmiş ise de; mahkemece kabul edilen ve davalı erkek tarafından temyiz edilmeyerek kesinleşen erkeğin kusurlu davranışlarına göre, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkek davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduğu gibi, toplanan delillerden de; davalı erkeğin temyiz edilmeyerek kesinleşen kusurlu davranışlarına karşılık, davalı kadının bir kısım birlik görevlerini yerine getirmediği ve aile bireylerinin evlilik birliğine müdahalelerine sessiz kaldığı anlaşılmaktadır. Davacı kadına mahkemece yüklenen diğer kusurlara ilişkin bir kısım davranışların davacı kadının hastalığı sebebiyle gösterilen davranışlar olduğu davalı erkek tanıklarınca beyan edildiği gibi bir kısım olaylara ilişkin tanık beyanları ise yer ve zaman belirtmeyen soyut izahlardan ibarettir. Bu sebeple davacı kadına kusur olarak yüklenmesi doğru değildir. O halde boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde kusur belirlemesi yapılması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/17771 E.  ,  2018/7968 K.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı-karşı davalı erkeğin eşine ilgi göstermediği, birlik görevlerini yerine getirmediği ve çocuğun hastalığı ile yeterince ilgilenmediği, davalı-karşı davacı kadının eşine ilgi göstermediği, mahkemece taraflara yüklenen diğer kusurlu davranışlara yönelik tanık beyanlarının soyut olduğu ve tanık ifadelerinde geçen olaylardan sonra birliğin devam ettiğinin, erkeğin boşanmaya sebep olan olaylarda daha kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre davacı-karşı davalı erkeğin tüm, davalı-karşı davacı kadının aşağıdaki bent dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/17074 E.  ,  2018/6024 K.
Mahkemece taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı erkeğin başka bir kadınla yaşadığı ve çocuk sahibi olarak, sadakatsiz davrandığı, eşine ve çocuklarına karşı ilgi göstermediği, birlik görevlerini yerine getirmediği, davacı kadının ise eşinin hastalığı ile yeterince ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkek, davacı kadına nazaran daha fazla kusurludur. Hal böyle iken tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin (TMK m. 174/1-2) reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/11181 E.  ,  2016/932 K

Davacı-davalı erkek, kadın tarafından açılan birleşen boşanma davasına süresi içinde sunduğu cevap dilekçesinde vakıalarını bildirmiş ve tanık delili ile diğer delillere dayanmıştır. Yapılan yargılamada tarafların delilleri toplanarak tanıkları dinlenmiş ve bölge adliye mahkemesince erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğuna hükmedilmiştir. Evlilik birliği sona erinceye kadar herhangi bir sebeple açılmış bulunan boşanma davalarında taraflara yüklenen tüm kusurlar, birlikte değerlendirilip, tarafların kusur oranlarının bir kez belirlenmesi ve belirlenen bu orana göre boşanma ve varsa boşanmanın fer'i niteliğindeki talepler yönünden hüküm kurulması gerekir. O halde, bölge adliye mahkemesince de kabul edilen ve gerçekleşen olaylara göre, kadının "Eşine hakaret ettiği, hastalığında yeterince ilgilenmediği ve eşini cezaevindeki ağabeyi ile tehdit ettiği" anlaşılmıştır. Dosyaya yansıyan olaylar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olup, Yasanın 166/1 maddesinde yer alan boşanma koşullarının oluştuğu dikkate alınarak davacı-davalı erkeğin de davasının kabulü gerekirken reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/2309 E.  ,  2020/3487 K.

Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Tüm dosya kapsamından; davalı karşı davacı erkeğin, davacı-karşı davalı kadına fiziksel şiddet uyguladığı, kadının 2007 yılından bu zamana kadar süren kanser hastalığıyla yeterince ilgilenmediği, hem davalı-karşı davacı erkek hem de erkeğin ailesinin davacı karşı davalı kadını istemediklerini sürekli söyleyerek, davacı-karşı davalı kadının yakınlarından kadını alıp götürmelerini istedikleri ve davalı-karşı davacı erkeğin, davacı-karşı davalı kadını ailesiyle birlikte yaşamaya zorladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşında, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, davalı-karşı davacı erkek tam kusurludur. Hal böyleyken, mahkemece her iki tarafa da kusur yüklenememesi sebebiyle davacı-karşı davalı kadının maddi ve manevi (TMK m. 174/1-2) tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/6329 E.  ,  2019/2575 K.

Davacı erkeğin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Mahkemece, taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de taraflar arasında görülen ve kesinleşen tedbir nafakası davası, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı kadının eşine ilgisiz davrandığı, hastalığı ile yeterince ilgilenmediği, eşine küfür ettiği, küçük düşürücü sözler söylediği, eşi hastalandığı dönemde "Sen kanserlisin" demek suretiyle özensiz davrandığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden, tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve buna bağlı olarak davacı erkeğin tazminat taleplerinin (TMK m.174/1-2) reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/24708 E.  ,  2016/15636 K.

Toplanan delillerden mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı-davacı erkeğin, eşinin hastalığı ile yeterince ilgilenmediği ve eşini çocuk sahibi olamamakla suçladığı anlaşılmaktadır. Davalı-davacı erkekten kaynaklı bu eylemler, davacı-davalı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Açıklanan sebeplerle davacı-davalı kadın lehine uygun miktarda manevi tazminat (TMK m. 174/2) takdiri gerekirken bu isteğin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/10656 E.  ,  2016/342 K.

Manevi tazminat isteğinin reddine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Mahkemece, bozma ilamına uyulmak suretiyle, davalı kocanın "eşinin hastalığı ile ilgilenmediği, hastanede yattığı sürede maddi ve manevi destekte bulunmadığı" belirtilerek boşanmaya karar verilmiştir. Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedebilmek için, tazminat talep eden tarafın kusursuz veya diğer tarafa göre daha az kusurlu olması yanında; boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarını zedelemiş olması da gereklidir (TMK md. 174/2). Yukarıda belirtildiği gibi davalının eşinin hastalığı ile yeterince ilgilenmemesi ve maddi-manevi destekte bulunmaması davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Bu durumda, Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşulları kadın yararına gerçekleşmiştir. Öyleyse, davacının manevi tazminat isteğinin de kabulü gerekirken, yazılı şekilde manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/11140 E.  ,  2014/12141 K.

Boşanma Davasında Eşini Hor Görmek Duysual Şiddettir

İlk derece mahkemesince, davalı erkek tamamen kusurlu kabul edilerek, kadının boşanma davasının kabulüyle tarafların boşanmalarına, velayetin anneye verilmesi, çocuk ve kadın yararına tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası ile kadının maddi ve manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiş, davalı erkek tarafından hükmün tümüne yönelik istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, görevli Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince 09.07.2018 tarih, 2017/2996 esas ve 2018/1717 karar sayılı kararla; ilk derece mahkemesinin yüklediği kusurlardan "Evde kadın kıyafetleri giymek" şeklindeki eyleme konu olay tanık tarafından bizzat görülmüş olmayıp, duyuma dayalı beyanın anlatılmasından ibaret olup, duyuma dayalı vakıanın kusur olarak yüklenilmesi doğru görülmediğinden çıkartılmasına karşın, ilk derece mahkemesinin belirlediği diğer kusurlu davranışların yanında " Eşini aşağılamak, hor görmek, eşine ve ailesine karşı saygısız davranmak" kusurları da eklenilerek erkeğin yine de tamamen kusurlu olduğunun kabulü ile istinaf talebinin kusur belirlemesi yönünden kabulüne karar verilmiştir. Davacı kadın tarafından istinaf talebinde bulunulmadığı, sadece davalı erkek tarafından istinaf yoluna başvurulduğu halde davalı erkek aleyhine "Eşini aşağılamak, hor görmek, eşine ve ailesine karşı saygısız davranmak" vakıaları kusurları erkeğe yüklenemez ancak yine de mahkemece davalı erkeğe yüklenen ve kesinleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin tamamen kusurlu olduğu sabittir. Bu husus gözetilmeden tek taraflı istinaf talep eden erkek aleyhine kusur yüklenilmesi doğru olmamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/8186 E.  ,  2019/6314 K.

 

Boşanma davası ve boşanma avukatı hakkında ayrıntılı bilgi için boşanma avukatı ankara başlıklı makalemizi de okuyabilirsiniz.

1