Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası | Mil Hukuk & Danışmanlık

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası
  • Anasayfa
  • Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında sözleşmeli er olan kişi hangi kuvvette sözleşmeli erlik yaparsa yapsın davalı idare milli savunma bakanlığı olacaktır.

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası

Sözleşmeli er sözleşme feshi iptal davasında  Isparta Terörizmle Mücadele Eğitim ve Tatbikat Merkezi Komutanlığında sözleşmeli er olan davacı tarafından, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin 24.06.2020 tarih ve 15.... sayılı işlemin; hukuka aykırı olduğu, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının hangi sebeple olumsuz sonuçlandığına dair bilgi verilmediği, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz kabul edileceği hallerden hiçbirinin kapsamına girmediği ileri sürülerek iptali ile mahrum kaldığı parasal haklarının ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir. Bakılan davada Isparta idare mahkemesi tarafından iptal kararı verilerek sözleşmeli erin ataması yapılmıştır.

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası Açmak Davacıya Kurum Tarafından Sorun Çıkartır mı

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasını açmak hiçbir şekilde kişiye sorun çıkarmaz. Dava ilgili kuruma açılır. Dava sözleşmeyi fesheden rütbelilierin şahsına karşı açılmadığından Anayasal hak arama özgürlüğü gereği dava açan kişiye karşı herhangi bir olumsuzluk yaratmayacaktır. 

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası Kime Karşı Açılır

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında sözleşmeli er olan kişi hangi kuvvette sözleşmeli erlik yaparsa yapsın davalı idare milli savunma bakanlığı olacaktır. Dava milli savunma bakanlığına karşı açılacaktır. Dava emrinde çalışılan rütbeli şahıslara karşı açılmaz ya da sözleşmeyi fesheden rütbeli kişilere açılmaz.

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası Hangi Mahkemede Açılır

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası idare mahkemesinde açılan bir dava türüdür. Nitekim Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi bir idari işlem olup idari işlemlere karşı açılacak dava da idare hukukunun bir parçası olduğundan 2577 sayılı kanuna göre dava idare mahkemesinde açılacaktır.

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası Nerede Açılır

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası en son görev yapılan ve sözleşmenin feshedildiği yerdeki idare mahkemesinde açılacaktır. Örneğin sözleşmeli erin sözleşmesini fesheden birliği Van'da ise dava Van Nöbetçi İdare Mahkemesinde açılacaktır. Yetkili mahkeme Van İdare mahkemesi olacaktır.

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında Harç ve Masraflar

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında davanın açılması sırasında mahkeme veznesine harç ve masrafların da yatırılması zorunludur. Masraf ve harçlar yatırılmaz ise mahkeme tarafından süre verilerek harç ve masrafların tamamlatılması istenir. Verilen sürelerde mahkeme harç ve masrafları tamamlanmaz ya da eksiklikler giderilmez ise dava reddedilir. Harç ve masraflar davanın kazanılmasından sonra idare mahkemesi tarafından faizleriyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilir.

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında İddia ve Savunmalar

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında iddia ve savunmaların gerekçeli olarak yapılması davanın kazanılması için oldukça önemlidir. Zira idare hukukunda idare tarafından yapılan işlemin sebep, konu, maksat, şekil ve yetki unsurları bakımından hukuka aykırı olup olmadığının açık bir şekilde tespit edilmesi ve mahkemenin bu konuda ikna edilmesi şarttır. Davada yapılan savunmaların hukuken destekli olması, hikayeleştirilmeden ana konu üzerinde durulması ve en önemlisi de hukuksallığın ön planda tutulması kazanılması için olmazsa olmazlardandır. 

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında Duruşma Yapılır mı

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası idari bir dava olmasından mütevellit idari davalardaki duruşma kurallarına tabidir. Nitekim idari davalarda duruşma ihtiyari olup tarafların taleplerine bağlıdır. Taraflar duruşma talep etmez ise mahkeme kendiliğinden duruşma yapmaz. Duruşma isteyen taraf bunu bildirmeli ve duruşma ücretini mahkeme veznesine de yatırmalıdır. Duruşma talebi var ise ilk derece mahkemesi bu talebi kabul edip duruşma yapmak zorundadır. Duruşmalar kayıt altına alınmaz ve tutanak tutulmaz. Ayrıca duruşmalarda zabıt tutulmadığından zabıt katibi de bulunmamaktadır.

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında Tanık Dinlenir mi

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında tanık dinlenmez. İdare mahkemelerinde huzurda tanık dinlenme usulü mevcut değildir. İdare hukukunda yazılı yargılama esas olduğundan dava dosya üzerinden inceleme ile devam ettirilir. Bu yüzden tanık dinlenmez. Tanık ifadeleri istenildiği takdirde dilekçeye eklenerek mahkemeye sunulabilir.

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında Zamanaşımı

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında zamanaşımı süresi 60 gündür. Sözleşme fesih işleminin tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde idare mahkemesinde iptal davası açılmadığı takdirde süre aşımı nedeniyle bir daha dava açılamayacaktır. Açılsa dahi mahkeme süre aşımından dolayı davayı reddeder.

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında Yürütme Durdurma İstenir mi

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında yürütme durdurma da talep edilebilir. Yürütme durdurma talep ediliyor ise davacı yürütme durdurma harcını da mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Davanın kazanılması durumunda bu harç davacıya iade edilecektir. Yürütme durdurma kararı verildiği durumda davalı idare kişiyi çağırmak ve göreve başlatmak mecburiyetindedir. Davanın sonunu beklemeye gerek yoktur. Zaten yürütme durdurma kararının amacı da budur. Yürütme durdurma talebi reddolursa red kararının tebliğini izleyen günden itibaren 7 gün içinde bölge idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilecek kararlar kesindir. Red kararına karşı yapılacak itirazda yürütme durdurma itiraz harcının da yatırılması unutulmamalıdır.

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında Yoksun Kalınan Parasal Haklar

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında yoksun kalınan parasal haklar da istenebilir. Nitekim sözleşme feshinden sonra kişi işinden olmuş ve ücret de alamayacaktır. Davanın kazanılmasınan sonra boşta geçen sürelerin davacıya iade edilmesi şarttır. Örneğin fesihten sonra 7 ay boşta kalındı ve dava 7 ay sonra kazanıldı ve kişi kuruma 9 ay sonra çağrıldı diyelim. İşte bu durumda 9 aylık maaşı faizleriyle birlikte kişiye iade edilecektir. Hesaplanması maliye tarafından kendiliğinden yapılır. Davada belirli bir miktar gösterilmesine gerek yoktur. 

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası Ne Kadar Sürer

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi için açılacak iptal davasında kanunen zorunlu bir süre yoktur. Kanun bu dava şu kadar sürede bitmeli diye bir düzenleme içermemektedir. Bu yüzden makul süre pratikte en erken 7-8 aydır. Davaların ortalama olarak 7-8 aydan önce bitmesi olağan durumlarda mümkün değildir.

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında Avukat Tutmak Zorunlu mu

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında avukat tutmak zorunlu olmasa da ve kanunda buna ilişkin olarak bir zorunluluk bulunmasa da bu tür davaların uzmanlık gerektiren bir dava olmasından dolayı alanında uzman bir idari dava avukatı yahut asker kökenli idari dava avukatı ile anlaşılması ve davanın yönetiminin kendisine bırakılması önemle tavsiye olunur.

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında Avukata Vekalet Nasıl Verilir

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davasında vekalet vermek isteyen kişi avukatın vekalet bilgileri ile birlikte notere gider ve burada avukata genel dava vekaletnamesi vermek istediğini belirtir. Noter avukat adına genel dava vekaletnamesi düzenler ve kişiye verir. Şahıs bunu idari dava avukatına teslim eder ve idari dava avukatı davanın tüm sürecini başından sonuna kadar bu vekaletname ile yönetebilir.

Sözleşmeli Er Sözleşme Feshi İptal Davası Mahkeme Kararı

T.C.
ISPARTA İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO        : 2020/...
KARAR NO    :  2020/..

DAVACI        : ...
VEKİLİ        : 
AV. BİLGEHAN UTKU / AV. EMRE ASAN 

DAVALI        : MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI 
VEKİLİ        : AV. ...

TÜRK  MİLLETİ  ADINA

Karar veren Isparta İdare Mahkemesince dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
Dava,  Isparta Terörizmle Mücadele Eğitim ve Tatbikat Merkezi Komutanlığında sözleşmeli er olan davacı tarafından, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin 24.06.2020 tarih ve ...sayılı işlemin  iptali ile mahrum kaldığı parasal haklarının ödenmesine karar verilmesi istemiyle  açılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20 nci maddesinin üçüncü fıkrasında; herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu hakkın, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı, kişisel verilerin, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği, kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. 

4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli İle Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 1 inci maddesinde "Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması; kamu kurum ve kuruluşlarında, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, jandarma, emniyet, sahil güvenlik ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel hakkında yapılır." hükmü, bu fıkradan sonra gelmek üzere 26 Ekim 2018 gün ve 30577 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7148 sayılı Kanunun 29 uncu maddesiyle eklenen ek ikinci fıkrasında "Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge almaya, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesinin beşinci ve 231 inci maddesinin onüçüncü fıkraları kapsamında tutulan kayıtlara ulaşmaya, Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma sonuçlarını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar ile kesinleşmiş mahkeme kararlarını almaya yetkilidir." hükmü getirilmiştir. 

Anılan 4045 sayılı Kanunun 1 inci maddesine dayanılarak çıkarılarak 12/4/2000 gün ve 24018 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği 'nin "Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yapacak makamlar" başlıklı 7 nci maddesinde, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasımın, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahalli mülki idare amirlikleri tarafından yapılacağı, İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık İstihbarat Harekat ve Bilgi Toplama Dairesi Başkanlığı´ndaki bilgi kayıtları ile Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü´ndeki adli sicil kaydı, talepleri üzerine, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yapacak makamlar ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilgili birimlerine verileceği  kuralı getirilmiştir.

6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu'nun 3. maddesinin sözleşmeli erlik için aranan niteliklerin sıralandığı 3. fıkrasının (f) bendinde, "Güvenlik soruşturması olumlu sonuçlanmış olmak; güvenlik soruşturmasının sonucunun henüz gelmediği hallerde arşiv araştırması olumlu sonuçlanmış olmak." kuralına yer verilmiş, "Sözleşmenin idarece feshi" başlıklı 6. maddesinde ise sözleşmeli er adayı olma şartlarından herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılan veya sözleşme süresi içinde bu şartlardan herhangi birini kaybedenler ile güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlananların sözleşmelerinin süresinin bitiminden önce feshedileceği belirtilmiştir.

6191 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan Sözleşmeli Erbaş ve Er Yönetmeliği'nin 7. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde; güvenlik soruşturmasının olumlu sonuçlanmış olması şartı sözleşmeli erlik için aranan nitelikler arasında sayılmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı sözleşmeli er olarak Isparta Terörizmle Mücadele Eğitim ve Tatbikat Merkezi Komutanlığında görev yapmaktayken hakkında yapılan arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması sonucunda düzenlenen bilgi notu uyarınca, Arşiv Araştırması ve Güvenlik Soruşturması Değerlendirme Kurulu tarafından davacının güvenlik soruşturması olumsuz olarak değerlendirilmesi sonucu sözleşmesinin feshedilmesi üzerine, anılan bu fesih işleminin iptali ile mahrum kalınan parasal hakların sözleşme fesih tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda aktarılan 4045 sayılı Kanun’un 1 inci maddesine 7148 sayılı Kanunun 29 uncu maddesiyle eklenen ikinci fıkrasının Anayasa’nın 2., 7., 12.,13.,17., 20., 38., 40., 70. ve 129. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek açılan iptal davasında Anayasa Mahkemesi tarafından 19.02.2020 tarih ve E:2018/163; K:2020/13 sayılı kararıyla özetle; ".....Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere “...adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler…” kişisel veri olarak  kabul edildiği, bu bağlamda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla elde edilen veriler kişisel veri niteliğinde olduğu, dava konusu kuralın, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler tarafından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında kişilerin kişisel veri niteliğindeki özel hayatı, iş ve sosyal yaşamıyla ilgili bilgilerinin alınmasına, hakkındaki suç işlediğine dair iddiaların değerlendirildiği Cumhuriyet savcılığı,  hâkim veya mahkeme kararlarının tutulduğu kayıtlara ulaşılmasına ve bu kayıtların kullanılmasına imkân tanıması nedeniyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sınırlama getirdiği, Anayasa’nın 20. maddesi uyarınca kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği, Anayasa’nın 13. maddesinde de “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” hükmüne yer verilerek temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğinin ifade edildiği,  Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri uyarınca kişisel verilerin korunmasını isteme hakkını sınırlamaya yönelik kanuni bir düzenlemenin şeklen var olmasının yeterli olmayıp yasal kuralların keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerektiği,  

Esasen temel hakları sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olmasının, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesinin de bir gereği olduğu, hukuk devletinde, kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerektiği, Kanunda bulunması gereken bu niteliklerin hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunlu olduğu, zira bu ilkenin hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığı, dolayısıyla Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanuniliğin, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanması gerektiği, 

Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrasında memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülüklerinin düzenlendiği,  belirtilen husus gözetilerek kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğu, ancak bu alanda düzenleme öngören kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerektiği, 

Kuralda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu kapsamda kişisel veri niteliğindeki bilgilere ulaşması öngörülmüşken Kanun’da bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine,  silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmadığı, diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvenceler belirlenmeksizin, kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu soruşturma ve araştırma kapsamında kişisel veri niteliğindeki bilgileri almakla yetkili olduklarının belirtildiği, 

Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesinin Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmadığı ve bu nedenle dava konusu hükmün Anayasa'nın anılan maddelerine aykırı olduğu" belirtilerek iptaline karar vermiştir. 

Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı 28/4/2020 gün ve 31112 sayılı Resmi Gazetede  yayımlanmış olup, Yüksek Mahkeme bu düzenlemeyi iptal ederken ileri tarihli bir yürürlük süresi öngörmediğinden anılan karar Resmi Gazetede yayımlandığı bu tarihte yürürlüğe girmiştir.
Dava konusu edilen işlemin sebebini oluşturan bilgi notunun dayanağını oluşturan yasa kuralı Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden, Anayasa Mahkemesi kararının geriye yürümesi ve söz konusu karardan önce yürürlükte olan Anayasaya aykırı kurala göre tesis edilen işlemlere karşı açılan ve halen görülmekte olan davaların Anayasa Mahkemesi kararından ne şekilde etkileneceği hususunun öncelikle açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Anayasa'nın 153. maddesinin 3. fıkrasında, "Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, Resmi Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez"; 5.fıkrası, "İptal kararları geriye yürümez"; 6.fıkrası ise, "Anayasa Mahkemesi Kararları Resmi Gazete'de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar." kurallarını içermektedir. 

Bu halde, Anayasa Mahkemesince bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde eldeki davaların Anayasa'ya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa'nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemez. Aksine bir durum, Anayasa'nın 153. maddesinde yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğu yönündeki hükme aykırılık oluşturur.

Öte yandan, Anayasanın 153. maddesinin 5.fıkrasında yer alan ve iptal kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin bulunan kural, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasına veya toplumun huzurunun bozulmasına yol açacak sonuçları önlemek amacıyla kabul edilmiş olup, bu kuralın mutlak anlamda anlaşılıp uygulanamayacağı açıktır. Bu bakımdan iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesi kabul edilen önemli bir ilkedir.

Nitekim, Anayasa Mahkemesi, 12/12/1989 gün ve E:1989/11, K:1989/48 sayılı kararında, "Türk Anayasa sisteminde Devlete güven ilkesini sarsmamak ve ayrıca Devlet yaşamında bir karmaşaya neden olmamak için  iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece, hukuksal ve nesnel alanda sonuçlarını doğurmaz bulunan durumların iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır." denilmek suretiyle, yine 19/12/1989 gün ve E:1998/14, K: 1989/49 sayılı kararında da aynı şekilde, bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında, bu kurala uygun bir biçimde tüm sonuçlarıyla kesin olarak edinilmiş hakların korunmasının Hukuk Devleti'nin gereği olduğu vurgulanmaktadır.

Yukarıda aktarılan Anayasa Mahkemesi kararları da, iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralının kazanılmış olan hakların ortadan kaldırılmasını önlemek amacıyla getirilen bir kural olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin anılan kararları ile aynı yönde olmak üzere Danıştay'ın bir çok kararında da istikrarlı bir şekilde, "iptal kararlarının geriye yürümeyeceği" kuralının, kazanılmış hakları saklı tutmak, hukuki istikrarı ve hukuk güvenliğini sağlamak ve kamu idaresini korumak amacıyla getirildiği ve anılan kuralın belirtilen amaca uygun olarak yorumlanıp uygulanması gerektiği görüşü benimsenmiştir. (Danıştay 8.Daire E:1967/153, K:1968/2783; Danıştay 10.Daire E:1996/9928, K:1999/2597; Danıştay 2.Daire E:2004/1545, K:2005/1886; Danıştay 2.Daire E:2004/7423, K:2005/113; Danıştay İDDK E: 2007/2326, K:2008/1724; Danıştay İDDK E:2010/2292, K:2013/3366; Danıştay İDDK E:2013/826, K:2015/1654; Danıştay 5.Daire E:2010/6456, K:2013/5790; Danıştay 4.Daire E:2011/2546, K:2011/3384, Danıştay 3.Daire E:2015/31, K:2015/4299)

Belirtilen hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasa'nın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de,  olayımızda olduğu gibi, hak ve menfaatlerini ihlal eden kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince  iptal edilmiş olması halinde iptal hükmünün hukuki sonuçlarından yararlanmaları gerektiği açıktır.

Öte yandan, Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin Anayasa ve Kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülükleri düzenlenmiştir. Sözü edilen Anayasa Mahkemesi kararında da açıklandığı üzere, belirtilen hususlar gözetilerek kamu görevlerine atanacak kişiler bakımından bir takım şartlar getirilmesi doğaldır. Bu şekilde aranan nitelikler ve kanunda öngörülen kısıtlamalar, kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesi amacına yöneliktir. Dolayısıyla, idarenin kamu görevine atanacak kişilerin tabi olacağı güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması konusunda kanunla temel çerçeveyi ortaya koyan kurallar getirmesi elbette mümkündür.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, devletlerin milli güvenliğin korunması amacını gerçekleştirmede sahip oldukları takdir yetkisinin geniş olduğunu kabul etmektedir. AİHM, Sözleşme'ye taraf devletin milli güvenliği korumak için yetkili ulusal makamlarına ilk olarak kişiler hakkında bilgi toplama ve halka açık olmayan siciller tutma, ikinci olarak milli güvenlik bakımından önemli kadrolarda çalışmak isteyen adayların bu işe uygunluğunu takdir ederken bu bilgiyi kullanma yetkisi veren kurallara sahip olmaları gerektiğinde kuşku bulunmadığını belirtmektedir. (Leander/İsveç, SB.No: 9248/81, 26/3/1987)

Anayasa Mahkemesinin kararına ve AİHM içtihatlarına göre; kamu görevine atanmadan önce kişilerin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasını öngören kural getirilmesi kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Ancak, bu alanda düzenleme getiren kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbir uygulama ve özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık göstermesi ve olası kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerekir.

Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi'nin sözü edilen iptal kararının gerekçesi dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesi kararı, güvenlik soruşturmasının hiçbir şekilde yapılmayacağını değil, aksine güvenlik soruşturması detaylarının kanunda gösterilmesi, kişisel verilerin  güvenliğine ve özel hayatın gizliliğine ilişkin güvenceleri sağlayan kuralların kanunda yer alması koşuluyla güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının yapılabileceğini ortaya koymuştur.  

Bu durumda;  dava konusu işlemin dayanağını oluşturan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesinde elde edilerek davalı idarece kullanılan davacıya ait kişisel veri niteliğindeki bilgilere güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli birimler tarafından ulaşılabileceğine ve yine bu kapsamdaki bilgileri alabileceğine dair yapılan kanuni düzenlemenin (4045 sayılı Kanunun 1 inci maddesine eklenen ikinci fıkrası) Anayasa Mahkemesi'nin yukarıda bahsedilen kararıyla iptal edildiği ve bu kararın da Resmi Gazetede yayımlandığı 28/04/2020 tarihinde yürürlüğe girmiş olması, kanun koyucu tarafından da bu konuda henüz bir düzenlemenin de yapılmamış olduğu anlaşıldığından Anayasa'nın 153. maddesinde yer alan Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğuna dair hüküm ile Danıştay'ın yerleşmiş içtihatlarıyla istikrarlı bir şekilde belirtildiği üzere, Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa'ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmesinin, Anayasa'nın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı hususu göz önünde bulundurulduğunda, Anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal edilen Kanun hükmüne göre elde edilmiş olan, Anayasa hükmü gereği korunması gereken kişisel veri niteliğindeki istihbari bilgi notuna dayanılarak davacının güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin dava konusu işlemde sebep unsuru yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. 

Nitekim, Anayasa Mahkemesi'nin 03/12/2020 tarih,2019/12271 başvuru numaralı kararı da bu yöndedir.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesince verilen kararın ilgililer hakkında güvenlik soruşturması yapılamayacağı yönünde olmadığı, aksine kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğunun vurgulandığı, Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesine bakıldığında, kanun koyucu tarafından, Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen gerekçeler doğrultusunda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvenceleri sağlayacak bir yasal düzenlemenin gerekliliğine işaret edildiği ancak Anayasa Mahkemesi'nin anılan iptal kararının, bu karardan önce yürürlükte olan ve Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilen yasal düzenleme uyarınca yapılan güvenlik soruşturması işlemlerini de yasal dayanaktan yoksun kılacağı, bu itibarla, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı ve gerekçesi dikkate alınarak yapılacak yeni yasal düzenlemeler uyarınca davacının durumunun idarece yeniden değerlendirilebileceği de açıktır.
 
Diğer yandan, Anayasanın 125. maddesi ile düzenlenen, idarelerin her türlü eylemlerinden ve işlemlerinden doğan zararları tazminle yükümlü tutulduklarına yönelik kural uyarınca, yapılan yargılama ile hukuka aykırılığı saptanan işlem nedeniyle davacının mahrum kaldığı parasal hakların tahakkuk tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline, parasal haklara ilişkin talebinin kabulü ile davacının işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal hakların davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine...

T.C.
ERZURUM
2. IDARE MAHKEMESI
ESAS NO
 : 2020/..
KARAR NO : 2020/12..

DAVACI : ...
VEKILI :
                     AV. BILGEHAN UTKU/ AV.EMRE ASAN

DAVALI : MILLI SAVUNMA BAKANLIGI - Çankaya/ANKARA

VEKILI : AV. DENIZ ...

DAVANIN ÖZETI : Kara Kuvvetleri Komutanlıgı bünyesinde Agrı ilinde sözlesmeli er olarak görev yapan davacının güvenlik sorusturmasının olumsuz oldugu gerekçesiyle sözlesmesinin feshedilmesine yönelik islemin; güvenlik sorusturmasının olumsuz sonuçlanmasına yol açacak bir fiilinin olmadıgı ileri sürülerek iptali ile islem nedeniyle mahrum kaldıgı parasal hakların tazminine karar verilmesi istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETI : Davacının güvenlik sorusturmasının olumsuz sonuçlandıgı, Sözlesmeli Erbas ve Er Yönetmeligi'nin 'Aranacak Nitelikler' Baslıklı 7/1-h maddesinde "güvenlik sorusturması olumlu sonuçlanmıs olmak" hükmüne yer verildigi, bu nedenle güvenlik sorusturması olumsuz sonuçlanan davacı hakkında tesis edilen sözlesmenin feshi isleminde hukuka aykırılık bulunmadıgı ileri sürülerek davanın reddinin gerektigi savunulmaktadır.

TÜRK MILLETI ADINA
Karar veren Erzurum 2. Idare Mahkemesi'nce, dava dosyası incelenerek isin geregi görüsüldü:
Dava, Kara Kuvvetleri Komutanlıgı bünyesinde Agrı ilinde sözlesmeli er olarak görev yapan davacının güvenlik sorusturmasının olumsuz oldugu gerekçesiyle sözlesmesinin feshedilmesine yönelik islemin iptali ile islem nedeniyle mahrum kalınan parasal hakların
tazmini istemiyle açılmıstır. 6191 sayılı Sözlesmeli Erbas ve Er Kanunu'nun ''Kaynak'' baslıklı 3. maddesinin 3. fıkrasında; ''Sözlesmeli erlik için asagıdaki nitelikler aranır: ..... F) Güvenlik sorusturması olumlu sonuçlanmıs olmak; güvenlik sorusturmasının sonucunun henüz gelmedigi hallerde arsiv arastırması olumlu sonuçlanmıs olmak.'' hükmü, aynı Kanunun ''Sözlesmenin idarece feshi'' baslıklı 6. maddesinin 4. fıkrasında; ''Sözlesmeli erbas ve erlerin sözlesmeleri, asagıdaki nedenlerle sözlesme süresinin bitiminden önce feshedilir:
...
h) Güvenlik sorusturması olumsuz sonuçlanmak.'' hükmüne yer verilmistir. 08/06/2011 tarih ve 27958 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüge giren Sözlesmeli Erbas ve Er Yönetmeligi'nin ''Aranacak Nitelikler'' baslıklı 7. maddesinin 1.fıkrasında;
''Sözlesmeli erlik için asagıdaki nitelikler aranır;
...
h) Güvenlik sorusturması olumlu sonuçlanmıs olmak,'' hükmü düzenlenmistir. Dava dosyasının incelenmesinden; Agrı ili, Eleskirt ilçesi, 12. Mekanize Piyade Tugay Komutanlıgı 2. Mekanize Piyade Taburu 3. Mekanize Piyade Bölügü 2. Mekanize Piyade Mangasında sözlesmeli er olarak görev yapan davacının hakkında yapılan güvenlik sorusturmasının olumsuz sonuçlandıgından bahisle, Kara Kuvvetleri Komutanlıgı'nın emrine istinaden, 6191 sayılı Sözlesmeli Erbas ve Er Kanunu'nun 6/4. maddesinin (h) bendi uyarınca
sözlesmesinin feshedildigi, bunun üzerine davacı tarafından sözlesmesinin feshedilmesine iliskin islemin iptali ve mahrum kaldıgı parasal hakların tazmini istemiyle bakılan davanın açıldıgı anlasılmaktadır.

Uyusmazlıkta; her ne kadar, davacı hakkında yapılan güvenlik sorusturmasının olumsuz olarak degerlendirilmesinin dayanagı olarak, ''davacının erkek kardesi E.G.'nin Selçuk Üniversitesi'nde ögrenim gördügü 2014 yılında ... terör örgütünün gençlik yapılanması olan ... içerisinde faaliyet gösteren sahıslarla birlikte çig köfte etkinligine katıldıgı, 01.05.2015 tarihinde ... içerisinde faaliyet yürüten 52 kisinin katıldıgı ve çesitli yasadısı sloganların atıldıgı kutlamaya katıldıgı seklinde istihbari bilgiler elde
edildigi'' hususu gerekçe gösterilmis ise de; davacının sahsı hakkında tespit edilmis bir olumsuzlugun bulunmadıgı, davacının kardesi ile ilgili olarak tespit edilen hususların ise istihbari nitelikte olması ve hakkında baskaca bir adli kayıt bulunmaması nedeniyle tek basına davacının güvenlik sorusturmasının olumsuz oldugunu gösterecek nitelik ve agırlıkta olmadıgı, bunun dısında davacı hakkında yapılan güvenlik sorusturmasının olumsuz oldugunu gösterecek baskaca herhangi bir somut bilginin de bulunmadıgı görülmektedir.

Bu durumda; dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelere göre, hakkında hukuken geçerli kabul edilebilecek herhangi bir olumsuz tespit bulundugundan söz edilemeyecek olan davacının, hakkında yapılan güvenlik sorusturmasının olumsuz sonuçlandıgından bahisle
sözlesmesinin feshedilmesine iliskin dava konusu islemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Bunun yanında Anayasa'nın 125'inci maddesi hükmü uyarınca idarenin islem veya eylemleri nedeniyle meydana gelen zararları tazmin sorumlulugu bulunmaktadır. Bu hâliyle dava konusu islemde hukuka ve mevzuata uygunluk bulunmadıgından, idarece tesis edilen bu
islem nedeniyle olusan zararların tazmini gerekmektedir. Bu baglamda iptal kararlarının niteligi geregi, islem hiç tesis edilmemis olsaydı hukuk aleminde hangi hâl mevcut olacaktı ise iptal kararı üzerine bu hâlin geçerli olacagı kabulünden, yani iptal kararlarının geçmise yönelik islemi ortadan kaldırdıgından hareketle, dava konusu islem hiç tesis edilmemis olsaydı davacının elde edecegi maddî zararlarının tazmini gerektigi açık olup; islem nedeniyle yoksun kaldıgı zararlarının tazmini isteminin kabulü gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle;
1. Dava konusu islemin iptaline,
2. Islem nedeniyle davacının yoksun kaldıgı zararların tazmini isteminin kabulüne,
3. Davacının islem nedeniyle yoksun kaldıgı ve tazmini gereken tüm parasal haklarının davalı idarece davacıya ödenmesine,

1