
Sağlıkta Şiddetin Önlenmesi
Sağlıkta şiddet- 1982 Anayasasının 49’uncu maddesine göre; “Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik ortam yarat

İçindekiler
- 1.1 Hekime Yönelik şiddette Yasal Uygulamalar
- 1.2 Kasten Yaralama Suçunun Sağlık çalışanına Karşı Işlenmesi
- 1.3 Tehdit Suçunun Sağlık çalışanına Karşı Işlenmesi
- 1.4 Hakaret Suçunun Sağlık çalışanına Karşı Işlenmesi
- 1.5 Görevi Yaptırmamak Için Direnme Suçu Sağlık çalışanına Karşı Işlenmesi
- 1.6 Sağlık çalışanına şiddeette Cezaların Infazına Yönelik Düzenlemeler
- 1.7 Sağlık Davalarına Bakan Avukatlar Hukuki Değerlendirme
Sağlıkta Şiddetin Önlenmesine Yönelik İdari Düzenlemeler
Sağlıkta şiddet- 1982 Anayasasının 49’uncu maddesine göre; “Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri” almakla yükümlü kılınmıştır. Sağlık çalışanlarının sağlık tesislerinde görevi sırasında ya da görevi sebebiyle karşılaştıkları şiddet olayları bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Anayasa’nın bahse konu maddesi sağlık çalışanlarının kişisel güvenliğini sağlamaya yönelik bir düzenleme kapsamında olmasının yanı sıra aynı şekilde Anayasa’nın 56. Maddesinde düzenleme bulan “herkes sağlıklı yaşam hakkına sahip olduğu” sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde odak noktası olan sağlık çalışanlarının güvenli bir ortamda ve yüksek motivasyonla çalışmasının sağlanması ile sağlık politikasının istenildiği düzeyde sürdürülmesini sağlayarak sağlıkta şiddetin önlenmesinin gerekliliğini işaret eden diğer bir düzenlemedir. Anayasa’nın ilgili maddelerinde yer alan bu düzenlemeler karşısında kanun koyucu tarafından Sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla –her ne kadar şiddetin önlenmesindeki caydırıcılığı tartışmalı olsa da- mer’i kanunlarda bir çok değişiklikler yapılmıştır. Aynı zamanda 1982 Anayasasının 124’üncü maddesi gereği, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabilme yetkisine dayanılarak Sağlık Bakanlığı tarafından da çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Şiddete uğrayan doktorun hakları hakkında "şiddete uğrayan doktorun hakları nelerdir" adlı makalemizden de yararlanabilirsiniz.
Sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik çalışmaların başlangıcı ve bu kapsamda ilk düzenleme, 29 Nisan 2009 tarih ve 27214 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanması ve Korunmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ”dir. Tebliğ’de; çalışan güvenliğinin sağlanması, çalışanların kesici delici alet yaralanması, kan ve vücut sıvılarıyla bulaş, radyasyon ve kemoterapi ilaçlarına maruz kalma gibi risk ve tehlikeler ile fiziksel şiddet ve cinsel tacizden korunması amacıyla alınması gereken önlemler ve bu durumlara maruz kalma halinde yapılacaklar belirlenerek, takip ve sorumluluğu kurumlara verileceği düzenleme altına alınmıştır. Söz konusu Yönetmelik 06 Nisan 2011 tarih ve 27897 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve kamu, üniversite ve özel sektör ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarını kapsayan “Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanmasına Dair Yönetmelik” ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yönetmelik ile kapsam alanında yer alan sağlık kurumlarında hasta ve çalışan güvenliği için güvenli hizmet sunumu ve güvenli bir ortam sağlanması, hizmet sunumunda kalitenin artırılması, sağlık kurumunda hasta ve çalışanlar için muhtemel risklerin ve bu risklerin giderilmesi için uygun yöntem ve tekniklerin belirlenmesine ve hizmet içi eğitimler ile güvenli hizmet sunumu ve güvenli çalışma ortamının sürdürülebilirliğinin sağlanması amaçlanmış ve bu hususlara yönelik usul ve esaslar düzenleme altına alınmıştır.Yönetmelikte, çalışan güvenliği uygulamaları olarak; çalışan güvenliği programının hazırlanması, çalışanlara yönelik sağlık taramalarının yapılması, engelli çalışanlara yönelik düzenlemelerin yapılması, çalışanların kişisel koruyucu önlemler almasının sağlanmasının yanı sıra konumuz ile doğrudan ilişkili olarak çalışanlara yönelik fiziksel saldırıların önlenmesine yönelik düzenleme yapılması hususları düzenlenmiştir. Hasta ve çalışan güvenliği ortak uygulamalarına yönelik olarak ise; yine konumuz gereği mavi kod, pembe kod, beyaz kod olmak üzere renkli kod uygulaması getirilerek hasta güvenliği komitesi ile çalışan güvenliği komitesi kurulması hususlarında gerekli tedbirlerin alınması ve düzenlemelerin yapılması konusunda kapsam dahilinde olan kurumlara yükümlülük verilmiştir.
Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan diğer bir düzenleme ise, 16/10/2009 tarih ve 27378 sayılı “Yataklı Sağlık Tesislerinde Acil Servis Hizmetlerinin Uygulanması Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ”de yer almaktadır. Söz konusu Tebliğin “Acil servislerde güvenlik önlemleri” başlıklı 10’uncu maddesinde; “Acil servislerde hasta, hasta yakınları ve çalışanların güvenliği için sağlık tesisi yönetimlerince gerekli önlemlerin alınması zorunludur. Acil servislerde güvenlik, resmi kolluk kuvveti veya özel güvenlik personeli vasıtasıyla ve yeterli sayıda güvenlik kamerası desteğiyle sağlanır. Güvenlik kameraları, hastaların muayene edilmeleri veya girişimsel işlemleri sırasında mahremiyetlerini ihlal edecek şekilde konumlandırılamaz. Mahremiyet gözetildikten sonra acil servislerde güvenlik kamerası ile izlenemeyen kör nokta bulunamaz. Güvenlik kamerasıyla izleme sistemi ses kaydını da içerir ve en az 2 ay süre ile saklanır. Tıbbi işlemlerin gerçekleştirildiği alanlar ile cerrahi müdahale, ameliyathane, yoğun bakım gibi kritik birimlere görevli personel dışında ilgisi olmayan kişilerin girmesi ilgilisine göre açılma özelliği olan kapılar konulmak suretiyle engellenir. Görevli personel, hasta, hasta yakını, ziyaretçi, ambulans, hasta nakil aracı veya sedye ile getirilen acil hastaların alındığı girişler gerekli idari ve teknik önlemler alınarak kontrol altında tutulur. Acil servislerin ana giriş ve hastane içi geçiş kapıları acil servis hastaları ve buralarda görevli personeller haricinde hiçbir şekilde kullanılamaz. Acil servislerin hastane içi geçiş kapıları kontrollü kapı olmalı ve acil serviste görev alabilecek tanıma sahip yetkili geçiş şartları tanımlanarak sağlanmak zorundadır. Acil servisle bağlantılı otopark alanlarında da yeterli ışıklandırma, gözetleme kameraları ve güvenlik personeli ile gerekli güvenlik önlemleri alınır.” Şeklinde düzenleme ile acil servislerde şiddetin önlenmesi ve güvenliğin sağlanması amaçlanmıştır.
Diğer idari düzenleme ise; Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 14 Mayıs 2012 tarih, 2012/23 numaralı ve “Çalışan Güvenliğinin Sağlanması Genelgesi” konulu yazısıdır. Söz konusu genelge ile sağlık çalışanlarının güvenli ve yüksek motivasyonla çalışmasının sağlanmasına yönelik Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında düzenlenen yönetmelikler ve diğer mevzuatlarla belirlenmiş hususlar açıklanmıştır.
Söz konusu genelge ile sağlık kurumlarının, hizmet kalite standartları kapsamında çalışma ortamından kaynaklanan risklerin bertaraf edilmesi maksadıyla şiddet ve iletişim konularını da kapsayacak şekilde risk değerlendirmelerini yeniden yapılması, acil servisler başta olmak üzere riskin yüksek olduğu yerlerde güvenlik tedbirlerinin artırılarak genel kolluk ve özel güvenlik personeli ile güvenlik kameralarının bulundurulmasının sağlanması, beyaz kod uygulaması, çalışan hakları ve güvenliği birimi, personelin eğitimi, hasta ve hasta yakınlarının bilgilendirilmesi, personel şiddete uğradığında hizmetten çekilme hakkı olduğu, şiddete uğranılması durumunda bildirim ve hukuki yardım konularında açıklamalarda bulunulmuştur. Aynı zamanda hastane ile ağız diş sağlığı merkezlerinde çalışan hakları ve güvenliğine ilişkin iş ve işlemleri yürütmek amacıyla halk sağlığı müdürlükleri ile il sağlık müdürlükleri bünyesinde “Çalışan Hakları ve Güvenliği Birimleri”nin oluşturulması ifade edilmiştir. Şiddete maruz kalma tehlikesi altında kalan sağlık personelinin çalışmaktan kaçınma hakkı ise, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 13’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun “Çalışmaktan Kaçınma Hakkı” 13’üncü maddesinde, Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilecekleri Kurul veya işverenin çalışanın talebi yönünde karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabileceği hüküm altına alınmıştır. Aynı zamanda çalışanlar ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda maddenin 1’inci fıkrasında belirtilen usule uymak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gidebileceği çalışanların bu hareketlerinden dolayı haklarının kısıtlanamayacağı da düzenlenmiştir. Bu kapsamda sağlık çalışanı görevi sırasında şiddet olayıyla karşı karşıya kalması ihtimal olarak yüksekse ya da kesinse çalışmaktan çekinme hakkı bulunmaktadır.
Yukarıda genel olarak ifade etmeye çalıştığımız düzenlemelerin yanı sıra;
- Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği,
- Yataklı Tedavi Kurumları Enfeksiyon Kontrol Yönetmeliği,
- 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu,
- AB Hastane ve Sağlık Sektöründe Kesici ve Delici Yaralanmaların Önlenmesi İçin Çerçeve Sözleşmesi,
- İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Risk Grupları Tebliği,
- 155 Nolu İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin ILO Sözleşmesi,
- 161 Nolu Sağlık Hizmetlerine İlişkin ILO Sözleşmesi,
- 187 Nolu İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve Sözleşmesi,
- Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği,
- Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği,
- İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi konulu Başbakanlık Genelgesi,
gibi mevzuatlarda da sağlık personelinin güvenliğine ilişkin idari düzenlemeler bulunmaktadır.Görüleceği üzere Mevzuat düzenlemeleri haricinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sağlık Bakanlığı ve diğer ilgili Bakanlıklar, sendikalar ve meslek odaları gibi sivil toplum kuruluşları tarafından çeşitli araştırma, konferans, sempozyum ve kampanyalar ile sağlık hizmet sürecinde görülen şiddete ilişkin çalışmalar yapılmaya devam etmiş ancak henüz istenen sonuca ulaşılamamıştır.
Şiddet Eyleminin Gerçekleşmesi Sonrasında Personelin Hakları Kapsamında Yapılan DüzenlemelerSağlık Personelinin görevi sırasında ya da görevi sebebiyle uğramış olduğu şiddet eylemlerinin gerçekleşmesi durumunda da mağdur sağlık personelinin haklarının korunması ve sağlık hizmetinin devamlılığı konusunda da çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda;11.10 2011 tarih ve 663 sayılı “Sağlık Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin “Hukuki Yardım” başlıklı 54’üncü maddesinde; Bakanlık ve bağlı kuruluşlarında; sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerden dolayı personele karşı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemler ve davalarda personelin talebi üzerine Bakanlık ve bağlı kuruluşlarınca hukukî yardım yapılacağı, Bakanlık ve bağlı kuruluşları merkez ve taşra teşkilatı ile döner sermaye teşkilatı kadrolarında bulunan hukuk birimi amirleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar, ayrıca vekâletname ibraz etmeksizin ilgili personeli vekil sıfatı ile temsil edeceği düzenleme altına alınmıştır. Bu kapsamda söz konusu Kanunun 54’üncü maddesine dayanılarak “Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” yürürlüğe girmiştir.
Yönetmelik ile; Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarında sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı personele karşı işlenen suçlar sebebiyle personelin veya vefatları durumunda kanuni mirasçılarına hukuki yardım yapılması amaçlanmış; Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarında kadrolu veya sözleşmeli görev yapan personel ile 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 52 nci maddesi çerçevesinde Bakanlık ve bağlı kuruluşlarında gönüllü ve ücretsiz sağlık hizmeti verenler ve 24/11/2004 tarihli ve 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu kapsamında görev yapanlara karşı sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemleri ve davaları yönetmeliğin kapsamı içerisinde olduğu ifade edilmiştir.
Hukuki yardımın yapılacağı haller ise;
a. Sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerinden dolayı personele karşı kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiilin gerçekleştirilmiş olması;
b. İlgilinin veya kanuni mirasçılarının talepte bulunması,
c. İlgili personelin soruşturma safhasında şüpheli, kovuşturma safhasında ise sanık durumunda bulunmaması,
koşulları aranmıştır. Sağlık Personelin, olayda hem mağdur hem de şüpheli veya sanık durumunda olması halinde ise mağdur sıfatıyla hukuki yardım yapılacağı ifade edilmiştir. Ancak bahse konu yönetmeliğin sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik bir düzenleme olmadığı şiddet olayının gerçekleşmesi sonrasında hukuki yardım içermesi gibi stajyer ve intörn hekimlerin kapsam haricinde tutulması eleştirilmektedir.
Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğinde ifade edilen hususlar çerçevesinde Beyaz Kod Uygulamasına başlaması sonrası Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliği’nin 16 Mart 2013 tarih ve 2016/3 sayılı “Hukuki Yardım ve Beyaz Kod Uygulaması Genelgesi” Beyaz Kod Uygulamasına yönelik tüm süreç ve detaylar açıklanmıştır. Çağrı merkezi ve internet sitesinin yanı sıra çalışan hakları ve güvenliği birimlerinde de gerekli düzenlemelerin yapılacağı ifade edilmiş; her ilde “İl Beyaz Kod Koordinatörlüğü” kurulması ve bir avukatın koordinatör olarak görevlendirilmesi belirtilmiştir. Genelge ile Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarda görev yapan personelden kimlerin Beyaz Kod kapsamında olduğu ve hukuki yardımdan faydalanacağı maddeler halinde açık bir şekilde açıklanmıştır. Öncesinde de dile getirdiğimiz üzere bu kapsamda stajyer ve intörnlerin hukuki yardım kapsamı dışında tutulması gibi hizmet satın alma yoluyla çalıştırılanları kapsam dışında tutulması tartışmaya açıktır. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 14 Mayıs 2012 tarih, 2012/23 numaralı ve “Çalışan Güvenliğinin Sağlanması Genelgesi”nde hizmetten çekilme başlığı altında; sağlık çalışanlarının sağlık hizmeti sunumu esnasında şiddete uğraması durumunda acil verilmesi gereken hizmetler hariç olmak üzere “hizmetten çekilme hakkı” bulunduğu ifade edilmiştir. Bu kapsamda, hizmetten çekilme talebi, kurum tarafından belirlenen yöneticiye sözlü veya yazılı olarak bildirilecek, bildirim üzerine yetkili yönetici olayı derhal değerlendirerek hizmetten çekilme talebinin uygun olup olmadığını hakkında gecikmeksizin karar verecektir. Yetkili yönetici, hizmetten çekilme talebini uygun bulduğu takdirde hastanın sağlık hizmeti almasına ve tedavinin devamına yönelik tedbirler ile güvenlik tedbirlerini alacağı şeklinde ifade edilmiştir. Genelge ile artan şiddet eylemlerine karşı mevzuat anlamında yapılan düzenlemeler ile uygulama şekillerine açıklık getirilmeye çalışılmıştır.Hizmetten Çekilme hakkının Çalışan Güvenliğinin Sağlanması Genelgesinde düzenlemesinin yanı sıra 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12’nin son fıkrasına, 7243 sayılı Kanunun 28’inci maddesi ile “Şiddetin vuku bulduğu sağlık kurum ve kuruluşunda, faile veya yakınına mağdurun verdiği hizmeti verebilecek başka sağlık personeli ve yardımcı sağlık personeli bulunması halinde hizmet ilgili diğer personel tarafından verilir” hükmü eklenerek hizmetten çekilme hakkının koşulu kanun kapsamında düzenlenme altına alınmıştır.Sağlık personeline karşı işlenen suç sonrası yapılan bir diğer idari düzenleme ise Aile Sağlığı Merkezinde görevli sağlık personeline özelinde karşımıza çıkmaktadır. Resmi Gazete 25.01.2013 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğinin “Aile hekimliği birimine kişi kaydı ve aile hekimi seçimine ilişkin esaslar” başlıklı 8’inci maddesinin 2’nci fıkrasında, “Sağlık hizmeti sunumu sırasında meydana gelen şiddet olayının adli veya mülki idare makamlarınca verilen belgeyle belgelendirilmesi durumunda, aile hekimi veya aile sağlığı elemanına şiddet uygulayan kişinin müdürlükçe mevcut aile hekiminden kaydı silinir. Bu şekilde kaydı silinen kişinin, aynı iş günü içerisinde yeni aile hekimi seçmemesi durumunda ikamet ettiği bölge göz önünde bulundurulmak suretiyle kayıtlı nüfusu en düşük aile hekimine müdürlükçe kaydı yapılır.” şeklindeki düzenleme ile aile hekimi ve aile sağlığı personeline şiddet uygulayan kişiye idari yaptırım uygulanacağı belirtilmiştir.
Hekime Yönelik Şiddette Yasal Uygulamalar
Hekime yönelik şiddette yasal uygulamalar- Sağlık personeline uygulanan şiddetin önüne geçilmesi ve personel güvenliğinin sağlanması ile sağlık hizmeti sürecinin sıkıntıya uğramadan devamı amacıyla yapılan idari düzenlemelerin yanı sıra Türk Ceza Kanununda tanımlanan suç tiplerinin bazılarının sağlık personeline karşı uygulanması halinde suçun nitelikli hali ya da ağırlatıcı nedeni sayılması ile infaz ve mahkumiyet hükümlerine yönelik düzenlemeler de yapılmıştır. 6514 sayılı ve Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 47’inci maddesi ile 02.01.2014 tarihinde 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa Ek Madde 12 eklenerek ceza hukuku anlamında ilk somut düzenleme olmuştur. 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12’nin birinci fıkrası ile; Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlar arasında olduğu ifade edilmiştir. Tutuklama kişiyi hürriyetinden yoksun bırakan, delillerin korunması ya da şüpheli veya sanığın kaçmasını önleme amaçlarla geçici olarak başvurulan bir koruma tedbiri olarak düzenlenmiştir. Tutuklamanın gerçekleşmesi durumunda kişi en temel haklarından olan özgürlüğü kısıtlanarak hürriyetinden yoksun bırakılacak olması sebebiyle tutuklamada usul yönünden zorunlu unsurların varlığı aranmaktadır. Bu kapsamda tutuklamanın; geçici olması, delillerin korunması veya yargılamanın sağlıklı yapılması için bir araç olması, görünüşte haklı olması, ölçülü olması gereklilikleri bu ilkeler çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Aynı zamanda Tutuklama kararı verilebilmesi için şüpheli veya sanık hakkında “kuvvetli suç şüphesinin varlığının” bulunması ve kuvvetli suç şüphesi varsa, ayrıca “tutuklama nedeni” de bulunmalıdır. Kısacası kişi hakkında (şüpheli ya da sanık) suç işlediğine dair kuvvetli suç şüphesi varsa ve tutuklama nedeni de varsa kişi hakkında tutuklama kararı verilebilecektir.
Tutuklama sebebinin var olduğu belirtilen haller ise:
a. Şüpheli veya sanığın “kaçması veya kaçması şüphesini uyandıracak somut olguların varlığı” (CMK md. 100/2),
b. Şüpheli veya sanığın “delillerin karartılacağı” konusunda kuvvetli şüphe halinin varlığı (CMK md. 100/2),
c. Kanunda açıkça tutuklama sebebi olarak gösterilen Katalog suçlardır. (katolog suçlardan birinin işlendiği hususunda kanunda aranan kuvvetli şüphe koşulu varsa, şüpheli veya sanığın kaçacağı veya delilleri karartma ihtimalinin bulunduğu kendiliğinden varsayılarak hakkında tutuklama kararı verilir.)
3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12 ile Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, yukarıda bahsettiğimiz Ceza Muhakemesi Kanununun 100’üncü fıkrasında sayılan tutuklama nedenlerinden biri olarak saymıştır. Böylece kişi hakkında sağlık personeline karşı yaralama suçunun işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesi varsa suçun sağlık personeline karşı işlenmesi sebebiyle tutuklama nedeninin varlığı da kabul edildiğinden şüphelinin tutuklanmasına karar verilecektir. 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa 02.01.2014 tarihinde eklenen Ek Madde 12’nin diğer fıkrasında ise; Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanmasında kamu görevlisi sayılacağı ifade edilmiştir. Bu düzenleme ile Özel Hastaneler ve sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personeline görevleri sırasında ya da görevleri sebebiyle işlenen suçlarda kamu görevlisi sayılmaları ile kendilerine karşı işlenen suçlar Türk Ceza Kanunu kapsamında suçun nitelikli hali ya da ağırlatıcı nedeni olacaktır.
Nitekim Türk Ceza Kanunun 86’ncı maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçunun;
1’inci fıkrasında düzenlenen basit şeklinde suçun şikayete tabi olduğu ve ceza süresinin, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası olduğu,
2’nci fıkrasında Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılacağına,
Suçun 3’üncü fıkrasında belirtilen haller ise suçun nitelikli hali olarak sayılmış ve şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, canavarca hisle işlenmesi halinde ise bir kat artırılarak verileceği düzenleme altına alınmıştır.Bu kapsamda özel sağlık kurum ya da kuruluşunda çalışan sağlık personeline karşı görevi sırasında ya da görevi nedeniyle işlenen yaralama suçunda, söz konusu personelin 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12 gereği kamu görevlisi olarak sayılması sebebiyle yaralama suçunun düzenlendiği 86’ncı maddenin 3 fıkrasının c bendi gereği nitelikli hal olarak kabul edilecek ve kovuşturma sonrasında suçun basit şeklinde verilecek ceza yarı oranında artılacaktır.
Sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla gerçekleştirilen tüm idari tedbirlerin yanı sıra Ceza Hukuku kapsamında yapılan bu düzenlemelerle birlikte suçların soruşturulması konusunda da bir takım önlemler alınmıştır. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 26 Nisan 2012 tarih ve Sağlık Çalışanlarına Karşı İşlenen Suçların Soruşturulması konulu 2012/22 sayılı Bakanlık Genelgesinde, yerine getirdikleri kamu görevi nedeniyle sağlık çalışanlarına karşı; Yaralama (TCK Madde 86-87), Tehdit (TCK Madde 106) ve Hakaret (TCK Madde 125) fiillerinin işlenmesi halinde, mağdur kişinin şikâyeti aranmaksızın, sağlık kurumlarında görevli olan hastane polisleri ve kolluk kuvvetlerince doğrudan işlem tesis edilmesi, ilgili Cumhuriyet savcılığına bilgi verilmesi, gerekli soruşturmanın başlatılacağı belirtilmiştir.
Aynı şekilde 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12’ye 15/11/2018 tarih ve 7151 sayılı Kanunun 21’inci maddesi ile eklenen ek fıkra ile sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlardan şüpheli olanlar, kolluk görevlilerince yakalanarak ve gerekli işlemleri yapılarak Cumhuriyet başsavcılığına sevk edileceği ifade edilmiştir. Bu suçların soruşturmasında, kolluk kuvvetleri tarafından müşteki, mağdur veya tanık olan sağlık personelinin ifadeleri işyerlerinde alınacağı düzenleme altına alınmış bu hükümlerin, özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
Ceza Hukuku kapsamında yapılan son düzenleme ise Sağlıkta şiddeti önleme amacıyla 08 Nisan 2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan “Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” dir. Söz konusu kanun teklifi 15 Nisan 2020 tarihinde TBMM’de kabul edilerek 7243 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 28’inci maddesi ile 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12’ye ek fıkra olarak ilave edilmiştir. Ek fıkra ile;
Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan kasten yaralama (madde 86), tehdit (madde 106), hakaret (madde 125) ve görevi yaptırmamak için direnme (madde 265) suçlarında;
a) İlgili maddelere göre tayin edilecek cezalar yarı oranında artırılacağı,
b) Türk Ceza Kanununun 51 inci maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmayacağı ,
düzenleme altına alınmıştır.
Ceza Hukukunda yapılan son düzenlemelerin suç ve cezalara etkisinin incelenmesi sağlıkta şiddetin önlenmesi kapsamında istenilen sonuca ulaşılıp ulaşılamayacağı, şiddeti önlemeye veya caydırıcı olmaya yeterli olup olmadığının belirlenmesinde faydası olacağından özellikle kanunda düzenleme altına alınan suç tiplerinin üzerinde durmak yerinde olacaktır.
Kasten Yaralama Suçu; Türk Ceza Kanunun 86’ncı maddesinde düzenleme altına alınmıştır.
86/1’de, takibi şikayete tabi olmayan yani re’sen soruşturulan ve basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek basit hali; Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulması olarak tanımlanmış ve suçun failinin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı, 86/2’de, suçun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ve takibi şikayete bağlı basit hali belirtilmiş suçun bu halinin işlenmesi durumunda fail hakkında dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunacağı, 86/3’te, kasten yaralama suçunun nitelikleri halleri;
a. Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
b. Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c. Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d. Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e. Silahla,
f. Canavarca hisle,
olarak belirtilmiş ve suçun bu haller içerisinde işlenmesi durumunda şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, canavarca hisle işlenmesi durumunda ise bir kat artırılacağı belirtilmiştir.
Kasten Yaralama Suçunun Sağlık Çalışanına Karşı İşlenmesi
Kasten yaralama suçunun sağlık çalışanına karşı işlenmesi, sağlık çalışanının kamu kurum/kuruluş ya da özel sağlık kurum/kuruluşunda görev yaptığına bakılmaksızın; kişinin, sağlık çalışanına karşı yaralama suçu işlediğine yönelik kuvvetli şüphe bulunması durumunda Ek Madde 12’nin 1’inci fıkrası gereği tutuklanma nedeninin varlığı kabul edilen hususlardan sayıldığından;
a. Geçici tedbir olarak tutuklanmasına karar verilecek,
b. Hem suçun nitelikli hali olması hem de Sağlık Çalışanlarına Karşı İşlenen Suçların Soruşturulması konulu 2012/22 sayılı Bakanlık Genelgesi gereği Mağdurun şikayeti olmasa bile soruşturmaya başlanacak,
c. Yapılan yargılama sonrasında; Suçun işleniş biçimini, Suçun işlenmesinde kullanılan araçları, Suçun işlendiği zaman ve yeri, Suçun konusunun önem ve değerini, Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, Failin güttüğü amaç ve saiki, Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. artırım ve indirim temel ceza belirlenecektir. Suçun olası kastla ya da bilinçli taksirle işlenmesi nedeniyle indirim veya artırım, temel ceza üzerinden yapılacak,
d. Temel ceza belirlendikten sonra sağlık personelinin kamu görevlisi olması sebebiyle 3’üncü fıkranın (c) bendi gereği suçun nitelikli hali hususu göz önüne alınarak temel ceza yarı oranında artırılacak,
e. Bu ceza belirlendikten sonra 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12’nin 2’nci fıkra (a) bendi kapsamında verilen ceza tekrar yarı oranda artırılarak fail hakkında hükmedilen ceza belirlenecektir.
Tehdit Suçu; Türk Ceza Kanunun 106’ıncı maddesinde düzenleme altına alınmıştır.
107/1’de; takibi şikayete bağlı olmayan, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceği yönünde, kişiyi haksız bir zarara veya kötülüğe uğratılacağını bildirilmesi suçun basit olarak tanımlanmış ve suçun failinin altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı,
107/1 ikinci cümlesinde takibi şikayete bağlı olan Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit tanımlaması yapılmış ve suçun failinin altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılacağı,
107/2’de tehdit suçunun nitelikleri halleri;
a. Silahla
b. Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c. Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d. Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi olarak düzenlenmiş ve şikayet aranmaksızın failin iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı ifade edilmiştir.
Tehdit Suçunun Sağlık Çalışanına Karşı İşlenmesi
Tehdit suçu, sağlık çalışanının kamu kurum/kuruluş ya da özel sağlık kurum/kuruluşunda görev yaptığına bakılmaksızın; kişinin, sağlık çalışanına karşı tehdit suçu işlemiş olması durumunda,
a. Sağlık Çalışanlarına Karşı İşlenen Suçların Soruşturulması konulu 2012/22 sayılı Bakanlık Genelgesi gereği Mağdurun şikayeti olmasa bile soruşturmaya başlanacak,
b. Yapılan yargılama sonrasında; Suçun işleniş biçimini, Suçun işlenmesinde kullanılan araçları, Suçun işlendiği zaman ve yeri, Suçun konusunun önem ve değerini, Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, Failin güttüğü amaç ve saiki, Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. artırım ve indirim temel ceza belirlenecektir. Suçun olası kastla ya da bilinçli taksirle işlenmesi nedeniyle indirim veya artırım, temel ceza üzerinden yapılacak,
c. Temel ceza belirlendikten sonra 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12’nin 2’nci fıkra (a) bendi kapsamında verilen ceza tekrar yarı oranda artırılarak fail hakkında hükmedilen ceza belirlenecektir.
Hakaret Suçu; Türk Ceza Kanununun 125’inci maddesinde düzenleme altına alınmıştır.
125/1’de; takibi şikayete tabi olan, Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırıyı hakaret suçunun basit hali olarak nitelendirilmiş ve suçun failinin üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılacağı,
125/2’de; takibi şikayete tabi olan, Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi durumunda suçun failinin üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılacağı,
125/3’te; suçun nitelikli halleri;
a. Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b. Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c. Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi olarak düzenlenmiş ve şikayet aranmaksızın failin alt sınırı bir yıldan az olmamak üzere iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılacağı ifade edilmiştir.
125/4’te; Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılacağı,
125/5’te; Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılacağı düzenlenmiştir.
Hakaret Suçunun Sağlık Çalışanına Karşı İşlenmesi
Hakaret suçu, sağlık çalışanının kamu kurum/kuruluş ya da özel sağlık kurum/kuruluşunda görev yaptığına bakılmaksızın; kişinin, sağlık çalışanına karşı hakaret suçu işlemesi durumunda,
a. Hem suçun nitelikli hali olması hem de Sağlık Çalışanlarına Karşı İşlenen Suçların Soruşturulması konulu 2012/22 sayılı Bakanlık Genelgesi gereği Mağdurun şikayeti olmasa bile soruşturmaya başlanacak,
b. Yapılan yargılama sonrasında; Suçun işleniş biçimini, Suçun işlenmesinde kullanılan araçları, Suçun işlendiği zaman ve yeri, Suçun konusunun önem ve değerini, Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, Failin güttüğü amaç ve saiki, Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. artırım ve indirim temel ceza belirlenecektir. Suçun olası kastla ya da bilinçli taksirle işlenmesi nedeniyle indirim veya artırım, temel ceza üzerinden yapılacak,
c. Temel ceza belirlendikten sonra sağlık personelinin kamu görevlisi olması sebebiyle 3’üncü fıkranın (a) bendi gereği suçun nitelikli hali hususu göz önüne alınarak temel ceza yarı oranında artırılacak indirim hali varsa uygulanacak,
d. Bu ceza belirlendikten sonra 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12’nin 2’nci fıkra (a) bendi kapsamında verilen ceza tekrar yarı oranda artırılarak fail hakkında hükmedilen ceza belirlenecektir.
Görevi yaptırmamak için direnme suçu; Türk Ceza Kanununun 265’inci maddesinde düzenleme altına alınmıştır.
Suçun tüm hallerinin takibi şikayete bağlı değildir. 265/1’de, Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile,
265/2’de, Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi halinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile,
265/3’te, Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde, verilecek cezanın üçte biri oranında artılacağı,
265/4’te, Suçun, silahla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılacağı,
265/5’te, Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacağı,
Düzenleme altına alınmıştır. Görüleceği üzere suçun temel şekli Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanılması olarak tanımlanmış kamu görevlisine karşı icrai bir eylemde bulunmadan yani pasif direnme, suç olarak kabul edilmemektedir. Görevi yaptırmamak için direnme suçu seçimlik hareketli bir suç olup, kamu görevlisine karşı icrai davranışlar olan tehdit veya cebir fiillerinin işlenmesiyle ve Kamu görevlisinin görevi kapsamına giren bir işi ifa ettiği sırada gerçekleşmesiyle meydana gelir. Bu sebeple sağlık görevlisi, görevi başında değilken veya kendi görev kapsamına girmeyen bir işi yaparken görevini yaptırmamak amacıyla cebir veya tehdit kullanılması görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturmaz.
Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu Sağlık Çalışanına Karşı İşlenmesi
Suç, sağlık çalışanının kamu kurum/kuruluş ya da özel sağlık kurum/kuruluşunda görev yaptığına bakılmaksızın; kişinin, sağlık çalışanına karşı Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu işlemesi durumunda,
a. Suçun şikayete tabi olmaması sebebiyle Mağdurun şikayeti olmasa bile soruşturmaya başlanacak,
b. Yapılan yargılama sonrasında; Suçun işleniş biçimini, Suçun işlenmesinde kullanılan araçları, Suçun işlendiği zaman ve yeri, Suçun konusunun önem ve değerini, Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, Failin güttüğü amaç ve saiki, Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. artırım ve indirim temel ceza belirlenecektir. Suçun olası kastla ya da bilinçli taksirle işlenmesi nedeniyle indirim veya artırım, temel ceza üzerinden yapılacak,
c. Temel ceza belirlendikten sonra diğer fıkralardaki hükümler gözönüne alınarak temel ceza önce artırımlar yapılacak sonra indirim hali varsa uygulanacak,
d. Bu ceza belirlendikten sonra 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12’nin 2’nci fıkra (a) bendi kapsamında verilen ceza tekrar yarı oranda artırılarak fail hakkında hükmedilen ceza belirlenecektir.
Sağlık Çalışanına Şiddeette Cezaların İnfazına Yönelik Düzenlemeler
7243 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 28’inci maddesi ile 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12’ye ek fıkra ile, Türk Ceza Kanununun 51 inci maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmayacağı düzenleme altına alınmıştır.
Türk Ceza Kanunun “hapis cezasının ertelenmesi” başlıklı 51’inci maddesinde; İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebileceği, bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıl ve daha az süreyle hapis cezasına mahkum edilmesi gerekliliği ifade edilmiştir. Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekmektedir.
Türk Ceza Kanununda düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi koşullarını sağlamasına rağmen sağlık personeline kasten yaralama, tehdit, hakaret veya görevi yaptırmamak için direnme suçunu işleyen failin ceza erteleme talebi kabul edilmeyecektir.
Sağlık Davalarına Bakan Avukatlar Hukuki Değerlendirme
Sağlık davalarına bakan avukatlar- Sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik olarak gerek yasama organınca yapılan mevzuatsal düzenlemeler gerekse Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan idari düzenlemeler ile meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının farkındalık yaratmak amacıyla gerçekleştirmiş olduğu faaliyetler şiddet olaylarının önüne geçme konusunda caydırıcı ve önleyici nitelikler taşısa da yeterli seviyede olmadığı açıktır. Nitekim Sağlıkta şiddeti önleme amacıyla 8.4.2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan “Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin ilk halinde sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde sağlık kurum ve kuruluşlarında görev alan bütün personel kapsama alınmasına karşılık kanunun kabul edilen metninde sadece sağlık personeli ve yardımcı sağlık personeli kapsam içine alınarak diğer çalışanların kapsam dışı bırakılması sağlık kurum ve kuruluşlarında şiddetin önüne geçilmesi amacıyla uyumlu değildir. Aynı şekilde kanunda belirtilen suçlar açısından Hükmün açıklanmasının geri bırakılamayacağı yönündeki düzenlemenin tekliften çıkarılmış olması da caydırıcılık açısından tartışılması gerekmektedir.
İlk eleştiri olarak; Hükmün Açılanmasının Geri Bırakılması, Kanunda sayılan koşulların varlığı durumunda, suç faalinin suçu sabit olmasına rağmen mahkûmiyet hükmü kurulmaması ve korunması suretiyle, suçun önlenmesine yönelik düşünülmüş bir tedbirdir. Suç işlediği sabit olan kişinin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yoluyla yeniden suç işlemekten alıkonulmuş olacağı öngörülmüştür. Ceza muhakemesinin temel amaçları arasında yer alan failin topluma kazandırılmasını sağlama bakımından, bir etken olarak kabul edilmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder. (CMK 231/5) Yani denetim süresi olan beş yıl (18 yaş altındaki failler açısından üç yıl) boyunca kasten bir suç işlenmemesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranılması durumunda, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verilecektir. Böylece suçlu hiç yargılanmamış gibi olacak ve suçu sabıka kaydında görülmeyecektir.
Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise sanık hakkında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı verilebilmesi için;
a. Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b. Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c. Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
d. Sanığın Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı verilmesini kabul etmesi,
koşulları aranmıştır. Görüleceği üzere hakkında yapılan yargılama sonunda iki yıl (2) veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılan sanık hakkında kanunda belirtilen koşullar sağlaması durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilecektir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile sanığı mümkün oldukça damgalamamak, topluma sağlıklı ve normal bireyler olarak tekrar kazandırmak madde gerekçesinde kurumun en temel amacı olarak ifade edilmiş olmakla birlikte suçluluğun önlenmesi açısından da etkin olacağı düşünülmüştür. Ancak konumuz açısından değerlendirdiğimizde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun, sağlıkta şiddetin ve suçluluğun önlenmesi ile caydırıcılığı konusunda beklenilen ve amaçlanan sonuca ulaştırmada uzak olduğu görülecektir. Örneğin, sağlık çalışanına yönelik işlemiş olduğu hakaret suçundan dolayı sanık hakkında suçun kamu görevlisine karşı işlenmesi sebebiyle alt sınırdan 1 yıl hapis cezası verildiğini düşünelim. Hakaret suçu, 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12 kapsamında sayılan suçlardan olduğundan dolayı sanık hakkında hükmedilen 1 yıl hapis cezası kanunda yer alan düzenleme gereği yarı oranında artırılarak 18 ay hapis cezası olarak belirlenecektir. Sanık hakkında hükmedilen ceza süresinin 2 yıl altında olması rağmen Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12 gereği infazın ertelenmesine karar verilemeyecek ancak cezanın 2 yıl altında olması sebebiyle eğer Hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşulları sağlanıyorsa kişi hakkında hüküm açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilecektir. Böylelikle sanık kanunda belirtilen süre içerisinde denetime tabi tutulacak denetim süresi boyunca kasten bir suç işlenmemesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranılması durumunda, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verilecektir.
Görüleceği üzere hakaret suçu özelinde vermiş olduğumuz bu örnek diğer suç tipleri içinde gerçekleşmesi muhtemel bir sonuçtur. Sağlık çalışanına karşı işlenen suç sonucu verilen cezanın infazı ertelenemeyecek ancak eğer koşulları varsa hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilerek sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmeyecek ve masumiyet karinesi gereği hukuk aleminde masum sayılacaktır. Bu sonucun ise sağlıkta şiddeti caydırıcı ya da önleyici olmadığı ise açıktır. Bizce hem sağlık çalışanlarının güvenliği hem de sağlık hizmetinin aksamadan gerektiği seviyede yerine getirilebilmesi ve de artan şiddet eylemlerinin önüne geçebilmesi için cezaların caydırıcı ve önleyici etkisine önem verilmelidir. Bu kapsamda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumunun sağlıkta şiddet kapsamında işlenen suçlarda uygulanmaması yahut bazı özel kanunlarda olduğu gibi farklı koşullara bağlı olarak uygulanması suçların önleyici açısından etkili olacaktır.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararının uygulanmayacağı suçlar aşağıdaki şekilde örneklendirilebilir;
- 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanunu md. 63/2 gereği, bu kanun kapsamındaki disiplin suçlarına,
- Karşılıksız çek keşide etme suçuna (5491 sayılı Çek Kanunu md.5/10),
- İmar Kirliliğine Neden Olma Suçuna,
- Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar (CMK md.231/14)
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararının farklı usul kurallarına bağlı olarak verilebileceği;
25/10/1963 tarihli ve 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’na 23/6/2016 tarihli ve 6722 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle eklenen ek 4. Maddesinde;
“5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, aşağıdaki hâller hariç askeri suç ve cezalar hakkında da uygulanır:
A) Sırf askeri bir suçtan dolayı altı ay veya daha fazla süreli hapis cezasına hükmedilmesi.
B) Fiilin, disiplini ağır şekilde ihlal etmesi veya birliğin güvenliğini tehlikeye düşürmesi ya da birliğin muharebe hazırlığını veya etkinliğini zafiyete uğratması ya da büyük bir zarar meydana getirmesi.
C) Fiilin savaş veya seferberlikte işlenmesi.”
Şeklinde düzenleme yapılmıştır. İlgili maddede de görüleceği üzere Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararının uygulanamayacağı haller Ceza Muhakemesi Kanunu 231’inci madde haricinde özel olarak düzenleme altına alınmıştır. Düzenleme aleyhine; sivil suçlar bakımından iki yıla kadar hapis cezaları hakkında HAGB mümkün iken sırf askerî suçlar yönünden altı aylık bir sınırın öngörülmesinin eşitlik ilkesini ihlal ettiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olması sebebiyle iptal davası açılmış ancak Anayasa Mahkemesi tarafından;
…Anılan suçların; askerî disiplini korumak ve sürdürmek, adalet ile disiplin arasında denge sağlamak, adil ve sürekli bir disiplin düzeni oluşturmak amacıyla ihdas edildiği, başka bir ifadeyle sırf askerî suçların, askerî disiplini korumak ve sürdürmek ile askerî hizmete veya göreve bağlı olan kamusal menfaatin korunması amacıyla öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
Kuralın gerekçesinde, HAGB kurumunun askeri yargıya özgü düzenlemelerinin hükme bağlandığı, bu kapsamda ölçülü ve orantılı bir düzenleme yapıldığı belirtilmiştir. Kural metni, gerekçe ve sırf askerî suçların özellikleri gözönünde bulundurulduğunda kanun koyucunun HAGB kurumunun sırf askeri suçlara ilişkin altı ay veya daha fazla süreli hapis cezasına konu mahkûmiyetler hakkında uygulanmasının askerî disiplinin korunmasında ve sürdürülmesinde zafiyetlere neden olabileceğini değerlendirdiği ve bu bağlamda söz konusu mahkûmiyetlerin HAGB kapsamı dışında tutulmasını öngörmek suretiyle askerî disiplinin tesisinde zafiyete uğranmasının önüne geçilmesini amaçladığı görülmektedir.
Bu itibarla HAGB’nin kural olarak askerî suç ve cezaların tamamı hakkında uygulanabildiği, kuralın öngördüğü sınırlamanın yalnızca sırf askerî suçlara ilişkin altı ay ve daha fazla süreli hapis cezasına konu mahkûmiyetler bakımından geçerli olduğu gözetildiğinde askerlik hizmetinin ve onun ayrılmaz bir parçası olan askerî disiplinin gereği olarak kanun koyucunun izlediği ceza siyasetine göre sahip olduğu takdir yetkisi kapsamında korunan hukuki yarar, sırf askerî suçun niteliği, ağırlığı, askerî disiplin üzerindeki etkisi, muhtemel zararları ve hükmedilen ceza miktarını gözönünde bulundurarak düzenlediği kuralın ölçülülük ilkesi ile çelişen bir yönü bulunmamaktadır.”
Şeklinde hüküm tesis ederek “askerlik hizmetinin ve onun ayrılmaz bir parçası olan askerî disiplinin gereği olarak” hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının uygulanmayacağına yönelik düzenlemede hukuka aykırılık bulmamış askeri disiplinin tesisi için kanun koyucunun takdirinde olarak bu şekilde genel hükümden farklı düzenleme yapılabileceği ifade edilmiştir. Aynı maddenin (B) fıkrasında da; “Fiilin, disiplini ağır şekilde ihlal etmesi veya birliğin güvenliğini tehlikeye düşürmesi ya da birliğin muharebe hazırlığını veya etkinliğini zafiyete uğratması ya da büyük bir zarar meydana getirmesi” durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceği ifade edilerek aynı şekilde disiplinin tesisi ve idamesi maksadıyla Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan genel düzenlemeden farklı bir hüküm benimsenmiştir.
Yukarıda belirtmiş olduğumuz hususlar çerçevesinde özel kanunlarda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, suçun işleniş şekli, niteliği, etkisi, ağırlığı ve korunan hukuki menfaatlere bağlı olarak kanun koyucu tarafından uygulanmamasına yönelik düzenlemelerde bulunabileceği ortadadır. Kısacası hangi koşullar altında HAGB kararı verilebileceği, Anayasa’ya uygun olmak kaydıyla kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır. Bu bağlamda ceza hukukunun; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını koruma ve suç işlenmesini önleme amacı ile 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun sağlık personeli özelinde aleyhlerine işlenen suçları önlenme ve caydırma amacı birlikte ele alınarak Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararının 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12’de belirtilen suçlar açısından uygulanmasının kaldırılması Anayasa’ya aykırılık teşkil etmediği gibi suçların önlenmesi açısından yerinde olacaktır.
Sağlık davalarına bakan avukatlar- İkinci eleştiri olarak; üzerinde durmamız gereken husus 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu Ek Madde 12’ye eklenen ek fıkra ile düzenleme altına alınan suç tiplerinin kasten yaralama, hakaret, tehdit ve görevi yaptırmamak için direnme suçu ile sınırlı olması ve kapsamının sağlık ve yardımcı sağlık olmasıdır. Nitekim 24 saat esasına göre sağlık hizmetini sunmaya çalışan sağlık personelleri ve diğer sağlık hizmet çalışanları (güvenlik görevlisi, ambulans şoförü, temizlik görevlisi vs.) hastanede bulunduğu süre içerisinde görevi sırasında ya da görevinde sebebiyle bir çok şiddet olayıyla karşılaşmaktadır. Bu kapsamda Sağlık hizmeti süreklilik gerektiren bir ekip hizmeti olduğu ve bu ekipte yer alan bütün sağlık hizmeti çalışanların yüksek bir korumaya sahip olması ve sağlık kurum/kuruluşlarının şiddetten arındırılması gerekliliği önemli olup bütün görevliler Kanun kapsamında yer almaları sağlanmalı aynı zamanda kanunda düzenleme altına alınan suçlar sayma usulüyle değil Türk Ceza Kanununda tanımlanan suç tiplerinin tümünü kapsaması gerekmektedir.