Tedbir Nafakası Nedir? Tedbir Nafakasını Kimler Alabilir? | Mil Hukuk

Tedbir Nafakası Nedir Tedbir Nafakasını Kimler Alabilir

  • Anasayfa
  • Tedbir Nafakası Nedir Tedbir Nafakasını Kimler Alabilir

Tedbir Nafakası Nedir Tedbir Nafakasını Kimler Alabilir

Tedbir nafakasına hakim re'sen karar vermekte olup buna ilişkin düzenlemeyi re'sen yapmaktadır. Tedbir nafakasına kural olarak boşanma davası açılmasından itibaren hükmedilmelidir. Yani tedbir nafakasının başlangıç tarihinin kural olarak davanı

Tedbir Nafakası Nedir Tedbir Nafakasını Kimler Alabilir

TEDBİR NAFAKASI NEDİR? TEDBİR NAFAKASINI KİMLER ALABİLİR?

Tedbir nafakası TMKBoşanma ve nafaka hukuku kapsamında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzun 169'uncu maddesi hükmüne göre; "boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim davanın devamı süresince gerekli olan özellikle eşlerin barınmasına geçimine eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır". Bu önlemler müşterek çocuklar için alınabileceği gibi eşler hakkında da re'sen yani hakim tarafından kendiliğinden alınabilir. Biz burada çocuklar için verilen tedbir nafakasından bahsedeceğiz. Değindiğimiz üzere tedbir nafakasına hakim re'sen karar vermekte olup buna ilişkin düzenlemeyi re'sen yapmaktadır. Tedbir nafakasına kural olarak boşanma davası açılmasından itibaren hükmedilmelidir. Yani tedbir nafakasının başlangıç tarihinin kural olarak davanın açıldığı tarih olması gerekir. Ancak burada ince bir ayrıntı vardır ki örneğin çocuğun geçici velayeti dava süresince anneye verilmiş olsun. Yalnız, annenin bu geçici velayet ilişkisinin kurulması için babaya bir başvuru yapmadığını ve çocuğun dava süresi boyunca babanın yanında kaldığını düşünelim. Ara karar gereği çocuğun anneye teslimi gerçekleşmediğine göre baba, dava süresince çocuk için anneye tedbir nafakası ödemekle sorumlu tutulamaz. Yargıtay da bizimle aynı görüştedir ve böyle bir durumda anne, mahkemenin teslim yönündeki ara kararına rağmen çocuğu teslim almamışsa çocuğun bakımına ilişkin bir harcama da yapmamış demektir. O halde dava boyunca babanın yanında bulunan ve bakımı da babası tarafından yapılan müşterek çocuk için anne yararına tedbir nafakası tayin ve takdiri doğru değildir. Nitekim Yargıtayın 05.10.2014 tarih 2004/8835E., 2004/11245K. sayılı ilamında da; "Davacı annenin, çocukların tedbiren kendisine teslimini talep etmesi üzerine mahkemece, 27.10.2003 tarihinde her iki çocuğun velayetlerinin tedbiren anneye verilmesine karar verilmiş, bu karar Ankara 6. İcra Müdürlüğünün ..... sayılı dosyası ile 05.11.2003 tarihinde yerine getirilmiş, çocuklar anneye bu tarihte teslim edilmişlerdir. Tedbir nafakasına bu tarihten itibaren hükmolunması gerekirken, dava tarihinden itibaren verilmesi usul ve yasaya aykırıdır" şeklinde hüküm kurulmuştur. Bu hususun gözden kaçırılmaması son derece önemlidir. İşte iyi bir boşanma avukatının önemi burada ortaya çıkmaktadır.

Tarafların ortak çocuğu davadan sonra doğmuş ise tedbir nafakasına doğum tarihinden itibaren hükmedilmelidir. Taraflar davada tedbir nafakası istememişlerse davanın her aşamasında tedbir nafakası isteyebilirler. Tedbir nafakası; 1. red ya da boşanma kararının kesinleşmesine kadar verilir, 2. boşanma veya ayrılık davasında çocuk boşanma kararının kesinleştiği tarihten önce ergin olmuşsa çocuk yararın hükmedilen nafaka dava tarihinden ergin olduğu tarihe kadar tedbir nafakası olarak verilir. 3. Ölüm tarihine kadar verilir.

Geçici Tedbir Nafakası Nedir?

Önemle belirtmekte fayda vardır ki boşanma davası sırasında geçici tedbir nafakalarına hakim tarafından re'sen hükmedilir. Dava dilekçesinde çocuklar için nafaka talep edilmediği beyan edilmiş olunsa dahi sonradan istekte bulunulabilir. Nafaka hükmü çocukların korunmasına yönelik olduğundan Kamu Düzenine ilişkindir. Çocuğa verilen nafaka miktarının belirlenmesi sırasında çocuğun ihtiyaçları, çocuğun gelirleri, tarafların ödemeyi kabul ettikleri miktar, tarafların yaşam koşulları ve ödeme imkanları göz önünde bulundurulmalıdır.


Yargıtay
3. Hukuk Dairesi
Esas : 2014/2208
Karar : 2014/9847
Tarih : 18.06.2014
Özet: TMK.nun 182. maddesine göre; boşanma kararı ile velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. TMK.nun 330. maddesindeki düzenleme, nafaka miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçlerine göre belirlenir şeklindedir. TMK'nun 331. maddesi uyarınca da; durumun değişmesi halinde hakim nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırabilir.
Taraflar arasında görülen iştirak nafakası davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı(karşı davalı) vekili tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesi ile; tarafların 02.12.2008 tarihinde kesinleşen kararla anlaşmalı olarak boşandıklarını, protokol uyarınca müşterek çocuk lehine aylık 250 TL iştirak nafakası ile bu nafakanın her yıl %20 oranında arttırılmasına karar verildiğini, anlaşma gereği nafakanın dava tarihinde 518 TL'ye ulaştığını, ancak müvekkilinin bu bedeli ödemekte zorluk çektiğini iddia ederek, 400 TL'ye indirilmesiyle yıllık artışın ÜFE'ye göre belirlenmesini talep ve DAVA ETMİŞTİR.
Davalı vekili cevap dilekçesiyle davanın reddini dilemiş, karşı dava ile de; halen ödenen 518 TL iştirak nafakasının çocuğun ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığını iddia ederek, 1.000 TL'ye arttırılmasını talep ve DAVA ETMİŞTİR.
Mahkemece; davacının iştirak nafakasının indirilmesi talebinin reddine, karşı davada daha evvel hükmedilen 250,00 TL iştirak nafakasının 20.02.2013 tarihi itibariyle 650,00 TL ye yükseltilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, nafakanın her yıl TÜİK tarafından açıklanan ÜFE oranında artırılmasına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından TEMYİZ EDİLMİŞTİR.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları YERİNDE DEĞİLDİR. Ancak;
TMK.nun 182 nci maddesine göre; boşanma kararıyla velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında KATILMAK ZORUNDADIR.
TMK.nun 330. maddesindeki düzenleme, nafaka miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçlerine göre BELİRLENİR ŞEKLİNDEDİR.
TMK'nun 331 inci maddesi uyarınca da; durumun değişmesi halinde hakim nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırabilir.
Somut olayda; davacı babanın işçi olup aylık ortalama 2.800 TL geliri olduğu, kendine ait evde oturduğu, davalı annenin ise öğretmen olup aylık ortalama 2.500 TL maaşının olduğu, annesine ait evde oturduğu, müşterek çocuğun ise 2007 doğumlu olup, ilköğretim 1.sınıf öğrencisi OLDUĞU ANLAŞILMAKTADIR.
Mahkemece davacı babanın dava tarihinde ödemekte olduğu 518 TL'nin tespitiyle yetinilmesi gerekirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, çocuğun ihtiyaçlarına ve günün ekonomik koşullarına göre, yüksek miktarda nafakaya hükmedilmesi doğru görülmemiş, BOZMAYI GEREKTİRMİŞTİR.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK.nun 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.06.2014 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.

Tedbir Nafakası Ne Kadar?

Tedbir nafakasının miktarının net bir şekilde herkes bakımından objektif olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.Tedbir nafakası miktarının belirlenmesindeki kıstas nafaka yükümlüsünün ekonomik durumu ile nafakaya hükmedilecek kişinin içinde bulunduğu ekonomik koşul ve ihtiyaçlardır. Bir de hem eş için hem de çocuklar için boşanma davasının devamı sırasında belirlenen nafaka tedbir nafakası olarak adlandırılmakta, boşanma davasının kesinleşmesinden sonraki adlandırmaya göre eşler için olanına yoksulluk, çocuklar için olanına ise iştirak nafakası adı verilmektedir. Tekrar belirtmek gerekir ki tedbir nafakasının kesin kati bir sınırı olmayıp tamamen somut olayın özelliklerine göre belirlenen bir nafakadır. Nitekim mahkeme yapacağı ekonomik araştırma ile emniyete ve sosyal güvenlik kurumuna müzekkereler yazacak, verilen bu müzekkere cevaplarında tespit edilen ekonomik duruma göre nafaka bedeli belirlenecektir. Ancak bazı durumlarda eşler hukuka aykırı davranışlar içerisine girebilmekte özellikle bir iş yerinde sigorlalı çalışanlar maaşlarını düşük göstermek için bir takım ücretleri elden alabilmektedirler. Bunun önüne geçebilmek için tedbir nafakası talep eden tarafın eğer boşanma avukatı var ise bu durumu avukatına bildirmeli yok ise ispat maksadıyla vakılarını mahkemeye sunmalıdır. 

Tedbir Nafakası Ne Zaman Ödenir?

Tebir nafakasının ödenme biçimine ve miktarına hakim karar verecektir. Miktarı belirleyen hakim tedbir nafakasının ödenme tarihini de buna göre belirleyecek ve nafaka yükümlüsü o gün geldiğinde nafakayı verecektir. Örneğin hakim nafakanın her ay düzenli olarak ödenmesine karar vermiş ve dava 01.01.2001 tarihinde açılmış ise kişi bir sonraki nafaka bedelini 01.02.2001 tarihinde ödeyecektir. Nafaka aylık olarak verilen ve yukarıda da değinildiği üzere hakim tarafından yaptırılacak ekonomik durum arşatırması neticesinde belirlenmektedir.

Tedbir Nafakası Ne Zaman Başlar?

Kural tedbir nafakasının başlangıç tarihinin davanın açıldığı tarih olmasıdır. Uygulamada çokça rastlanan bir durum davanın açılması sırasında talep edilen nafakalara ilk duruşma gününde hükmedildiği görülmektedir. Bunu bir örnekle açıkalayacak olursak eşin nafaka talepli boşanma davasını 01.01.2001 tarihinde açtığını düşünelim. İlk duruşmanın da 01.06.2010 tarihinde yapıldığını varsayalım ve bu duruşmada hakim tedbir nafakasına ilişkin karar verdiğinde nafaka başlangıç tarihi davanın açıldığı tarih olacağından ki örneğimizde 01.01.2010 tarihinde başlayacağından kişi 6 aylık nafaka bedelini birden ödemek zorunda kalacaktır. Örneğin hakim 100,00 TL nafakaya hükmetmiş ise 600,00 TL birikmiş nafakanın nafaka yükümlüsü tarafından ödeneceği gerçeği unutulmamalıdır. Bundan dolayı nafaka yabana atılır bir durum değildir. Bu yüzden davaların uzmanlar eliyle yürütülmesi her zaman tavsiye olunur.

Tedbir nafakası Türk Medeni Kanunu'nun 169. maddesinde; Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkimin, davanın devamı süresince  özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alacağı düzenlenmiş olup bu kapsamda tedbir nafakasının da hâkimin eşlerin nafaka ve geçimine yönelik tedbir alma yükümlülüğü kapsamında değerlendirilmektedir. Bu yazımızda da Türk Medeni Kanununun 169’uncu maddesinde düzenleme bulan geçici önlemlerden tedbir nafakasının ne olduğu, nafaka bedelinin nasıl belirleneceği, tedbir nafakası ile yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası arasındaki farkları, tedbir nafakasının belirlenmesinde kusurun önemi hususları hakkında kısaca bilgi vermeye çalışacağız.

Tedbir nafakası, boşanma davası sürecinde, boşanma kararı verilene kadar geçecek süreçte eşlerden birinin diğerine maddi destek sağlaması için ödenen bir nafakadır. Tedbir nafakası, boşanma sürecinde koruyucu bir tedbir olarak uygulanır ve nafaka ödeyen tarafın maddi durumu ve nafaka alan tarafın ihtiyaçlarına göre belirlenir.

Tedbir nafakası, boşanma davası açıldıktan sonra mahkeme tarafından verilen bir karar ile belirlenir. Bu karar, nafaka ödeyen tarafın maddi durumu, nafaka alan tarafın ihtiyaçları, yaşam standardı, yaş, sağlık durumu, çocukların ihtiyaçları gibi faktörlere göre belirlenir. Tedbir nafakası miktarı, nafaka ödeyen tarafın maddi durumundaki değişikliklere göre yeniden değerlendirilebilir.

Tedbir nafakası, boşanma davası sürecinde eşlerin maddi güvence altına alınmasını sağlar. Özellikle çocukların ihtiyaçları göz önünde bulundurularak belirlenen tedbir nafakası, çocukların sağlıklı bir şekilde büyümeleri ve yaşam standartlarının korunması açısından önemlidir. Tedbir nafakası, boşanma kararı verilene kadar geçecek süreçte ödeneceği için, boşanma sürecindeki maddi sıkıntıları biraz olsun hafifletir.

Tedbir Nafakası Şartları Nelerdir?

Türk Medeni Kanunun “Geçici Önlemler” başlıklı 169’uncu maddesi kapsamında aile mahkemesi hakimi, eşlerin ve reşit olmayan ortak çocukların bakımı ve geçimi için gerekli önlemleri almakla yükümlü kılınmıştır. Boşanma ve ayrılık davalarının devam ettiği süre içerisinde eşlerin birbirinden ayrı yaşayacakları gerçeği karşısında gerek boşanma gerekse ayrılık davasında ayrı yaşayan eş, kendisinin ve ortak çocuğun bakım ve geçimini kendi imkanlarıyla sağlayamıyorsa ya da yeterli seviyede gelire sahip değilse aile mahkemesi hakimi re’sen bir nafakaya hükmetmektedir. Bu açıklamalar ışığında tedir nafaka nedir sorusuna, boşanma ve ayrılık davaları devam ederken bir eşin diğer eşe ödemesi gereken nafaka olarak adlandırılır ve uygulamada tedbir nafaka olarak adlandırılmaktadır. Söz konusu düzenleme ile kanun koyucu, maddi imkanları kısıtlı olan eşin ve ortak çocukların bakım ve geçimine diğer eşin katkıda bulunmasını amaçlamaktadır.

Tedbir Nafakası Nasıl Belirlenir?

Boşanma ve ayrılık davalarında aile mahkemesi hakimi tarafından hükmedilecek tedbir nafakası miktarının belirlenmesinde bir çok kıstas dikkate alınmakla birlikte hükmedilecek nafakanın miktarı, tarafların "ekonomik güçleri ile orantılı" bir miktar olacaktır. Nitekim tarafların ekonomik güçlerinin tespiti amacıyla mahkeme taraflar hakkında ilgili birimlere sosyal inceleme raporu tanzim edilmesine karar vermekte yapılacak sosyal inceleme de tarafların herhangi bir işte çalışıp çalışmadığı, gelirinin ne kadar olduğu, ikamet ettiği konutun kira olup olmadığı gibi ekonomik durumu açıklığa kavuşturacak bilgiler bir rapor haline getirilerek mahkemeye sunulmaktadır. Mahkeme tarafından varsa diğer hususlarda dikkate alınarak tedbir nafakası miktarına hükmedilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki; eşin çalışmıyor olması özellikle ortak çocuğa nafaka ödenmesine engel değildir. Bu açıklanmadan da anlaşılacağı üzere eşlerden diğeri çalışmıyor herhangi bir geliri bulunmuyor olsa da her iki eşin de çocuğun bakım ve eğitim masraflarına katılmak zorunluluğu bulunduğundan gelirinin olmaması çocuğa yönelik nafaka ödeme yükümlülüğünden kurtarmamaktadır. Nitekim Y. HGK. 2017/2-1891/1577 T. 25. 10. 2018 (KAZANCI): “… Yerel mahkeme tarafından davalı-karşı davacı kadın yararına 23.11.2011 tarihli ara kararı ile aylık 500 TL. tedbir nafakası takdir edilmiş, ancak mahkemece 19.12.2011 tarihli ara kararı ile davacı-karşı davalı kocanın işsiz olması ve hiçbir gelirinin bulunmadığı gerekçesiyle bu tarihten geçerli olarak tedbir nafakasının durdurulmasına karar verilmiştir. Davacı-karşı davalı kocanın işsiz olması ve gelirinin bulunmaması hükmedilen tedbir nafakasının tamamıyla kaldırılmasını gerektirmez. Bu durum ancak daha önce takdir edilen nafakanın indirilmesi için bir gerekçe olabilir…”. Şeklindeki kararı da bu yöndedir. Bunun yanı sıra önemle belirtmek gerekir ki nafaka miktarının belirlenmesinde hakim kişinin maddi manevi varlığını geliştirmesini ihlal edici bir karar vermelidir. Zira Anayasa mahkemesine yapılan bireysel başvuruda nafaka artırım davası sonucunda elde ettiği gelirden daha yüksek miktarda nafaka ödemeye karar verilmesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiği iddiasında yüksek mahkeme;

“…Bunun yanı sıra derece mahkemelerinin özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklarda takdir yetkilerini kullanırken tarafların çatışan menfaatleri arasında adil bir denge sağlayıp sağlamadıklarının belirlenmesi gerekmektedir. Her iki tarafın menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi ve sürecin taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir sonuca yol açmaması gerekir. Menfaatler dengesinin kurulmasında taraflardan biri aleyhine bireysel olarak aşırı ve olağan dışı bir külfetin yüklenmesi, pozitif yükümlülüklerin ihlali sonucunu doğurabilir. Olayın bütün koşulları ve taraflara tanınan tüm imkânlar ile tarafların tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak menfaatlerin adil bir şekilde dengelenip dengelenmediği değerlendirilmelidir. Bu adil dengenin sağlanıp sağlanmadığının denetiminde derece mahkemelerinin ortaya koyduğu gerekçeler büyük önem taşımaktadır… Bu durumda derece mahkemelerinin kararlarının başvurucunun maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına ilişkin davanın sonucuna etkili olabilecek mahiyetteki iddia ve itirazlarına cevap verecek nitelikte yeterli bir gerekçe içermediği tespit edilmiştir. Bu sebeple kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının korunmasına yönelik usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla bireysel başvuruya konu olayda kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerin kamu makamlarınca yerine getirilmediği sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir…” 

Şeklindeki kararı ile, Yargıtay’ın tedbir nafakasına hükmederken, gerekçelerinin yetersiz olduğu, gelirinin nafaka artırım talebini karşılamaya yeterli olmamasına rağmen başvurucu aleyhine nafakaya hükmedilmesinin dayanaklarını ortaya koymadığını tespit ederek kararın hukuka aykırılığına vurgu yapmıştır.

Tedbir Nafakası Ne Zaman Talep Edilir?

Tedbir nafakası boşanma ya da ayrılık davasına bakan hakim tarafından re’sen veya talep üzerine kararlaştırılabilir. Kanun metninin lafzi yorumundan da anlaşılacağı üzere tedbir nafakası hususunda tarafların herhangi bir talepte bulunma zorunluluğu bulunmamakta olup talep edilmese dahi re'sen nafaka ödenmesine karar vermek zorundadır. Zira yukarıda da izah ettiğimiz üzere kanun koyucu hem boşanma hem de ayrılık davalarında tarafların artık ayrı yaşadıklarından dolayı diğer eşin bakım ve geçimine katkı sağlamasını amaçlayarak özellikle maddi anlamda zora düşülmesinin önüne geçmiştir.   

Tedbir Nafakasına İlişkin Davalar Hangi Mahkemede Görülür?

Tedbir nafakası boşanma davaları ve ayrılık davaları aşamasında hükmedilen bir nafaka olduğundan bu nafakaya ilişkin davalarda  Aile Mahkemesi görevlidir. Aile Mahkemesinin olmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri bu davalarda görevli olup aile mahkemesi sıfatıyla bu davalar görülmektedir.

Tedbir Nafakası Süresi Ne Kadardır?

Tedbir nafakası boşanma ve ayrılık davalarında re’sen ya da talep üzerine verilen bir nafaka türü olup boşanma davalarında boşanma davasının açılmasıyla başlar ve yargılama süresince dava kesinleşinceye kadar devam etmektedir. Ayrılık davalarında ise durum boşanma davalarından biraz daha farklıdır. Nitekim ayrılık davalarında aile mahkemesi  1 yıldan 3 yıla kadar ayrılık kararı verebilmekte mahkemece hükmedilen tedbir nafakası da ayrılık kararının kesinleşmesinden itibaren başlar ve ayrılık kararının bitimi ile sona ermektedir. YHGK. 2-2287/627 T. 30. 05. 2019 (KAZANCI): “…TMK 'nın 169. maddesi uyarınca takdir edilen tedbir nafakası, hâkim tarafından yargılama sırasında kaldırılmadığı takdirde boşanma davasında verilen kararın kesinleşmesi ile kendiliğinden sona erer…”. Şeklindeki hükmü ile tedbir nafakasının kararın kesinleşmesi ile kendiliğinden sona ereceğini hüküm altına almıştır.

Tedbir Nafakasının Arttırılması İstenebilir mi?

Tedbir nafakasının, dava türüne göre boşanma veya ayrılık davasının başlaması ile başlayacağını daha öncesinde dile getirmiştik. Davanın hemen başında verilen tedbir nafakası miktarı dava süreci içerisinde değişen ekonomik koşullar ya da tarafların ekonomik durumlarında değişimler sebebiyle talep halinde yeniden belirlenebilir. Örneğin ortak çocuğun davanın başlangıcında okula gitmiyor olupta dava devam ederken okula başlaması durumunda önce belirlenen tedbir nafaka miktarı artık yetersiz geliyorsa eşin talebi üzerine nafakanın artırılması talep edilebileceği gibi nafaka yükümlüsü de değişen ekonomik durumları öne sürerek nafakanın düşürülmesini veya tamamen kaldırılmasını talep edebilir. Nitekim Y. HGK. 2-1578/ 791 T. 18. 4. 2018; Y. HGK. 2-1579/ 673 T. 4.4. 2018 (KAZANCI) : “…Ancak eşlerin ekonomik güçlerinin birbirine yakın olması durumu söz konusu ise bu durumda geçici tedbir nafakası verme zorunluluğunun ortadan kalkacağı söylenebilir...” Şeklindeki kararında da bu husus üzerinde durmuştur. Burada önemle dikkatinizi çekmek isteriz ki; tedbir nafakasına hükmedilmesi için tarafların talepte bulunmasına gerek yokken tedbir nafakasının arttırılmasında ya da azaltılmasında tarafların talebi gereklidir. Tarafların talep etmesi durumunda davaya bakan aile mahkemesi hakimi hakkaniyet ölçütünde tedbir nafakasının arttırılmasına azaltılmasına veya tamamen kaldırılmasına karar verebilir.

BUNU DA BİL; İştirak nafakası hakkında ayrıntılı bilgi için iştirak nafakası nedir başlıklı makalemizi okumanızı tavsiye ederiz.

Tedbir Nafakasına İtiraz Edilebilir Mi?

Boşanma ve ayrılık davalarında hükmedilen tedbir nafakası miktarına karşı tarafların itiraz etme hakkı bulunmaktadır. Bu kapsamda tedbir nafakası kararına karşı itiraz, taraflar açısından hüküm ifade eden tedbir nafakasına yönelik kararı veren mahkemeye verilecek bir dilekçe ile yapılmaktadır. Taraflar yukarıda izah ettiğimiz üzere mahkeme tarafından re’sen belirlenen nafaka miktarına herhangi bir süre sınırlaması olmadan itiraz edebilmektedir. Örneğin boşanma davasının hemen başında hükmedilen nafaka miktarına davanın devam ettiği süre içerisinde değişen ekonomik koşullar sebebiyle istediği zaman itiraz edebilecek olup herhangi bir süre aşımı def’i/itirazı ile karşı karşıya kalmayacaktır.   

Boşanma Davası Açılmadan Tedbir Nafakasına Hükmedilir mi? 

Tedbir Nafakası yukarıda izah ettiğimiz üzere boşanma ve ayrılık davalarında aile mahkemesi hakimi tarafından re’sen hükmedilen bir nafaka türü bulup bunun yanı sıra Türk Medeni Kanunun “birlikte yaşamaya ara verilmesi” başlıklı 197’nci maddesinde de tedbir nafakasına hükmedileceği düzenleme altına alınmıştır. İlgili madde kapsamında tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için; taraflar arasında resmi bir evlilik bulunmak zorundadır, eşler ayrı yaşamalıdır, nafaka talebinde bulunan eşin ayrı yaşamakta haklı bir sebebi olmalıdır ve boşanma veya ayrılık davalarından farklı olarak eş nafaka talebinde bulunmalıdır. Görüleceği üzere boşanma ve ayrılık davaları süresince aile mahkemesi hakimi tarafından resmen hükmedilen tedbir nafakasından ayrık olarak kanun koyucu tarafından ayrılık durumunda da tarafların mağdur olmaması amacıyla nafakaya hükmedilebileceği düzenlenmiş ancak tarafların nafaka talebinde bulunabilmesi için yukarıda belirttiğimiz şartların varlığı aranmıştır. Boşanma ve ayrılık davalarında olduğu gibi ayrılık durumunda nafaka talebi boşanma davalarında görevli Aile mahkemeleri olup yetkili mahkeme ise özel yetki kuralı gereği, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Belirtmek istediğimiz diğer bir husus ise; Boşanma davasında verilecek tedbir nafakası boşanma kararının kesinleşmesine kadar sürebilecek iken, ortak yaşama ara verilmesi halinde hükmedilen tedbir nafakasında fiili ayrılık devam ettiği sürece nafaka devam edecek olmasıdır. Nitekim Y. HGK. 2-3102/ 46 T. 17. 1. 2018 (KAZANCI): “...Bu madde eşlerin gerek haklı bir sebebe dayanarak gerekse haklı bir sebep olmaksızın birlikte yaşamaktan kaçınmaları ya da ortak yaşamın başka bir sebeple imkânsız hâle gelmesi hâlinde kural olarak geçici önlemlerin alınmasını düzenlemiştir. Kanunda bahsi geçen bu önlemler, ayrı yaşamanın devam ettiği sürece varlığını sürdürür…”. Şeklindeki kararı da bu yönde olup boşanma ve ayrılık davalarından farklı olarak fiili ayrılık durumunda ayrılık süresince nafakanın devam edeceği ifade edilmiştir.

Tedbir Nafakası Ödenmezse Ne Olur?

Boşanma ve ayrılık davalarında ya da fiili ayrılık durumlarında resmen veyahut talep üzerine verilen nafaka miktarına yönelik hüküm mahkeme ilamı niteliğinde olup nafaka yükümlüsü nafaka alacaklısına nafaka borcunu ödemek zorundadır. Bu nedenle nafaka yükümlüsünün nafaka yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda alacaklı ilk olarak nafaka yükümlüsüne icra takibi yapılabilir. Yapılan icra takibi neticesinde nafaka borcu kanunda öngörülen süre içerisinde ödenmezse nafaka alacaklısı nafaka yükümlüsünü şikayet yoluyla nafaka yükümlülüğünü ihlal davası açabilir. Nafaka yükümlülüğüne ilişkin dava süresi İİK 347. Maddesinde açıkça hüküm altına alınmıştır. İlgili maddede şikâyet hakkının, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde geçmekle düşeceği düzenleme altına alınarak zamanaşımına tabi olduğu ifade edilmiştir. Bu kapsamda nafaka alacaklısı şikayet hakkını 3 aylık süre zamanaşımı süresi içinde kullanmalıdır. Yargılama neticesinde ise borçlu 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılır. Ancak özellikle belirtmek isteriz ki; buradaki zaman aşımı süresi şikayet hakkının kullanılmasına yönelik zamanaşımı süresi olup borcu ortadan kaldıran bir zamanaşımı süresi değildir.

BUNU DA BİL; Yoksulluk nafakası hakkında ayrıntılı bilgi için yoksulluk nafakası nedir başlıklı makalemizi okumanızı tavsiye ederiz.

Tedbir Nafakasının Belirlenmesinde Kusur Önemli midir?

Gerek tedbir nafakasında gerekse diğer nafaka türlerinde tarafların kusur durumu nafaka miktarının belirlenmesinde dikkate alınmamaktadır. Diğer bir ifadeyle kendi ve ortak çocuğunun bakımını ve geçimini maddi imkanları ile sağlayamayacak durumda olan eşin nafakaya hak kazanabilmesi için kusursuz olması şartı aranmamakta olup kusur durumu  nafakanın takdirinde ve miktarın belirlenmesinde etkili değildir. Buradan da anlaşılacağı üzere boşanma ve ayrılık davalarında aile mahkemesi hakimi tarafların kusur oranını dikkate almadan sadece ekonomik araştırma sonrası hakkaniyete uygun şekilde karar verecektir. Y. HGK. 81021/ 328 T. 16. 3. 2016 (KAZANCI): “…Bu aşamada tarafların kusur durumu belirlenemediğine göre verilecek kararda kusur bir ölçüt olarak alınamayacağı gibi, sonuçta nihai karar verilirken kusur durumunun belirlenmiş olması da tedbir nafakasının kaldırılmasını ya da ödenenlerin geri istenmesini gerektirmez…”; ve Y HGK. 2- 2287/627 T. 30. 05. 2019 (KAZANCI): “... Tedbir nafakası, talebe bağlı olmaksızın ( resen ) takdir edilir ve geçici bir önlem olarak davanın başından itibaren karar kesinleşene kadar hüküm altına alınır. Dolayısıyla tedbir nafakası takdirine ilişkin kararın, davanın açıldığı tarih itibariyle tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına ilişkin araştırma sonuçlarının dosyaya gelişini takiben hemen verilmesi gerekir. Boşanma ve ayrılık davalarında, tarafların kusur durumu hiçbir şekilde tedbir nafakasının takdirine etkili bir unsur değildir…”. şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararlarında da kusur durumunun tedbir nafakasının kaldırılmasını ya da ödenen nafaka miktarının geri talep edilemeyeceğini hüküm altına almıştır.

Nafaka Ödeyen Erkek Evlenirse Ne Olur?

Nafaka ödeyen erkek yeniden evlenirse nafaka kesilir mi? Nafaka ödeyen erkeğin evlenmesi nafakada değişiklik yaratır mı? Bu soruların cevabı oldukça fazla merak edilmekle birlikte kanunumuzda yoksulluk nafakasının son bulmasına sebep olacak hususlar tahdidi olarak sayılmış olup bu durumlar içinde nafaka yükümlüsünün yeniden evlenmesi bulunmamaktadır. Yoksulluk nafakasını ortadan kaldıran husus nafaka yükümlüsünün evlenmesi değil nafaka alacaklısının evlenmesidir. O yüzden erkek eş nafaka yükümlüsü ise ve yeniden evlenmişse nafaka ortadan kalkmaz. Nafaka alacaklısı olan kadının yeniden evlenmesi nafakayı sona erdirecektir.

BUNU DA BİL; Boşanma davası ve boşanma avukatı hakkında ayrıntılı bilgi için ankara boşanma avukatı başlıklı makalemizi de okuyabilirsiniz.

BİRİKMİŞ NAFAKALARIN TAHSİLİ YARGITAY KARARI

Birikmiş tedbir nafakası- Nafaka Çocuğun Bakım ve Gözetimi İçin Anaya Katkı Payı Olarak Hükmedildiğinden Çocuğun Anaya Verilen Bu Katkı Payını Kendi Adına Talep Etmesinin Mümkün Olmadığı
KATKI PAYI ( Birikmiş Nafakaların Tahsili İstemi - Takip Konusu Yapılan Birikmiş Nafaka Çocuğun Bakım ve Gözetimi İçin Anaya Katkı Payı Olarak Hükmedildiğinden Çocuğun Anaya Verilen Bu Katkı Payını Kendi Adına Talep Edemeyeceği )
ÇOCUĞUN BAKIM VE GÖZETİMİ İÇİN ANAYA KATKI PAYI OLARAK HÜKMEDİLEN NAFAKA ( Çocuğun Anaya Verilen Bu Katkı Payını Kendi Adına Talep Etmesinin Mümkün Olmadığı - Takip Konusu Edilen Nafaka Alacakları Çocuk Reşit Olmadan Önce Doğduğundan Takibin Anne Tarafından Başlatılabileceği )
ÖZET : Dava, birikmiş nafakaların tahsili istemidir. Mahkemece çocuğun reşit olduğu bu tarihten sonra annesi tarafından takip başlatılmayacağı, annenin takip hakkı olmadığı gerekçesiyle aktif husumet sebebiyle takibin iptaline karar verilmiştir. Takip konusu yapılan birikmiş nafaka çocuğun bakım ve gözetimi için anaya katkı payı olarak hükmedildiğinden çocuğun anaya verilen bu katkı payını kendi adına talep etmesi mümkün değildir. Takip konusu edilen nafaka alacakları çocuk reşit olmadan önce doğmuştur. Bu sebeple takibin anne tarafından başlatılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:
KARAR : Alacaklı tarafından başlatılan ilamların icrasına yönelik takibin dayanağı ilamda "... dava tarihinden itibaren aylık 400.00 TL tedbir nafakasına..." karar verilmiş, karar kesinleştiğinde iştirak nafakası olarak devamı öngörülmüştür. Takipte 7.6.2007 dava tarihinden başlayarak 2010 yılı Kasım ayı nafakası da dahil olmak üzere birikmiş nafakalar istenilmiştir.
Mahkemece çocuğun 19.11.2010 tarihinde reşit olduğu bu tarihten sonra 12.1.2011 tarihinde annesi tarafından takip başlatılmayacağı, annenin takip hakkı olmadığı gerekçesiyle aktif husumet sebebiyle takibin iptaline karar verilmiştir.
Takip konusu yapılan birikmiş nafaka çocuğun bakım ve gözetimi için anaya katkı payı olarak hükmedildiğinden çocuğun anaya verilen bu katkı payını kendi adına talep etmesi mümkün değildir. Takip konusu edilen nafaka alacakları çocuk reşit olmadan önce doğmuştur. Bu sebeple takibin anne tarafından başlatılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Mahkemece, borçlunun diğer itirazı sebepleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda açıklanan sebeplerle ve 6100 Sayılı H.M.K.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA T.C.YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E.2012/2879 K. 2012/3723 T. 3.5.2012

Boşanma Davası Sırasında İstenen Nafakalar

BOŞANMA DAVASI ( Velayeti Anneye Verilen Ortak Çocuk İçin Dava Tarihinden İtibaren Hüküm İfade Edecek Şekilde Anne Yararına Tedbir Nafakasına Hükmedilmesinin Hatalı Olduğu - Mahkemece Çocuğun Anneye Teslim Edilip Edilmediğinin ve Teslim Edilmiş İse Teslim Tarihinin Araştırılarak Teslim Tarihinden İtibaren Anne Yararına Tedbir Nafakasına Hükmedilmesi Gerektiği )
USULÜ KAZANILMIŞ HAK ( İlk Hükümde Davacı-Karşı Davalı Kadın Yararına Hükmolunan Nafakalar Kadın Tarafından Temyiz Edilmeyerek Bu Miktar Yönünden Davalı-Karşı Davacı Erkek Lehine Hak Oluştuğu - Mahkemece Bozmaya Uyularak Yapılan Yargılama Sonucunda Usulü Kazanılmış Hakka Aykırı Olacak Şekilde Davalı-Karşı Davacı Erkek Aleyhine Tedbir ve İştirak Nafakasına Hükmedilmesinin Hatalı Olduğu )
YOKSULLUK NAFAKASI ( İsteğin Kabul Edilebilmesi İçin Nafaka Talep Edenin Boşanma Yüzünden Yoksulluğa Düşeceğinin Belirlenmesi Gerektiği - Mahkemece Yeniden Kadının İş Yerine Maaş Bordrolarının Temini Amacıyla Müzekkere Yazılarak Ekonomik ve Sosyal Durumu Araştırılıp Kadının Sürekli ve Düzenli Bir İşte Çalışıp Çalışmadığı Çalıştığının Tespit Edilmesi Halinde Çalışması Karşılığında Elde Ettiği Gelirin Düzenli ve Sürekli Olup Olmadığı Kendisini Yoksulluktan Kurtaracak Düzeyde Bulunup Bulunmadığı Araştırılarak Karar Verilmesi Gerektiği )
4721/m.169, 175
ÖZET : Dava, boşanma davasıdır. Olayda, fiili ayrılık süresince ve sözlü yargılamanın yapıldığı karar celsesine kadar davalı- karşı davacı babanın yanında bulunan ve nihai hükümle de velayeti davacı karşı davalı annesine bırakılan ortak çocuk yararına dava tarihinden itibaren tedbir ve iştirak nafakasına hükmedildiği anlaşılmıştır. Velayeti anneye verilen ortak çocuk B. için dava tarihinden itibaren hüküm ifade edecek şekilde anne yararına tedbir nafakasına, hükmedilmesi hatalıdır. Mahkemece, çocuğun anneye teslim edilip edilmediğinin ve teslim edilmiş ise teslim tarihinin araştırılarak teslim tarihinden itibaren anne yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekir
İlk hükümde davacı-karşı davalı kadın yararına hükmolunan nafakalar kadın tarafından temyiz edilmeyerek, bu miktar yönünden davalı-karşı davacı erkek lehine usulü kazanılmış hak oluşmuştur. Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda usulü kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde davalı-karşı davacı erkek aleyhine tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesi hatalıdır.
Yoksulluk nafakası isteğinin kabul edilebilmesi için nafaka talep edenin boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinin belirlenmesi gerekir. Mahkemece yeniden usulünce kadının iş yerine maaş bordrolarının temini amacıyla müzekkere yazılması, ekonomik ve sosyal durum araştırması yapılarak, kadının sürekli ve düzenli bir işte çalışıp çalışmadığı, çalıştığının tespit edilmesi halinde, çalışması karşılığında elde ettiği gelirin düzenli ve sürekli olup olmadığı, kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde bulunup bulunmadığı araştırılarak, gerçekleşecek sonuca göre kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekir. Açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı erkek tarafından her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- )Dosyadaki yazılara, bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olmasına, delillerin takdirinde bir yanlışlık bulunmamasına ve özellikle davalı-karşı davacı erkeğe kusur olarak yüklenilen sadakatsizlik vakıasının güven sarsıcı davranış sınırlarında kaldığının, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda yine de erkeğin tam kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre davalı-karşı davacı erkeğin aşağıdaki bentler dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- )Mahkemece fiili ayrılık süresince ve sözlü yargılamanın yapıldığı karar celsesine kadar davalı- karşı davacı babanın yanında bulunan ve nihai hükümle de velayeti davacı karşı davalı annesine bırakılan ortak çocuk B. yararına dava tarihinden itibaren tedbir ve iştirak nafakasına hükmedildiği anlaşılmıştır. Bu sebeple mahkemece, velayeti anneye verilen ortak çocuk B. için dava tarihinden itibaren hüküm ifade edecek şekilde anne yararına tedbir nafakasına ( TMK m. 169 ), hükmedilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece, çocuğun anneye teslim edilip edilmediğinin ve teslim edilmiş ise teslim tarihinin araştırılarak teslim tarihinden itibaren anne yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde dava tarihinden itibaren hüküm ifade edecek şekilde tedbir nafakası takdiri doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir.
3- )Mahkemece bozma öncesi verilen 18.02.2015 tarihli ilk kararda ortak çocuk için kadın yararına 300 TL tedbir ve sonrasında iştirak nafakasına hükmedilmiş, bu hüküm davalı davacı erkek tarafından hükmün tamamına yönelik olarak temyiz edilmiştir. Bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda verilen ikinci kararda ise; ortak çocuk için davacı-karşı davalı kadın yararına 500 TL tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmiştir. İlk hükümde davacı-karşı davalı kadın yararına hükmolunan nafakalar kadın tarafından temyiz edilmeyerek, bu miktar yönünden davalı-karşı davacı erkek lehine usulü kazanılmış hak oluşmuştur. Bu sebeple bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda usulü kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde davalı-karşı davacı erkek aleyhine yazılı miktarda tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
4- )Yoksulluk nafakası isteğinin kabul edilebilmesi için nafaka talep edenin boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinin belirlenmesi gerekir ( TMK m. 175 ). Mahkemece davacı-karşı davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ise de; dosya arasında bulunan sosyal ve ekonomik durum araştırma raporundan kadının babasına ait hediyelik eşya dükkanında işçi olarak çalıştığı ancak gelirinin ne olduğunun belirtilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece yeniden usulünce kadının iş yerine maaş bordrolarının temini amacıyla müzekkere yazılması, ekonomik ve sosyal durum araştırması yapılarak, kadının sürekli ve düzenli bir işte çalışıp çalışmadığı, çalıştığının tespit edilmesi halinde, çalışması karşılığında elde ettiği gelirin düzenli ve sürekli olup olmadığı, kendisini yoksulluktan kurtaracak düzeyde bulunup bulunmadığı araştırılarak, gerçekleşecek sonuca göre kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, bu konuda eksik incelemeyle yazılı şekilde kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2., 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINAT.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2019/5634 K. 2019/8986 T. 23.9.2019

Çocukların Teslimi Tarihinden İtibaren Nafakaya Hükmedileceği

BOŞANMA İSTEMİ ( Ortak Çocuklar Yararına Dava Tarihinden İtibaren Tedbir Nafakasına Karar Verilmiş İse de Çocukların Dava Tarihinde Davalı-Davacı Baba Yanında Bulundukları Anlaşılmakta Olup Mahkemece Ortak Çocukların Anneye Teslim Tarihinin Araştırılması ve Teslim Tarihinden İtibaren Tedbir Nafakası Takdiri Gerektiği )
• TEDBİR NAFAKASI ( Mahkemece Ortak Çocukların Anneye Teslim Tarihinden İtibaren Tedbir Nafakası Takdiri Gerekirken Çocukların Dava Tarihinde Davalı-Davacı Baba Yanında Bulundukları Gözetilmeksizin Yanılgılı Değerlendirme İle Dava Tarihinden İtibaren Tedbir Nafakasına Hükmedilmesinin Hatalı Olduğu )
• HÜKMÜN KAPSAMI ( Gerek Tefhim Edilen Gerekse de Buna Uygun Düzenlenmesi Zorunlu Gerekçeli Kararda Hüküm Altına Alınan Eşyanın Cins Nitelik Miktar ve Değerlerinin Ayrı Ayrı Gösterilmesi ve Taraflara Yüklenen Borç İle Tanınan Hakkın İnfazda Güçlük Çıkarmayacak Biçimde Belirtilmesi Gerektiği Gözetilmeden Ziynet Eşyalarının Tek Tek Ayar Gram ve Değerleri Belirtilmeden Hüküm Kurulmasının İsabetsiz Olduğu )
• ZİYNET ALACAĞI ( Düğün Fotoğraflarının Olmadığı Gerekçesiyle Salt Davacı-Davalı Kadının Beyanına Göre Hesaplama Yapılan Bilirkişi Raporunun Hükme Esas Alınmasının İsabetsiz Olduğu - Dosyada Mevcut Düğün Fotoğrafı Üzerinde Ayrıntılı İnceleme Yapılmak Suretiyle Rapor Alınıp İddia Savunma ve Tanık İfadeleri de Değerlendirilerek Ziynet Alacağı Hakkında Bir Karar Vermek Gerekirken Eksik İnceleme İle Ziynet Eşyalarının Tek Tek Ayar Gram ve Değerleri Belirtilmeden Hüküm Kurulmasının Bozmayı Gerektirdiği )
4721/m.169,
6100/m.297/2
ÖZET : Dava, boşanma istemine ilişkindir.
Mahkemece ortak çocuklar yararına dava tarihinden itibaren tedbir nafakasına karar verilmiş ise de çocukların dava tarihinde davalı-davacı baba yanında bulundukları anlaşılmakta olup, mahkemece ortak çocukların anneye teslim tarihinin araştırılması ve teslim tarihinden itibaren tedbir nafakası takdiri gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile dava tarihinden itibaren tedbir nafakasına hükmedilmesi hatalıdır.
Mahkemece aynen iadesine, olmadığı takdirde bedelinin ödenmesine karar verilen ziynetlerin bedelleri, ayar ve gramları hükümde ayrı ayrı gösterilmemiş, bilirkişi raporuna atıf yapılmıştır. Gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerektiği gözetilmeden, ziynet eşyalarının tek tek ayar, gram ve değerleri belirtilmeden hüküm kurulması isabesizdir.
Düğün fotoğraflarının olmadığı gerekçesiyle salt davacı-davalı kadının beyanına göre hesaplama yapılan bilirkişi raporu hükme esas alınamayacağından, dosyada mevcut düğün fotoğrafı üzerinde ayrıntılı inceleme yapılmak suretiyle ziynete yönelik denetime elverişli ayrıntılı rapor alınıp, iddia, savunma ve tanık ifadeleri de değerlendirilmek suretiyle ziynet alacağı hakkında bir karar vermek gerekirken eksik inceleme ile ziynet eşyalarının tek tek ayar, gram ve değerleri belirtilmeden hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı erkek tarafından kusur belirlemesi, manevi tazminat, tedbir nafakasının başlangıç tarihi ve ziynet alacağı davasının kabulü yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- )Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı erkeğin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- )Mahkemece ortak çocuklar yararına dava tarihinden itibaren tedbir nafakasına karar verilmiş ise de çocukların dava tarihinde davalı-davacı baba yanında bulundukları anlaşılmaktadır. Mahkemece ortak çocukların anneye teslim tarihinin araştırılması ve teslim tarihinden itibaren tedbir nafakası takdiri gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde dava tarihinden itibaren tedbir nafakasına hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

3- )Mahkemece aynen iadesine, olmadığı takdirde bedelinin ödenmesine karar verilen ziynetlerin bedelleri, ayar ve gramları hükümde ayrı ayrı gösterilmemiş, bilirkişi raporuna atıf yapılmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297, maddesinin ( 2 ). fıkrasında: hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında: açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği, aynı Yasanın 298. maddesinin ( 2. ) fıkrasında da, gerekçeli kararın, tefhim edilen hükme aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre; dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamaz. Gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde ziynet eşyalarının tek tek ayar, gram ve değerleri belirtilmeden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Ayrıca ziynet davalarında kadın tarafından talep edilen tüm ziynetlerin dava tarihi itibariyle bedelleri hesaplanarak bunlardan hangilerinin sunulan delillerle ( düğün CD'si, düğün fotoğrafı ya da ispata yarar başkaca bir delille ) varlığının tespit edildiği de ayrı ayrı belirtilmek suretiyle, bilirkişi tarafından raporun düzenlenmesi gerekir. Ne var ki eldeki davada aldırılan bilirkişi raporunda düğün fotoğraflarının olmadığı gerekçesiyle salt davacı-davalı kadının beyanına göre hesaplama yapıldığı belirtilmiş olup denetime elverişli olmayan bu rapora göre hüküm tesis edilmiştir. O halde, açıklanan sebepler dikkate alınarak ve dosyada mevcut düğün fotoğrafı üzerinde ayrıntılı inceleme yapılmak suretiyle ziynete yönelik denetime elverişli ayrıntılı rapor alınıp, iddia, savunma ve tanık ifadeleri de değerlendirilmek suretiyle ziynet alacağı hakkında bir karar vermek gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde ziynet eşyalarının tek tek ayar, gram ve değerleri belirtilmeden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, 3. bentteki bozma sebebine göre ziynet alacağı davasının esasına yönelik temyiz itiazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA,T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2018/7058
K. 2018/14308 T. 11.12.2018

BUNU DA BİL; Boşanma davasında ev araba kimde kalır hakkında bilgi almak için aşağıdaki videomuzu izlemenizi tavsiye ederiz.

1