
Düğün Takıları Kime Ait? Yargıtay’dan Emsal Karar
Yargıtay, düğünde takılan takıların kime ait olacağına dair yıllardır süregelen içtihadını değiştirdi. Artık takıların paylaşımı tarafların anlaşmasına, örf ve adetlere ve takının niteliğine göre belirlenecek. Boşanma davalarında emsal olacak bu kara

İçindekiler
- 1.1 önceki Içtihat Ne Diyordu?
- 1.2 Neden Değişikliğe Gidildi?
- 1.3 Yeni Içtihat Neler Getiriyor?
- 1.4 Taraflar Arasında Anlaşma Varsa
- 1.5 örf ve Adetin Rolü
- 1.6 Kadına özgü Takılar
- 1.7 Erkeğe özgü Takılar
- 1.8 Takı Sandığı Meselesi
- 1.9 Bilirkişi Incelemesi
- 1.10 Boşanma Davalarına Etkisi
- 1.11 Ekonomik Sonuçları
- 1.12 Toplumsal Tepkiler
- 1.13 Avukatlar Açısından önemi
- 1.14 Daha Adil Bir Yaklaşım
Yargıtay’dan Emsal Karar: Düğün Takıları Kime Ait?
Yıllardır Bitmeyen Tartışma
Düğünlerde takılan takıların kime ait olacağı, Türk toplumunun en çok tartışılan konularından biridir. Gelin ve damadın aileleri, arkadaşları ve yakın çevresi tarafından takılan altınlar, paralar ve diğer hediyeler, evlilik sürecinde ya da boşanma sonrasında sık sık ihtilaf konusu olmaktadır. Özellikle boşanma davalarında, takıların aidiyetine ilişkin açılan davalar yıllardır mahkemelerin yoğun iş yükünü artırmaktadır.
Yargıtay’ın önceki içtihadına göre, düğünde takılan tüm ziynet eşyaları ve paralar, kim tarafından takılırsa takılsın kadına ait sayılmaktaydı. Bu yaklaşım, kadını ekonomik olarak koruma amacı taşırken, özellikle damada özgü hediyeler konusunda tartışmaları beraberinde getiriyordu.
Zaman içinde değişen sosyo-ekonomik koşullar, düğünlerde takı çeşitliliğinin artması ve toplumsal geleneklerin dönüşmesi, bu içtihadın eleştirilmesine yol açtı. Yargıtay, 2024 yılında verdiği yeni kararla, bu konuda köklü bir değişikliğe gitti. Bu karar, sadece hukuk çevrelerinde değil, toplumun her kesiminde büyük yankı uyandırdı.
Yeni düzenleme, düğünlerde takılan takıların kime ait olacağını belirlerken tarafların anlaşmasına, yerel örf ve adetlere ve takının niteliğine bakılacağını öngörmektedir. Böylece daha adil ve çağın ihtiyaçlarına uygun bir yaklaşım benimsendi.
Bu yazımızda, söz konusu kararın detaylarını, toplumsal ve hukuki etkilerini ve boşanma davalarına olası yansımalarını ele alacağız.
Önceki İçtihat Ne Diyordu?
Yargıtay’ın uzun yıllar uygulanan eski görüşü, düğünde takılan tüm ziynet eşyalarının kadına ait olduğunu kabul etmekteydi. Buna göre, damada takılan saat, para ya da altın bilezik gibi hediyeler dahi kadına ait sayılıyordu.
Bu yaklaşımın temelinde, Türk toplumunda ziynet eşyalarının genellikle kadının güvencesi olarak görülmesi yatıyordu. Özellikle boşanma durumunda kadının ekonomik olarak mağdur olmaması için bu yorum benimsenmişti. Ancak bu yaklaşım, bazı durumlarda erkekler açısından ciddi haksızlıkların doğmasına yol açıyordu.
Örneğin, damada özgü bir altın saat veya aile tarafından damada verilen yüklü miktarda nakit para, boşanma sonrası kadına bırakılıyor; bu durum aileler arasında ciddi anlaşmazlıklara neden oluyordu. Özellikle son yıllarda artan boşanma oranlarıyla birlikte bu mesele daha da önem kazandı.
Toplumda “düğünde takılan her şey gelinin hakkıdır” anlayışı oldukça yaygındı. Ancak hukukun her zaman toplumsal değişimleri dikkate alması gerekir. Yargıtay da bu noktada, değişen gelenekler ve ekonomik koşulları göz önünde bulundurarak yeni bir içtihat geliştirme ihtiyacı hissetti.
Bu yeni kararla birlikte artık tek taraflı bir koruma yerine, her iki tarafın haklarını gözeten daha dengeli bir yaklaşım ortaya çıktı.
Neden Değişikliğe Gidildi?
Toplumların hukuk sistemi, değişen gelenekler ve ekonomik yapılarla birlikte dönüşmek zorundadır. Yargıtay’ın bu konuda aldığı yeni karar da işte bu zorunluluğun bir yansımasıdır.
Öncelikle, günümüzde düğünlerde yalnızca altın bilezik ya da takı değil, nakit para, döviz, hatta elektronik eşyalar dahi hediye edilmektedir. Bunların tamamının kadına ait sayılması, erkek tarafında ciddi bir mağduriyet yaratmaktadır.
İkinci olarak, toplumun birçok bölgesinde örf ve adet farklılık göstermektedir. Bazı yörelerde takılar ortak kabul edilirken, bazı yerlerde kime takıldıysa ona ait sayılır. Dolayısıyla tek tip bir uygulama, yerel farklılıkları yok saymak anlamına gelmekteydi.
Üçüncü olarak, boşanma davalarının sayısı arttıkça, bu tür davalar yargının iş yükünü oldukça artırdı. İçtihadın değişmesiyle birlikte daha somut kriterlere dayalı çözümler üretilecek ve gereksiz ihtilafların önüne geçilecektir.
Son olarak, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden bakıldığında, erkeklerin de düğünde kendilerine takılan takılar üzerinde hak sahibi olmaları gerektiği açıkça görülmektedir. Bu karar, sadece kadınların değil, erkeklerin de haklarını gözeten bir adım olmuştur.
Kısacası, değişikliğe gidilmesinin temel nedeni, daha adil, çağdaş ve toplumun gerçeklerine uygun bir çözüm geliştirme ihtiyacıdır.
Yeni İçtihat Neler Getiriyor?
Yargıtay’ın yeni içtihadı, düğün takılarının paylaşımında üç temel kriter belirlemektedir: Tarafların anlaşması, yerel örf ve adet, takının niteliği.
Birinci kriter, tarafların aralarındaki anlaşmadır. Eğer taraflar, düğün öncesinde veya sırasında takıların paylaşımı konusunda açık bir anlaşma yaptıysa, mahkeme bu anlaşmaya göre karar verecektir. Bu durum, taraflara irade özgürlüğü tanımaktadır.
İkinci kriter, yerel örf ve adetlerdir. Eğer taraflar arasında anlaşma yoksa, dava konusu bölgede geçerli olan örf ve adetler dikkate alınacaktır. Örneğin, bazı bölgelerde damada takılan takılar erkeğe ait sayılırken, bazı bölgelerde tüm takılar ortak kabul edilebilmektedir.
Üçüncü kriter, takının niteliğidir. Eğer takı kadına özgü bir şeyse (örneğin bilezik, kolye, küpe), kadına ait kabul edilecektir. Erkeğe özgü takılar (örneğin saat, kol düğmesi) ise erkeğe bırakılacaktır. Eğer takının cinsiyete özgü olup olmadığı tartışmalıysa bilirkişi incelemesi yapılabilecektir.
Takı sandığına konulan hediyeler için de ayrı bir düzenleme getirilmiştir. Eğer sandığa konan eşya bir cinse özgüyse o kişiye, değilse ortak mal sayılacaktır.
Bu yeni yaklaşım, hem tarafların haklarını korumakta hem de mahkemelerin karar vermesini kolaylaştırmaktadır.
Taraflar Arasında Anlaşma Varsa
Hukukta en temel ilke taraf iradelerinin üstünlüğüdür. Yargıtay da bu yeni kararıyla, tarafların kendi aralarında yaptıkları anlaşmalara öncelik tanımaktadır.
Eğer düğün öncesinde ya da düğün sırasında, takıların paylaşımı konusunda yazılı veya sözlü bir anlaşma yapılmışsa, mahkeme bu anlaşmayı esas alır. Örneğin, taraflar “düğünde takılan altınlar evin ortak giderlerinde kullanılacak” şeklinde mutabakata varmışlarsa, bu geçerli kabul edilecektir.
Bu yaklaşım, taraflara irade serbestisi tanıması bakımından önemlidir. Çünkü düğün takıları bazen sadece maddi değer değil, aynı zamanda duygusal ve kültürel anlam da taşır. Tarafların kendi kararlarını özgürce verebilmesi, hukukun bireylere tanıdığı güvenceyi pekiştirir.
Anlaşmanın varlığının ispatı ise mahkemeler için ayrı bir meseledir. Yazılı belgeler, tanık ifadeleri veya düğün sırasında yapılan açıklamalar bu noktada önemli delil sayılır.
Dolayısıyla, bu yeni içtihat, çiftlere düğün öncesinde takı paylaşımıyla ilgili bilinçli bir karar alma imkânı sunmaktadır.
Örf ve Adetin Rolü
Türk Medeni Kanunu’nda da yer aldığı gibi, boşluk durumunda örf ve adet hukuku devreye girer. Yargıtay’ın bu kararıyla birlikte düğün takıları konusunda örf ve adet artık belirleyici hale gelmiştir.
Türkiye’nin her bölgesinde farklı gelenekler vardır. Örneğin, Doğu Anadolu’da damada takılan takılar çoğu zaman erkeğe ait kabul edilirken, bazı Karadeniz yörelerinde takılar ortak sayılmaktadır. Bu çeşitlilik, mahkemelerin davaları çözümünde önemli bir faktör olacaktır.
Örf ve adetin ispatı da taraflara düşmektedir. Mahkeme önünde tanık dinlenmesi, yerel geleneklerin bilirkişi raporlarıyla ortaya konması bu noktada kritik bir rol oynar.
Örf ve adet hukuku, toplumun dinamik yapısını yansıtır. Yargıtay, bu kararıyla farklı yörelerde yaşayan insanların kendi kültürlerine göre değerlendirme yapılmasını mümkün kılmıştır.
Sonuç olarak, düğün takıları davası artık sadece “kadına aittir” gibi tek tip bir kuralla değil, bölgesel geleneklere uygun şekilde çözülecektir.
Kadına Özgü Takılar
Kadına özgü takılar denildiğinde genellikle bilezik, küpe, kolye, yüzük gibi ziynet eşyaları akla gelir. Bu tür takılar, Türk toplumunda yüzyıllardır kadının ekonomik güvencesi olarak kabul edilmiştir.
Yargıtay’ın yeni kararında da bu husus korunmuştur. Yani, kadına özgü ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, yine kadına ait sayılacaktır.
Bunun gerekçesi, kadının evlilik birliği içerisinde ve boşanma sonrası ekonomik güvenliğinin sağlanmasıdır. Ayrıca bu tür takılar, günlük yaşamda da kadının kişisel kullanımına yönelik olduğundan aidiyetin tartışmaya açık olmadığı belirtilmiştir.
Dolayısıyla kadınlar açısından, düğünde takılan bilezik, kolye ve küpelerin kendi malları olduğu yönündeki güvencede bir değişiklik yoktur.
Ancak bu noktada, erkeğe takılan altın bileziğin kadına mı yoksa erkeğe mi ait olduğu tartışma konusu olabilir. İşte burada bilirkişi raporları devreye girmektedir.
Erkeğe Özgü Takılar
Erkeklere özgü takılar ve hediyeler, eski içtihatta kadına bırakılırken, yeni karar bu konuda adil bir düzenleme getirmiştir.
Örneğin, damada takılan altın saat, tespih, kol düğmesi veya erkek yüzüğü artık doğrudan erkeğe ait sayılacaktır. Bu değişiklik, erkeklerin mağduriyetini önlemeyi amaçlamaktadır.
Düğünlerde damada nakit para da sıklıkla takılmaktadır. Eğer bu para doğrudan damadın cebine, eline veya üzerine bırakılmışsa, yeni içtihat gereği erkeğe ait kabul edilecektir.
Bu durum, özellikle damat aileleri açısından memnuniyetle karşılanmıştır. Çünkü daha önce verilen hediyelerin kadına geçmesi ailelerde huzursuzluk yaratıyordu.
Yargıtay’ın bu yaklaşımı, eşitlikçi bir bakış açısının yansıması olarak da değerlendirilebilir.
Takı Sandığı Meselesi
Düğünlerde en çok tartışılan konulardan biri de “takı sandığına” atılan altın, para ve hediyelerin kime ait olacağıdır.
Yeni içtihata göre, sandığa konulan eşyalar eğer kadına özgü ise kadına, erkeğe özgü ise erkeğe ait sayılacaktır. Ancak her iki cinse de özgü değilse, yani ortak kullanılabilecek bir şeyse, bu durumda eşlerin ortak malı kabul edilecektir.
Örneğin, sandığa atılan nakit paralar ortak kabul edilecektir. Çünkü bu paralar ne kadına ne de erkeğe özgüdür. Ancak sandığa atılan bilezikler kadına, saatler ise erkeğe yazılacaktır.
Bu düzenleme, mahkemelerin karar vermesini kolaylaştıracak niteliktedir. Çünkü artık daha net kriterler ortaya konmuştur.
Sonuç olarak, takı sandığı artık büyük çekişmelerin yaşandığı bir alan olmaktan çıkacak gibi görünüyor.
Bilirkişi İncelemesi
Yeni içtihat, takıların cinsiyete özgü olup olmadığı tartışmalı olduğunda bilirkişi incelemesi yapılmasını öngörmektedir.
Bu noktada, kuyumcular veya uzmanlar devreye girecek ve ilgili takının hangi cinsiyete özgü olduğu konusunda rapor hazırlayacaktır.
Bilirkişi raporları, mahkemeler için bağlayıcı olmasa da oldukça güçlü delil niteliğindedir. Dolayısıyla, tarafların iddiaları teknik bilgiyle desteklenecektir.
Bu uygulama, gereksiz tartışmaların önüne geçilmesini sağlayacaktır. Çünkü artık mahkemeler, takının aidiyetini tarafların beyanına göre değil, objektif bilirkişi raporlarına göre değerlendirecek.
Sonuç olarak, bilirkişi incelemesi, adaletin daha somut ve bilimsel temellere dayandırılmasına katkı sunacaktır.
Boşanma Davalarına Etkisi
Yargıtay’ın bu yeni kararı, boşanma davalarında ciddi bir etki yaratacaktır. Çünkü düğün takıları davası, boşanma süreçlerinin en çok açılan davalarından biridir.
Artık mahkemeler, kime takıldığı belli olan takıları doğrudan sahibine verecek, tarafların iddia ve savunmalarını daha hızlı değerlendirebilecek.
Bu durum, davaların daha kısa sürede sonuçlanmasına katkı sağlayacaktır. Ayrıca tarafların gereksiz masraf yapmasının önüne geçilecektir.
Kadınların ekonomik güvencesi yine korunacak; ancak erkeklerin de hakkı iade edilmiş olacaktır. Bu da toplumda daha adil bir algının oluşmasına yol açacaktır.
Özetle, bu içtihat boşanma davalarını daha net, hızlı ve adil hale getirecektir.
Ekonomik Sonuçları
Düğünlerde takılan takılar genellikle ciddi ekonomik değere sahiptir. Özellikle altın fiyatlarının yüksekliği düşünüldüğünde, bu takıların aidiyeti oldukça önemlidir.
Yeni içtihat sayesinde tarafların ekonomik beklentileri daha netleşecektir. Erkek tarafı, verdikleri hediyelerin tamamen kaybolacağı endişesini yaşamayacaktır.
Kadın tarafı ise yine kendi ziynet eşyaları üzerinde tam hakka sahip olmaya devam edecektir. Bu durum, ekonomik dengelerin korunmasını sağlayacaktır.
Ailelerin düğün sırasında yaptıkları katkılar da artık daha bilinçli olacaktır. Çünkü kime takıldığına göre aidiyetin değişeceği bilinecektir.
Dolayısıyla, yeni kararın toplumun düğün kültüründe bile etkiler yaratacağı söylenebilir.
Toplumsal Tepkiler
Bu karar, toplumun farklı kesimlerinden çeşitli tepkiler almıştır. Kadın hakları savunucuları, kadına özgü ziynet eşyalarının yine kadınlara bırakılmasını olumlu karşılamıştır.
Erkekler ve damat aileleri ise özellikle kendi verdikleri hediyelerin artık kadına geçmeyecek olmasını memnuniyetle karşılamıştır.
Bazı kesimler, kararın toplumsal cinsiyet eşitliği yönünde önemli bir adım olduğunu belirtirken, bazıları ise uygulamada sorunlar çıkabileceğini dile getirmiştir.
Özellikle örf ve adetlerin mahkemeler tarafından nasıl değerlendirileceği konusunda soru işaretleri bulunmaktadır.
Ancak genel anlamda, kararın toplumda olumlu karşılandığını söylemek mümkündür.
Avukatlar Açısından Önemi
Bu karar, avukatların da boşanma davalarında izleyecekleri stratejileri değiştirecektir. Artık avukatlar, takıların aidiyetini ispat etmek için farklı deliller sunmak zorunda kalacak.
Örneğin, düğün videoları, tanık beyanları, hatta düğün davetiyeleri bile delil olarak sunulabilir. Bu da dava dosyalarının daha kapsamlı hazırlanmasını gerektirecektir.
Avukatlar, müvekkillerine düğün öncesinde takı paylaşımı konusunda anlaşma yapmalarını tavsiye edebilir. Böylece olası uyuşmazlıkların önüne geçilebilir.
Bilirkişi raporları da avukatların dosya hazırlığında önemli bir yer tutacaktır. Hangi takının hangi cinse özgü olduğunu belirten raporlar, davanın seyrini değiştirebilir.
Kısacası, bu karar avukatların pratiklerini doğrudan etkileyecektir.
Daha Adil Bir Yaklaşım
Yargıtay’ın düğün takılarıyla ilgili yeni içtihadı, yıllardır süregelen tartışmalara adil bir çözüm getirmiştir.
Artık taraflar arasındaki anlaşmalar, yerel örf ve adetler ve takıların niteliği dikkate alınarak karar verilecektir. Bu da hem kadınların hem erkeklerin haklarının korunmasını sağlayacaktır.
Kararın boşanma davalarına hız ve adalet getirmesi beklenmektedir. Ayrıca toplumsal algıyı da olumlu yönde etkileyecektir.
Elbette uygulamada bazı tartışmalar ve sorunlar çıkabilir. Ancak genel olarak bu karar, hukukun toplumun değişen ihtiyaçlarına uyum sağlama iradesini göstermektedir.
Sonuç olarak, düğün takıları artık sadece bir gelenek değil, aynı zamanda hukuki bir mesele olarak da çok daha bilinçli bir şekilde değerlendirilecektir.