Disiplinsizliği Alışkanlık Haline Getirmek | Mil Hukuk & Danışmanlık

Disiplinsizliği Alışkanlık Haline Getirmek

  • Anasayfa
  • Disiplinsizliği Alışkanlık Haline Getirmek

Disiplinsizliği Alışkanlık Haline Getirmek

Disiplinsizliği alışkanlık haline getirmek disiplin suçu 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanununda düzenlenmiştir ve "Disiplini bozucu tavır ve davranışlarda bulunmayı alışkanlık hâline getirmek veya aldığı disiplin cezalarına rağmen ısl

Disiplinsizliği Alışkanlık Haline Getirmek

Disiplinsizliği Alışkanlık Haline Getirmek

Disiplinsizliği alışkanlık haline getirmek disiplin suçu 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanununda düzenlenmiştir ve "Disiplini bozucu tavır ve davranışlarda bulunmayı alışkanlık hâline getirmek veya aldığı disiplin cezalarına rağmen ıslah olmamak" olarak tanımlanmıştır. Disiplinsizliği alışkanlık haline getirmek disiplin suçunun cezası Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasıdır. Bu bakımdan açılacak davalarda alanında uzman idari dava avukatı ya da askeri dava avukatlarından yardım alınması tavsiye olunur.

Disiplinsizliği Alışkanlık Haline Getirmek İptal Kararı

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ

1. DAİRESİ

Esas Numarası: 2003/561

Karar Numarası: 2003/1577

Karar Tarihi: 09.12.2003

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ 1. DAİRESİ KARARI

Davacı vekili, 24.2.2003 tarihinde Antalya 1 nci İdare Mahkemesi Başkanlığı kaydına, 10.3.2003 tarihinde de Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaydına giren dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 7.Ana Jet Üs K.lığı emrinde askerlik hizmetini yaparken resen emekliye sevkedildigini, Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 15 nci maddesindeki “Disiplinsizlik ve ahlaki durum nedeniyle ayırmada bu süre dikkate alınmaz” şeklindeki hükmün hukukun temel ilkelerine ve sicil yönetmeliğinin temel mantığına aykırı olduğunu ve iptali gerektiğini, müvekkiline Üs Komutanınca verilen cezaların As. C.K.nun 170 nci maddesine aykırı verildiğinden sakat olduğunu, müvekkili hakkında yapılan icra takiplerinin bazılarının borcun ortadan kalkmış olmasına rağmen sehven takip konusu yapıldığını ve ayrıca hiçbir borcun disiplin tecavüzü olarak da değerlendirilemeyeceğini, müvekkilinin kendi inisiyatifi dışında gelişen şartlar nedeniyle borçlandığını ve araba alımında dolandırılması, evlilik masrafları ve bir akrabasının borcunu üstlenmesinin buna yol açtığını, müvekkilinin 2001 yılına kadar ceza almadığını, aksine yüksek siciller aldığını ve çok sayıda takdirinin bulunduğunu ve iyi derece ile bitirilmiş kurs belgelerinin de mevcut olduğunu, aşırı menfaatine ve borçlanmaya da düşkün olmadığını belirterek Astsb. Sicil Yönetmeliğinin 15.maddesindeki “Disiplinsizlik ve ahlaki durum nedeniyle ayırmada bu süre dikkate alınmaz” şeklindeki hükmün ve disiplinsizlik nedeniyle TSK.’den ayırma işleminin iptali istemiyle bu davayı açtığı görülmektedir.

Dava dosyası ile davacının özlük ve sicil dosyalarında yapılan incelemede; 30.8.1992 tarihinde Hv. Astsb. Çvş. rütbesi ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde göreve başlayan davacının, 173. Filo Hak. Bak. K.lığı emrinde görevli iken sıralı sicil üstlerince 5.8.2002 tarihinde tanzim edilen “Türk Silahlı Kuvvetlerinde Kalması Uygun Değildir” sicilinin tanzimi ile ayırma işlemine tabi tutulduğu ve Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 61nci madde (a) fıkrasına göre başlatılan ve yürütülen işlemin Milli Savunma Bakanlığının 26.11.2002 tarih ve 24-283 sayılı onayı ile kesinleştirilerek 926 Sayılı Kanunun 94/b ve Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 60 ncı madde (a), (b) ve (c) fıkralarına istinaden ayırma işlemine tabi tutulduğu anlaşılmaktadır.

926 Sayılı Kanunun 94/b maddesinde; astsubayların disiplinsizlik ve ahlaki durum sebebiyle ayırma işlemine tabi tutulabileceği belirtilmekte, ayin Kanunun öngördüğü hükme uygun olarak çıkartılan Astsubay Sicil Yönetmeliğinin işlem tarihinde yürürlükte olan 60ncı madde (a), (b), (c) fıkralarında ise; “Disiplin bozucu hareketlerde bulunan; ikaz ve cezalara rağmen ıslah olmayan, hizmetin gerektirdiği şekilde tavır ve hareketlerini ikazlara rağmen düzenleyemeyen, aşırı derecede menfaatine, içkiye, kumara ve borçlanmaya düşkün olan” astsubayların disiplinsizlik nedeniyle hizmet sürelerine bakılmaksızın emeklilik işlemine tabi tutulacağı belirtilmektedir.

Kamu hizmetinin iyi bir şekilde yürütülmesi için vasıta olan idarenin, bu hizmetin iyi yürümesi için gerekli tedbirleri alma yetkisi ile donatılmasının zorunlu olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle, idarenin kamu hizmetini yürütecek olan ajanlarını alırken birtakım özelliklere sahip olmasını araması tabii olduğu gibi; statüye alındıktan sonrada bunları verimli biçimde kullanması, hizmeti aksatacak, kendisinden artık verim alması imkanı kalmamış, aksine idare mekanizmasına ve kamu hizmetinin yürütülmesine zararlı olacak ajanlarını bünye dışına çıkarması da doğaldır. İşte Silahlı Kuvvetlerden ayırma işlemi de, bu amaçla askeri idareye mevzuatla tanınmış bir yetkidir.

Davacı vekili Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 15nci maddesinde “..... disiplinsizlik ve ahlaki nedenlerle ayırma durumunda sicil düzenleyen ile sicil alan arasındaki üç ay birlikte çalışma koşulunun aranmayacağına ilişkin hükmün” hukuka aykırı olduğunu ve iptaline karar verilmesi gerektiğini ileri sürdüğünden öncelikle bu husus değerlendirmeye tabi tutulmuştur.

Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 15nci maddesine göre; “Bir sicil üstü, asil veya her ne suretle olursa olsun vekil olarak o görev yerinde sicili düzenlenecek astsubay ile beraber rütbesi değişmedikçe, o sicil dönemi içerisinde fiilen en az üç ay görev yapmadıkça sicil düzenleyemez. Ancak, disiplinsizlik veya ahlaki durumları nedeniyle ayırma işlemi yapılacaklar için bu süre söz konusu değildir.”

Bu hükümden anlaşıldığı üzere ayırma sicil belgesinin düzenlenme koşulu diğer sicil belgelerinin düzenlenmesinden ayrı tutulmuş ve sicil tanzim eden ile sicil verilen personelin birlikte 3 ay çalışma koşulu ayırma sicillerinde aranmamıştır. Bu hususun hukuka aykırı bir yönü olmayıp, aksine Silahlı Kuvvetlerde Kalması uygun olmayan bir personelin sicil tanzimi için üç ay daha görevde tutulması ile hizmetin işleyişini aksatması ve Silahlı Kuvvetlerin manevi şahsiyetini zedeleyebileceği gerçeği bu hükmün mevcudiyetinin yerindeliğini göstermektedir.

Bu açıklamalar çerçevesinde dava konusuna dönüldüğünde; 30.8.1982 tarihinde Hv. Astsb. Çvş. rütbesi ile Türk Silahlı Kuvvetlerinde göreve başlayan davacının, göreve başladığı ilk yıllardan itibaren sicillerinin çok iyi seviyede olduğu ve müspet kanaatler yazıldığı, göreve başladığı 1992 yılından 2001 yılına kadar olan yaklaşık 9 yıllık sürede hiçbir disiplin cezasının bulunmadığı ilk kez 16.2.2001 tarihinde aşırı derece borçlanma nedeniyle uyarıldığı, aynı nedenle 26.4.2001 tarihinde bir kez daha uyarıldığı, yine aşırı borçlanma nedeniyle 17.5.2001, 11.8.2001 ve 18.6.2002 tarihinde aynı gün iki kez olmak üzere her birinde 21 gün oda hapsi cezası ile cezalandırıldığı 19.7.2002 tarihinde mesaiye gelmemek suçundan verilen 21 günlük oda hapsi sonucunda da toplam 105 gün oda hapsi cezasına çarptırıldığı, keza dosyada mevcut belgelere göre hakkında toplam 14 kez icra takibine başlandığı ve özlük grubunda bulunan belgelere göre de 7 kez maaşına ¼ oranında haciz konulduğu anlaşılmaktadır. İlk bakışta davacının aşırı derecede borç batağına saplandığı ve bu haliyle gerek kendisine olan güveni gerekse toplumun Türk Silahlı Kuvvetlerine olan güveninin sarsılacak boyuta ulaştığı izlenimi uyansa da, davalı idarece gönderilen belgelerden davacının toplam 14 olan icra takibinin sekizinin Bankalara olan ana para ve faize ilişkin borç takipleri, 2 tanesinin Telsim ve Türksel GSM Operatörlerine olan borçları, 1 tanesinin bir sağlık kurumuna, 3 tanesinin de düşük miktarlarda olmak üzere, şahıslara olan borçlanmalar olduğu görülmektedir. Yine idarece gönderilen belgeden bu borçların 2 tanesinin 2000 yılında, 8 tanesinin ise 2001 yılında kapatıldığı, işlem tarihi olan 5.8.2002 tarihi itibariyle 3 banka ile Telsim GSM şirketine olan dört borçlanma karşılığı 5.3001.830.000. TL icra takibinin devam ettiği bu gün itibariyle de davacı vekilinin ibraz ettiği belgelerden hiçbir borcun kalmadığı anlaşılmaktadır.

Dosyadaki belgelerden görüldüğü üzere, davacı hakkındaki icra takipleri davacının iddiasını doğrular şekilde Türkiye’nin arka arkaya ekonomik krize girdiği 1999 ve 2001 yıllarında başlamıştır ve borçların geneli bankalara olan borçlanmalardır. Ülkemizin son yıllarda girdiği ekonomik krizin bütün toplumu her yönüyle temelinden sarstığı ve özellikle mali portreleri bozarak şirketlerin batmasına, kişilerinde ekonomik müzayakaya düşmesine neden olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Tabi ki Silahlı Kuvvetler mensuplarının müflis bir tüccar gibi icra takiplerine maruz kalması da kabul edilebilecek bir husus değildir. Ancak bu borçlanmaların özellikle bankalara olması ve bankaların o dönemlerde uyguladığı anormal faiz oranları ile devalüasyonlar dikkate alındığında, bu sonucun kaçınılmaz olduğu ve ücreti ile geçimini sağlayarak bir takım borçlanmalara girmiş kişilerin borçlarının ödeme gücünü aşar biçimde katlandığı da fiili bir durumdur.

Bu açıklamalar sonucu dava konusunun değerlendirilmesinde; davacı hakkında ayırma sicilinin düzenlendiği 5.8.2002 tarihinde toplam 5 Milyar TL. civarında bir borç nedeniyle icra takibinin söz konusu olduğu ve 7nci Ana Jet Üs Komutanlığının 5.8.2002 tarih ve PER:4122. 492-02/1 Ks. (902) sayılı yazısından anlaşıldığı üzere de davacı hakkında Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma işleminin aynı yıl Nisan ayında başlatılmak istendiği ancak 2nci Tak. Hv. K.K.lığının 4.6.2002 tarih ve PER:4122-344-02/İşl. S.1 Ks.(806) 20241 sayılı yazısı ile “ilgilinin 2002 yılı sicil döneminde hiç cezasının bulunmaması, sicil formunda yer alan kanaatlerde aşırı borçlanma ve disiplinsizlik denmesine rağmen personele sadece aşırı borçlanmadan dolayı daha önce 2 kez ceza verilmiş olması ve borç yekunu dikkate alındığında ise mevcut durumunun aşırı borçlanmayı yansıtmadığı, bu durumda ileride hukuki sorunlar yaşanabileceğinin değerlendirildiği” ifade edilerek ayırma işlemine ilişkin belgelerin iade edildiği görülmektedir. Bu iade yazısı yukarıda da belirtildiği gibi 4.6.2002 tarihli olup yeniden ayırma işlemini yapmak için sicil tanzim edildiği tarih ise 5.8.2002’dir. Bu iki tarih arasındaki iki aylık süreye baktığımızda ise davacı hakkında anormal bir durumun gelişmediği ancak 18.6.2002 tarihinde aşırı derece borçlanma nedeniyle 2 kez yirmi bir gün (toplam 42 gün) oda hapsi cezasına çarptırıldığı görülmektedir.

Bütün bu açıklamalar sonucunda yapılan değerlendirmelerde; davacının 2000 ve 2001 yıllarında bir borçlanma sürecine girdiği ancak bu borçlanmaların sivil şahıslardan ziyade bankalara olduğu ve borçların sürekli olarak kapatıldığı ve kapatılma çabasında bulunulduğu görülmektedir. Bu haliyle de davacının aşırı borçlanma nedeniyle Silahlı Kuvvetlerden ayrılmasını gerektirecek vahametteki bir nitelik ve nicelikte borçlanmanın söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Kaldı ki davalı idarenin yukarıda ifade edilen 5.8.2002 tarihli yazısında da bu hususun çok açık olarak dile getirildiği ve davacının borçlanmalarının aşırı olmadığının belirtildiği görülmektedir.

Her işlem o tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre değerlendirilse de bir hususa değinilmeden geçilememiştir. Davacının Silahlı Kuvvetlerden ayrılmasına esas olan nedenlerden aşırı borçlanmanın yönetsel dayanağı olan Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 60nci maddesi 13.6.2003 tarihinde değişikliğe uğratılmış ve borçlanmaya ilişkin husus, “(d) Nafaka, trafik kazası, doğal afet personelin öğrenemeyeceği şekilde ülke genelinde yaşanan olağanüstü ekonomik dalgalanmalar, ani devalüasyonlar, sağlık ve tedavi giderleri ile kefillik ve benzeri zorunluluk halleri hariç olmak üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarini zedeleyecek şekilde aşırı derecede borçlanmaya düşkün olması ve borçlarını ödememeyi alışkanlık haline getirmesi ayırmaya esas teşkil eder” haline getirilmiştir. Söz konusu değişikliğe göre yapılan değerlendirmede de davacının ani devalüasyon ve ekonomik dalgalanma ve banka faizlerinin aşırı yükselmesi nedeniyle borçlandığı, ancak borçlarını düzenli olarak ödediği ve bu nedenle de tesis edilen işlemin hukuka uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Davacı hakkında verilen disiplin cezalarının değerlendirilmesinde ise; bunların aşırı borçlanma nedeniyle verildikleri ve hatta 18.6.2002 tarihinde aynı gün iki kez ceza verildiği ve bu cezaların bir yerde davacı hakkında tesis edilen ayırma işlemine zemin hazırlamak için verildikleri ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin temel askerlik anlayışını zedeler bir fiil nedeniyle verilmiş hiçbir cezanın bulunmadığı görüldüğünden, işlemin tesisine esas teşkil edemeyecekleri kararına varılmıştır.

Açıklanan tüm bu nedenlerle; davacı hakkında Türk Silahlı Kuvvetlerinden disiplinsizlik ve ahlaki durum nedeniyle re’sen ayırma biçiminde tesis edilen bu işlem sebep ve maksat unsurları yönünden hukuka aykırılıkla sakatlanmış olduğundan İŞLEMİN İPTALİNE

1