
Tutukluluk Kararı ve Tutukluluğa İtiraz
Tutukluluk kararı ve tutukluluğa itiraz ceza hukukunun önemli koruma tedbirlerindendir. Tutuklamanın maksadı, tutuklunun kanıtları yok etmesinin veya kaçmasının engellenmesi ve mahkumiyet kararı verildiğinde bunun infazının sağlanmasıdır.

İçindekiler
Tutukluluk Kararı ve Tutukluluğa İtiraz
Tutukluluk kararı ve tutukluluğa itiraz ceza hukukunun önemli koruma tedbirlerindendir. Tutuklamanın maksadı, tutuklunun kanıtları yok etmesinin veya kaçmasının engellenmesi ve mahkumiyet kararı verildiğinde bunun infazının sağlanmasıdır. Tutuklama, kişinin suçlu olduğu konusunda kesin bir mahkumiyet kararı bulunmayan ancak üzerine atılı suçu işlediğine yönelik kuvvetli suç şüphesi altında bulunan şüpheli veya sanığın belli koşulların varlığına bağlı olarak hakim kararıyla özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanması olarak tanımlayabiliriz. Genel tanım bu olmakla beraber tutuklamanın amacı, kişinin, delilleri karartmasının veya kaçmasının engellenilmesi olup tutuklama sadece hakim tarafından verilebilmektedir. Bunun yanı sıra tutuklama kararı yine sanık veya şüphelinin yüzüne karşı verilebilir kararlardan olup kişinin yokluğunda tutuklama kararı değil yakalama kararı verilebilir. Tutuklama ile ilgili değineceğimiz diğer özellik ise, soruşturma aşamasında cumhuriyet savcısının talebini olmadan şüpheli hakkında tutuklama kararı verilemeyeceği gibi cumhuriyet savcısı tarafından adli kontrol istenildiğinde tutuklama kararı verilemeyeceğidir. Ayrıca tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilen şüphelinin Sulh Ceza Hakimliğindeki sorgusu sırasında ceza avukatı diğer bir ifadeyle müdafii bulundurulması zorunludur.
Tutuklama ile ilgili hükümler CMK nın 100. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre bir kişi hakkında tutukluluk kararı verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. Yani kişi hakkında tutuklama kararı verilebilmesi öncelikle somut olayda tutuklama yasaklarının olup olmadığı incelenmeli, eğer tutuklama yasağı yok ise kişinin atılı suçu işlediği konusunda kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delilleri ortaya konulmalı ve son olarak kişinin kaçma şüphesinin veya delilleri karartma şüphesinin bulunduğuna yönelik kuvvetli şüphe olmalıdır. Kuvvetli suç şüphesi eldeki verilere göre sanığın yapılacak duruşma sonrası ceza alma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda söz konusu olabilir. Bu nedenle tutuklama kararı verilebilmesi için, bu kuvvetli şüphenin, somut olarak, dosya içindeki delillere göre varlığı gerekli olup tutuklamanın ön koşulu olan kuvvetli suç şüphesinin bulunmadığı haller ile tutuklama nedenlerinden en az birinin varlığının bulunmadı hallerde sanık ya da şüpheli hakkında tutuklama kararı verilebilebilmektedir.
Kanunda yukarıda belirtmiş olduğumuz husus dışında bir de bazı hallerde tutuklama nedeninin var sayıldığı durumlar bulunmaktadır. Bu durumlarda artık başkaca bir hususa gerek kalmadan tutuklama kararı verilebilir. Bu haller;
Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular bulunuyorsa bu durum hakkında kuvvetli şüphe varsa; delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme imkanı bulunuyorsa ve bu durum hakkında kuvvetli şüphe varsa; tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe varsa tutuklamaya karar verilebilecektir.
Bir de kanunda bazı katalog suçlar sayılmıştır. Bu katalog suçların işlendiği yönünde kuvvetli şüphenin mevcudiyeti halinde tutuklamaya karar verilebilir. Bu Suçlar;
- Soykırım ve insanlığa karşı suçlar
- Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti
- Kasten öldürme
- Silahla işlenmiş kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama
- İşkence
- Cinsel saldırı (TCK 120 nin birinci fıkrası hariç)
- Çocukların cinsel istismarı
- Hırsızlık
- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti
- Suç işlemek amacıyla örgüt kurma
- Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar
- Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar
- 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı suçları
- Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu
- Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar
- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar
- Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinde sayılan suçlar
- Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlardır.
CMK md. 100/3’e göre, sayılan suçların işlendiğine yönelik kuvvetli bir şüphe varsa, tutuklama sebepleri var sayılır.Ancak hakim buna rağmen, tutuklama kararı vermeye mecbur değildir. Yalnızca kaçmaya veya delileri karartmaya ilişkin somut delillerin aranmamasına karine teşkil eder. Hakim her halükarda tutuklama kararını kendi takdir yetkisini kullanarak verecektir ve neticeten şüpheli veya sanığın tutuklanmasına karar vermeyebilir. Yasa, objektif kuralların uygulanmasını emreder; suçtan zarar göreni tatmin etmek için tutuklama kararı verilemeyeceği gibi, siyasi rövanşlar için de tutuklama kararı verilmemelidir. Aksi takdirde yargıcın tarafsız veya bağımsız olduğu söylenemez.
Şüpheli veya sanık hakkında CMK md. 109 gereği adli kontrol uygulanabiliyorsa, kişinin hürriyeti tahdit edilmeden yargılamada bulunmasını sağlayabilecek mekanizmalar devreye girebiliyorsa, tutuklama kararı vermemelidir.
Tutuklama Kararı Verilemeyecek Durumlar Nelerdir
Sadece adli para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.
Koruma tedbirlerine ilişkin dört özellik bulunur
1. Tüm koruma tedbirleri temel hakların bazılarını yargılamadan önce sınırlandırır.
Örneğin: Tutuklama, esasen hürriyeti tahdit içerir.
Koruma tedbirleri yakalama ve tutuklama gibi kişi özgürlüğünü sınırlar. Aramada olduğu gibi konut dokunulmazlığını ihlal eder. Teminatla salıverilme, el koyma ve toplamada olduğu gibi zilyetliğe etki eder. Telefon dinleme, postadaki evraka el koyma gibi hâllerde haberleşme özgürlüğünü sınırlar. Yurtdışına çıkmayı yasaklama gibi bazı hallerde serbest dolaşım hakkına sınırlama getirilir. Anayasal olarak güvenceye alınmış tüm bu temel hak ve hürriyetler, henüz kesin bir yargı kararı olmadan sınırlanmış olur ve bu hakkı da yasa vermektedir.
2. Tüm koruma tedbirleri geçicidir.
3. Tüm koruma tedbirleri ihtiyari yetkiye dayanır.
4. Tüm koruma tedbirleri amaç değil araçtır.
Soruşturma Evresinde Verilen Tutuklama Kararı
Soruşturma evresinde savcı talep etmeden sulh ceza hakiminin tutuklama kararı verebilmesi mümkün değildir. Meğerki sulh ceza hakimi savcı görevini yüklenmiş olmasın. Sulh ceza hakiminin önüne çıkarılan daha önce gele geçirilmiş şüphelinin müdafisinin yanında bulunması zorunludur. Sulh ceza hakimi ya tutuklamaya karar verir ya da kişiyi serbest bırakır.
Tutuklama kararı verilmişse şüpheli ve müdafii itiraz edebilir. Zira tutuklama kararı bir hakimlik makamı kararıdır ve itiraza konu olabilir. İtirazı inceleyecek mercii, kararı veren hakimliği takip eden sulh ceza hakimliğidir. İtiraz merciinin verdiği karar kesindir.
Hakimlik savcının talebini reddetmişse kişiyi serbest bırakır. Bu halde de savcı karara itiraz edebilir. Savcının itirazını inceleyecek mercii bu sefer tutuklama kararı verdiğinde, bu karar ilk kez verilen bir tutuklama kararı olduğu için şüpheli veya müdafii, aslında itiraz merciince incelenmiş ve kesin olması gereken bu karara karşı itiraz edebilir.
CMK md. 103/2’ye göre, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı adli kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re'sen serbest bırakır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır. Bu, savcının verilen tutuklama kararını, idari bir kararla geçersiz kılması anlamına gelmez. Tutuklama sebeplerinin artık geçerli olmayacağına ilişkin yeni bir karar vermesi anlamına gelir. Zira savcı, soruşturma evresinde elde ettiği diğer delillerle artık tutuklamanın gereksiz olduğu kanaatine varırsa, tutukluluk haline son verebilir.
Ceza Davasında Verilen Tutuklama Kararı
Ceza davasında cumhuriyet savcısının talebi üzerine veya re’sen mahkeme tarafından tutuklama kararı verilebilir. Tutuklama kararının gerekçeli olması zorunludur. CMK md. 101/2’ye göre, tutuklamaya, tutuklamanın devamına, bu husustaki bir tahliye işleminin reddine ilişkin kararların gerekçeli olması, gerekçede kuvvetli suç şüphesinin varlığı, tutuklama nedenlerinin varlığı ve tedbirlerin ölçülü olduğunu gösteren somut olgular gerekçelendirilerek gösterilir. Şüpheli ve sanığa bu sözlü olarak ve daha sonra da yazılı olarak bildirilmek zorundadır. CMK md. 34’e göre, koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hakim veya mahkeme kararları hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur. Tutuklama kararı koruma tedbiri olduğundan ve gıyapta tutuklama kararı verilemeyeceğinden zaten kişinin ve müdafiin duruşmada hazır bulunması zorunludur.
Kovuşturma evresinde (ceza davasında) her oturumda tutukluluk halinin devam edip etmeyeceği hakkında mahkemenin karar vermesi gerekir. Celseler arası 30 günden fazlaysa, 30 günde bir talep veya re’sen inceleme üzerine serbest bırakılmaya ilişin inceleme yapılabilir. Tutukluluk halinin devamına ilişkin verilecek karar yeni bir karar olduğundan itiraz söz konusudur.
Tutuklamaya ve tutukluluğun devamına ilişkin kararlar için yasa açıkça itiraz yolunun açık olduğunu hüküm altına almış olduğundan, mahkeme makamınca verilen bu kararlara da itiraz edilebilir.
Tutuklama kararı, soruşturmada ve kovuşturmada (ceza yargılaması sırasında, ceza davası görülürken) belli aralıklarla gözden geçirilmelidir.
Zira tutuklama bir koruma tedbiridir; geçici olması şarttır. Tutuklamaya ilişkin sebepler zaman içerisinde değişebilir, bu halde de tutuklama sebepleri artık olmadığından tutukluluk durumunun denetlenmesi gerekir. Soruşturma evresinde savcının veya şüphelinin talebi üzerine cezaevinde bulunan kişinin 30 günde bir sulh ceza hakimi tarafından incelenmesi gerekir. Şüpheli veya sanığın tutukluluk halinin devamına veya salıverilmesine hakim veya mahkemece karar verilir. Savcı veya şüpheli tarafından tutukluluk sebeplerinin ortadan kalktığından bahisle tutukluluk halinin kaldırılması talebinde bulunabilir. Sulh ceza hakimi talebi
reddederse ret kararına itiraz edilebilir ancak kabul ederse, yani kişi serbest bırakılırsa bu karara itiraz edilemez.
Tutukluluğa İtiraz Nereye Yapılır
Tutukluluğa itiraz nereye yapılır-CMK md. 268, karar türlerine ilişkin olarak hangi merciilere itirazda bulunulabileceğini ve bu itirazları hangi merciilerin inceleyeceğini düzenlemektedir. Buna göre; Sulh ceza hâkimliğinin tutuklama ve adli kontrole ilişkin verdiği kararlara karşı yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulunduğu asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir. Asliye ceza mahkemesi hakimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine; ağır ceza mahkemesi ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.
İtiraz merciinin vereceği kararlar kural olarak kesindir. İtiraz merciinin tutuklama talebinin reddine ilişkin yapacağı incelemede vereceği tutuklama kararı, bunun tek istisnasıdır. Tutuklama kararının geri alınması, sanığın salıverilmesi kararlarına karşı itiraz yolu kapalıdır. CMK md. 103/2’ye göre verilen kararlara ilişkin de itiraz yolu kapalıdır. Burada ayrıca belirtmek istediğimiz diğer bir husus ise Tutukluluk kararı ve tutukluluk halinin uzaması özellikle kamu görevlilerinin tutukluluk süresince görevlerini yerine yetirememelerinden dolayı haklarında disiplin soruşturması sürecini de başlatacak olmasıdır. Kişi hakkında yapılan disiplin soruşturması neticesinde somut olayın özellikleri de dikkate alınarak geçici görevden uzaklaştırma kararı verilebileceği gibi meslekten çıkarma kararı da verilebilmektedir. Bu aşamada üzerine suç isnat edilen şüpheli veya sanık idari süreçle de karşı karşıya kaldığından ayrıca idari dava avukatından da yardım alması yerinde olacaktır.
Tutuklulukla ilgili ayrıntılı bilgi ve tutukluluğa itiraz konularında hukuk büromuzla iletişime geçebilirsiniz.
Tutuklama Kararına İtiraz Dilekçesi Örneği
ANKARA ( ) ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
Sunulmak Üzere
ANKARA ( ) SULH CEZA HAKİMLİĞİNE
SORGU NO : ...
SORUŞTURMA NO : ...
TUTUKLAMAYA İTİRAZ
EDEN EDEN ŞÜPHELİ : ...
MÜDAFİİ : Av.Emre ASAN/Av.Bilgehan UTKU - Adres Antettedir.
SUÇ : Adet Gereği Açıkta Bırakılmış Eşya Hakkında Hırsızlık,
Suç İşlemek Amacıyla Kurulan Örgüte Üye Olma
KANUN MADDESİ : TCK 142/1, TCK 220/2
TUTUKLAMA TARİHİ : ...
KONU : Tutuklama kararına karşı itiraz dilekçemizin sunumundan ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
Ankara Sulh Ceza Hakimliğinin ... tarih ve ... SORGU numaralı dosyasında; "Süpheli ....'nın 5271 Sayılı CMK'nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca .. Tutuklanmasına," şeklinde karar verilmiş olup söz konusu karar hakka, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğundan itiraz etme zorunluluğumuz hasıl olmuştur. Şöyle ki;
1. Müvekkil hakkında verilen tutuklama kararında öncelikle belirtmek isteriz ki; Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) göre tutuklama kararı verilebilmesi için aranan öncelikli şart Kuvvetli Suç Şüphesinin varlığı olup tutuklama kararı verilebilmesi için şüpheli hakkında “Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin” bulunmasıdır. Mahkemece yapılacak incelemede de görüleceği üzere müvekkilin üzerine atılı suçu işlediğine yönelik somut bilgi ve belgeler bulunmamakta olup tutuklama kararı verilmesi için ön koşul olan kuvvetli suç şüphesi müvekkil nezdinde oluşmamıştır.
2. Üzerinde duracağımız diğer bir husus müvekkil hakkında tutuklama kararı verilebilmesi için (kabul etmemekle birlikte) kuvvetli suç şüphesi mevcut olsa bile, ayrıca bir “tutuklama nedeni” de bulunmalıdır. Bu kapsamda Müvekkikimizin açık kimliği bellidir. Müvekkilimiz sabit ikametgah sahibidir, kaçma şüphesi bulunmamaktadır. CMK md.100/2-a da belirtilen şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular bulunması kriteri şüpheli olan müvekkilimiz açısından bulunmamaktadır. Müvekkilimizin tutukluluğunun devam etmesi halinde mesleki faaliyetim son bulacak,hem kendim hem de maddi destekte bulunduğu ailesi mağdur olacaktır.
Bunun yanı sıra mevcut durumda delillerin yok edilmesi, karartılması, değiştirilmesi ya da gizlenmesi söz konusu değildir. Çünkü suç konusu olaya ilişkin tüm deliller adli makamlara intikal etmiştir. CMK m.100/2-b de tutuklama koşulu olarak belirtilen müvekkilin davranışlar delileri yok etme, gizleme veya değiştirme ya da Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturma şartları da dosyamda söz konusu değildir.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda arz ve izah edilen hususlar, mahkemenizce re’sen tespit edilecek nedenler göz önünde bulundurularak evrensel hukuk ilkeleri, Anayasa’nın ilgili maddeleri ve Yargıtay içtihatları ışığında tesis edilen tutuklama kararının hukuka aykırı olduğu, orantısız olduğu, ilgili tedbirin mağduriyete ve maddi – manevi zarara sebep olacağı tespit edilerek ;
1. Müdafisi olduğumuz şüpheli ... hakkında verilen tutuklama kararın İTİRAZEN KALDIRILMASI ile ŞÜPHELİNİN Bİ HAKKIN SALIVERİLMESİNE,
2. Sayın Mahkemede aksi kanaat hasıl olur ise CMK m.109 ve diğer hükümler gereğince tutuklama tedbirinin ADLİ KONTROLE çevrilmesine,
karar verilmesini arz ve talep ederiz.