İDARİ EYLEMLERDEN DOĞAN TAM YARGI (TAZMİNAT) DAVALARI | Mil Hukuk & Danışmanlık

İDARİ EYLEMLERDEN DOĞAN TAM YARGI (TAZMİNAT) DAVALARI
  • Anasayfa
  • İDARİ EYLEMLERDEN DOĞAN TAM YARGI (TAZMİNAT) DAVALARI

İDARİ EYLEMLERDEN DOĞAN TAM YARGI (TAZMİNAT) DAVALARI

İdare hukukunda idari davalar bakımından bakılacak olunursa idari işlemin iptali davası ile tazminat davaları bakımından bir ayrım bulunduğu görülecektir.

İDARİ EYLEMLERDEN DOĞAN TAM YARGI (TAZMİNAT) DAVALARI

İDARİ EYLEMLERDEN DOĞAN TAM YARGI DAVALARI

İdari eylemlerden doğan tam yargı davaları- İdare hukukunda idari davalar bakımından bakılacak olunursa idari işlemin iptali davası ile tazminat davaları bakımından bir ayrım bulunduğu görülecektir. İdari işlemlerden dolayı zarara uğramış olan kişiler güncel bir bilgi olarak idari işlemin iptali ile birlikte tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi sadece tazminat davası da açabileceklerdir. Ancak kişiler idari işlemler haricinde idarenin gerçekleştirmiş olduğu idari eylemlerden sonra da zarara uğrayabilirler. Bu zarar maddi zarar olabileceği gibi manevi zarar da olabilir. Nitekim kişi idarenin yapmış olduğu eylem nedeniyle yaşam sevincini kaybetmiş, acı elem keder duymuş olabilir ki bu zarar manevi tazminat davası ile (çünkü kişinin maneviyatına ilişkin bir zarar gerçekleşmiştir) giderilebilecektir. Tam yargı davalarında idareye başvuru zorunluluğu vardır- ayrıntılı bilgi için idari dava avukatından bilgi almanızı tavsiye ederiz-. İdareye başvuru olmadan dava açılmış ise bu durumda idare mahkemesi merci tecavüzünden dolayı dilekçelerin görevli idare merciine tevdiine karar verir ki bu bilgi kanunda geçen güncel bir bilgidir. İdari davalarda zarar gören kişinin idareye başvurmadan mahkemeye başvurmasına kanunda yazan şekliyle idari merci tecavüzü denir. İdari işlemin iptali davasında idareye başvuru zorunluluğu yoksa da, idari tazminat davası dediğimiz tam yargı davalarında idareye başvuru zorunludur. İdari mahkemede ret olursa bir üst derece mahkemesi olan bölge idare mahkemesine istinaf yoluna başvuru yapılabilir. İdari işlemin iptali davasında o işleme karşı direkt dava açılabileceği gibi itiraz da edilip itirazın sonucua göre de dava açılabilir. Ancak tam yargı davalarında dava açmadan önce süresi içinde eylemi gerçekleştiren idarei merciye başvuru yapılması kanun gereği şarttır. Tüm olağan yargı yolları tüketilmiş ancak dava yine de kazanılamamışsa bu durumda Anayasa mahkemesine bireysel başvuru yapılabilir. İdari eylemlerden doğan tam yargı davaları, tazminat davalarının idare hukukunda görünüş şekli olup konu hakkında tazminat davalarına bakan avukatlardan da destek alınması davanızın yönetemi bakımından tavsiye olunmaktadır. Tam yargı davasında taraflar duruşma da talep edebilir. Duruşma talebini mahkeme kabul etmek zorundadır. Tam yargı davasında duruşma tek bir sefer yapılıp taraflara ikişer defa söz hakkı verilir. Tam yargı davasında miktar belirtilmeli ve harca esas değer olarak dilekçelere işlenmelidir. Harçlar bu miktarlar üzerinden belirlenir. İleride yapılacak ıslah ile bunlar arttırılarak maddi ve manevi tazminat belirlenmiş olur ve zarar giderilir.

İdari eylemlere örnek verecek olursak, idarenin ajanı olan daha genel ifade ile idarenin çalışanı olan kamu görevlileri tarafından gerçekleştirilen fiziki işlemler nedeniyle vatandaşların uğradığı zararların giderilmesine ilişkindir. Örneğin; bir devlet hastanesinde yapılan tıbbi müdahale sonrası, yanlış tedavi doktor hatası sonrası, uğranılan zarar hizmet kusuru niteliğinde ise devlet hastanesine karşı açılacak dava, idari eylemlerden kaynaklı tam yargı davası dediğimiz tazminat davası olacaktır. Yine belediyenin yol yapım çalışması nedeniyle uğranılan zararlar, belediyenin kanalizasyon çalışması yaptığı yolda çukuru kapatmaması sebebiyle bir kimsenin trafik kazası geçirip yaralanması, arazide unutulan askeri mühimmatın patlayarak ölüme neden olması, İdarenin döşediği elektriğin önlem alınmaması nedeniyle çarpması sonrası ölüm gerçekleşmesi, devletin trafik güvenliğini almadığından kaynaklı olan zararlar, devletin kamu hizmetini yerine getirdiği sırada verdiği hizmet kusurlarının hepsi- örneğin kepçe operatörünün kazı çalışması sırasında araçlara verdiği hasarlar-  tam yargı davasına konu olabilecektir. Devletin hizmet kusuru nedeniyle verdiği zararlardan sorumlu olabilmesi için daha doğru ifade ile hizmet kusurunun varlığı için;

  • hizmetin hiç işlememesi,
  • hizmetin gereği gibi işlememesi,
  • hizmetin geç işlemesi şartlarından birinin varlığı yeterlidir. 

Hizmet kusuru için aşağıdaki başlıklarda ayrıntılı olarak bilgi verilmiştir.

İdari Eylemlere Karşı Tazminat Davası Hangi Mahkemede Açılır

İdari eylemlerden doğan tazminat davalarında görevli mahkeme yani davanın açılacağı mahkeme idare mahkemesi olacaktır. Zira 2577 sayılı idari yargılama usulü kanununda idari eylemlerden doğan tazminat davalarında görevli mahkemenin idare mahkemesi olduğu belirtilmiştir.

İdari Eymlemlere Karşı Tazminat Davası Nerede Açılır

İdari eymelere karşı tazminat davasında davanın açılacağı yer mahkemesi daha doğru ifade ile yetkili mahkeme yine idari yargılama usulü kanununa göre belirlenecektir. Buna göre; 

İdari sözleşmelerden doğanlar dışında kalan tam yargı davalarında yetkili mahkeme, sırasıyla:
a) Zararı doğuran idari uyuşmazlığı çözümlemeye yetkili,
b) Zarar, bayındırlık ve ulaştırma gibi bir hizmetten veya idarenin herhangi bir eyleminden doğmuş ise, hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer,
c) Diğer hallerde davacının ikametgahının bulunduğu yer İdare mahkemesidir. 

İdari Eylemler Nelerdir?

İdari eylemler kamu ajanlarının yapmış olduğu bir hareket, davranış, olay, tutum olarak tanımlanabilemektedir. Bunlar yukarıda da örneklendirdiğimiz şekilde;

  1. Devletin hastaya verdiği zararlar; örneğin yanlış iğne yapılması, hatalı kan nakli, yanlış tedavi cerrahisi, bulunması gereken tıbbi cihazların hastanede bulunmaması, organizasyon kusuru, hastane enfeksiyonu kapılması gibi.
  2. Devletin yol yapım çalışması sırasında verdiği zararlar; örneğin asfalt çalışması sırasında gerekli önlemlerin alınmaması sırasında kaza meydana gelmesi, yol yapım çalışmasında trafik güvenliğinin alınmaması nedeniyle maddi manevi zararın ortaya çıkması, kazılan çukurun kapatılmaması ve güvenlik tedbirlerinin alınmaması dolayısıyla ölüm ya da yaralanma meydana gelmesi gibi
  3. Devletin otoyol güvenliğini almaması; örneğin otoyola çıkan yabani hayvanların buraya çıkmaması için gerekli tedbirlerin alınmaması gibi

Bu örnekler geliştirilebilir ve arttırılabilir. Yaşamış olduğunuz sorunların giderilebilmesi için karşılaştığınız sıkıntıların hemen ardından idari dava avukatıyla irtibata geçip hukuki destek almanızı önemle tavsiye ederiz.

İdari Eylemlerden Dolayı Tazminat Davasında Kusur

İdari eylemlerden dolayı zarara uğrayan kişiler açacakları tazminat davasında zararlarını ispat etmeli, idarenin yapmış olduğu eylemde hukuka aykırı davrandığını ortaya koymalıdır. 

İdari Eylem Tazminat Davasında Dava Dilekçesi

İdari eylemler nedeniyle açılacak tazminat davalarında dava dilekçesinde zorunlu olarak bulunması gerekenler şunlardır;
a) Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adresleri ile gerçek kişilere
ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası,
b) Davanın konu ve sebepleri ile dayandığı deliller,
c) Davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihi,
d) Vergi, resim, harç, benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarına ilişkin davalarla tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktar,
e) Vergi davalarında davanın ilgili bulunduğu verginin veya vergi cezasının nevi ve yılı, tebliğ edilen ihbarnamenin tarihi ve numarası ve varsa mükellef hesap numarası,
Dava konusu kararın ve belgelerin asılları veya örnekleri dava dilekçesine eklenir. Dilekçeler ile bunlara ekli evrakın örnekleri karşı taraf sayısından bir fazla olmalıdır.

Tam Yargı Davası (Tazminat Davası)

Tam yargı davası, devlete karşı ve kamu kurumunun gerçekleştirmiş olduğu idari eylem yahut işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan davaları ifade etmek için kullanılan bir tanımdır. Tam yargı davası yahut kamu hukukunda ki idare Mahkemesi’nde açılan tazminat davası özel hukuktaki eda davasını benzemekle beraber Sorumluluğun ortaya çıkartılması ve sorumluluğun dayandığı hususlar bakımından farklar taşımaktadır. Bu sebepten dolayı 2577 sayılı idari yargılama usulü kanunda düzenlenmiş olan tazminat davası ile özel hukuktaki tazminat davaları bakımından farklılıklar ortaya çıkabilmektedir. Tam yargı davası yahut diğer bir ismi ile tazminat davası idarenin gerçekleştirmiş olduğu idari işlem veyahut idari eylemlerden zarar gören kişilerin görmüş olduk ve zararın ortadan kaldırılması için açtıkları bir dava türüdür.

İptal Davası ile Tam Yargı Davası Arasındaki Fark

İptal davası bir idari işlemin uygulanması sırasında o idari işlemdan etkilenen kişiler tarafından açılan ve o idari işlemin hukuken ortadan kaldırılmasını sağlayan bir dava türüdür. Tam yargı davası ise, iptal davasının farklı olup idarenin uygulamış olduğu işlemden yahut eylemden ötürü zarar gören kişiler tarafından açılan ve zararın karşılanması bakımından açılan tazminat davasıdır.

  1. Tam yargı davası tek başına açılabileceği gibi iptal davası ile birlikte de açılabilir.
  2. İptal davasının konusunu idari işlemin iptali oluştururken tam yargı davasının konusu zarara uğrayan kişinin zararını gidermesi maksadıyla tazmin edilmesini içermektedir.
  3. İptal davasında uygulanan idari işlem sebebiyle menfaati halale gelen kişi tarafından açılacak iken, tam yargı davası nda hak ihlalinin gerçekleşmiş olması şarttır.
  4. İptal davasının açılması sırasında yürütmenin durdurulması da talep edilebilecekken tam yargı davası nda yürütmenin durdurulması talep edilemez. 

Tam Yargı Davasının Türleri Nelerdir?

Tam yargı davasının Hukukumuzda asıl olarak iki türü bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi idari işlemlerin uygulanması sebebiyle ortaya çıkan zararların giderilmesi maksadıyla açılan tam yargı davası, ikincisi ise kamu kurumunun gerçekleştirmiş olduğu idari eylemlerden kaynaklanan zararların giderilmesi amacıyla açılan tam yargı davasıdır. Nitekim idari işlemlerin uygulanması sebebiyle meydana gelen tam yargı davalarının örnek verecek olursak ortada idarenin gerçekleştirmiş olduğu bir işlemin bulunması şarttır . Bu hususlar örneğin kişinin meslekten çıkartılması, kişiye disiplin cezası verilmesi, atamasının yapılması, rütbe terfi işleminin gerçekleştirilmemesi, sicilin hukuka aykırı olarak verilmesi, ruhsatın iptal edilmesi vesair. İdari eylemlerden kaynaklanan tam yargı davalarında ise kamu kurumunun uygulamış olduğu somut bir fiilden ötürü ortaya çıkan zararın giderilmesi durumu mevcut olacaktır. Bu durumu örnek olarak verecek olursak devlet hastanesinin kusuru, belediyelerin gerçekleştirmiş olduk trafiği verilenlerden ötürü zarar görülmesi vesair.

İdari eylem yahut idari işlemlerden herhangi bir şekilde zarar doğmuş ise 2577 sayılı kanun gereği bu zararların giderilmesi tam yargı dediğimiz tazminat davaları ile mümkün olabilecektir. Örneğin idare gerçekleştirmiş olduğu idari bir eylem ne kişinin evine zarar vermiş ise bu durumda idarenin eğitiminden kaynaklanan bir zararın olduğu açık bir şekilde ortaya çıkacağından zararın ortadan kaldırılması için hukuki ifadeyle tazmini için tam yargı davası açılması gerekecektir.

2577 sayılı idari yargılama usulü kanunumuzun ilgili maddelerinde tam yargı davasını açılabilmesi içins davayı açacak işleri kişisel haklarının doğrudan muhtemel olması menfaat ihlali haricinde hak ihlali husustur gerçekleşmiş olması şarttır.  Hukukumuzda maddi yahut manevi bir zararın, mal varlığının artması gerekirken azalması yahut yoksun kalınankar, cismani zarar, çalışma gücünün azalması, ölüm gibi durumlar hak ihlali niteliğinde olup tam yargı davasının konusunu oluşturabilmektedir

Tam Yargı Davasının Konusu Nedir?

Tam yargı davasının konusu 2577 sayılı idari yargılama usulü kanunumuzun ikinci maddesine göre idari işlemler yahut idari eylemlerden kaynaklı bilmektedir.

İdari İşlemlerden Doğan Tam Yargı Davaları

İdari işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtemel olanların tam yargı davası açabileceği 2577 sayılı kanunumuzda düzenleme yeri bulmuştur. Kişiler idari işlemlerden doğan zararlarını bu idari işlemlerin iptali için açacakları davalarla birlikte talep edebilecektir gibi işlemin iptal edilmesinden sonra dava açma süresi içerisinde açacakları tam yargı davası ile de talep edebileceklerdir. idari işlemlerden doğan tam yargı davası açılabilmesi için işlemin açık bir şekilde hakkın ihlal edilmesi gerekliliğini ortaya çıkartması şarttır. Zira herhangi bir idari işlemin gerçekleştirilmesi ile ortaya bir zararın çıkmış olması şart olmakla birlikte her idari işlemin gerçekleştirilmesi zararın ortaya çıkmış olması olasılığını bizlere göstermeye bilir. İptal davası ile birlikte açılan tam yargı davası nda hem işlemin iptali işlem kişinin hakkını da ihlal ediyorsa Kişi hem işlemin iptalini hem de işlemden dolayı uğradığı zararların giderilmesi maksadıyla maddi yahut manevi tazminatı birlikte talep edebilir. Bu durumda tam yargı davası ile iptal davası birlikte açılmış olacaktır. İşbu sebeple iptal davası ile tam yargı davasının birlikte açılması durumunda idare Mahkemesi her iki dava içinde ayrı ayrı değerlendirme yaparak her biri için ayrı ayrı karar verecektir. İptal davasının sonuçlanmasından sonra tam yargı davası açılabilecektir. Zehra iptal davasına ilişkin gerekçeli kararın kişiye Tebliğinden itibaren 60 gün içerisinde tam yargı davası açılabilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus ise idari yargının kazanılmasından sonra da bu kararın Tebliğinden itibaren 60 gün içerisinde tazminat davasını açılması gereklidir. Diyelim ki iptal davası sonuçlandı ve iptal davası sonrasındaki karar kişiye tebliğ edildi ancak bu tebligatdan itibaren 60 gün içerisinde kişi süresinde tam yargı davası açmaz ise bu durumda sonradan açılacak davalar süre aşımına nedeniyle reddedilecektir.

İdari İşlemlerden kaynaklanan tam yargı davası için; idari işlemlerden doğan tazminat davası başlıklı makalemizi de okumanızı tavsiye ederiz.

İdari Eylemlerden Doğan Tam Yargı Davası

İdari eylemlerden kaynaktan tam yargı davası, idari işlemin iptali ile birlikte açılacak tam yargı davası ndan biraz daha farklıdır. Zira idari işlemin iptali davası ile birlikte açılacak tam yargı davası nda davalı idareye başvuru koşulu aranmazken idari eylemlerden doğan tam yargı davalarında dava açmadan önce kanun gereği ilgili birime başvurma hakkı bulunmaktadır. İdari yargılama usulü kanunu nda idari eylemlerden kaynaklı olarak açılacak davaların belirli sürelerle bağlanmasını düzenlemiş olup ona göre bir idari eylemdan ötürü zarar gören kişi bu zararının tazmin edilmesi için dava açmadan önce ilgili idari birime başvurmak zorunda kalacaktır bu süre, idari eylemin gerçekleştiğinin öğrenilmesinden itibaren bir yıl her halükarda beş yıl içerisinde açılmalıdır. İdari eylemlerden dolayı hakları muhtemel olan kişiler, zararın gerçekleşmesinden itibaren zararı gerçekleştiren idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini talep etmeden zararların karşılanmasını belirtmeden doğrudan tam yargı davası açarlar ise, mahkeme daha doğru ifade ile idare Mahkemesi idari merci tecavüzü gerekçesiyle dava ret edecek ve dosyayı başvurulması gereken idareye gönderilecektir. Dava açacak kişiler zarara sebep olan idari eylemi yazılı bildirim üzerine yahut başka surette öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halükarda idari eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde davayı açmadan önce ilgili idareye başvurmak zorundadırlar.

Tam Yargı Davasında Sorumluluk Şartları Nelerdir?

İdari yargıda hukuki sorumluluğun tazmini konusunda, sonuca gidebilmek için kusurlu davranışların ortaya konması şarttır. Bu zararlar bir kusuru da mal varlığına yönelik yani maddi zararlar olabileceği gibi manevi tazminata yönelik olan şahıs varlığına, kişi varlığına yönelik de olabilmektedir. Kamu kurumlarının kişilere vermiş olduğu zararların kaynağı idari işlemlerden yahut eylemlerden kaynaklanmış olabilmektedir. İdare hukukunda en önemli sorumluluk idari eylemden kaynaklanan sorumluk olup sorumluluğun oluşabilmesi için bazı hukuki için şartların ve temellerin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İdare hukukunda hizmet kusuru kusuru dayalı sorumluk olup idarenin kamu hizmetini yerine getirirken, kamu faaliyetlerini yürütürken kusurlu bir davranıştı bulunarak sebep olmuş olduğu zararın giderilmesi hususunu içermektedir. İdare hukukunda küsur hizmet kusuru olarak ortaya çıkmakta hizmetin yerine getirilmesinde yahut yürütülmesindeki sakatlık aksaklık ve eksiklik olarak belirtilmektedir. Hizmet kusuru o kusuru meydana getiren kamu kurumunda ki ajanların kusurundan bağımsız olup direkt olarak kamu ajanlarına, kamu görevlilerine yüklememiyan bir kusurdur. Hizmet kusuru hiçbir zaman bir kişiye yahut kamu kurumunda görevli olan kamu ajanlarına affedilemez.

Hizmet kusuru o kusuru meydana getiren kamu kurumunda ki ajanların kusurundan bağımsız olup direkt olarak kamu ajanlarına, kamu görevlilerine yüklememiyan bir kusurdur. Hizmet kusuru hiçbir zaman bir kişiye yahut kamu kurumunda görevli olan kamu ajanlarına affedilemez.

Hizmet kusurunun ulaşabilmesi için: hizmetin kötü işlemesi, hizmetin geç işlemesi, hizmetin hiç işlememesi unsurlarından birinin yahut birkaçının gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İdare hukukunda idari eylemden kaynaklanan zararın oluşabilmesi için daha doğru ifadeyle sorumluluğun oluşabilmesi için zarar ile idari eylem arasında hukuki bir bağlantıdan, bir ilişkinin gerçekleşmiş olması da gerekmektedir.

Tam Yargı Davasında Sorumluluk Şartları

Tam yargı davası nda idarenin tazmin sorumluluğuna gidilebilmesinin bazı şartları bulunmaktadır. Bu şartlar gerçekleşmeden yahut bu şartlardan herhangi birinin gerçekleşmemiş olması durumunda tazminat sorumluluğuna gidilemeyecektir. Bu şartlar:

idari bir eylemin gerçekleşmiş olması, bu idari eylemin hukuka aykırı bir eylem olması, bu eylemin gerçekleşmesi ile birlikte zararın ortaya çıkması, ortaya çıkan zarar ile gerçekleştirilen idari eylem arasında Bağlantıdan bulunması şarttır. İdari eylemlerin gerçekleşmesi sonrasında bu eylemler olumlu eylemler olabileceği gibi olumsuz eylemlerde olabilmektedir. Nitekim kamu kurumunda çalışan idareciler tarafından gerçekleştirilmiş olan idari eylem icrai yahut ihmali bir eylem de olabilir. Örneğin idarenin gerçekleştirmiş olduğu hareket, idari davranış neticesinde kişinin evi yanlışlıkla yıkılmış ise bu husus iş mali davranışla idarenin eyleminin gerçekleştiğini gösterebilecek niteliktedir. Tam yargı davası nda, tazminata hükmedebilmesi için zarar unsurunda gerçekleşmiş olması gerektiğini biraz önce belirtmiştik. Bu zarar idari eylemin gerçekleşmesi sonrasında oluşan maddi bir zarar olabileceği gibi kişiler üzerinde etki eden maneviyatı ilişkin zararlar da olabilmektedir. Zararlar meşru olmalı, zararın gerçekleşmiş yahut kesin olması, zararın parayla ölçülebilir bir değerinin olması ve maddi yahut manevi bir zararın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere tam yargı davalarında tazminatı hükmedilebilmesinin diğer bir koşulu da zarar ile idari eylemin gerçekleşmesi arasında bir illiyet bağı neden sonuç ilişkisini bulunması hususudur. illiyet bağının idari eylem ile zarar arasında direkt olarak bir sebep sonuç ilişkisi doğurması gerekmektedir. Örneğin yol yapım çalışmasında yolun kenarında bulunan ev yapım çalışması sebebiyle tahrip olmuş, yıkılmış ise idare edin gerçekleştirmiş olduğu bu eylemin sonuçlarının tazminat olarak ortaya çıkabilmesi için aradaki illiyet bağını somut olarak ortaya konulması gerekmektedir. Toparlayacak olursak tazminat teorisi bakımından gerek kusursuz, gerekse kusura dayanan sorumluk kavramları için idarenin hukuki sorumluluğunun, bir başka deyimle idarenin tazminat sorumlulunda olabilmesi için; zararın bulunması, zararın faili isnadının kabul olması yani zararı doğuran işlem veya eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması, zararla gerçekleşen idari eylem arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir.

BUNU DA BİL; İdari işlemin iptali davası hakkında ayrıntılı bilgi için idari işlemin iptali davası başlıklı makalemizi okumanızı tavsiye ederiz.

Tam Yargı Davasında Zararın Tazmini

İdari eylemlerden zarar meydana gelmiş ve zarara uğrayan kişi bu zararını tazmin etmek için dava açmış ise zararın tazmini nakden tazmin şeklinde olacaktır. Burada dikkat çekilmesini istediğiniz husus ise tam yargı davalarında Hâkimin özel hukukta olduğu gibi taleple bağlı olduğu hususudur. Örneğin idari eylem sebebiyle uğramış olduğunuz bir zarar var diyelim. Bu zararın giderilmesi maksadıyla 1 milyon TL maddi 1 milyon TL’de manevi tazminat davası dediğimiz tam yargı davasını açtınız diyelim. Bu durumda mahkeme sizi haklı buldu, güzel gerekçeli savunma yaptınız diyelim. Mahkeme sizi haklı bulduğu için tazminat miktarlarınızı da onaylayacak diyelim. Bu durumda mahkeme, idare Mahkemesi, taleple bağlılık kuralı gereği, sizin talep etmiş olduğunuz tazminat miktarından fazlasına karar veremez. Davaınızı kabul ettiyse mahkemenin vereceği maksimum bedel maddi tazminat için 1 milyon TL manevi tazminat için 1 milyon TL olacaktır. Mahkemenin tazminatlar için üst sınırı talep ettiğiniz miktar bulacakken alt sınırında herhangi bir bağlılık bulunmayıp tamamen hakimin takdir yetkisine kalacaktır. Siz 1 milyon telelik bir tazminat talep etmiş iseniz her ne kadar hakim taleple bağlılık kuralı gereği gereği 1 milyon TL’nin üzerinde bir tazminata hükmedemeyecek ise de bunun altındaki bir bedeli tazminat olarak kararlaştırabilecektir. Örneğin 500.000 TL ye hükmedebilecektir. Burada maddi tazminatları bakımından da bir ayrıksı hususa değinmek gerekir ki Buda maddi tazminat da belirlenecek tazminat miktarının zarardan fazla olmayacağı hususudur. Zararınz 500.000 TL ise siz 1 milyon TL tazminat istemiş olsanız dahi mahkemenin hükmedici maksimum sınır 500.000 TL olacaktır. Tam yargı davaları 2577 sayılı idari yargılama usulü kanunu tabi olduğundan dolayı özel hukuk tazminat davalarından bir nebze farklılık göstermektedir. Bu sebeple bu tür zararların tazmini bakımından açılacak tam yargı davalarında alanında uzman tazminat avukatı yahut idare hukuku avukatından yardım almanızı önemle tavsiye ederiz.

İdari Eylemlerden Doğan Tazminat Davaları Danıştay Kararları

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/1162
Karar No : 2019/2899

TEMYİZ EDEN (DAVALI) :
VEKİLİ :
KARŞI TARAF (DAVACILAR) :
VEKİLLERİ :
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) :
İSTEMİN KONUSU :.... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:.../..., K:.../... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :

Dava konusu istem : Davacıların çocuğu küçük 'nın 30/05/2004 tarihinde geçirdiği trafik kazasının ardından kaldırıldığı ... Devlet Hastanesi'nde yürütülen tedavi sürecinde gereken dikkat ve özenin gösterilmemesi nedeniyle sol gözünün görme fonksiyonunu kaybettiğinden bahisle uğranıldığı ileri sürülen zarara karşılık ...-TL maddi ve ...-TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... İdare Mahkemesince verilen ... tarih ve E:.../..., K.../.... sayılı kararda; Danıştay Onbeşinci Dairesinin 22/02/2018 tarih ve E:2017/1751, K:2018/2018 sayılı kararı ile ... tarih ve E:.../..., K:.../...sayılı İdare Mahkemesi Kararının, maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının onanması, manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının ise bozulması üzerine bozma kararına uyularak, "Dosyada yer alan Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu'nun 17.12.2007 tarih ve 7437 sayılı raporunda, kaza günü çekilen (30.05.2004 tarihli) kranial BT ve 6 adet grafinin tetkikinde; sol orbita lateral duvarında deplase kırık, sol orbita tabanında maksilla sinüs anterior duvarı içine alan çökme kırığı, sol zygomada kırık, sol orbita medial duvarında ve etmoid sinüs üst posterior kesiminde kırık, sol orbita perforasyonu ve hemoraji saptandığının belirtildiği, kaza sonrası geldiği acil serviste yapılan muayenesinde çocuğun sol gözünün altında ciltte kesi olduğunun görüldüğü, göz çukurundaki kemiklerde kırıkların, göz altında ciltte kesinin olmasına rağmen gerek acil serviste gerekse yatırıldığı serviste kaldığı süreçte göz konsültasyonu istenerek göz muayenesinin yaptırılmadığı görülmektedir. Dosyada yer alan Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu ve Adli Tıp Genel Kurulu raporlarında da kaza sonrası ilk göz muayenesinin olayı izleyen 8. günde yapılmasının eksik bir tıbbi işlem olduğu belirtilmektedir.
Adli Tıp Genel Kurulu raporunda yer alan "sol gözdeki yaralanmanın çok ağır olduğu, sol gözün içeriğinin kısmen boşaldığı ve optik sinir kesisi de bulunması göz önüne alındığında bu düzeydeki ağır orbita yaralanmalarında görme kaybının beklenebilir bir sonuç olduğu, optik sinir kesilerinde zamanında ameliyat olsa bile görme fonksiyonunun geri gelmesinin mümkün olmadığının tıbben bilindiği, dolayısıyla hekimin eylemiyle ortaya çıkan görme kaybı arasında illiyet bağı bulunmadığı" yönündeki tespitler uyarınca davacıların çocuğunda gelişen görme kaybı ile sağlık hizmeti kapsamındaki tıbbi uygulamalar arasında uygun illiyet bağı kurulamamış ise de, çocuğun hastanede kaldığı süreçte göz muayenesinin yaptırılmamış olmasının sağlık hizmetinin gerektiği gibi yürütülmediği, bu nedenle görme kaybının geliştiği yönünde şüphe, endişe ve üzüntüye yol açtığı görüldüğünden, olayın oluş şekli ve zararın derecesi ve niteliği dikkate alınarak, yaşanan elem ve üzüntünün hafifletilebilmesi amacıyla davacı lehine takdiren...-TL manevi tazminata hükmedilmesi uygun görülmüştür." gerekçesiyle davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüyle, ...-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, Adli Tıp Kurumu Raporunda illiyet bağının bulunmadığı açıkça tespit edilmişken, bilimsel olmayan bir yaklaşımla, olayda hizmet kusurunun olduğu sonucuna ulaşılarak tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ....
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2.Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:.../..., K:.../... sayılı kararının temyize konu kısmının ONANMASINA,
3.2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 15/04/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

BUNU DA BİL; İdari yargıda idari işlemin iptali davasında yürütmenin durdurulması hakkında ayrıntılı bilgi için aşağıdaki videomuzu da izleyebilirsiniz.

 

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/2945
Karar No : 2019/1127

KARAR DÜZELTME İSTEMİNDE
BULUNANLAR (DAVACILAR) :
VEKİLLERİ :
KARŞI TARAF (DAVALI) :
VEKİLİ :

İSTEMİN KONUSU : .... İdare Mahkemesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının onanmasına dair Danıştay Onbeşinci Dairesi' nin 31/01/2018 tarih ve E:2014/7384 K:2018/1061 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Dava, davacıların murisi olan ... nın 21.10.1991 tarihinde ... İli, ... İlçesi, ... Caddesi üzerinde aracı ile seyir halinde iken meydana gelen silahlı çatışma sırasında aracın çatışma bölgesinde kalması neticesinde çatışmada kullanılan silahlardan çıkan mermiler ile olay yerinde öldüğünden bahisle söz konusu çatışmada murislerinin ölümüne neden oldukları gerekçesiyle yargılanan sanık polis memurları yönünden, faillerin terör örgütü mensupları olduğu gerekçesiyle beraatlerine karar verildiği ve söz konusu kararın 13.03.2013 tarihinde kesinleştiğinden bahisle terör olayı neticesinde ölen murisleri nedeniyle uğradıkları zararların 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun hükümleri gereğince ödenmesi yolundaki 14.03.2013 günlü başvurunun reddine ilişkin Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı 4 No’lu Zarar Tespit Komisyonu'nun 20.03.2013 tarih ve 21/04/2013/39 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... İdare Mahkemesince; Uyuşmazlık konusu olayda, davacılar tarafından murislerinin ölüm olayının terör eylemi neticesinde olduğunun kamu davasındaki yargılamanın kesinleşmesi ile öğrenildiğinden bahisle söz konusu davada verilen kararın kesinleşmesini izleyen gün yapılan başvurunu süresinde olduğu ileri sürülmekte ise de; 5233 sayılı Kanunun ilgili hükümlerinde, tazminat isteminde bulunulabilmesi için meydana gelen zararın faillerin terör eylemini gerçekleştiren kişiler olduğunun öğrenilmesi gerektiğine yönelik bir koşulun getirilmediği gibi başvuruya konu edilecek zararın "terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle uğranılan zarar" olduğunun bilinmesinin zararın tazmini için başvuru yapılmasına yeterli olduğu dikkate alındığında, davacıların murislerinin teröristler ile güvenlik görevlileri arasında çıkan çatışma sırasında kim tarafından hangi silah ile ateş edildiği belli olmayan mermilerin isabet etmesi sonucunda öldüğünün bilindiği, dolayısıyla davacıların başvurularına konu etmiş oldukları ölüm olayının terörle mücadele kapsamındaki bir faaliyete bağlı olarak meydana geldiğini ve buna bağlı olarak zarara uğradıklarını anılan eylemin gerçekleştiği tarih itibariyle bildikleri sonucuna varıldığı, bu durumda, davacılar tarafından zararın meydana geldiği tarihe bağlı kalınmaksızın en geç 30.05.2008 tarihine kadar anılan zarardan kaynaklı olarak 5233 sayılı Kanun hükümleri kapsamında tazminat başvurusunda bulunmaları gerekmesine karşın anılan tarihten sonra 14.03.2013 tarihinde yapılan başvurunun süre yönünden reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Daire kararının özeti: Davacıların temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesince, temyize konu karar hukuk ve usule uygun bulunmuş ve kararın onanmasına karar verilmiştir.

KARAR DÜZELTME TALEP EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, çatışma esnasında nereden ve kim tarafından atıldığı belli olmayan silahlardan çıkan mermilerle davacılardan 'nin eşi ve diğer davacıların babası ... ile aynı araçta bulunan ... nın öldükleri, ... ve ... nın ise yaralandıklarının olay tutanağı ile sabit olduğu, meydana gelen olayla ilgili olarak ... Karakol Amirliğince gerekli fezleke düzenlenerek olayın ... Cumhuriyet Başsavcılığı'na intikal ettirildiği, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen fezleke evrakı tetkik edilerek olaya karıştığı iddia edilen polis memurları hakkında ... Ağır Ceza Mahkemesi'nde kamu davası açıldığı, ... Ceza Mahkemesi'nin E:...sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda tüm sanıkların beraatine karar verildiği, faillerin terör örgütü mensupları olduğuna, haklarında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği, temyiz edilen kararın ... Ceza Dairesi Başkanlığınca ... tarih E:..., K:... sayılı ilamı ile yerel mahkeme kararının onandığı, kararın ... denetiminden geçerek kesinleştiği, işbu kesinleşme kararının 13.03.2013 tarihinde davacılara tebliğ edildiği, davacılarında kesinleşme kararının tebliğ tarihi olan 13.03.2013 tarihinden 1 gün sonra 14.03.2013 tarihinde başvurularını yaptıklarını, yasal süresi içerisinde başvurunun esastan incelenip bir karara varılması gerekirken hukuk ve mevzuata aykırı bir şekilde süreden ret kararı verildiği, yargılamanın başında olayı gerçekleştiren faillerin yargılanan polis memurları olduğunun bildirildiği, bu nedenle mevcut olayın 5233 sayılı Yasa kapsamında mı kaldığı yoksa idari bir konu mu olduğu hususunda kesinlik mevcut olmadığından davalı idareye başvuru yapılmadığı, her ne kadar yerel mahkemece oluşan kabule göre 5233 sayılı Yasada böyle bir açıklığın mevcut olmadığı ileri sürülmüş ise de, söz konusu yasanın temelinde terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirilen olaylardan dolayı zarar görenlere tazminat ödendiğinin açık olduğu, eylemin idari olup olmadığının, ceza davasının sonucuna göre kesinlik kazanacağından, idarenin sorumluluğunun olup olmadığı, olayın sorumlularının polis olup olmadığının ceza davasının sonucunda netlik kazanacağını, bu nedenle davacıların yakınlarının öldürüldüğü tarihte eylemin ortaya çıktığı kabul edilse de, 2577 sayılı Yasada öngörülen idari eylemin ortaya çıktığı tarihin bu tarih olduğunun kabulüne imkan bulunmadığı, bu konuda en son Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'nın vermiş olduğu 22/03/2018 tarih 2014/7970 Başvuru sayılı kararında "İdari işlemlerin iptali istemi ile açılan davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddedilen davalarda mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği, bu nedenle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mehkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine" dair karar verdiğini, bu nedenle olayda da başvurucuların süre yönünden kabul edilmeyen davalarında Anayasanın 36. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiği ileri sürülerek Danıştay Onbeşinci Dairesince verilen kararın düzeltilmesi istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ... DÜŞÜNCESİ : Dava konusu olay 21.10.1991 tarihinde meydana gelmiş, olay sonrasında olaya karışan polis memurları hakkında Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılama süreci başlamış, davacıların ceza yargılamasına katılan olarak dahil oldukları ve bu süreç içerisinde 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun'un 17/07/2004 tarihinde yürürlüğe girdiği, davacıların olayın faili olarak polis memurlarının yargılandığı bir dosyada taraf iken 5233 sayılı Kanun kapsamında başvuru yapmalarının beklenemeyeceği, bu durumda Ağır Ceza Mahkemesi yargılamasının neticesine göre başvuru yapılmasının hakkaniyete uygun olduğu, sürenin bu yargılamanın kesinleşmesi tarihine göre incelenmesi gerekirken 5233 sayılı Kanun Geçici 1. madde ve Geçici 4. maddeleri gereği 19/07/1987-27/07/2004 tarihleri arasındaki olaylar için son başvuru tarihinin 30/05/2008 olduğu şeklinde karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu kanaatiyle karar düzeltme isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanun'un Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, karar düzeltme isteminin kabulü ile Danıştay Onbeşinci Dairesi'nin 31/01/2018 tarih ve E:2014/7384, K:2018/1061 sayılı kararı kaldırılarak uyuşmazlık yeniden incelendi:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
21.10.1991 tarihinde ... İli, ...İlçesi, ... ... Caddesi üzerinde seyir halinde bulunan "..." plakalı resmi polis aracına silahlı kişilerce ateş açıldığı ve araçta bulunan polis memurunun yaralandığı, söz konusu olay ile ilgili olarak saldırıda bulunanların yakalanması amacıyla başlatılan operasyon kapsamında ... İlçesi, ...Cadde üzerinde çok sayıda resmi ve sivil güvenlik görevlisi tarafından çalışma yapıldığı sırada aralarında davacıların murisi ... nın da içinde bulunduğu dört kişinin ... otelinde alkol de alarak yemek yedikten sonra "..." plakalı araca binerek ...Caddesini takiben ... istikametine doğru harekete geçtikleri, bu sırada yukarıda aktarılan olay nedeniyle ... Cadde üzerinde güvenlik tedbirleri alan polisler tarafından aracın durdurulmak istenmesine karşın aracın ihtarlara rağmen durmayarak kaçmaya başladığı, aynı anda aracın kaçışının anons edilmesi üzerine ... Mahallesi'nde ve yakın çevrede bulunan güvenlik görevlilerince aracın ... ziyaret mevkiinde durdurulması ve araca doğru yaklaşmaları sırasında aracın sağ tarafı yönünden ... Lisesi'nin kapısının bulunduğu ...Sokak yönünden araca ve polislere yönelik olarak açılan ateşe emniyet görevlilerince karşılık verildiği, çıkan çatışma sonucunda iki polis memurunun şehit olduğu, bu çatışma sırasında aracın şoförü tarafından uzaklaştırılmaya çalışılmasına karşın nereden geldiği belli olmayan mermiler ile araç şoförü ve araçta bulunan davacıların murisinin öldüğü, araçta bulunan diğer iki kişinin ise mermilerin isabet etmesi sonucunda yaralandığı, konu ile ilgili olarak güvenlik görevlilerince düzenlenen tutanaklar ve ... Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma sonucunda açılan kamu davasında olaya karıştığı iddia edilen polis memurlarının sanık olarak yargılandığı ve anılan davada ... Ağır Ceza Mahkemesi'nce ... günlü ve E:..., K:... sayılı karar ile sanıkların beraatine karar verildiği ve anılan kararın temyiz incelemesi sonucunda onanarak 10/12/2012 tarihinde kesinleşen kararın davacılara 13.03.2013 tarihinde kendi yaptıkları başvuru üzerine aynı gün tebliğ edilmesi üzerine sözü edilen yargılamada davacıların murisinin güvenlik görevlileri ile teröristler arasındaki silahlı çatışma sırasında öldüğünün belirtildiğinden bahisle murislerinin anılan olayda ölümünden kaynaklanan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında ödenmesi yolunda 14.03.2013 tarihinde davalı idareye yapılan başvurunun reddine ilişkin ... 4 No'lu Zarar Tespit Komisyonu'nun 20/03/2013 tarih 21/04/2013/39 sayılı dava konusu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'un 'Başvurunun Süresi, Şekli, İncelenmesi ve Sonuçlandırılması' başlıklı 6. maddesinde; "Zarar gören veya mirasçılarının veya yetkili temsilcilerinin zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren altmış gün içinde, her hâlde olayın meydana gelmesinden itibaren bir yıl içinde zararın gerçekleştiği veya zarar konusu olayın meydana geldiği il valiliğine başvurmaları hâlinde gerekli işlemlere başlanır. Bu sürelerden sonra yapılacak başvurular kabul edilmez. Bu Kanun kapsamındaki yaralanma ve engelli hâle gelme durumlarında, yaralının hastaneye kabulünden hastaneden çıkışına kadar geçen süre, başvuru süresinin hesaplanmasında dikkate alınmaz." hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa'nın "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükümlerine yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu olayın 21.10.1991 tarihinde, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun yürürlük tarihi olan 17/07/2004 tarihinden çok önce meydana geldiği, dava konusu olayla ilgili ... Ağır Ceza Mahkemesi'nde olaya karışan polisler hakkında adam öldürme suçundan kamu davası açıldığı, davacıların bu ceza dosyasında katılan olarak yer aldığı ve ... Ağır Ceza Mahkemesi'nin ... tarih E:..., K:... sayılı kararı ile sanık polislerin beraatine karar verildiği, kararın 10/12/2012 tarihinde kesinleştiği, davacılar vekilinin ... Ağır Ceza Mahkemesi'ne 13.03.2013 tarihli dilekçe ile başvurarak kesinleşmiş kararı ve olay yeri tespit tutanağını istemeleri üzerine aynı gün kararın ve tutanağın verilmesi akabinde davacılar tarafından 14.03.2013 tarihinde davalı idareye başvuruda bulunulduğu görülmektedir.
Bu durumda olayın faillerine ilişkin kararın kesinleşmesinin olaya ilişkin hukuki nitelendirmede etkili olacağı, hizmet kusuru ya da 5233 sayılı Kanun kapsamında bir başvurunun kabulünü etkileyeceği de gözönünde tutulduğunda, ceza yargılamasının kesinleşmesinden sonra yapılan başvurunun süresinde, hukuka ve hakkaniyete uygun olduğu yolunda karar verilmesi gerekirken başvurunun 5233 sayılı Kanun gereği 30.05.2008 tarihine kadar yapılması yolundaki komisyon kararında ve idare mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin ... İdare Mahkemesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBEŞİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/808
Karar No : 2019/926


TEMYİZ EDENLER (DAVACILAR) :
VEKİLLERİ :
KARŞI TARAF (DAVALI) :
VEKİLİ :
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…. sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: … Otoyolunda seyreden aracın yabani hayvana çarpması sonucu meydana gelen kazada araçta yolcu olarak bulunan şahsın babası ve kardeşi olan davacılar tarafından, ölüm olayında idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle davacı baba için 15.000,00-TL maddi, 20.000,00-TL manevi, davacı kardeş için 10.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:… sayılı kararda; mahkemelerince verilen görev ret kararının Danıştay Onbeşinci Dairesince verilen 06.03.2014 tarih ve E:2014/419, K:2014/1453 sayılı bozma kararına uyularak, bahse konu kazada davalı idarenin kusurlu olup olmadığı hususunda alınan Adli Tıp Kurumu Raporunda özetle: otoyol kenarında mevcut tel örgülerde yırtıklar bulunduğu, karayoluna hayvan girişini yol boyunca engelleme imkanı olmayan 'nün olayda atfı kabil kusurunun bulunmadığı, sürücünün öngörülemeyecek şekilde şeridine giren yabani domuza çarpmak zorunda kalması nedeniyle kusursuz olduğu, olay mahallinde otoyola giren yabani domuzun sonuç üzerinde asli derecede etken olduğu tespitlerinin yapıldığı, buna göre kazada idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Erişme kontrollü yollara ( otoyol) mevzuata göre hayvan ve motorsuz taşıtların girmemesi gerektiği, idarenin can ve mal emniyeti açısından gerekli düzenleme ve önlemleri almak zorunda olduğu, idarenin hizmet kusurunun bulunduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …. DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
….. Otoyolunda seyir halinde olan araç yabani domuza çarparak takla atmış, kazada davacılar yakını şahıs ölmüştür.
Davacılar tarafından yakınlarının ölmesi nedeniyle, 10.08.2011 tarihinde idari başvuru yapılarak, 15.000,00-TL maddi, 35.000,00-TL manevi tazminat isteminde bulunulmuştur.
Başvuru davalı idare tarafından 26.08.2011 tarihinde reddi üzerine 11.10.2011 tarihinde reddedilmiştir.
Bunun üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa'nın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 3. maddesinde, ''Erişme kontrollü karayolu (otoyol): özellikle transit trafiğe tahsis edilen, belirli yerler ve şartlar dışında giriş ve çıkışın yasaklandığı yaya, hayvan ve motorsuz taşıtların giremediği, ancak izin verilen motorlu araçların yararlandığı ve trafiğin özel kontrole tabi tutulduğu karayoludur.'' şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun nün Görev Yetkileri başlıklı 7/1-a bendine göre; ''Kara Yolları Genel Müdürlüğü'nün yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmakla'' yükümlü olduğu belirlenmiştir.
6001 sayılı 'nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un tanımlar başlıklı 2. maddesinin (k) bendinde ise ''Otoyol: yüksek standartlara sahip trafik seyrinde asgari hız sınırlaması uygulanan seyahat hızı yüksek ve üzerinde erişme kontrolünün uygulandığı karayolu'' olarak tanımlanmış olup, aynı kanunun görev ve yetkiler başlıklı 4. maddesinin (b) bendinde, ''hazırlayacağı programlar uyarınca karayollarını yapmak, yaptırmak, emniyetle kullanılmalarını sağlayacak şekilde sürekli bakım altında bulundurmak, bakımını yapmak, onarmak, onarımını yaptırtmak, işletmek işlettirmek.'' davalı idarenin görev sorumlulukları arasında sayılmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, 08/09/2010 tarihinde saat 04:30'da Çeşme-İzmir otoyolunda meydana gelen ölümlü, maddi hasarlı trafik kazasında kaza tespit tutanağında, sürücünün kusurunun olmadığı, kazaya domuz sürüsünün neden olduğunun belirtildiği, …. Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebiyle Adli Tıp Kurumu tarafından 27/12/2010 tarihinde hazırlanan raporda; fotoğraflardan kaza yerindeki otoyolun yanında bulunan tellerin açık olduğunun tespit edildiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu olayda; kazanın oluşumunda birinci derece etkili olan sebebin otoyola giren domuz sürüsünün olduğu belirtildiğinden, yukarıda yer alan mevzuat hükmünde de tanımlandığı üzere söz konusu otoyolda domuz sürüsünün bulunmaması gerektiği tartışmasız olduğundan, otoyolun bakım, onarım, trafik güvenliği hususların sağlanması konusunda davalı idarenin görevli ve sorumluluğunun bulunduğu, ancak bunu sağlayamayarak trafik kazasına neden olduğu anlaşıldığından olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; kazanın oluşumunda araç sürücüsünün kusursuz, davalı idarenin ise Adli Tıp Kurumu raporunda yola çıkan domuz sürüsüne atfedilen oranda, yani %100 oranında kusurlu olduğu, dolayısıyla kazanın oluşumunda otoyolda gerekli trafik güvenliği tedbirlerini almayan davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu sonucuna varılmıştır
Bu itibarla, idari hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz istemlerinin kabulüne,

İdarenin Hizmet Kusurundan Kaynaklı Davalar

İdare hukukunda davalar; idari işlemin iptali davaları ve idari işlem ya da idari eylemden kaynaklı tam yargı yani tazminat davaları olarak ayrıma tabi tutulmuştur. 

İdari işlemin iptali davalarında idarenin yapmış olduğu bir işlemin hukuka aykırılığının tespiti için idari işlemin iptali davası açılırken idarenin bir eyleminden dolayı zarar ortaya çıkmış ise bu zararın giderilmesi için tam yargı davası açılabilmektedir. 

İdarenin Hizmet Kusuru Nedir? 

İdare hukukunda asıl olan kusurlu sorumluluk olup hizmet kusuru; idarenin hukuka aykırı bir eylemiyle yol açtığı zararı tazmin etmesi yükümlülüğüdür. Her hukuki sorumlulukta olduğu gibi idare de tıpkı gerçek kişiler gibi gerçekleştirmiş olduğu zararı karşılamakla yükümlüdür ve hizmet verirken gerçekleştirdiği zararlardan sorumludur. Kamu hizmetinin yerine getirilmesi sırasında veya sebebiyle idarenin belli bir görevlisine atıf ve izafe edilmesi mümkün bir kişisel kusur ile ortaya çıkmış olmayan, kamu hizmetinin bizzat kuruluş, işleyiş veya teşkilatlanmasındaki aksaklık bozukluk, düzensizlik, eksiklik ve sakatlık olarak tanımlanan kusura hizmet kusuru denir. (Günday, s. 369. Akyılmaz, Sezginer, Kaya, s. 160.)

Anayasanın 125. maddesinde; İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu ve idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Buna göre idarece hizmetin işleyiş ve yerine getirilmesi sırasında gerekli önlemlerin alınmaması, hizmetin iyi işlememesi, kusurlu işlemesi gibi nedenlerle kişilere verilen zararlar idare tarafından tazmin edilmek durumundadır. Hizmetin iyi işlememesi sonucu kişilerin zarara uğramaları halinde, doğan zararların idare tarafından karşılanması gerekmektedir. Ayrıca, hizmeti yürüten personelin görevi sırasında yaptığı eylem ve işlemlere ilişkin kişisel kusurunun hizmet kusuru oluşturacağı ve idarenin de bu zararın tazminiyle sorumlu tutulacağı, idare hukukunun bilinen ilkelerindendir. Hizmet kusuru, kamu hizmetinin organizasyonu ve işleyişinden kaynaklanır. Kamu hizmeti eksik veya kötü yürütülmekteyse veya bu faaliyet hizmet gerekleriyle bağdaştırılamayacak nitelikteyse, idarenin hizmeti kusurlu yürüttüğünün kabulü zorunludur. Ancak idarenin işlem ve eylemleri dolayısıyla hizmet kusuru işlediğini söyleyebilmek için saptanan hukuki sakatlığın bir dereceye kadar ağır ve önemli olması gerekmektedir”. Danıştay 15. Dairesi, E. 2014/744, K. 2018/197, Karar Tarihi: 18.1.2018

İdarenin Hizmet Kusurunun Şartları Nelerdir?

İdarenin kusurlu sorumluluğunun gerçekleşebilmesi idarenin sorumluluğunu ortaya çıkaran bir fiil gerçekleştirmiş olması ile başlar. Bu husus idarenin bir eylemi ile olabileceği gibi bazı durumlarda hareket etmemesi yani harhangi bir eylem gerçekleştirmemesi şeklinde de olabilmektedir. Bütün bunlara ek olarak bir kusurun varlığı ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının (neden sonuç ilişkisi) bulunması gerekir. İdarenin gerçekleştirmiş olduğu bir eylem ile sorumlu olabilmesi için idari eylem ile bu eylem sonrasında meydana gelen zarar arasında hukuki tabiri ile bir illiyet bağı bulunmalıdır. Zarar ile idari eylem arasında doğrudan ilişki olmalıdır. Hizmet kusurunun varlığı halinde idareye karşı idari yargıda tam yargı davası açılması gerekir.

İdarenin Hizmet Kusurunda Tazminat Davası Nasıl Açılır?

İdarenin hizmet kusuru bulunması durumunda bu eylemlerden zarar gören kişiler tam yargı davası olarak adlandırdığımız tazminat davasını açmak için belirli usuli şartları yerine getirmelidirler. Bunlar;

İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir.

Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren 60 gün içinde idari yargı mercilerinde dava açılabilir.

İdarenin Hizmet Kusuru Sayılan Haller Nelerdir?

  • a. Hizmetin Kötü İşlemesi

Hizmetin kötü işlemesi hali, hizmetin gereği gibi yürütülememesi durumunda söz konusudur.

Hizmetin kötü işlemesine ilişkin bir örnek olarak, belediyenin yol yapım ve onarımını yaptığı alt yapı çalışmaları esnasında Karayolları Genel Müdürlüğü denetiminde bulunan yolun parke ve tretuvarlarına zarar verdiği gerekçesiyle doğan uyuşmazlıkta, davalının kamu hizmetini yerine getirirken hizmetin kötü işlemesi nedeniyle hizmet kusurunun mevcut olduğu kabul edilerek davanın idari yargıda görülmesi gerektiği kabul edilmiştir. Danıştay 8. Daire, E. 2004/596, K. 2004/3110, Karar Tarihi: 29.06.2004

  • b. Hizmetin Geç İşlemesi

Hizmetin olağan sayılamayacak bir gecikmeyle yerine getirilmesi halinde hizmetin geç işlemesi söz konusudur.

Hizmetin geç işlemesine örnek olarak; davacıların yakınının tedavi gördüğü devlet hastanesinde ölümü olayında, bilirkişi raporunda davacıların yakınına uygulanan tedavide gecikme olduğu, bazı tetkiklerin hiç yapılmadığı, bu tetkiklerin yapılmamasının tedavinin gecikmesine neden olduğu tespit edilmiştir. Adli Tıp Kurumunun raporunda, sağlık hizmetinin geç işletilmesinin davacıların yakınının ölümüne neden olduğu net bir şekilde ortaya konulamadığı için, davacıların maddi ve ölüme bağlı manevi zararının tazminine karar verilmese de Danıştay, sağlık hizmetinin geç işletilmesi, tıbbi müdahalenin gecikmesi nedeniyle davacıların duydukları acı ve üzüntü nedeniyle manevi zararların tazmininin gerektiğine hükmetmiştir. Danıştay 15. Daire, E.2013/3258, K. 2014/1371, Karar Tarihi: 04.03.2014

  • c. Hizmetin Hiç İşlememesi

İdarenin yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmet için hiçbir şey yapmaması, hareketsiz kalması halinde hizmetin hiç işlememesi nedeniyle hizmet kusuru meydana gelir.Danıştay; idarenin yapmakla yükümlü kılındığı hizmetler açısından idarenin hareketsiz kalmasını açık hizmet kusuru saymaktadır.

“Kamu idareleri yapmakla yükümlü oldukları kamu hizmetlerini yürütürken hizmetin işleyişini düzenli olarak denetlemek ve hizmetin yürütülmesi sırasında gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. İdarenin kendisine yüklenilen görevleri ve yetkileri ayrıcalık ve araçları kullanmayarak, bilerek ve düzenli biçimde zarara neden olması halinde; bu zararın idare hukukunun genel ilkelerinden olan açık hizmet kusuru ilkesine göre tazmini gerekmektedir”, Danıştay 10. Daire, E. 1993/724, K. 1993/3146, Karar Tarihi: 13.9.1993

Belediyenin gerçekleştirmiş olduğu eylemler nedeniyle de belediyenin hizmet kusuru ortaya çıkabilir. 

Hizmet Kusurundan Kaynaklı Tazminat Davası Örnekleri

Yanlış Taraf Cerrahisi Tam Yargı Davası

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6699
Karar No : 2021/4217

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
(Mülga … Kurumu)
VEKİLLERİ : 1. Hukuk Müşaviri Av. …

TEMYİZ EDEN MÜDAHİL
(DAVALI YANINDA) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACILAR): 1- …
2- …
3- …
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMLERİN_KONUSU : Davacılar tarafından, davacılardan …'in müracaat ettiği Bursa Devlet Hastanesinde 12/12/2013 tarihindeki ameliyatın sol göz yerine sağ göze yapılmasında davalı idarenin ağır hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık baba … için 25.000,00 TL manevi, anne … için 25.000,00 TL manevi, … için 50.000,00 TL manevi ve 1.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda, … İdare Mahkemesince davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile 7.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 02/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesi yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın kabule ilişkin kısmının davalı idare ve davalı yanında müdahil tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, olayda tazminle mükellef tutulabilmesi için gereken şartların gerçekleşmediği, sağlık hizmetinden kaynaklanan risklerin bulunduğu, buna bağlı olarak komplike veya önlenemeyen durumların ortaya çıkabileceği, bu hizmetin davalı idare bakımından sonuç yükümlülüğünü doğurmadığı, olanak yükümlülüğünü doğurduğu, olayda ağır hizmet kusuru bulunmadığı, manevi tazminata hükmedilemeyeceği, bu tazminata niteliği gereği faiz işletilemeyeceği ileri sürülmektedir. Davalı idare yanında müdahil tarafından, dava konusu olayda hukuka aykırı bir işlem veya eylem bulunmadığı halde tazminata hükmedildiği, davacı …in önceki hasta dosyasının arşivde bulunmaması üzerine davacıların ısrarıyla ameliyatın gecikmemesi için ameliyat günü verdiği, tedavide bir gecikme veya hastanın genel durumunda bir ağırlaşmanın söz konusu olmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacılar tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu'nun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname'nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığı'nın hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınıp, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlenerek dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin ve davalı yanında müdahilin temyiz istemlerinin reddine,
2. Davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının kabule ilişkin kısmının ONANMASINA,

Yol Yapım Çalışması Nedeniyle Tazminat Davası

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/1242
Karar No : 2021/4168

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü / …
VEKİLİ : Av. ….

İSTEMİN_KONUSU : Denizli ili, Kale ilçesi, … Köyü, … Mevkii, … ada, … parsel nolu taşınmazın maliki olan davacı tarafından, yol yapım çalışmaları nedeniyle meydana gelen heyelan sonucunda taşınmazının kullanılamaz hale gelmesi olayında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, uğradığını ileri sürdüğü 60.000,00 TL zarar ile 745,80 TL tespit giderinin faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda, … İdare Mahkemesince davanın kabulü yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacı tarafından olayda kusuru olmamasına rağmen kendisine kusur atfedildiği, zararın düşük belirlendiği; davalı idare tarafından olayda idarelerinin kusuru olmadığı ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI : Taraflarca savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,

Teşhis ve Tedavi Hatası Nedeniyle Tazminat Davası 

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2021/4277
Karar No : 2021/4132


TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
(adına velayeten …, …)
2- …
3- …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

DAVALI YANINDA MÜDAHİL : …

İSTEMİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:…, Temyiz No:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

DAVANIN KONUSU : Davacılar tarafından, çocukları …'ın soğuk algınlığı şüphesi ile müracaat ettiği Tuzla Devlet Hastanesi ile Yakacık Doğumevi ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi'nde gerçekleştirilen teşhis ve tedavilerdeki hizmet kusuru nedeniyle çocuğun %100 oranında özürlü kalmasına sebebiyet verildiğinden bahisle 1.000,00 TL maddi ve 150.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 151.000,00 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

YARGILAMA SÜRECİ :
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacıların istinaf başvurularının maddi tazminat yönünden reddine, manevi tazminat yönünden istinaf başvurularının kabulüne, kararın bu kısmının kaldırılmasına, davacıların toplam 150.000,00 TL manevi tazminat talebinin 90.000,00 TL'lik kısmının kabulüne, 60.000,00 TL'lik kısmının ise reddine karar verilmiştir.
Bu kararın redde ilişkin kısmına karşı davacılar tarafından yapılan temyiz başvurusu üzerine … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:…, Temyiz No:… sayılı kararıyla; uyuşmazlık miktarının temyize tabi uyuşmazlık miktarı sınırının altında kaldığı gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, davanın değerinin temyiz parasal sınırının üzerinde olduğu, bu nedenle temyiz yolunun açık olduğu, temyize konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY_TETKİK_HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.


TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.


KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesi'nin … tarih ve E:…, K:…, Temyiz No:… sayılı kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesi'ne gönderilmesine teminen dosyanın … İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine, 20/09/2021 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

Lojmanda Çıkan Yangın Sebebiyle Tazminat Davası

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2016/13460
Karar No : 2021/4009

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACILAR) : Kendisine asaleten çocukları … ile …'ya velayeten …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : Bursa İl Jandarma Komutanlığı'nda Jandarma İkmal Üsteğmen olarak görev yapan …'nun eşi ve çocukları olan davacılar tarafından, Bursa İli, … Mahallesi, … Caddesi, … Apartmanı, No:… adresinde bulunan Askeri Lojmanda ikamet ettikleri 06/10/2014 tarihinde, elektrik tesisatında meydana gelen arıza nedeniyle çıkan yangın sonucu manevi zarara uğradıklarından bahisle her bir davacı için ayrı ayrı 20.000,00 TL olmak üzere toplam 60.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte hizmet kusuru esasları çerçevesinde tazmini istemiyle açılan dava sonucunda ... İdare Mahkemesince, dava konusu manevi tazminat isteminin 20.000,00 TL kısmının kabulü ile davalı idareye noter aracılığı ile yapılan başvurunun tebliği tarihinden (02/12/2014) itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine ilişkin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, davacının kusurlu eylemi nedeniyle illiyet bağının kesildiği, mahkeme tarafından hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğu, faize karar tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacılar tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2. Davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:..., K:… sayılı temyize konu kararının ONANMASINA,

Makina Arızası Sebebiyle Tazminat Davası

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2021/4945
Karar No : 2021/3977


TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...
VEKİLİ : Av. ...

KARŞI TARAF (DAVALI) : .. Bakanlığı
VEKİLİ : Av. ...


İSTEMİN_KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem : Konya 3. Ana Jet Üs K.lığı Hizmet Bl.K.lığı emrinde aşçı er olarak askerlik hizmetini yerine getiren davacı tarafından, 31/10/2013 tarihinde görev esnasında köfte fonlama makinesindeki arıza nedeniyle meydana gelen kazada parmağının üst kısmını kaybetmesinde idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, uğranılan zararlara karşılık 1.000,00 TL (miktar artırımı ile 59.241,64 TL) maddi ve 50.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 109.241,64 TL tazminatın, olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nce verilen ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararla; davacının kendisine tebliğ edilen davranışlara aykırı hareket ettiği, dikkat ve özen göstermeksizin çalışan makine içerisine parmağını sokarak kusurlu davrandığı, bunun yanında idarenin de bakım, denetim hizmetini gereği gibi yerine getirmemesi sebebiyle olayda kusurunun bulunduğu bu bağlamda olay ve sonrası zararın meydana gelmesinde davacı ve davalının eşit oranda müterafik kusurlarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, hükmedilen 29.620,82 TL'lik maddi tazminatın 1.000,00 TL'sinin idareye başvuru tarihinden, kalan 28.620,82 TL'sinin miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte, hükmedilen 5.000,00 TL'lik manevi tazminatın ise davanın açıldığı tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:... Bölge İdare Mahkemesinin ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; davalı idarenin istinaf isteminin reddine, davacının istinaf isteminin reddedilen maddi tazminata yönelik kısmının kısmen düzeltilerek reddine, manevi tazminata yönelik kısmının ise kısmen kabulüne, kararın kısmen kaldırılmasına, davacının 15.000,00 TL manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, kabul edilen 15.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı tarafından yapılan temyiz başvurusu üzerine ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi'nin ... tarih ve E:..., K:..., sayılı kararıyla kesin olarak verilmiş olan karara karşı temyiz isteminde bulunulduğu gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, davanın açıldığı sırada askeri yargının görevli olduğu, kanun yolları açısından yapılacak değerlendirmede lehe olan hükümlerin uygulanarak temyiz sınırının dikkate alınmaması gerektiği, olayda müterafik kusurunun bulunmadığı, hükmedilen maddi ve manevi tazminat tutarlarının düşük olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.


TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının ONANMASINA,

1