İrtikap Suçu ve Cezası Yargıtay Kararları | Mil Hukuk & Danışmanlık

İrtikap Suçu ve Cezası Yargıtay Kararları

  • Anasayfa
  • İrtikap Suçu ve Cezası Yargıtay Kararları

İrtikap Suçu ve Cezası Yargıtay Kararları

İrtikap suçu Türk Ceza Kanununun 250. maddesinde düzenlenmiş fail bakımından sadece kamu görevlilerinin işleyebileceği özgü bir suçtur. Bu suçun sakınca yaratacak durumu hakkında bilgi verecek olursak irtikap suçu katalog bir suçtur.

İrtikap Suçu ve Cezası Yargıtay Kararları

İrtikap suçu Türk Ceza Kanununun 250. maddesinde düzenlenmiş fail bakımından sadece kamu görevlilerinin işleyebileceği özgü bir suçtur. Bu suçun sakınca yaratacak durumu hakkında bilgi verecek olursak irtikap suçu katalog bir suçtur. Yani bu suçu işleyen kamu görevlisi ister düz memur olsun, ister sivil memur olsun, ister askeri personel olsun isterse polis ya da bekçi olsun irtikap suçunun hem genel hem de özel kanunlarda katalog suç olmasından dolayı mesleklerinden de olacaklardır. Yani sen yukarıda saymış olduğumuz meslek kollarından birini icra ediyor ve irtikap suçundan ceza almışsan hatta ve hatta 657 sayılı devlet memurları hariç hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile hüküm geri bırakılmış olsa dahi mesleğinden çıkartılacaksın. Bundan dolayı bu suçtan beraat etmek kaçınılmaz son içinde yer almaktadır. Nitekim özellikle 657 harici memurların beraat alması şart olduğundan ve alınak HAGB kararı sonrasında mesleklerinden de olacaklarından kendileri için irtikap suçunun iki türlü sonucu bulunmaktadır. Birincisi hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile karşılaşma olasılıkları ikincisi ise HAGB alsalar dahi meslekten çıkartılacaklarıdır.

İrtikap Suçu ve Rüşvet Suçu Arasındaki Fark 

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Cebri irtikap suçu, kamu görevlisinin sıfat ve görevini kötüye kullanarak kişiyi tazyik etmesi ile başlayıp, bu sıkıştırma karşısında ferdin de memurun haksız işlemlerini önlemek zorunluluğunu duyarak ona menfaat temin ve vaat etmesi ile oluşur. Kamu görevlisi açıkladığı istekler yerine getirilmezse mağdurun işini yapmayacağını söylemek suretiyle onu manevi cebir altında bulundurmaktadır. Böyle haksız bir durumla karşılaşan ve haklı işinin kamu görevlisi tarafından yapılmayacağı veya geciktirileceği ya da haksız bir muameleye maruz kalacağı endişesine kapılan mağdur belli bir şiddete ulaşmış olan bu manevi cebrin etkisiyle ve hakkını elde etmek zorunluluğu karşısında haksız olarak istendiğini bildiği parayı ve sair menfaatleri kamu görevlisine vermekte ya da vaat etmektedir. Burada fert meşru zeminde bulunmaktadır.

Rüşvet suçu ise; (6352 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonraki hukuki düzenlemelere göre) bir kamu görevlisinin görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlamasıyla oluşacak ve ayrıca nitelikli rüşvet suçunda her iki tarafın da gayrimeşru zemin içinde bulunmaları gerekecek, taraflar arasında serbest irade ile yapılan anlaşmanın vuku bulduğu anda rüşvet suçu meydana gelecektir.

Suç tarihinde ... İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünde ziraat mühendisi olarak çalışan sanığın, ... Gıda isimli iş yerinde denetim yaptığı, gıda maddeleri üzerinde etiket ve izlenebilirliğinin sağlanması için faturaların olmadığını gördüğü, akabinde katılan ...'nun şirket merkezinden eksik olan evrakları temin ederek sanığın iş yerine götürdüğü, iş yerinden sanıkla beraber ayrıldıkları ve aracında görüştükleri sırada denetim tutanağını istemesi ve sanığın katılana ceza kesebileceğini söylemesi üzerine ceza kesemeyeceğini söyleyerek tutanağı istemesi üzerine sanığın "şimdi yazmasam bile başka gün gelir bu cezayı yine yazarım" dedikten sonra katılana üzerinde ne kadar para olduğunu sorduğu ve "ceza yazmama karşılığında bu parayı vermezse başka bir denetimde ceza yazacağını" söylemesine müteakip 700 TL'yi aldığı iddia ve kabul edilmiş ise de; Anayasa'nın 141/3, CMK'nin 34/1 ve 289/1-g maddeleri gereğince hakimlerin ve mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olduğu, CMK'nin 230/1. maddesine göre de gerekçede delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi, ulaşılan kanaat, sanıkların suç oluşturduğu sabit görülen fiilleri ve bunun nitelendirilmesi gibi hususların bulunması gerektiği halde, suça konu eylemin neden ibaret olduğu somut gerekçelerle karar yerinde ortaya konulmadan, ayrıca dosya kapsamında bulunan tanık, sanık ... katılan beyanları dikkate alındığında suç tarihinde yapılan denetime ilişkin denetim tutanağı tutulduğunun anlaşıldığı fakat dosya kapsamında yapılan denetime dair tutanak bulunmadığı, katılanın da meşru zeminde olup olmadığı ve buna göre suç vasfının belirlenebilmesi açısından, varsa bahse konu denetim tutanağının temini ile tespit edilen eksikliklere dair ilgili firmaya idari yaptırım uygulanıp uygulanmadığı hususları araştırılarak varılacak sonuca göre yukarıdaki açıklamalar da nazara alınmak suretiyle eylemin icbar suretiyle irtikap mı yoksa rüşvet alma mı olduğunun tespit edilmesinden sonra hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik incelemeyle gerekçesiz olarak yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;

Anayasa Mahkemesinin TCK'nin 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı Kararının değerlendirilmesi lüzumu,
TCK'nin 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işlediği kabul edilen sanık hakkında aynı Kanun'un 53/5. maddesi gereğince, ayrıca, cezasının infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Kanuna aykırı, sanık müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321 ve 326/son maddeleri uyarınca hükmün BOZULMASINA Yargıtay 5. Ceza Dairesi         2018/3550 E.  ,  2021/6023 K.

İrtikap Suçunda Suçtan Zarar Görenin Haberdar Edilmesi

SUÇ : İcbar suretiyle irtikap
HÜKÜM : 1) ... 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/01/2017 tarihli ve 2016/339 Esas, 2017/2 sayılı Kararı ile; değişen suç vasfına göre nitelikli yağma suçundan mahkumiyet
2) ... Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin 19/04/2017 tarihli ve 2017/342 Esas, 2017/585 sayılı Kararı ile; ilk derece mahkemesince sanıklar hakkında nitelikli yağma suçundan verilen hükmün kaldırılarak sanıkların icbar suretiyle irtikap suçundan mahkumiyetlerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Sanıklar hakkında irtikap suçundan kamu davası açıldığı, 3628 sayılı Yasa'nın 17 ve 18. maddelerine göre ilgili kamu kurum veya kuruluşlarının da bu suçun zarar göreni oldukları, bu itibarla CMK'nin 234/1-b maddesi gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için İçişleri Bakanlığının dava ve duruşmalardan haberdar edilmesi gerektiği, diğer yandan aynı Kanun'un 260/1. maddesine göre kamu davasından haberdar edilmemiş bulunup da katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olanların kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğu gözetilerek hükmün bildirilmesinin gerektiği, ancak dosyada ilgili bakanlığın duruşmadan haberdar edildiğine ilişkin bilgi ve belgeye rastlanmadığının anlaşılması karşısında; evvela davanın İçişleri Bakanlığına haber verildiğini ve hükmün tebliğ edildiğini gösteren bilgi ve belgeler var ise dosya içine konulmasından, aksi halde anılan tebligat noksanlığının giderilmesi ile tebellüğ belgesinin ve verildiği takdirde temyiz ve cevap dilekçelerinin eklenmesinden, hükmün temyiz edilmesi halinde ise bu konuda ek tebliğname düzenlenmesinden sonra iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosyanın ... Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİNE 24/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi         2018/2567 E.  ,  2021/5756 K.

İkna Suretiyle İrtikap Suçunun Oluşmaması

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;
Katılan ...’ün eşinin ölümü sonrası veraset ve intikal vergisi beyannamesi vermek ve bununla ilgili işlemleri yaptırmak için suç tarihinde Yeditepe Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi Müdürlüğüne gittiği, bilgi almak amacıyla daha önce tanıdığı ve iskan servisinde görevli bir memura yönlendirildiği ancak memurun o gün müdürlükte olmaması sebebiyle aynı serviste görev yapan tesadüfen tanıştığı sanığa durumu anlattığı, sanığın da katılana konuyla ilgilenebileceğini, dosyaları hazırlayacağını, ancak bunları işleme sokabilmesi için öncelikle kendisine elden 1.000-1.500 TL civarında bir para vermesi gerektiğini söylediği, akabinde katılandan ilgili evrakı aldığı ve gerekli işlemlerin yapılması için veraset servisine verdiği, sonrasında ise sanığın katılanı cep telefonundan birkaç kez arayarak parayı hazır edip etmediğini sorup menfaat temin etmeye çalıştığı, katılanın yaptığı araştırmalarda ödemenin elden yapılmayıp vezneye yapılacağını öğrenmesi üzerine sanıktan şikayetçi olduğu somut olayda; sanığın anılan müdürlüğün iskan servisinde görevli olması, işlemlerin ise veraset servisince yerine getirilecek olup sanığın bu konuda herhangi bir görevinin olmaması nazara alındığında ikna suretiyle irtikaba teşebbüs suçunun unsurlarının oluşmadığı, sanığın eyleminin TCK’nin 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılığa teşebbüs suçunu oluşturacağı, hükümden sonra 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nin 253. maddesi ile uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenerek dolandırıcılık suçunun da uzlaştırma kapsamına alındığı anlaşılmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7/2. maddesine göre uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA 11/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi         2018/767 E.  ,  2021/5559 K.

İrtikap Suçunda Sanığın Yetkisinin Olmaması İrtikap Suçunu Oluşturmaz

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;
Suç tarihinde Vergi Denetim Kurulu Samsun Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığında vergi müfettişi olarak görev yapan sanığın, müştekiyi arayarak iş yerine davet edip hakkında vergi incelemesi olduğunu, kendisine 300.000-400.000 TL ceza yazılabileceğini, 15.000 TL verdiği takdirde incelemenin kapatılabileceğini söylediği, müştekinin sanığın bu talebi üzerine haricen yaptığı araştırma neticesinde kendisi hakkında bir vergi incelemesi ve sanığın böyle bir yetkisi olmadığını öğrendiği, şikayeti üzerine kendisinden 15.000 TL parayı alırken kolluk görevlilerince suçüstü yakalandığı anlaşılan somut olayda; müşteki hakkında suç tarihinde bir vergi incelemesi ve sanığın müştekinin satışını yaptığı gayrimenkullerle ilgili resen araştırma yapma yetkisi bulunmaması karşısında, sanığın bir görevi olmadığı nazara alınarak, müşteki tarafından kendisine böyle bir vergi cezası kesilemeyeceğinin haricen yapılan araştırma neticesinde öğrenilmesi sebebiyle, irtikap ve özellikle rüşvet suçunun maddi konusunun somut olayda bulunmadığı, günlük hayat tecrübelerine göre de, sanığın hareketinin sonuçsuz kalmasının büyük bir ihtimal dahilinde bulunduğu ve ortada elverişli hareketin bulunmadığı anlaşıldığından, sanık tarafından rüşvet ve irtikap suçları açısından işlenemez suçun mevzubahis olduğu ve sanığın bu suçlardan ve bu suçlara teşebbüsten dolayı cezalandırılamayacağı, diğer yandan görevi kötüye kullanma suçunun oluşumu için norma aykırı davranışın yeterli

olmadığı, objektif cezalandırma şartlarından birinin gerçekleşmesi gerektiği ve objektif cezalandırma şartı öngörülen suçlarda teşebbüs hükümlerinin uygulanamayacağı ile olayımızda sanığın müştekiden parayı alırken suçüstü yakalandığı hususları da gözetildiğinde, sanığın norma aykırı eyleminin görevi kötüye kullanma suçunu da oluşturmayacağı, sübut bulan eyleminin basit dolandırıcılığa teşebbüs suçunu oluşturacağı ve hükümden sonra 24/10/2019 tarihinde 30928 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 26. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nin 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bentler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK'nin 157/1. maddesinde tanımı yapılan dolandırıcılık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK'nin 7/2. maddesinin ''Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur'' hükmü de gözetilerek, 6763 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile değişik CMK'nin 254. maddesi uyarınca aynı Kanun'un 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Kabule göre de;

Suçüstü yapılmak üzere seri numaraları alınmış paraların teslimi sonrasında bu paraları hakimiyetine alamadan yakalanması nedeniyle menfaat temininin gerçekleşmediği ve eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden, yanılgılı değerlendirmeyle sanığın tamamlanmış suçtan mahkumiyetine karar verilmesi,

Anayasa Mahkemesinin 24/11/2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı TCK'nin 53. maddesinde yer alan bazı ibarelerin iptaline ilişkin Kararının değerlendirilmesi lüzumu,

Yüklenen suçu 5237 sayılı Yasa'nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen sanık hakkında 53/5. madde ve fıkra hükmü gereğince, ayrıca, cezasının infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin nazara alınmaması,

Kanuna aykırı, sanık müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321 ve 326/son maddeleri uyarınca hükmün BOZULMASINA 20/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi         2021/10731 E.  ,  2021/4813 K.

İrtikap Suçunun Unsurlarının Oluşmaması

SUÇ : Sanıklardan ... hakkında iki kez rüşvet alma, ... ve ... hakkında rüşvet verme, ... hakkında iki kez rüşvete aracılık etme
HÜKÜM : Sanıklardan ...'nün eylemlerinin ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturduğu kabulüyle mahkumiyet, diğer sanıklar hakkında atılı suçlardan beraat Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Sanıklar ... ve ... hakkında kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
Sanıklardan ... hakkında ikna suretiyle irtikap suçundan verilen mahkumiyet ile ... hakkında kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde ise;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık ... yönünden yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;
Sanık ...'nün mahkemece oluşa uygun olarak sübutu kabul edilen eylemini; Muğla Sosyal Güvenlik Kurumu il müdürlüğünde memur olmasına karşın icra dosyalarındaki hacizleri kaldırma yetkisinin olmaması, eylemlerinde irtikabın ikna, dolandırıcılık suçunun ise hile unsurunun bulunmaması nazara alınıp kurum ile arasındaki hizmet ilişkisini kötüye kullanmak suretiyle işlediği dikkate alındığında, kuruma karşı zincirleme biçimde hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,

Sanık ...'nun hükümden sonra 05/10/2017 tarihinde öldüğü UYAP sisteminden temin edilen nüfus kaydından anlaşıldığından, bu husus mahallinde araştırılarak sonucuna göre 5237 sayılı TCK'nin 64 ve 5271 sayılı CMK'nin 223/8. maddeleri uyarınca bir karar verilmesi zorunluluğu,
Kabule göre de;

Eylemleri bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda birden fazla kez işlediği kabul edilen sanık ... hakkında TCK’nin 43/1. maddesinin uygulanmaması suretiyle eksik ceza tayini,
Anayasa Mahkemesinin TCK'nin 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal Kararının değerlendirilmesi lüzumu,

Yüklenen suçu TCK'nin 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen sanık ... hakkında aynı Yasa'nın 53/5. maddesinin uygulanması sırasında, sadece 53/1-a madde-fıkra-bendindeki hak ve yetkileri kullanmasından yasaklanmasına karar verilmesi yerine, hangi hak ve yetkiye ilişkin olduğu gösterilmeksizin maddenin tümünü kapsayacak ve infazda tereddüt oluşturacak biçimde hatalı uygulama yapılması,

Sanıklardan ... hakkında mahkumiyet hükmü kurulmasına rağmen kamu davasında kendisini vekille temsil ettiren katılan idare lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, katılan vekili ile sanık ...'nün temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sanık ... yönünden sair yönleri incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA 04/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi         2017/5883 E.  ,  2021/4223 K.

İrtikap Suçunda Fazla Ceza Tayini 

Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 26/04/2016 tarihli ve 2014/118-2016/208 E.-K. sayılı Kararında da benzer şekilde belirtildiği üzere, irtikap suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun millete ve devlete karşı suçlar bölümünde düzenlenmesi karşısında, bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı, diğer bir ifadeyle kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağı nazara alınarak, fiilin zincirleme suç olarak kabulüyle tek suçtan hüküm kurulup, TCK'nin 3 ve 61. maddeleri de gözetilerek, ilgili kanun maddesinde öngörülen temel cezanın tayini ve zincirleme suç nedeniyle yapılacak artırımda alt ve üst sınırlar arasında takdir hakkının kullanılması suretiyle sonuç cezanın saptanması gerektiği gözetilmeden, sanığın icbar suretiyle irtikap suçuna teşebbüsten bir kez ve icbar suretiyle irtikap suçundan yazılı şekilde mağdur sayısınca olmak üzere dört kez cezalandırılmasına karar verilmek suretiyle fazla ceza tayini, Kanuna aykırı, katılan Hazine vekili ile sanık müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA 15/09/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi         2018/1590 E.  ,  2021/3706 K.

İrtikap Suçunda Zamanaşımı

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Her ne kadar Dairemizin 23/01/2014 tarihli ve 2012/12493 Esas, 2014/698 Karar sayılı bozma ilamında sanıkların eylemlerinin cebri irtikap suçunu oluşturacağı belirtilmiş ise de; sanık ...'ın suç tarihinde Ayvacık Jandarma Karakol Komutanlığı'nda astsubay olarak görev yaptığı, sanık ...'nın ise ... köyü muhtarı olduğu, ... adlı kişinin reşit olan ...’ı kaçırması nedeniyle ...'nın babası ...'ın 30/08/2005 tarihinde kızının sabah işe giderken araçla gelen ve kimliği tespit edilemeyen 3 kişi tarafından zorla kaçırıldığını belirterek şikayetçi olması üzerine adli tahkikata başlandığı, Jandarma ekiplerince aynı gün ... köyünde mağdur ...'ın akrabalarının evlerinde arama yapıldığı ancak ...’nın bulunamadığı, akabinde 02/09/2005 tarihinde ... ile ...'nın ... köyü sınırları içinde evlendikleri ve ...'ın kaçırılması olayı ile ilgili olarak mağdurenin reşit olması ve rızasının bulunması nedeniyle şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, sanık ...'nın evlilik işlemleri yapılana kadar ...,...'nın ortaya çıkmamalarını sağladığı, bu süreç içerisinde sanık ...’nın, ...'ın babası olan mağdur ...’den nikah işlemleri için 3.000,00 TL para istediği, mağdurun 20/03/2006 tarihinde kollukta alınan beyanına göre "kızın yaşı büyük ne için para vereceğim" demesi üzerine, sanık ...'ın bu para için ...’a söz verdiğini söylediği, ardından mağdur ...'in 3.000,00 TL'yi sanık ...'a iletilmek üzere ...'a verdiği, ...'ın da parayı sanık ...'a teslim ettiği, sanık ...'ın talimat yoluyla 30/03/2006 tarihinde Gerze Sulh Ceza Mahkemesince alınan savunmasında "3.000,00 TL'nin kızın kaçırılmasından sonra nikah işlemlerinde yardımcı olması ile ilgili olduğunu, söz konusu parayı karakol inşaatında kullanmak üzere aldığını" belirttiği, sanık ...'ın ise tüm aşamalardaki savunmalarında suçlamaları inkar ettiği somut olayda; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/03/2010 tarihli ve 2009/5-167-2010/70 sayılı Kararında da açıklandığı üzere, icbar suretiyle irtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareketin icbar kavramına dahil olduğu, manevi cebirin, belli bir şiddete ulaşması, ciddi olması, mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmaması gerektiği, olayın oluş şekline göre sanıkların öğreti ve uygulamada kabul edildiği üzere Yasa'nın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan davranışlarının bulunmadığı, bu itibarla cebri irtikap suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, sanıklar hakkındaki isnatların sübutu halinde suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK'nin 257/3. maddesinde düzenlenen görevinin gereklerine uygun davranmak için çıkar sağlama suçunu oluşturacağı, anılan suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı itibarıyla TCK'nin 66/1-e ve 67/4. maddelerinde belirlenen 12 yıllık ilaveli dava zamanaşımı süresine tabi olduğu, 30/08/2005 ve 02/09/2005 tarihleri arası olan suç tarihi ile inceleme günü arasında bu sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından hükümlerin 5237 sayılı TCK'nin 7/2 ve 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddeleri de gözetilmek suretiyle CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasa'nın 322 ve 5271 sayılı CMK'nin 223/8. maddeleri gereğince sanıklar hakkında açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle ayrı ayrı DÜŞMESİNE 08/07/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2018/4610 E.  ,  2021/3482 K.

İrtikap Suçunda Eksik İnceleme Bozma Sebebidir

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Suç tarihinde Rotary ... ilköğretim okulunda kadrolu ve sözleşmeli olarak görev yapan öğretmenlerin ücret tahakkuk işlemlerini yürüten ve aynı zamanda okul müdür yardımcısı olan sanığın, mal müdürlüğüne gönderdikten sonra e-mail veya disket yoluyla bankaya gönderilen listelerde değişiklik yaparak öğretmenler adına yapılan tahakkuklardan kesintiler yaparak kendi hesabına aktarmak suretiyle toplam 3.856,33 TL tutarındaki parayı uhdesinde tutarak irtikap suçunu işlediği iddia edilen somut olayda; maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer kalmayacak şekilde tespiti için, sanığın, kesintinin ilgililerin muvafakatı ile yapıldığı ve okula kırtasiye malzemesi alımı ile muhasebe hizmeti için harcadığı yönündeki savunması da gözetilerek, kurum için aldığını iddia ettiği kırtasiye malzemelerinin kuruma girişinin yapılıp yapılmadığının ve kurumun ihtiyaçları için kullanılıp kullanılmadığının tespiti ile maaş ve ek ders ücretlerinden yapılan kesintiler ile bu kesintilerin harcandığı yerin bilgileri dahilinde olup olmadığının tespiti açısından kanaat oluşturacak sayıda öğretmenin tanık olarak dinlenmesinden sonra hasıl olacak sonuca göre hukuki durumunun ve suç vasfının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, katılanlar vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA 23/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2017/4153 E.,  2021/3001 K.

Cebri İrtikap ya da icbar suretiyle irtikap için Cebri İrtikap Suçu İcbar Suretiyle İrtikap Yargıtay Kararları başlıklı makalemizi okuyabilirsiniz.

1