
Güveni Kötüye Kullanma Suçu
Türk Ceza Kanunun Malvarlığına Karşı Suçlar kapsamında düzenlenen Güveni Kötüye Kullanma Suçu kanunun 155’inci maddesinde; başkasına ait olan ancak muhafaza etmek ya da belirli bir şekilde kullanmak üzere kendisine devredilen mal hakkında,

İçindekiler
- 1.1 Güveni Kötüye Kullanma Suçu Genel Bilgi
- 1.2 güveni Kötüye Kullanma Suçunda Korunan Hukuki Değer
- 1.3 Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Hukuki Konusu
- 1.4 Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Faili
- 1.5 Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Mağduru
- 1.6 Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Unsurları
- 1.7 Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma Suçu (tck M.155/2)
- 1.8 Meslek Veya Sanat Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma Suçu (tck M.155/2)
- 1.9 Ticaret Sebebiyle Güveni Kötüye Kullanma suçu (tck M. 155/2)
- 1.10 Başkasına Ait Malları Yönetme Yetkisi çerçevesinde Tevdi ve Teslim Edilen Mal Hakkında Güveni Kötüye Kullanma
- 1.11 güveni Kötüye Kullanma Suçunun Cezası
- 1.12 Güveni Kötüye Kullanma Suçunda şikayet Süresi
- 1.13 Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık Hükümleri
- 1.14 Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Hagb ve Adli Para Cezası
- 1.15 Devlet Memurları Kanununa Göre Güveni Kötüye Kullanma Suçu
- 1.16 Uzman Erbaş Kanununa Göre Güveni Kötüye Kullanma Suçu
- 1.17 Tsk Personel Kanununa Göre Güveni Kötüye Kullanma Suçu
- 1.18 Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Diğer Suçlardan Farkı
- 1.19 Güveni Kötüye Kullanma Suçu Yargıtay Kararları
Güveni Kötüye Kullanma (İnancı Kötüye Kullanma) Suçu ve Cezası (TCK m.155)
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Genel Bilgi
Türk Ceza Kanunun Malvarlığına Karşı Suçlar kapsamında düzenlenen Güveni Kötüye Kullanma Suçu kanunun 155’inci maddesinde; başkasına ait olan ancak muhafaza etmek ya da belirli bir şekilde kullanmak üzere kendisine devredilen mal hakkında, kendisinin ya da bir başkasının yararına olacak şekilde tasarrufta bulunan veya devrin yapıldığını inkar eden kişinin cezalandırılacağı şeklinde düzenlenmiştir.
Güveni kötüye kullanma diğer bir ismiyle emniyeti suistimal ya da eski tabirle inancı kötüye kullanma suçu Türk Ceza Kanununda beş farklı şekilde işlenebileceği düzenlenmiş olup bu suçun hırsızlık suçundan farkı malın malikin elinden rızası ile çıkmasıdır.
Hırsızlık suçunda fail malı malikin elinden rızası dışında alma kastıyla hareket ederken güveni kötüye kullanma suçunda ise malikin rızasıyla zilyetliği devredilen malın zilyet tarafından aradaki sözleşmeye aykırı olarak tasarrufta bulunmasıyla meydana gelmektedir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Korunan Hukuki Değer
Güveni kötüye kullanma suçu/ inancı kötüye kullanma suçu ile korunan hukuki değer mülkiyet hakkıdır. Bunun yanı sıra bu suç tipi ile taraflar arasındaki hukuki ilişkiye dayanan güven ilişkisi de korunmaktadır. Nitekim madde gerekçesinde de hususlar açıkça dile getirilmiştir. Dolayısıyla bu suçla hem mülkiyet hakkı, hem Zilyetlik ve hem de kişilerin sözleşmeleri nedeniyle birbirlerine karşı duydukları güven ilişkisi korunmaktadır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Hukuki Konusu
Güveni kötüye kullanma suçunun konusunu mal oluşturmaktadır. Burada suça konu olan mal; başkasına ait, güveni kötüye kullanan kişiye güven ilişkisinden dolayı verilen ve muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliğinin devri edilmiş olan maldır. Bu nedenle güveni kötüye kullanma suçunun unsurunu oluşturan malın bu unsurlar haricinde verilmiş olması durumunda güveni kötüye kullanma suçu oluşmamaktadır.
Suç konusu mal, kanun metninde taşınır veya taşınmaz şeklinde bir ayrıma tabi tutulmadığından dolayı her ikisi de olabileceği gibi malın ekonomik ya da manevi bir değer taşıması, somut bir madde olması, maddi bir bünyeye sahip olmasa bile belli mal varlığı değerlerini taşıyabilmesi gerekir.
Örneğin, gaz veya sıvı halde bulunan maddeler şişelenmedikçe ve tüpe doldurulmadıkça bu suçun konusu olamayacağı gibi alacak hakkı da suçun konusu olamayacaktır. Bunun yanı sıra bir şirketin hisseleri maddi bünyeye sahip olmamalarına rağmen bir mal varlığı değeri kapsamında değerlendirildiklerinden bu suçun konusu olabileceklerdir. Alacak hakkı bir talep hakkı olduğundan dolayı her ne kadar suçun konusu olamazsa da alacağın bağlı bulunduğu çek, senet veya diğer belgeler güveni kötüye kullanma suçunun konusu olabilecektir. Misli eşyalar ve para da güveni kötüye kullanma suçunun hukuki konusunu oluşturur. Güveni kötüye kullanma suçunun tanımında da dile getirdiğimiz ve suçun hukuki konusunda belirtmiş olduğumuz hususlar dikkate alındığında güveni kötüye kullanma suçu ancak ve ancak mülkiyeti başkasına ait mallar üzerinde işlenebilmektedir. Bu kapsamda iştirak veya müşterek halde mülkiyete konu olan mallarla ilgili olarak güveni kötüye kullanma suçu oluşması mümkün gözükmemektedir. Son olarak belirtmek gerekirse; suçun konusunu oluşturan taşınır veya taşınmaz mal, hukuki korumaya imkan veren mallar olmalı yani mal üzerinde mülkiyet veya zilyetlik tesis edilecek hukuki niteliği sahip olmalıdır. Buna göre uyuşturucu madde üzerinde güveni kötüye kullanma suçu oluşamayacaktır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Faili
Güveni kötüye kullanma suçunun faili suça konu olan taşınır ya da taşınmaz malın zilyetliğinin kendisine devredildiği kişidir. Dolayısıyla bir eşya üzerinde belli bir maksatla zilyetlik tesis edilmişse ve bu kişi zilyetliğinin kendisine teslim edilen malı teslim edilme amacı dışında bir davranışta bulunursa bu suç oluşacaktır. Bu sebeple sadece belli bir yükümlülük altındaki kişilerin bu suçu işlediğinden dolayı güveni kötüye kullanma suçu özgü suç olarak nitelendirilir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Mağduru
Güveni kötüye kullanma suçunun mağduru, tarafların sözleşme ilişkisinden kaynaklanan güven ilişkisi nedeniyle maliki veya zilyedi olduğu malın zilyetliğini faile devreden ve zilyetliğinin devir amacı dışında meydana gelen fiiller sebebiyle güveni sarsılan kişidir. Bu nedenle malın zilyetliği bizzat malik tarafından, tarafların arasındaki sözleşmeye dayanarak faile devredilmesi durumunda fail tarafından güveni kötüye kullanma suçunu oluşturan fiillerden birinin işlenmesi halinde, malın zilyetliğini devreden kişi suçun mağduru ve dolayısıyla suçtan zarar görenidir. Ancak suçun konusunu oluşturan taşınır veya taşınmaz malın zilyetliğinin malik tarafından değilde meşru zilyet tarafından aradaki güven ilişkisi sebebiyle faile devredilmişse ve söz konusu fiiller gerçekleştirilmiş ise güveni sarsılan kişi mağdur, malik ise suçtan zarar gören olacaktır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Unsurları
Güveni kötüye kullanma suçunun unsurlarının özellikle incelenmesi gerekmekte olup suçun oluşabilmesi için aranan ilk husus, söz konusu malın mülkiyet hakkı sahibi ile malı elinde bulunduran kişi arasında hukuken geçerli bir sözleşme ilişkisinin bulunması gerekmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin yazılı ya da sözlü olması şartı bulunmamaktadır. Malı elinde bulunduran fail ile mülkiyet sahibi arasında hukuken geçerli bir sözleşme bulunmuyorsa suçun oluştuğundan bahsedilemez. Bu bağlamda aldatma, iradenin sakatlanması veya hile gibi sözleşmenin geçerliliğini yitirmesine sebep olan şekilde malın zilyetliği ele geçirilmişse bu suç oluşmaz.
Açıklamamız gereken bir unsur ise hukuken geçerli bir sözleşme ile malın zilyetliğinin devrinin yapılması gerekmektedir. Zilyetlik kavramı, bir kimsenin taşınır veya taşınmaz mal üzerindeki fiili hakimiyeti olarak tanımlanmakta olup taşınır ya da taşınmaz malın zilyetliğinin malik tarafından suçu işleyen kişiye bizzat devri aranmaktadır. Malik tarafından teslim edilen malik tarafından bizzat kendi rızasıyla ve malın zilyetliği elinde bulunduracak kişiye bizzat teslim edilmiş olması gerekmektedir. Aksi takdirde güveni kötüye kullanma suçu oluşmamakla birlikte unsurlarına göre diğer suç tipleri oluşabilmektedir. Örneğin aracın bizzat maliki tarafından arkadaşına verilmesi durumunda aracı zilyetliği devredilen kişi değilde üçüncü bir kişi alsa ve satsa ya da başka tasarrufta bulunsa hırsızlık suçu, malikin rızası ile bizzat malik tarafından değil de bir başkası tarafından aracın verilmesi durumunda ise koşulların varlığına göre, hırsızlık, dolandırıcılık ya da yağma suçları vücut bulabilir.
Suçun oluşması için aranılan diğer bir unsur ise zilyetliğin devri amacı dışında bir tasarruftan bulunulması veya bu devir olgusunun inkar edilmesi gerekmektedir. Kısacası malik zilyetliği belli bir şekilde kullanılmak üzere zilyet olan kişiye devretmesine rağmen zilyetin malı yapılan sözleşme hilafında kullanması durumunda suç oluşur. Bununla birlikte bizzat malik tarafından rızasıyla kendisine devredilen malın devredildiğini inkar edilirse malı elinde bulunduran zilyetlik açısında yine bu suç oluşur.
Suçun oluşması açısından hataya düşünülen hususlardan biri ise suçun failinin bu suçtan haksız yarar sağlaması şart olmamasıdır. Zira suçun oluşması için yukarıda da izah ettiğimiz üzere zilyetliğin devir amacı dışında tasarrufta bulunulması veya devir olgusunun inkar edilmesi halinde suç oluşmuş olacak somut bir yarar şartı aranmayacaktır.
Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma Suçu (TCK M.155/2)
Türk Ceza Kanunun 155’inci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu kanun koyucu tarafından güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. Söz konusu düzenleme ile kanun koyucu yerine getirdiği hizmet nedeniyle malı elinde bulunduran kişinin güveni kötüye kullanma suçunu işlemesi durumunda daha yüksek bir yaptırım ile ve kişiler arasındaki süreklilik arz eden sözleşmeye aykırılığı cezalandırma yoluna gitmiştir. İzah ettiğimiz üzere suçun bu halinin oluşabilmesi için taraflar arasında süreklilik arz eden bir sözleşme olması zorunluluk olup geçici bir isteğin yerine getirilmesi sırasında suç işlenmesi durumunda suçun basit hali vücut bulur. Örneğin işveren ile işçi arasındaki sürekli bir sözleşmeye örnek olarak gösterilebilir. Bu durumda işçinin işin yapılması için kendisine verilen aracı kullanırken şahsi işlerini yaparken kaza geçirerek maddi zarara sebep olması durumunda hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu oluşacaktır.
Meslek veya Sanat Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma Suçu (TCK M.155/2)
Kişiler arasında güven ilişkisinin yerine getirilen mesleğin özünü oluşturduğu durumlarda zilyetliği elinde bulunduran kişinin bu güvene aykırı olarak davranması durumunda suçun nitelikli hali oluşmaktadır. Suçun bu tipinde mesleği veya sanatı icra eden kişiye teslim edilen mal üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunulması durumda Meslek veya Sanat Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma Suçu vücut bulur. Örneğin, valeye aracın park edilmesi verilmesine rağmen zilyet tarafından aracın park edilmeyerek gezilmesi ve kaza yapılması durumunda suçun nitelikli hali oluşacaktır. Kuru temizleme firmasına verilen elbisenin bir başkasına kiralanması durumunda da suçun nitelikli halinin oluştuğundan bahsetmek mümkündür.
Ticaret Sebebiyle Güveni Kötüye Kullanma Suçu (TCK M. 155/2)
Ticaret Sebebiyle Güveni Kötüye Kullanma Suçu maddenin ikinci fıkrasında ticari güven ilişkisini korumak amacıyla kanun koyucu tarafından suçun nitelikli hali olarak düzenlemiştir. Ticari hayatın güven içerisinde sürdürülebilmesi için düzenlenen suçun bu tipinde şirketler arasında akdedilen sözleşmeler kapsamında devredilen malın zilyet tarafından sözleşmeye aykırı olarak kullanılması yada devrin inkar edilmesi durumunda suçun nitelikli hali oluşacak olup fail 1 yıldan 7 yıla hapis cezasıyla cezalandırılacağı gibi üçbin güne kadar da adli para cezası ile cezalandırılacaktır.
Başkasına Ait Malları Yönetme Yetkisi Çerçevesinde Tevdi ve Teslim Edilen Mal Hakkında Güveni Kötüye Kullanma
Başkasına ait malları yönetme yetkisinin hangi nedenle verilmiş olursa olsun bu yetki kapsamında kendisine tevdi ve teslim edilen malların tasarruf amacına aykırı bir şekilde kullanılması veya tevdi ve teslim olgusunun inkar edilmesi halinde suçun nitelikli hali oluşmaktadır. Malı yönetmek yetkisi kişi tarafından bizzat verilebileceği gibi mahkeme kararıyla da verilebilir. Örneğin mahkeme kararıyla vasi veya kayyım olarak atanan kişinin taşınır ya da taşınmaz malı kendisine teslim amacından farklı bir tasarrufta bulunursa ya da bu devri inkar ederse suçun nitelikli hali vücut bulur.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Cezası
Türk Ceza Kanunun 155’nci maddesinde güveni kötüye kullanma suçunun işleniş biçimine göre faile verilecek ceza miktarı değişmektedir. Bu çerçevede;
TCK M. 155/1 - Zilyetliğin devir amacı dışında kullanılması şeklinde işlenen ve suçun basit şeklini oluşturan güveni kötüye kullanma suçu 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ve adli para cezasıdır.
TCK M. 155/2 - Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun cezası 1 yıldan 7 yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasıdır.
TCK M. 155/2 - Meslek veya sanat nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun cezası 1 yıldan 7 yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasıdır.
TCK M. 155/2 - Ticaret sebebiyle güveni kötüye kullanma suçunun cezası 1 yıldan 7 yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasıdır.
TCK M. 155/2- Başkasının mallarını yönetmek yetkisi çerçevesinde tevdi ve teslim edilen mallar ile ilgili güveni kötüye kullanma suçunun cezası 1 yıldan 7 yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasıdır.
Görüleceği üzere kanun koyucu hem suçun basit halini düzenleyen birinci fıkrada hem de nitelikli halini düzenleyen ikinci fıkrada hapis cezası ile birlikte adli para cezasına hükmedileceğini düzenleme altına almıştır. Kısacası yargılama sonunda mahkeme tarafından sanık hakkında hapis cezasının yanı sıra adli para cezasına da hükmedilecektir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Şikayet Süresi
Güveni Kötüye Kullanma suçu diğer bir ismiyle inancı kötüye kullanma suçunda şikayet süresini suçun basit ve nitelikli haline bağlı olmak üzere ayrı ayrı değerlendirmek yerinde olacaktır. İlgili maddenin ilk fıkrasında düzenlenen suçun basit hali şikayete tabi olup zamanaşımı süresi 6 aydır. Suçun işlenildiği ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde eğer şikayet hakkı kullanılmaz ise zamanaşımı sebebiyle bu süre geçtikten sonra şikayetçi olunulsa da savcılık tarafından suçun soruşturulmasına geçilmeyecektir. Maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen suçun nitelikli hali ise şikayete tabi olmayıp şikayetin bir süresi bulunmamaktadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken dava zamanaşımı süresi olan 15 yıl içerisinde müşteki her zaman şikayet hakkını kullanarak davaya katılabilir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık Hükümleri
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkündür. Etkin pişmanlık kişinin işlediği suçtan dolayı herhangi bir dış etki bulunmadan pişmanlık duyması sonucunda suçun oluşmasına sebebiyet verdiği fiilin meydana getirdiği zararı gidermesi halinde ilgili hükümlerin uygulanmasını sağlayan bir ceza hukuku kurumudur. Güveni kötüye kullanma suçunda kişi, savcılık soruşturması aşamasında etkin pişmanlık gösterilirse cezası, 2/3 oranına kadar indirilebilir. Örnek vermek gerekirse eğer kişi netice cezada 3 yıl ceza alacaksa etkin pişmanlıktan faydalanması durumunda bu ceza 1 yıla kadar indirilecektir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda HAGB ve Adli Para Cezası
Güveni Kötüye Kullanma suçunda hapis cezasının Adli Para Cezasına Çevirme imkanı bulunmaktadır. Nitekim Adli Para Cezasına çevirme kasten işlenen suçlarda bir yıl ve altındaki hapis cezalarına alternatif bir yaptırım olarak düzenlenmiş olup fail hakkında yapılan yargılama neticesinde netice ceza kanunda aranan şartlar dahilinde ise hapis cezasının adli para cezasına çevrilecektir.
Güveni Kötüye Kullanma suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararının verilip verilemeyeceği yapılan yargılama sonucunda verilecek hapis cezası süresine ve kanunun aradığı diğer koşulların varlığının değerlendirilmesine bağlı olarak değişecektir. Ceza Muhakemesi Kanunun 231’inci maddesinde sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan cezanın, 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası olması ve diğer koşulların varlığı halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebileceğinden güveni kötüye kullanma suçunu işleyen sanığın koşulların varlığı halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararından faydalanması mümkündür.
Devlet Memurları Kanununa Göre Güveni Kötüye Kullanma Suçu
Devlet memurluğuna ilk defa veya yeniden atanma ile devlet memurlarının görevlerine devam ederken devlet memurlarında bulunması gereken nitelikleri belirleyen 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48’inci maddesinde altında güveni kötüye kullanma suçu katalog suçlar içinde yer almakta olup bu suçtan dolayı mahkumiyet hükmü kurulması gerekliliği bulunmaktadır. Bu nedenle yapılan yargılama neticesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı haricinde bir ceza verilmesi durumunda görevdeki devlet memurlarının memuriyetle olan ilişikleri kesileceği gibi adaylar açısından ise devlet memurluğuna girişte aranılan nitelikleri taşımamasından kaynaklı olarak başvuruları olumsuz değerlendirilerek işlemleri sonlandırılacaktır.
Uzman Erbaş Kanununa Göre Güveni Kötüye Kullanma Suçu
Görevi Kötüye Kullanma suçu 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu ve Uzman Erbaş Yönetmeliğinin ilgili maddelerinde belirtilen katalog suçlar içerisinde yer almasından dolayı bu suçtan dolayı mahkum olan görevdeki personelin sözleşmesi feshedileceği gibi adayların da adaylık işlemleri sonlandırılacaktır. Nitekim ilgili maddelerde; "Verilen ceza, ertelense, seçenek yaptırımlara çevrilse, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilse veya affa uğrasa dahi; … basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma … suçlarından dolayı mahkûm olanların sözleşmeleri Fesh edilir…” şeklinde düzenleme yapılarak suçun doktrindeki diğer bir ifade şekli olan inancı kötüye kullanma suçu katalog suçlar içerisinde sayılarak bu suçtan dolayı hakkında yapılan yargılama neticesinde verilen ceza hükmün açıklanmasının geri bırakılması olsa dahi görevdeki personelin ilişikleri kesilecek, adaylar açısından ise adaylık işlemlerinin sonlandırılacaktır.
TSK Personel Kanununa Göre Güveni Kötüye Kullanma Suçu
Görevi kötüye kullanma suçu diğer bir tabirle inancı kötüye kullanma suçu Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda görevdeki personel ve adaylarda aranılacak nitelikleri düzenleyen ilgili yönetmeliklerde düzenlenmiş olup tıpkı Uzman Erbaş Kanununda olduğu gibi Cezaları ertelenmiş, seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmiş, haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, genel veya özel af kanunları kapsamına girmiş, hükümlülüklerine ilişkin kayıtları adlî sicilden çıkarılmış olsa bile haklarında kovuşturma yapılarak hüküm kurulan kişilerin Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişkilerinin kesilecektir. Yukarıda da izah ettiğimiz üzere yapılan yargılama neticesinde sonuç ceza Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı ya da para cezasına çevrilmesine karar verilse dahi personelin Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilecek adayların ise adaylık işlemleri sonlanacaktır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Diğer Suçlardan Farkı
Güveni kötüye kullanma suçu Türk Ceza Kanununda düzenleme bulan ve malvarlığına karşı işlenen diğer suç tipleri ile sık sık karıştırılmaktadır. Suçun oluşma şekli maddi ve manevi unsurları hangi suçun vücut bulduğunun tespiti açısından teknik ve ayrıntılı inceleme gerektiren ve uzmanlık isteyen bir husustur. Bu kapsamda konunun önemi gereği ve sık yapılan hataları gidermek adına kısa bilgilendirmeler de bulunmaya çalışacağız.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Hırsızlık Suçu: Makalemizin başında suçun maddi ve manevi unsurlarını incelerken dile getirdiğimiz üzere güveni kötüye kullanma suçunda malik ile zilyet arasında bir sözleşmeye dayanarak taşınır/taşınmaz mal veya para, malikin bizzat rızasıyla zilyetliği başkasına verilmekte zilyetliği elinde bulunduran suç faili aradaki hukuken geçerli sözleşmede belirtilen haricinde tasarrufta bulunmakta ya da bu devri inkar etmektedir. Hırsızlık suçunda ise malı alan kişi malikin rızası dışında ve çoğu zaman malikten habersiz malı ele geçirmekte ve tasarrufta bulunmaktadır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Zimmet: Zimmet suçunda da güveni kötüye kullanmanın hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunda olduğu gibi fail emanet edilmiş malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçirmektedir. Aradaki en tek fark zimmet suçunun failde özgü bir suç olması olup yalnızca kamu görevlisi tarafından işlenmesidir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Dolandırıcılık: Dolandırıcılık suçunda malik hileli davranışlarla kandırılarak mal elinden alınmış olması gerekmekte olup failin ayrıca haksız çıkar sağlaması koşulu da aranmaktadır. Güveni kötüye kullanma suçu bakımından ise failin haksız çıkar sağlama gayesi aranmamakta olup sadece devredilen zilyetliğin devir gayesi dışında kullanması veya hukuken geçerli bir sözleşmeye dayalı mevcut devri inkar etmesi yeterlidir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Yargıtay Kararları
Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/15189 E. 2017/8746 K.T. 05.04.2017 Suç: Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu
ÖZET: Sanığın hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan beraatına ilişkin hüküm, o yer Cumhuriyet Savcısı ve katılan tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü; Kayseri Barosu avukatlarından olan sanığın, vasiyatnamenin iptali konulu davalarda katılanın vekili sıfatıyla görev yaptığı, davaların anlaşma ile sonuçlanması ve davalardan feragat edilmesi üzerine, taraflar arasında düzenlenen 15/09/2014 tarihli "İbraname" başlıklı sözleşme uyarınca, karşı tarafın katılana ödenmek üzere bankaya yatırdığı 50.000 TL'yi almak için, sanık ile katılanın 18/11/2014 tarihinde banka şubesine gittikleri, paranın bankadan çekilmesinden sonra sanığın katılana, parayı ertesi gün bürosunda vereceğini söyleyerek çekilen miktarı aldığı ve herhangi bir vekalet ücreti alacağı bulunmadığı halde uhdesinde tuttuğu iddia edilmiştir.
KARAR: Sanığın aşamalarda değişiklik göstermeyen savunmalarında, bahse konu paranın kendisinin vekalet ücreti alacağı olduğunu, katılanın da bu paranın bankadan çekilmesi sırasında bu amaçla kendisine verilmesine rıza gösterdiğini beyan etmesi, katılanın ise söz konusu paranın davanın karşı tarafıyla vardığı anlaşma sonucu kendisine ödendiğini, sanığın vekalet ücretini bu paradan ödeyeceğini, ancak sanığın paranın tamamına el koyduğunu iddia etmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, sanığın katılana sağladığı hukuki yardımların nelerden ibaret olduğu, söz konusu para sanık tarafından tahsil edildiğinde, sanığın alması gereken avukatlık ücreti bulunup bulunmadığı, yapılmış herhangi bir masraf olup olmadığı, varsa ne kadar olduğu ve vekil edenin ödediği masraf miktarı da dikkate alınarak hapis hakkını kullanmayı gerektirir bir alacak bulunup bulunmadığının belirlenmesi için dosyanın konusunda uzman bilirkişiye tevdii ile elde edilecek sonuca göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, o yer Cumhuriyet Savcısı ve katılanın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 05/04/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 15. Ceza Dairesi
2012/6963 E. 2013/17993 K.
Suç: Güveni kötüye kullanma suçu
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Katılan İsmail'in Akişler Oto Yedekleri San. ve Tic. A.Ş.'nin ortağı ve yetkilisi olduğu, suç tarihinde katılanın eşi olan sanık Gülcan'ın da aynı şirkette hissesi bulunduğu ve şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu, sanığın değişik zamanlarda şirkete ait paralardan yakınlarına ve kendi banka hesaplarına havale yoluyla para göndererek hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediği iddia olunan somut olayda; sanığın üzerine atılı suçu, katılandan başka sanıkla akraba olmayan hissedarları da bulunan şirket tüzel kişiliğine karşı işlediğinin iddia edilmesi karşısında, sanık ve katılan dışında başka ortakların da bulunduğu gözetilmeden, yargılamaya devam edilmeyerek, suç tarihinde sanığın katılanın eşi olduğundan basihle hatalı değerlendirme yapılmak suretiyle ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 15. Ceza Dairesi
Esas No:2013/1947 Karar No:2014/17671
İŞYERİNDE KASİYER OLARAK ÇALIŞAN İŞÇİNİN KASADAN PARA ALMASI HIRSIZLIK DEĞİL; “GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNU” OLUŞTURUR
"...İnşaat malzemeleri satan katılana ait işyerinde 02.10.2004-15.04.2008 tarihleri arasında kasa sorumlusu olarak çalışan sanığın, müşterilerden tahsil ettiği paraların bir kısmını kasaya koymayıp mal edindiği, bu hususun iş yerinde bulunan kamera görüntüleri ile sabit olduğunun anlaşıldığı olayda, eyleminin hizmet nedeniyle güveni kötüye suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir..."