Basın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali
Basın yoluyla kişilik haklarının ihlali bakımından açıklamalarda bulunacak olursak basın yoluyla kişilik haklarının ihlali tabi ki de günümüz koşulları değerlendirildiğinde oldukça artış göstermektedir.
Basın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali
Basın yoluyla kişilik haklarının ihlali bakımından açıklamalarda bulunacak olursak basın yoluyla kişilik haklarının ihlali tabi ki de günümüz koşulları değerlendirildiğinde oldukça artış göstermektedir. Hem sosyal mecraların çoğalması hem de mecmuaların artık sanal olarak insanlara kolay ulaşır olması daha çok insanın bu konularla ilgili olarak haberleşme imkanını arttırmıştır. Basın yoluyla kişilik hakları ihlal edilen kişiler, kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan bu fiiller ayrıca suç niteliği taşıyorsa savcılığa suç duyurusunda bulunabilecekleri gibi sonradan kişilik haklarına saldırı neticesinde oluşan manevi zararlarını da giderme yoluna girebilirler.
Nitekim kişilik haklarına saldırı teşkil eden sözlerin basın vasıtası ile duyurulması hakaret içeriği taşıyorsa (hakaret tazminat) alenen hakaret içerisine gireceği gibi kişinin maneviyatına bir saldırı niteliğinde olduğundan manevi tazminat davasına da konu olabilecektir. Bu bakımdan saldırıya uğrayan taraf kişilik haklarına saldırının önlenmesi davası açabileceği gibi manevi tazminat davası da açabilecektir. Ayrıca basın yayın yoluyla yapılan bu kişilik haklarına saldırı doğuran fiillerin içeriğinin kaldırılması da mümkündür.
İnternet Yoluyla Kişilik Haklarının ihlali
İnternet yoluyla kişilik haklarının ihlali bakımından kapsamlı bir bilgi için İnternet Ortamında Kişilik Haklarının İhlal Edilmesi başlıklı makalemizi okuyabilirsiniz. İnternetten içerik kaldırmaya ilişkin bilgilere de buradan rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Ayrıca sosyal medyada yapılan hakaretlere ve hukuken yapılabileceklere ilişkin olarak İnternet Ve Sosyal Medya Yoluyla Hakaret Suçu Nedir?
Basın Yoluyla Kişilik Haklarının İhlali Yargı Kararları
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2018/62
K. 2020/1077
T. 4.3.2020
Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:
ÖZET : Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Olayda, davacı tarafın yazıda geçen iddialarla bir ilgisinin bulunduğuna ilişkin dosya kapsamında herhangi bir delil mevcut olmayıp bu olaylarla davacının ilişkilendirilmesinde kamusal bir yararın varlığından bahsedilemez.
Dava dışı milletvekilinin twitter adlı sitede yaptığı paylaşımı aynen yayınladıklarını, herhangi bir yorum katmadıklarına da beyan etmişse de söz konusu ifadelerin davalı tarafa ait yayın organında yayınlanması ve yazı içeriğinde hakaret içeren ve terör örgütü ile ilişkilendirilen ifadelerin de bulunması açıkça davacıların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup kişilerin şeref ve itibarının korunması hakkına aykırı hareket edilmiştir.
Davacıların şeref ve itibarının korunmasını isteme hakkı, davalıların ifade özgürlüğünden üstün tutulmalı ve davacıların kişilik haklarının saldırıya uğradığı kabul edilmelidir. İfade özgürlüğüne bu kapsamda getirilen sınırlama, ölçülü ve orantılı olduğu gibi demokratik toplum düzeninin gereklerine de uygun olduğundan davaya konu yayında geçen ifadeler nedeniyle ve davacı tarafın bir terör örgütü ile ilişkilendirmesi suretiyle davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, kişilik hakları saldırıya uğrayan davacılar yararına uygun miktarda manevi tazminata karar verilmesi gerekir. Yanılgılı gerekçeyle hüküm kurulması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
DAVA : Davacılar ... ve ...vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ... ve diğerleri aleyhine 27/10/2016 gününde verilen dilekçeyle basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 18/05/2017 tarihli karara karşı davacılar vekili ve davalılar ... ... ve ... Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık ... Ltd. Şti vekilinin istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; davacıların istinaf başvurusunun reddine davalılar ... Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık ... Ltd. Şti ve ... ...'nun istinaf başvurusunun kabulüne, ... 16. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/421 esas 2017/184 Sayılı kararının HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca bu davalılar yönünden düzletilerek; ( İstinaf kanun yoluna başvurmayan davalı ... yönünden kararın aynen muhafazasına ), davacıların davalılar ... Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık ... Ltd. Şti. ve ... ...'ya yönelik davasının reddine dair verilen 25/10/2017 tarihli kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne dair verilen hüküm hakkında davacılar vekili ve davalılar ... ... ile ... Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık ... Ltd. Şti. ( ... Ltd. Şti. ) vekilinin istinaf başvurusu üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi tarafından davacıların istinaf başvurularının reddine, davalılar ... Ltd. Şti. ve ...'nun istinaf başvurusunun kabulüne, ... 16. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/421 Esas, 2017/184 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca bu davalılar yönünden düzeltilerek; ( İstinaf kanun yoluna başvurmayan davalı ... yönünden kararın aynen muhafazasına ), davacıların davalılar ... Ltd. Şti. ve ...'ya yönelik davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili, davalılardan ...'nun yayın sahibi olduğu, davalı ... Ltd. Şti.'nin yayınladığı ...Gazetesi'nin 17/08/2015 tarihli nüshasının 1. ve 12. sayfalarında yayınlanan, davalılardan ... tarafından yazılan "O çapulcular şimdi nerede" başlıklı yazı ile müvekkillerinin kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar ... Ltd. Şti. ile ... vekili, dava dışı bir milletvekilinin twitter adlı sosyal paylaşım sitesinde dava konusu haberde yer alan açıklamaları yaptığını, müvekkilinin yorumsuz olarak milletvekilinin yaptığı bu açıklamaları "O çapulcular şimdi nerede" başlığı ile haber yaptığını, davacıların kişilik haklarına karşı bir saldırının bulunmadığını beyan ederek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ...'e usulüne uygun tebligat yapılmış, ancak yargılamaya katılmamıştır.
İlk derece mahkemesince; davaya konu yazı bir bütün hâlinde incelendiğinde, dava dışı kişinin açıklamasını yansıtmaktan uzak olduğu, kişilik haklarına saldırı içeren "şerefsiz" sözünün yazının bir kaç yerinde vurgulandığı ve yazının davacı tarafın kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükme karşı taraf vekilleri istinaf talebinde bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; davaya konu yayında adı geçen milletvekilinin açıklamalarının ifade hürriyeti ve eleştiri sınırları kapsamında olduğu, haber içeriğinde geçen ''çapulcu'' kelimesinin dava dışı bir kişi hakkında kullanıldığı, haberde yer alan ''şerefsiz'' ifadesinin davacıya yönelik kullanıldığının söylenemeyeceği, genel nitelikte düşünce açıklaması ve eleştiri olarak kabulü gerektiği gerekçesiyle davacıların istinaf başvurularının reddine, davalılar ... Ltd. Şti. ve ...'nun istinaf başvurusunun kabulüne, ... 16. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/421 Esas, 2017/184 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca bu davalılar yönünden düzeltilerek; ( İstinaf kanun yoluna başvurmayan davalı ... yönünden kararın aynen muhafazasına ), davacıların davalılar ... Ltd. Şti. ve ...'ya yönelik davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık; davacılar hakkında sarf edilen sözlerin ifade özgürlüğü ya da kişilerin şeref ve itibarına saygı gösterilmesini isteme haklarından hangisinin kapsamında kaldığına ilişkindir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 58. maddesi gereğince kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat talep edebilir.
İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. Düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir.
İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.
Ancak belirtmek gerekir ki ifade özgürlüğü sınırsız değildir. Başta siyasi kişiler olmak üzere, en geniş hâlde dahi ifade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa'nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Bu itibarla, Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şeref ve itibarının korunmasıdır. Davalının söylediği sözlerin ve gösterdiği fotoğrafların, ifade özgürlüğünün sınırlarını aştığını tespit ederken mahkemece ortaya konulan gerekçenin, bu özgürlüğü sınırlamak için yeterli ve ilgili olmasının yanında, ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın, demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik, ölçülü, orantılı ve istisnai nitelikte olması gerekir. Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değil ise demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
Kamuya mal olmuş kişilerin şeref ve itibarı ile ifade özgürlüğünün çatışması hâlinde bu iki hak arasında makul bir denge kurulmalıdır. Dengeleme yapılırken; dava konusu açıklamanın kamu yararına ilişkin bir tartışmaya sağladığı katkı, ilgili kişinin tanınırlığı, toplumdaki rolü ve işlevi ile yazıya konu olan faaliyetin niteliği, açıklama veya yayının konusu, kapsamı, şekli ve etkileri, ilgili kişinin daha önceki davranışları, bilgilerin elde edilme koşulları ve gerçekliği ile uygulanan yaptırımın niteliği göz önüne alınmalıdır.
Somut olayda, ...Gazetesi'nin 17/08/2015 tarihli nüshasında 1 ve 12. sayfalarında yayınlanan davalı ... tarafından kaleme alınan “O çapulcular şimdi nerede?” başlıklı yazıda, davacılar hakkında dava dışı bir milletvekilinin twitter adlı sosyal paylaşım sitesindeki hesabından yaptığı açıklamaların aktarıldığı belirtilerek, “Yalıda oturan, ellerinde viski kadehleriyle Türkiye'yi karıştıran ve ...'ye oy veren şerefsizlere ‘şerefsiz' diyemeyecek miyiz? ... çakallarına ‘şerefsiz' demeyeyim de kime diyeyim? Dünya alem biliyor ki ... denilen yapı ...'nın eylemlerini meşrulaştırılmak için vardır. Ağaç için yürüyen o iş adamları o sanatçılar nerede? Nerede Çapulcu ..., nerede...?”ifadelerine yer verildiği anlaşılmaktadır.
İfade özgürlüğünün sınırı, kişilerin şeref ve itibarının korunması hakkıdır. Çatışan bu iki hak arasında dengeleme yapılırken öncelikle dava konusu yayının davacılara ilişkin bölümünün, kamuoyunu ilgilendiren ve kamunun yararına ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığına bakılmalıdır. Yayında ... semtinde yalıda oturan Türkiye'yi karıştırdığı iddia edilen bir kesim ile bir siyasi partiye oy verenlere ‘şerefsiz' isnadında bulunulduğu, anılan siyasi partinin ... terör örgütünü meşrulaştırmak için var olduğunun belirtildiği, ağaç için yürüyenlere hitaben nerede o çapulcular denildiği görülmüş, bu ifadelerin sonunda davacı ...'un ismi de geçirilerek anılan iddialarla ilişkilendirilmiştir. Davacı tarafın yazıda geçen iddialarla bir ilgisinin bulunduğuna ilişkin dosya kapsamında herhangi bir delil mevcut olmayıp bu olaylarla davacının ilişkilendirilmesinde kamusal bir yararın varlığından da bahsedilemez.
İkinci olarak davalılar vekili cevap dilekçesinde dava dışı milletvekilinin twitter adlı sitede yaptığı paylaşımı aynen yayınladıklarını, herhangi bir yorum katmadıklarına da beyan etmişse de söz konusu ifadelerin davalı tarafa ait yayın organında yayınlanması ve yazı içeriğinde hakaret içeren ve terör örgütü ile ilişkilendirilen ifadelerin de bulunması açıkça davacıların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup kişilerin şeref ve itibarının korunması hakkına aykırı hareket edilmiştir.
Bu durumda davacıların şeref ve itibarının korunmasını isteme hakkı, davalıların ifade özgürlüğünden üstün tutulmalı ve davacıların kişilik haklarının saldırıya uğradığı kabul edilmelidir. İfade özgürlüğüne bu kapsamda getirilen sınırlama, ölçülü ve orantılı olduğu gibi demokratik toplum düzeninin gereklerine de uygundur. Dolayısıyla davaya konu yayında geçen ifadeler nedeniyle ve davacı tarafın bir terör örgütü ile ilişkilendirmesi suretiyle davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı sonucuna varılmıştır.
Şu durumda; kişilik hakları saldırıya uğrayan davacılar yararına 6098 Sayılı TBK'nın 58. maddesi uyarınca uygun miktarda manevi tazminata karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle istemin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Bu haliyle; Bölge Adliye Mahkemesince davalılar ... Ltd. Şti. ve ...'nun istinaf başvurusunun kabulüne karar verilerek, davanın kısmen kabulüne dair ilk derece kararının anılan davalılar yönünden düzeltilip davanın istinaf talebinde bulunan bu davalılar yönünden reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Yukarıda açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 04.03.2020 gününde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2018/4841
K. 2019/2009
T. 3.4.2019
Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:
ÖZET : Dava; basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat ve kararın yayınlanması istemine ilişkindir. Somut olay değerlendirildiğinde; haberin güncel ve kamu yararına ilişkin konularla alakalı olduğu, kamunun haber alma özgürlüğü kapsamında yayınlanan bir haber niteliğinde olduğu, davacı hakkında eleştirel mahiyette ifadelere yer verildiği, ayrıca dosyada mevcut olan İdare Mahkemesi'nin dosyasında verilen yürütmeyi durdurma kararları da dikkate alındığında haberin görünür gerçeğe uygun olduğu ve basın özgürlüğü kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Şu durumda davanın tümden reddine karar verilmesi gerekir.
Dosya kapsamından, davacılardan şirketin Yönetim Kurulunun karardan sonra davadan feragat ettiği, davacı şirket vekilinin e-imza tarihli dilekçesi ile anılan yönetim kurulu kararını ibraz ettiği ve davadan feragat ettiklerini bildirdiği, davacı şirket tarafından verilen vekaletnamenin davadan feragat yetkisini de haiz olduğu anlaşılmaktadır. Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir ( HMK m. 307 ). Niteliği gereği karşı tarafın kabulüne bağlı olmayan, tek taraflı irade beyanı ile davayı sonuçlandıran ve kesin hükmün sonuçlarını doğuran bir usul işlemi olması hasebiyle feragat davanın her aşamasında nazara alınır. Hal böyle olunca, davacı şirket yönünden öncelikle davadan feragat hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
DAVA : Davacı H. A. İ. ve K... Altın İşletmeleri AŞ vekili tarafından, davalılar T. Gazete Dergi Basım AŞ ve diğerleri aleyhine 13/05/2014 gününde verilen dilekçeyle basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat ve kararın yayınlanması istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 25/12/2014 tarihli kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 1- )Davalıların, davacılardan K... Altın İşletmeleri AŞ'ye yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat ve kararın yayınlanması istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili, davalılardan şirketin imtiyaz sahibi olduğu Takvim Gazetesinin 28/04/2014 tarihli nüshasında "Gaspçı A.Ş İş Başında" başlıklı bir haber yayınlandığını, anılan bu haberde gerçeğe aykırı ve asılsız iddialara yer verildiğini, davacıların zan altında bırakılarak ticari itibarlarının zedelendiğini, davalıların basın özgürlüğü sınırlarını aşarak, davacıların kişilik haklarını ağır şekilde ihlal ettiklerini belirterek oluşan manevi zararın tazminini ve kararın yayınlanmasını talep etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu haberin haber verme amacından ziyade davacıları karalamaya yönelik olduğu ve basın özgürlüğü sınırlarının aşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davacılardan K... Altın İşletmeleri AŞ Yönetim Kurulunun karardan sonra, 28/02/2017 tarihli kararı ile davadan feragat ettiği, davacı şirket vekilinin 27/03/2017 e-imza tarihli dilekçesi ile anılan yönetim kurulu kararını ibraz ettiği ve davadan feragat ettiklerini bildirdiği, davacı şirket tarafından Av. İ. D.'a verilen vekaletnamenin davadan feragat yetkisini de haiz olduğu anlaşılmaktadır. Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir ( HMK m. 307 ). Niteliği gereği karşı tarafın kabulüne bağlı olmayan, tek taraflı irade beyanı ile davayı sonuçlandıran ve kesin hükmün sonuçlarını doğuran bir usul işlemi olması hasebiyle feragat davanın her aşamasında nazara alınır. Hal böyle olunca, davacı şirket yönünden öncelikle davadan feragat hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
2- ) Davalıların, davacılardan H. A. İ.'e yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesiyle 5187 Sayılı Basın Kanunu'nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa'nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; haberin güncel ve kamu yararına ilişkin konularla alakalı olduğu, kamunun haber alma özgürlüğü kapsamında yayınlanan bir haber niteliğinde olduğu, davacı H. A. İ. hakkında eleştirel mahiyette ifadelere yer verildiği, ayrıca dosyada mevcut olan Eskişehir 1. İdare Mahkemesi'nin 2014/443 esas sayılı dosyası ile Eskişehir 2. İdare Mahkemesi'nin 2014/240 esas sayılı dosyasında verilen yürütmeyi durdurma kararları da dikkate alındığında haberin görünür gerçeğe uygun olduğu ve basın özgürlüğü kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, davacı H. A. İ. davasının tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş; açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda ( 1 ve 2 ) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA; ( 1 ) numaralı bentteki bozma nedenine göre davalıların davacılardan K... Altın İşletmeleri AŞ'ne yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 03.04.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/5189
K. 2016/7613
T. 8.6.2016
Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:
ÖZET : Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Davaya konu edilen haberin görünür gerçeğe uygun ve güncel olması, yayınlanmasında toplumsal ilgi ve kamu yararı bulunması, haberin okuyucunun ilgisini çekmesi için gazetecilik tekniği gereği çarpıcı başlık kullanılması ve haberin hukuka uygunluk sınırları içinde kalması gibi sebeplerle davacının kişilik değerleri ihlal edilmemiştir. Davada yazı işleri müdürüne husumet yöneltilemecek olup, istemin tümden reddi gerekir.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı ve diğeri aleyhine 20.3.2012 gününde verilen dilekçeyle manevi tazmiat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 1.12.2015 tarihli kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, Türkiye'nin en eski yer hizmetleri kuruluşu olarak 28 yıldan bu yana tescilli marka olarak faaliyet gösterdiğini, gazetenin 19.2.2012 tarihli sayısında kişiliklerine yönelik saldırı niteliğinde haber yayınlandığını bildirerek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davalı yazı işleri müdürüne husumet yöneltilemeyeceği, esas yönünden de yayının habercilik ilkelerine uygun olarak yayınlanması nedeni ile haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.12.2013 tarihli karar, Dairemizin ilamı ile bozulmuştur. Bozma ilamında; davalı yazı işleri müdürü olup, 5187 Sayılı Kanun'un 13. maddesine göre hukuken sorumluluğu bulunmadığından hakkındaki istemin husumet sebebiyle reddine, yine diğer davalı yönünden; davaya konu edilen haberin görünür gerçeğe uygun ve güncel olduğu, yayınlanmasında toplumsal ilgi ve kamu yararı bulunduğu, haberin okuyucunun ilgisini çekmesi için gazetecilik tekniği gereği çarpıcı başlık kullanıldığı ve haberin hukuka uygunluk sınırları içinde kalması sebebiyle davacının kişilik değerlerinin ihlal edilmediğinden istemin tümden reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulduğu belirtilmiş ise de, bozma ilamının gereği yerine getirilmemiştir. Bozma ilamına uyulması halinde, bozmaya uygun karar verilmesi zorunludur. Bozma kararında; davanın sorumlu yazı işleri müdürü yönünden husumet sebebiyle reddine, davalı şirket yönünden esas yönünden reddi gerektiği belirtildiği halde, mahkemece her iki davalı yönünden davanın esastan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece uyulan ilam doğrultusunda hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Temyiz edilen kararın, yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA,
4. Hukuk Dairesi
2020/2046 E.
2020/2531 K.
Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Asıl ve birleşen davada taraflar arasındaki basın yoluyla kişilik haklarına saldırının hukuka aykırılığının tespiti ve manevi tazminat davalarından dolayı yerel mahkemece verilen gün ve sayısı yukarıda yazılı kararın; Dairemizin 11/12/2019 gün ve 2017/2092 esas 2019/5937 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla HUMK’un 440-442. maddeleri uyarınca tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun değişik 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin reddine ve aynı kanunun 442/3. ve 4421 sayılı Kanunun 2. ve 4/b-1. maddeleri gereğince takdiren 450,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak hazineye gelir kaydedilmesine 06/07/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.
4. Hukuk Dairesi
2019/3301 E.
2020/435 K.
Davacı:
Vekili:
Davalı:
Vekili:
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ve ... Ajans Yayın Tanıtım Organizasyon Ltd. Şti. aleyhine 29/08/2014 gününde verilen dilekçe ile internet yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat, erişimin engellenmesi ve tekzip metni yayınlanmasının istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalı ... yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalı ... Ajans Yayın Tanıtım Organizasyon Ltd. Şti. yönünden manevi tazminat isteminin kabulüne dair verilen 05/09/2019 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı şirket vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 10/02/2020 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, internet yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat, erişimin engellenmesi ve tekzip metni yayınlanması istemine ilişkindir.
İnternet yayınları ile, yazılı basın veya görsel ve işitsel yayınlar arasında benzerlikler olsa da, sorumlular bakımından aralarında esaslı farklılıklar bulunmaktadır. Yönetim ve denetimi de farklıdır. İnternetin yaygınlaşmaya başlamasından sonra bu alandaki yasal boşluğu doldurmak amacıyla 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkındaki Kanun kabul edilmiş ve 23/05/2007 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Bu Kanun'un 4. maddesinde içerik sağlayıcıların, internet ortamında kullanıma sundukları her türlü içerikten sorumlu oldukları belirtilmektedir. İçerik sağlayıcı internet ortamı üzerinden sunulan her türlü bilgi veya veriyi üreten, değiştiren ve sağlayandır. Yer sağlayıcı ise, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten gerçek veya tüzel kişilerdir. Kanun'un 5. maddesi uyarınca yer sağlayıcının uyarıya dayalı sorumluluğu kabul edilmiştir. Maddeye göre yer sağlayıcıların barındırdıkları içeriği denetleme gibi bir genel sorumlulukları yoktur. Ancak yer sağlayıcıların hukuka aykırı hak ihlali yapan içerikten dolayı Telekominikasyon İletişim Başkanlığı yada zarar gören tarafından uyarılmalarına rağmen bu yayını kaldırmazlarsa sorumlulukları doğabilir. Yine 5651 sayılı Kanun'un 8. ve 9. maddeleri kapsamında alınan bir mahkeme kararına muhatap olarak haberdar edilen yer sağlayıcı, hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür. Kaldıkmadıkları takdirde hukuki ve cezai sorumlulukları söz konusu olabilir.
Somut olayda, davalı olarak gösterilen ... Ajans Yayın Tanıtım Organizasyon Ltd. Şti. internet yayının yapıldığı www....gerçeği.com isimli internet sitesinin sahibi olarak yer sağlayıcıdır. İçerik sağlayıcı değildir. Sorumluluğu da uyarıya dayalıdır. Her ne kadar bu davalı içerik sağlayıcı olmadığını savunmasında gündeme getirmese de bu husus re'sen dikkate alınması gereklidir. Bu nedenle davalı şirket yönünden davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 10/02/2020
4. Hukuk Dairesi
2019/3122 E.
2019/5879 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 02/03/2012 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalılardan ... aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalılardan ... aleyhine açılan davanın reddine dair verilen 27/06/2019 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava tarihi 02.03.2012 olmasına rağmen karar başlığında 25.04.2019 olarak yazılması, mahallinde düzeltilebilir bir maddi hata olarak değerlendirilmiş ve bozma sebebi yapılmamıştır.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalılardan ... aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle; davalılardan ... aleyhine açılan davanın ise esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ... Gazetesi’nin 21/01/2012 tarihli nüshasında yayınlanan “...’da Albay Terörü” başlıklı haber ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek uğradığı manevi zararın giderilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, Dairemizin 13.11.2017 gün ve 2017/2958 esas 2017/7179 karar sayılı bozma ilamına uyulmasına ve davalılardan ... aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalılardan ... aleyhine açılan davanın ise esastan reddine karar verilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 184. maddesinde hakimin, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceği, 186. maddesinde ise mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunun bildirileceği ve sözlü yargılamada mahkemenin, taraflara son sözlerini sorarak hüküm vereceği düzenlenmiştir.
Dosya kapsamından, Dairemizce verilen bozma kararı üzerine mahkemece taraflara tensiple duruşma gününün tebliğ edildiği, davalı vekilinin mazeret dilekçesi gönderdiği, dilekçe içeriğinde yokluğunda yargılama yapılarak karar verilmesi yönünde talepte bulunduğu, mahkemece davacı tarafın yokluğunda davalı vekilinin mazeretinin kabulü ile duruşmaya devam edilerek karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece davalı vekilinin mesleki mazereti kabul edildiği halde HMK’nın 184. ve 186. maddelerinin açık ve emredici hükümlerine aykırı olarak davanın sonuçlandırılıp hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 03/12/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2017/4-1368
K. 2018/1327
T. 19.9.2018
• MANEVİ TAZMİNAT ( Basın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Sebebiyle - Verilen Haberin İçeriğine Uygun Düşmeyen Bir Üslubun Kullanıldığı ve Haber Sınırları Aşılarak Öz ile Biçim Arasındaki Dengenin Bozulduğunun Anlaşıldığı/Hukuka Aykırılık Unsurunun Gerçekleştiği ve Yayında Kullanılan Sözlerin Amacı Ne Olursa Olsun Başlı Başına Kişilik Haklarına Haksız Bir Saldırı Oluşturduğunun Belirtildiği )
• BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ( Kişinin Dünyada ve Özellikle İçinde Yaşadığı Toplumda Meydana Gelen ve Toplumu İlgilendiren Olay ve Olgular Hakkında Bilgi Sahibi Olmasını Sağlamayı Amaçladığı - Basının Haber Toplamak Fikir ve Kanaatleri İzleyerek Bunları Çözümlemek Yorumlamak Eleştirmek ve Sonuçta Kamuoyunu İlgilendiren Konularda Doğru ve Gerçeğe Uygun Haber Vermek Hakkına Sahip ve Bununla Görevli Olduğu/Kişilik Haklarına Haksız Saldırı Olduğundan Manevi Tazminata Hükmedilmesi Gerektiği )
• HABER SINIRLARI AŞILARAK ÖZ İLE BİÇİM ARASINDAKİ DENGENİN BOZULMASI ( Haberde Kullanılan İfadeler ve Başlık Çarpıcı Olabilir ise de Başlık ile Haberin İçeriği Arasında Düşünsel İrtibat Bulunmasının Zorunlu Olduğu - Haberde Kullanılan İfadelerle Sınır Aşılmış ve Davacının Kişilik Haklarına Saldırıda Bulunulmuş Oluğu/Direnme Kararının Yerinde Olduğu )
• BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ İLE KİŞİLİK HAKLARININ ÇATIŞMASI ( Yayın Yoluyla Yapılan Eylemin Kişilik Haklarına Saldırı Niteliğinde Olup Olmadığının Saptanmasında Gerçeğe Uygunluk Kamusal İlgi ve Toplumsal Yarar Güncellik ve Şekle Uygunluk Unsurlarının Bulunup Bulunmadığının Araştırılmasının Zorunlu Olduğu - Kişilik Haklarına Saldırının Varlığını Kabul Eden Direnme Kararının Yerinde Olduğu/Özel Dairece Tazminat Miktarı Yönünden İnceleme Yapılmadığından Temyiz İtirazlarının İncelenmesi İçin Dosyanın Daireye Gönderilmesi Gerektiği )
• HAKİM VE SAVCILARIN ASILSIZ SUÇLAMALARDAN KORUNMASI ( Yargı Görevlilerinin Halka Güven Telkin Etmesi Gereken Rolleri Göz Önüne Alındığında Hakaret İçeren ve Küçük Düşürücü Sözlerden Korunmaları Gerektiği - Görev Başındaki Kişilerin Sözlü Hakaret Mahiyetindeki Saldırılara Toplum Nazarında Tarafsızlığını Zedeleyecek Soyut İddialara Karşı Korunması Gerektiği Gözetilerek Sonuca Gidilmesi Gerektiği )
ÖZET : Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Basın özgürlüğü, kişinin dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren olay ve olgular hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamayı amaçlar. Bunun gereği olarak basın, haber toplamak, fikir ve kanaatleri izleyerek bunları çözümlemek, yorumlamak, eleştirmek ve sonuçta kamuoyunu ilgilendiren konularda doğru ve gerçeğe uygun haber vermek hakkına sahip ve bununla görevlidir. Eş söyleyişle denetim, uyarma, eleştiri ve gerçekleri açıklama, basının doğal ödevleridir.
Basının kamu görevi yapmasında göz önünde tutulan amaçla, kişilik haklarına verilen zarar arasında açık bir oransızlık varsa, yayımın hukuka aykırı olduğu kabul edilmelidir. Objektiflikten ayrılmak, haber sınırını aşmak, genişletici ve yanlış yorumlarda bulunmak, gerçek dışı haber vermek, yersiz şekilde onur kırıcı sözler kullanmak, dürüstlük kurallarına aykırı davranmak, kişisel sebeplerle salt sansasyon amaçlı yayım yapmak, hukuka aykırıdır.
Verilen haberin içeriğine uygun düşmeyen bir üslubun kullanıldığı, böylece haber sınırları aşılarak öz ile biçim arasındaki dengenin bozulduğu anlaşılmakla hukuka aykırılık unsurunun gerçekleştiği sonucuna varılmakla, yayında kullanılan bu sözler amacı ne olursa olsun başlı başına kişilik haklarına haksız bir saldırı oluşturduğundan manevi tazminata hükmedilmesi gereklidir. Haberde kullanılan ifadeler ve başlık çarpıcı olabilir ise de başlık ile haberin içeriği arasında düşünsel irtibat bulunması zorunlu olup haberde kullanılan ifadelerle bu sınır aşılmış ve davacıyı diğer kişi ile ilişkisi varmış gibi göstermek suretiyle davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulmuştur. Yerel mahkemenin kişilik haklarına saldırının varlığını kabul eden direnme kararı yerinde olup Özel Dairece tazminat miktarı yönünden inceleme yapılmadığından bu yöne dair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.05.2012 tarihli ve 2011/210 E., 2012/149 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 11.11.2013 tarihli ve 2013/13931 E., 2013/17419 K. sayılı kararı ile;
“Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı; S. Gazetesi'nin 09/06/2010 tarihli nüshasının birinci sayfasında “Tarafsız Yargı” başlığı altında yapılan ve iç sayfada devam eden haberlerde, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar; davaya konu haberin o tarihte gündemde olan olaylara dair olup kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yapıldığını, emniyet kaynaklarından edinilen teknik takip bilgileri çerçevesinde haber yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Yerel mahkemece; davaya konu haberde kullanılan kimi ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu kabul edilerek, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesiyle 5187 Sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu sebeple ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
... Kaldı ki, haberde bahsi geçen hususlar sonradan “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçundan açılan ceza davasına da konu olmuştur. Şu halde, güncelliği de bulunan böyle bir olayın habere konu edilmesinde hukuka aykırılık yoktur. Yapılan değerlendirmeler sırasında kullanılan sözler de olayın gösterdiği özelliklere ve anlatılmak istenen amaca uygundur.
Yerel mahkemece, olay tarihinde beliren görünür gerçeğe uygun olup genel anlamda eleştiri sınırları içerisinde kalan davaya konu haberin hukuka uygun olduğu gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olmaları usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
... haber ve yorumlara yer verildiğini, müvekkilinin mesleki kişiliğine, onuruna, şeref ve saygınlığına saldırıda bulunulduğunu, davalıların haksız ve ağır kusurlu hareketleri sebebiyle davacının büyük üzüntü duyduğunu, çevresindeki saygınlığının ve onurunun rencide edildiğini, haberin gerçek dışı olduğunu, objektiflik ve ölçülülük unsurlarının da bulunmadığını belirterek 20.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili; davaya konu haberin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/857 soruşturma sayılı dosyasında bulunan ifade tutanaklarındaki bilgilere ve emniyet tarafından gerçekleştirilen teknik takibe dayalı olduğunu, haber incelendiğinde davacının doğrudan veya dolaylı olarak hedef alınmadığını, aksine tutanakta adı geçen bazı kişilerin davacıya karşı komplo girişimi içinde olduklarının dile getirildiğinin anlaşılacağını, habere konu olayların... mevcut olan duruma ve iddialara uygun olduğunu, talep edilen tazminatın da fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; haberle ilgili ceza mahkemesinde suçun kanuni unsurlarının oluşmadığı gerekçesi ile beraat kararı verilmiş ise de; açılan manevi tazminat davasında Borçlar Kanunu'nun 41. maddesinde belirtilen haksız fiil sorumluluğunun tüm unsurlarının gerçekleştiği, gizlilik kararı verilen ve gerçekliği ispatlanmamış olayların yayın konusu yapılmasının ve evraka ekli tapelere göre yorum yapılarak davacı hâkim ile dava dışı üçüncü kişi avukat arasında ilişkinin bulunmadığı belirtilirken bile özel hayata ait bu bilgiyi okuyucuya bir kez daha çarpıcı başlıkla sunarak okuyucuda şüphe uyandıracak şekilde sunulmasının hâkimlik meslek ve onurunu koruma gayretinde olan davacı hâkimin kişilik haklarını ihlal edici nitelikte olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle 8.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
...
Hâl böyle olunca, yerel mahkemenin kişilik haklarına saldırının varlığını kabul eden direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, Özel Dairece tazminat miktarı yönünden inceleme yapılmadığından bu yöne dair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı gerekçelerle yerel mahkemenin direnme kararı yerinde bulunduğundan, tazminat miktarı yönünden mahkemenin kurduğu hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE