Müspet Zarar ve Menfi Zarar Arasındaki Fark | Mil Hukuk & Danışmanlık

Müspet Zarar ve Menfi Zarar Arasındaki Fark

  • Anasayfa
  • Müspet Zarar ve Menfi Zarar Arasındaki Fark

Müspet Zarar ve Menfi Zarar Arasındaki Fark

Müspet zarar ve menfi zarar Türk Borçlar Kanununun 125. maddesinde düzenleme yeri bulmuştur. İlgili kanun maddesi gereği alacaklının iki seçimlik hakkı bulunmaktadır.

Müspet Zarar ve Menfi Zarar Arasındaki Fark

Müspet Zarar ve Menfi Zarar Arasındaki Fark

Müspet zarar ve menfi zarar Türk Borçlar Kanununun 125. maddesinde düzenleme yeri bulmuştur. İlgili kanun maddesi gereği alacaklının iki seçimlik hakkı bulunmaktadır. Alacaklı ya aynen ifayı yani gecikmiş ifayı (borçlunun yapmakla yükümlü olduğu gecikmiş ifasını) red edecek ve bunun yerine tazminat almak isteyecek ya da sözleşmeden dönüp bu yüzden uğramış olduğu zararların tazmin edilmesini talep edecektir. Alacaklı ifadan vazgeçmiş olduğunu tek taraflı irade beyanı ile borçluya bildirir ve bu beyan ile alacaklı ifayı talep hakkını kaybettiği gibi borçlu da ifanın konusunu oluşturan edim yükümlülüğünü yerine getirme borcundan kurtulur. Ancak her iki halde de alacaklının uğradığı zararların tazmini ortaya çıkmaktadır. Borçlu asli edim yükümlülüğünden kurtulmuş olsa da bu yükümlülüğünün yerini alacaklının zararlarını tazmin alacaktır. Alacaklı ifadan vazgeçme hakkını kullanabilmesi için bu durumu borçluya bildirmek zorunda olup vazgeçme beyanı seçim hakkının kullanılması için zorunlu bir şarttır. Bu iki zarar ve tazminat türü; müspet zarar ve menfi zarar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. 

Müspet Zarar Nedir

Borcun ifa edilmemesinden doğan zarar olan müspet zararda, alacaklı borçlunun geciktirmiş olduğu ifayı kabul etmemek istiyorsa iki seçimlik hakkından birini kullanacaktır. Alacaklı sözleşmeyi ayakta tutup gecikmiş ifayı reddetmek istiyorsa bu irade beyanını borçluya bildirecek, böylece geç ifa ve gecikme tazminatı yerine bu sebeple uğramış olduğu tüm zararların tazminini talep edebilecektir. Alacaklının borçlanılan edimin ifa edilmemesi yüzünden uğradığı zarara müspet zarar denir. Bu durumda borçlu borçlanmış olduğu edimini vaktinde yerine getirmiş olsaydı alacaklı hangi ekonomik durumda olacak ise o durumu ifade etmektedir. Müspet zarar gecikmiş ifanın reddi halinde talep edilen zarardır. Burada her iki taraf arasında akdedilmiş olan sözleşme hala geçerli yani ayaktadır. Alacaklı sözleşmeyi feshetmemiş ya da dönmemiştir. Taraflar yine edimlerini yerine getirecektir. Ancak burada borçlunun asıl edimi yerine getirmesi yükümlülüğünün yerini, alacaklının uğramış olduğu müspet zararın tazmini alacaktır. Borçlu borcunu sözleşmeye uygun olarak ifa etmiş olsaydı alacaklının uğramayacağı her türlü zarar müspet zararı oluşturmaktadır. Alacaklının uğramış olduğu kazanç kaybı ile fiyat farkı bu müspet zarar kalemlerini oluşturmaktadır. Bu yüzden alacaklının yoksun kaldığı kazançlar müspet zararın en önemli kalemlerindendir. Alacaklı tarafından ifa beklentisi sebbiyle yapılan giderler, dava giderleri, gecikme sebebiyle üçüncü kişilere ödenen tazminatlar, yoksun kalınan karlar, ceza şartları müspet zarar kalemleri içine girmektedir. Alacaklı, borçlu borcunu zamanında gerçekleştirmiş olsaydı hangi ekonomik durum içinde bulunacaksa bu durumun yeniden inşası için gerekli olan her türlü unsur bu zararın tazmini içine girecektir. 

Menfi Zarar Nedir?

Menfi zarar sözleşmenin hüküm ifa etmemesinden kaynaklanan zarardır ve Türk Borçlar Kanunu 125. maddede düzenlenmiş alacaklıya tanınmış olan ikinci seçimlik haktır. Sözleşmeden dönme, edimin ifası alacaklı için yararsız kalmış ya da tazminat istemesi halinde bunu yapacağı ya da yapmayacağı muallakta olan borçluya karşı alacaklının korunmasını gerektiren bir seçimlik haktır. Alacaklının sözleşme yapılmasaydı uğramayacağı zararları bu kalem içerisine girmektedir. Müspet zarar sözleşme yerine getirilmiş olsaydı uğranılmayacak zararlar olarak ortaya çıkmakta iken menfi zarar sözleşmenin yerine getirilip getirilmemesi durumuyla ilgili olmayıp, sözleşme yapılmamış olsaydı meydana gelmeyecek, doğmayacak zararlara ilişkindir. Alacaklı bu durumda, borçlunun sözleşme hükümlerini yerine getirmemesinden dolayı sözleşmeden dönmüş ve sözleşmenin hiç hüküm ifade etmemesi nedeniyle bir zarara uğramıştır. Alacaklı dönme ile daha önceden yerine getirmiş olduğu edimi geri isteyebileceği gibi sözleşme hiç yapılmamış olsaydı uğramayacağı zararı da isteyecektir. Alacaklı borcun ifa edilmemesi sebebiyle uğranılan zarar iddiasında bulunamayacağı gibi bu zararlarının tazmin edilmesini de isteyemeyecektir. Menfi zarar alacaklının uğramış olduğu fiili zarar ile yoksun kaldığı karı içine alan bir zarardır. Fiili zarar sözleşmenin kurulması için yapılan giderler; noter masrafı, harç parası, pul, seyahat ücreti ve sair harcamalardır. Yine ifa beklentisiyle yapılan harcamalar da bu kaleme dahildir. Mesela alacaklının, borçlunun teslim edeceği malların yerleştirilmesi için bir depo tutması ya da satın alma işlemi için kredi kullanılması durumlarıdır. Alacaklının yargılama giderleri için yapmış olduğu hususlar da bu kalemlere dahildir. Ayrıca alacaklının önceden gerçekleştirmiş olduğu edimi bulunmakta ise bunu geri almak için yapmış olduğu masraflar da menfi zarar kalemi içerisine girmektedir. Alacaklı, gecikmeye düşen borçlunun ifa edemediği sözleşme gereği sözleşmeden dönme hakkını kullanarak üçüncü kişilerle sözleşme akdetme fırsatını kaçırdığından dolayı kaçırmış olduğu bu sözleşmelerden elde edeceği kazancı yani yoksun kalınan karı, fırsat kaybı zararlarını da borçludan tazmin edebilir. İşte bu kalemler de menfi zarar kalemleri içerisinde yer almaktadır. Fırsat kaybı zararı aslında geleceğe ilişkin farazi bir zarar türüdür. Bu tür zararın ispatı zor bir husustur. Bundan dolayıdır ki hakimin böyle bir durumla karşılaşması durumunda takdir yetkisini devreye sokması gereketiği düşünülmektedir. Zararın tespit edilmesinde baz alınması gereken tarih sözleşmenin kurulduğu ya da sözleşmeden dönüldüğü tarih değil makhkeme hüküm tarihi olacaktır. 

Menfi Zarar Zamanaşımı

Menfi zararın talep edilebilmesi için gerekli olan zamanaşımı süresi 10 yıl olup başlangıç tarihi tazminat talebinin muaccel olduğu tarihtir. Sözleşmeden dönme durumunda alacaklı gecikmeden dolayı uğramış olduğu zararın tazminini isteyemez. Gecikme zararı sözleşmenin geç yerine getirilmesinde ortaya çıkar. Sözleşmeden dönüldüğünde ifa artık olmayacağından gecikme zararının tazmini olan gecikme tazminatından da bahsedilemeyecektir. Unutulmamalıdır ki alacaklı 125. maddede yer alan seçimlik haklarından olan sözleşmeden dönme hakkını kullanırsa bu durumda borçludan sadece menfi zararlarının tazminini talep edebilir müspet zararların tazmin edilemeyeceğini bilmelidir. Çok çok önemli bir konu ise alacaklının menfi zararının tazmini koşulu borçlunun temerrüde düşmede kusurunun varlığıdır. Borçlu temerrüde düşmede kusursuz olduğunu ispat ettiği takdirde alacaklının menfi zararlarını tazmin etmektedn kurtulacaktır.

İlgili Etiketler:
1